Keep Kelimesinin Anlamları ve Kullanım Örnekleri | Collocations
Keep Kelimesinin Anlamları ve Kullanım Örnekleri | Collocations

‘Keep, get, make, run’ gibi kelimelerin çok fazla manası olduğu için bu kelimelerin tüm manalarını ezberlemek oldukça zordur. Bu kelimeleri, sözcük grupları (collocations) olarak öğrenmek, hem daha etkili hem de daha akılda kalıcı olacaktır. Aşağıda ‘keep’ kelimesiyle birlikte en çok kullanılan kelimeler ve örnek cümleler verilmiştir. Daha fazlası için İngilizce sözlüğümüze bakabilirsiniz.

COLLOCATIONS

 keep a secret: sır tutmak
 keep one’s promise: sözünü tutmak
 keep one’s word: sözünü tutmak
 keep doing something: bir şeyi yapmaya devam etmek
 keep quiet: sessiz kalmak, sessiz durmak
 keep calm: sakin durmak, sakin kalmak
 keep warm: sıcak tutmak
 keep one’s balance: dengesini korumak, dengede kalmak
 keep safe: güvende tutmak
 keep ready: hazır tutmak
 keep someone waiting: birini bekletmek
 keep someone alive: birini hayatta tutmak
 keep someone calm: birini sakinleştirmek
 keep the change: para üstünü bırakmak
 keep a seat: yer tutmak, yer ayırmak
 keep a diary: günlük tutmak
 keep a record: kayıt tutmak
 keep one’s family: ailesini geçindirmek, ailesine bakmak
 keep an animal: hayvan beslemek, hayvan yetiştirmek

ÖRNEK CÜMLELER

 Can you keep a secret?
› Sır tutabilir misin?

 He didn’t keep his promise.
› Sözünü tutmadı.

 Keep walking!
› Yürümeye devam et!

 I’m sorry to keep you waiting.
› Beklettiğim için üzgünüm.

 Keep your money in a safe place.
› Paranı güvenli bir yerde tut/sakla.

 Where do you keep your broom?
› Süpürgeni nerede tutuyorsun?

 They just kept talking all evening.
› Bütün akşam konuşmaya devam ettiler.
› Tüm akşam konuşup durdular.

 He kept repeating the same thing.
› Aynı şeyi tekrar edip durdu.

 She kept a seat for you.
› Senin için bir yer ayırdı.

 The nurse tried to keep the patient calm.
› Hemşire hastayı sakinleştirmeye çalıştı.

 He asked the kids to keep quiet.
› Çocuklardan sessiz olmalarını istedi.

 Keep the child away from the fire.
› Çocuğu ateşten uzak tut.

 Keep your eyes on the road.
› Gözün yolda olsun.

 Keep your hands off me.
› Ellerini benden uzak tut.

 She keeps my dog when I am away.
› Ben yokken köpeğime bakar.

 They keep chickens in the back yard.
› Arka bahçede tavuk bakıyorlar/besliyorlar.

 There is nothing to keep me here.
› Beni burada tutacak hiçbir şey yok.

 He gave the waiter $100 and said ‘keep the change’.
› Garsona 100 dolar verdi ve ‘üstü kalsın’ dedi.

 The company keeps a record of all sales.
› Şirket tüm satışların kaydını tutar.

 Can you keep your family on this wage?
› Aileni bu maaşla geçindirebilir misin?

 She always keeps the house clean and tidy.
› Evi her zaman temiz ve düzenli tutar.

 

Diğer sözcük gruplarını (collocations) görmek için linke tıklayabilirsiniz:

have
take

get
make
give
run
draw
hold
set
do

 

Editörün Seçtikleri