İngilizcede the indefinite article &lsquo;a/an&rsquo; (belirsiz tanımlık) kullanımı, konu anlatımı ve &ouml;rnek c&uuml;mleler.
T&uuml;rk&ccedil;ede kullanımı olmayan indefinite article 'a/an' (belirsiz tanımlık) 'bir, herhangi bir' anlamına gelir. Belirsiz bir şeyden bahsederken kullandığımız bu tanımlık sadece sayılabilir tekil isimlerin başına getirilir.
A or An Eğer kelime &uuml;ns&uuml;z bir sesle başlıyorsa kendinin &ouml;n&uuml;ne &lsquo;a&rsquo;, &uuml;nl&uuml; bir sesle başlıyorsa kendinin &ouml;n&uuml;ne &lsquo;an&rsquo; getirilir.
<table style="width: 100%; border-collapse: collapse; background-color: #f7f8fa; height: 196px;">
<tbody>
<tr style="height: 28px;">
<td style="width: 1.66667%;">&nbsp;</td>
<td style="width: 48.3333%; height: 28px;">a</td>
<td style="width: 50%; height: 28px;">an</td>
</tr>
<tr style="height: 168px;">
<td style="width: 1.66667%;">&nbsp;</td>
<td style="width: 48.3333%; height: 168px;">a car a boy a doctor a big elephant a duck a university a house </td>
<td style="width: 50%; height: 168px;">an apple an idea an engineer an elephant an ugly duck an umbrella an hour</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<table style="width: 100%; border-collapse: collapse; background-color: #fff5f5;">
<tbody>
<tr>
<td style="width: 1.66667%;">&nbsp;</td>
<td style="width: 98.6667%;">💬&nbsp; Dikkat edilirse kelimenin &uuml;nl&uuml; (sesli) veya &uuml;ns&uuml;z (sessiz) bir harfle başlamasına g&ouml;re değil, &uuml;nl&uuml; veya &uuml;ns&uuml;z bir sesle başlamasına g&ouml;re 'a/an'&nbsp; kullanıyoruz. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; İngilizcede bazı kelimeler &uuml;ns&uuml;z bir harfle başlasa bile &uuml;nl&uuml; bir sesle, &uuml;nl&uuml; bir harfle başlasa bile &uuml;ns&uuml;z bir sesle telaffuz edilebilir.</td>
<td style="width: 1.66667%;">&nbsp;</td>
</tr>
</tbody>
</table>
➤ &lsquo;Hour&rsquo; kelimesinin başındaki 'h' harfi okunmaz ve 'avır' şeklinde telaffuz edilir. Telaffuzu 'a' ile (&uuml;nl&uuml; bir sesle) başladığı i&ccedil;in başına 'an' getirilir. &bull; an hour &bull; an honest &bull; an honour
➤ &lsquo;University&rsquo; kelimesinin başında 'y' varmış gibi okunur ve 'yunivırsiti' şeklinde telaffuz edilir. Telaffuzu 'y' ile (&uuml;ns&uuml;z bir sesle) başladığı i&ccedil;in başına 'a' getirilir. &bull; a university &bull; a useful book &bull; a European country
➤ Kısaltmalarda da aynı şekilde ilk sese g&ouml;re 'a/an' getirilir. &bull; a NATO member (ilk ses &uuml;ns&uuml;z 'neyto') &bull; a UN decision (ilk ses &uuml;ns&uuml;z 'yuen') &bull; an FM station (ilk ses &uuml;nl&uuml; 'efem')
<h2>Kullanım Yerleri</h2>
<h4>☞ Dinleyici veya okuyucu tarafından bilinmeyen bir şeyden bahsedilirken kullanılır.</h4>
&bull; He is reading a book. &rsaquo; O, bir kitap okuyor. ✍︎ Herhangi bir kitap, hangi kitap olduğu bilinmiyor.
<h4>☞ Bir yazıda veya konuşmada bir şeyden ilk kez bahsedilirken kullanılır.</h4>
&bull; Tom works in a factory. The factory is very big. &rsaquo; Tom bir fabrikada &ccedil;alışıyor. Fabrika &ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k. ✍︎ Fabrika ilk c&uuml;mlede 'a' ile, ikinci c&uuml;mlede ise&nbsp; -Tom'un &ccedil;alıştığı fabrikadan bahsedildiği bilindiği i&ccedil;in- 'the' ile kullanıldı.
<h4>☞ Bir kişiyi/şeyi tanımlarken veya tasvir ederken kullanılır.&nbsp; </h4>
&bull; A lion is an animal. &rsaquo; Aslan bir hayvandır.
&bull; A lion is a wild animal. &rsaquo; Aslan vahşi bir hayvandır. 
&bull; He is an angry man. &rsaquo; O, sinirli bir adamdır.
<h4>☞ Bir kişinin mesleği, dini veya ırkından bahsederken kullanılır.</h4>
&bull; He is a teacher. &rsaquo; O, bir &ouml;ğretmendir.
&bull; She is a Muslim. &rsaquo; O, bir m&uuml;sl&uuml;mandır.
&bull; Tom is a Englishman. &rsaquo; Tom bir İngilizdir.
<h4>☞ Bir tane, bir adet anlamında &lsquo;one&rsquo; yerine kullanılır.</h4>
&bull; I have a cat and two dogs. &rsaquo; Bir kedim ve iki k&ouml;peğim var.
&bull; I have one cat and two dogs. &rsaquo; Bir kedim ve iki k&ouml;peğim var.
&bull; I bought a kilogram of sugar. &rsaquo; Bir kilogram şeker aldım.
&bull; I bought one kilogram of sugar. &rsaquo; Bir kilogram şeker aldım.
<table style="width: 100%; border-collapse: collapse; background-color: #fff5f5;">
<tbody>
<tr>
<td style="width: 1.66667%;">&nbsp;</td>
<td style="width: 101.833%;">💬&nbsp; Bu c&uuml;mlelerin anlamı aynı olmakla birlikte &lsquo;one cat/kilogram&rsquo; ın vurgusu &lsquo;a cat/kilogram&rsquo; a g&ouml;re daha fazladır.</td>
<td style="width: 1.66667%;">&nbsp;</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h4>☞ 'What, such' gibi kelimelerle, genellikle &uuml;nlem ifadelerinde, kullanılır.</h4>
&bull; What a shame! &rsaquo; Ne utan&ccedil;! 
&bull; What a beautiful day! &rsaquo; Ne g&uuml;zel bir g&uuml;n!
&bull; She is such a lovely girl. &rsaquo; &Ccedil;ok sevimli bir kız.
<h4>☞ Oran, sıklık ve hız belirtirken kullanılır.</h4>
&bull; I go shopping once a week. &rsaquo; Haftada bir alış verişe &ccedil;ıkarım.
&bull; I can run 10 kilometres an hour. &rsaquo; Bir saatte 10 kilometre koşabilirim.
&bull; The oranges are 20p a kilo. &rsaquo; Portakalların kilosu 20 paunt.
<h4>☞ Bazı sayısal ifadelerle birlikte kullanılır.</h4>
&bull; He came half an hour ago. &rsaquo; Yarım saat &ouml;nce geldi.
&bull; He gave me a few books. &rsaquo; Bana birka&ccedil; kitap verdi.
&bull; There were a lot of people at the party. &rsaquo; Partide bir s&uuml;r&uuml; insan vardı.
<h4>☞ Bilinmeyen bir kişiden bahsederken '&hellip;diye biri' anlamını vermek i&ccedil;in, kişi isminin veya 'unvan + isim' yapısının &ouml;n&uuml;ne getirilir.</h4>
&bull; A Mr. Smith is waiting for you. &rsaquo; Bay Smith diye biri sizi bekliyor.
&bull; He works with a Tom Kidman. &rsaquo; Tom Kidman diye biri ile birlikte &ccedil;alışıyor.
<h4>☞ Herkes tarafından bilinen &ouml;zel bir isimle, benzerlik kurmak ya da kıyaslama yapmak i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull; He's regarded as an Einstein in his field. &rsaquo; Kendi alanında bir Einstein olarak kabul edilir. 
&bull;&nbsp;My father thinks that he is a Shakespeare. &rsaquo; Babam onun bir Shakespeare olduğunu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yor.
<h4>☞ Bazı hastalık isimlerinden &ouml;nce kullanılır.</h4>
&bull; I have a headache. &rsaquo; Başım ağrıyor.
&bull; I have got a cold. &rsaquo; &Uuml;ş&uuml;tm&uuml;ş&uuml;m.
<h4>☞ Tam olarak hangi g&uuml;n olduğunu belirtmeden haftanın g&uuml;nlerinden birini belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull; I was born on a Friday. &rsaquo; Bir cuma g&uuml;n&uuml; doğmuşum.

Türkçe

The Indefinite Article 'A/An' (Belirsiz Tanımlık)

Present Continuous Tense (Şimdiki Zaman)

<div class="prose mt-8 text-gray-700">
İngilizcede 'some' ve 'any' kullanımı ve konu anlatımı. 
'Some' ve 'any' isimlerden &ouml;nce belirli olmayan bir miktarı belirtmek i&ccedil;in kullanılır. Genel kural olarak 'some' olumlu c&uuml;mlelerde, 'any' ise olumsuz c&uuml;mlelerde ve soru c&uuml;mlelerinde kullanılır. Ama bu kuralın birka&ccedil; istisnası vardır.
<h2 style="line-height: 1.5;">Some</h2>
☞ Genellikle olumlu c&uuml;mlelerde, sayılamayan ve &ccedil;oğul isimlerle birlikte kullanılır. 'Biraz, bazı, birka&ccedil;, bir miktar' olarak T&uuml;rk&ccedil;eye terc&uuml;me edilir.
・ I have some money. &nbsp;&rsaquo; Biraz param var.
・ I bought some apples. &nbsp;&rsaquo; Birka&ccedil; elma aldım.
・ There&rsquo;s some milk in the bottle. &nbsp;&rsaquo; Şişede biraz s&uuml;t var. 
・ Some people support the project. &nbsp;&rsaquo; Bazı insanlar projeyi destekliyor. 
 ☞ 'Some' genellikle olumlu c&uuml;mlelerde kullanılmakla beraber, &lsquo;evet&rsquo; cevabı umulan, i&ccedil;inde rica veya teklif barındıran soru c&uuml;mlelerinde kullanılabilir.
・ Do you have some sugar? &nbsp;&rsaquo; Biraz şekeriniz var mı?
・ Would you like some tea? &nbsp;&rsaquo; Biraz &ccedil;ay ister misin?
・ Can you get some milk? &nbsp;&rsaquo; Biraz s&uuml;t alır mısın?
 ☞ 'Some' genellikle sayılabilir &ccedil;oğul ve sayılamayan isimlerle kullanılmakla birlikte, bir şeyin veya kişinin bilinmediği vurgulanmak isteniyorsa,&nbsp;sayılabilir tekil bir isimle kullanılabilir.
・ It is not working. There must be some mistake. &nbsp;&rsaquo; Bu &ccedil;alışmıyor. Bir hata olmalı.&nbsp;(Bir hata olmalı ama nasıl bir hata bilinmiyor.)
<h2 style="line-height: 1.5;">Any</h2>
Genellikle olumsuz c&uuml;mlelerde ve soru c&uuml;mlelerinde, sayılamayan ve &ccedil;oğul isimlerle &lsquo;hi&ccedil;, hi&ccedil;bir, herhangi bir&rsquo; anlamında kullanılır.
・ I don&rsquo;t have any money. &nbsp;&rsaquo; Hi&ccedil; param yok.
・ Are there any apples? &nbsp;&rsaquo; Hi&ccedil; elma var mı?
・ There aren&rsquo;t any children in the garden. &nbsp;&rsaquo; Bah&ccedil;ede hi&ccedil; &ccedil;ocuk yok.
 'Any' genellikle olumsuz c&uuml;mlelerde veya soru c&uuml;mlelerinde kullanılmakla beraber, 'if' ve 'whether' bağla&ccedil;larından sonra ve olumsuzluk bildiren 'ban, forbid vb.' fiillerden sonra olumlu c&uuml;mlelerde kullanılabilir.
・ She asked if I had any money. &nbsp;&rsaquo; Param olup olmadığını sordu.
・ He forbade any talking in class. &nbsp;&rsaquo; Sınıfta herhangi bir konuşmayı yasakladı.
 'Any' genellikle sayılabilir &ccedil;oğul ve sayılamayan isimlerle kullanılmakla birlikte, bir gruptaki kişi veya şeyden bahsederken, hangisinin olduğunun fark etmediğini vurgulamak i&ccedil;in, sayılabilir tekil bir isimle kullanılabilir.
・ You can take any book from my library. &nbsp;&rsaquo; K&uuml;t&uuml;phanemden herhangi bir kitabı alabilirsin.&nbsp;(K&uuml;t&uuml;phanemden istediğin kitabı alabilirsin benim i&ccedil;in hi&ccedil; fark etmez.)
<h4 style="line-height: 1.5;"> Sık Yapılan Hatalar </h4>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; border-width: 0px; background-color: #fff8f8;" border="1"><colgroup><col style="width: 0.94697%;"><col style="width: 99.053%;"></colgroup>
<tbody>
<tr>
<td style="border-width: 0px; line-height: 1.5;">&nbsp;</td>
<td style="border-width: 0px; line-height: 1.5;">Some hi&ccedil;bir zaman olumsuz bir c&uuml;mlede kullanılmaz. ✗ We don&rsquo;t have <del>some time</del>. ✓ We don&rsquo;t have any time. &rsaquo; Hi&ccedil; zamanımız yok. Any hi&ccedil;bir zaman sayılabilir tekil bir isimle miktar veya adet belirtmek i&ccedil;in kullanılmaz. ✗ He doesn&rsquo;t have <del>any friend</del>. ✓ He doesn&rsquo;t have any friends. &rsaquo; Hi&ccedil; arkadaşı yok. Some hi&ccedil;bir zaman miktar veya adet belirten bir soru c&uuml;mlesinde kullanılmaz. ✗ Do you have <del>some questions</del>? ✓ Do you have any questions? &rsaquo; Herhangi bir sorunuz var mı?</td>
</tr>
</tbody>
</table>
</div>

'Some' ve 'Any'

Verb To Be (am-is-are)

Singular and Plural Nouns (Tekil ve Çoğul İsimler)

Kişi zamirleri c&uuml;mlede &ouml;zne g&ouml;revini &uuml;stlenen zamirlerdir. Bu y&uuml;zden &ouml;zne zamirleri olarak da bilinirler.
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 176.4px;" border="1"><colgroup><col style="width: 50%;"><col style="width: 50%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 19.6px; border-color: rgb(222, 225, 251); border-style: solid; background-color: rgb(245, 243, 253);">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Subject Pronouns</td>
<td style="height: 19.6px;">Kişi Zamirleri</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;I</td>
<td style="height: 19.6px;">Ben</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;You</td>
<td style="height: 19.6px;">Sen</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;He</td>
<td style="height: 19.6px;">O (erkek)</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;She</td>
<td style="height: 19.6px;">O (kız)</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;It</td>
<td style="height: 19.6px;">O&nbsp; (cansız varlık)</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">We</td>
<td style="height: 19.6px;">Biz</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;You</td>
<td style="height: 19.6px;">Siz</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;They</td>
<td style="height: 19.6px;">Onlar</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h3>&Ouml;rnek C&uuml;mleler</h3>

&bull; I don't think so. &rsaquo; Ben &ouml;yle d&uuml;ş&uuml;nm&uuml;yorum.

&bull; You are right. &rsaquo; Haklısın. &rsaquo; Haklısınız.

&bull; He is a teacher. &rsaquo; O bir &ouml;ğretmen.

&bull; She is happy. &rsaquo; O mutlu.

&bull; It is a dog. &rsaquo; O bir k&ouml;pektir.

&bull; Is it a tree? &rsaquo; O bir ağa&ccedil; mı?.

&bull; We are at home. &rsaquo; Biz evdeyiz.

&bull; Are you coming? &rsaquo; Geliyor musun? &rsaquo; Geliyor musunuz?

&bull; They are coming. &rsaquo; Onlar geliyorlar.

&bull; Where are you? &rsaquo; Neredesin? &rsaquo; Neredesiniz?

&bull; We all know you. &rsaquo; Hepimiz seni tanıyoruz.

&bull; You two help me. &rsaquo; Siz ikiniz bana yardım edin.

&bull; We three are waiting for you. &rsaquo; Biz &uuml;&ccedil;&uuml;m&uuml;z seni bekliyoruz.

&bull; They both came home late. &rsaquo; İkisi de eve ge&ccedil; geldi.

&bull; You guys are great. &rsaquo; Arkadaşlar siz harikasınız. &rsaquo; Siz arkadaşlar harikasınız.
&bull; John and I are old friends. &rsaquo; John ve ben eski arkadaşız.
&bull; He and I went to the cinema yesterday. &rsaquo; O ve ben d&uuml;n sinemaya gittik. 
&bull; I myself will solve the problem. &rsaquo;&nbsp;Sorunu kendim &ccedil;&ouml;zeceğim. 
&bull; She alone finished the project on time. &rsaquo; Projeyi tek başına zamanında bitirdi. 
<h3>Kullanım Notları </h3>
☞ You, hem sen (tekil) hem siz (&ccedil;oğul) olarak kullanılabilir. C&uuml;mle i&ccedil;indeki kullanımından hangi anlamı ifade ettiği kolaylıkla anlaşılabilir. 
・You are my friend. &nbsp;&rsaquo; Sen benim arkadaşımsın.
・You are my friends. &nbsp;&rsaquo; Siz benim arkadaşlarımsınız.
☞ It, cansız bir varlığı, bir hayvanı, bir bebeği, bir yeri, bir durumu, saati veya hava durumunu belirtmek i&ccedil;in kullanılabilir. 



・It's cold. &nbsp;&rsaquo; Hava soğuk.

・It's two o'clock. &nbsp;&rsaquo; Saat iki.
・ It is just a baby. &nbsp;&rsaquo; O sadece bir bebek.

・It's me, Tom. &nbsp;&rsaquo; Benim, Tom.
<h4>&Ccedil;eviri Notu</h4>
<table style="border-collapse: collapse; width: 98.3917%; border-width: 0px; background-color: rgb(255, 245, 245);" border="1"><colgroup><col style="width: 1.23106%;"><col style="width: 97.822%;"></colgroup>
<tbody>
<tr>
<td style="border-width: 0px;">&nbsp;</td>
<td style="border-width: 0px;">İngilizcede&nbsp;gizli &ouml;zne olmadığı i&ccedil;in, zamirle başlayan c&uuml;mleler T&uuml;rk&ccedil;eye &ouml;zneli veya &ouml;znesiz olarak &ccedil;evirilebilir. &bull; She is a beautiful woman. &rsaquo; G&uuml;zel bir kadın. &rsaquo; O g&uuml;zel bir kadın. T&uuml;rk&ccedil;ede '-dır/dir' eki nesnel bir ger&ccedil;eklikten bahsederken c&uuml;mleden &ccedil;ıkarılabilir. Bu y&uuml;zden nesnel ger&ccedil;eklik belirten yalın c&uuml;mleler '-dır/dir' eki ile veya '-dır/dir' eki olmadan &ccedil;evirilebilir. &bull; It is a useful book. &rsaquo; Faydalı bir kitap. &rsaquo; Bu faydalı bir kitap. &rsaquo; Faydalı bir kitaptır. &rsaquo; Bu faydalı bir kitaptır.</td>
</tr>
</tbody>
</table>

Subject Pronouns (Kişi Zamirleri)

Prepositions of place (yer edatları) bir şeyin veya kişinin nerede olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılır. Aşağıda manaları ve temel kullanımları sıralanmıştır. Daha ayrıntılı konu anlatımları i&ccedil;in sayfanın altındaki linklere tıklayabilirsiniz. 
<h4>In (-de, -da, i&ccedil;inde)</h4>
&bull; She is in the kitchen. &rsaquo; O, mutfakta.
&bull; He's swimming in the sea. &rsaquo; Denizde y&uuml;z&uuml;yor.
<h4>On (-de, da, &uuml;st&uuml;nde)</h4>
&bull; There's a book on the table. &rsaquo; Masanın &uuml;zerinde bir kitap var.
&bull; She's talking on the phone. &rsaquo; Telefonda konuşuyor. 
<h4>At (-de, -da)</h4>
&bull; She isn't at home. &rsaquo; Evde değil.
&bull; He's waiting at the bus station. &rsaquo; Otob&uuml;s durağında bekliyor.
<h4>In front of (&ouml;n&uuml;nde)</h4>
&bull; There's a lion statue in front of the library. &rsaquo; K&uuml;t&uuml;phanenin &ouml;n&uuml;nde bir aslan heykeli var.
&bull; The pianist played a beautiful piece in front of the audience. &rsaquo; Piyanist seyircilerin &ouml;n&uuml;nde g&uuml;zel bir par&ccedil;a &ccedil;aldı.
<h4>Behind (ardında, arkasında, arkasına)</h4>
&bull; Sarah was behind me in the line. &rsaquo; Sırada Sarah arkamdaydı.
&bull; The cat is hiding behind the couch. &rsaquo; Kedi kanepenin arkasına saklanıyor.
<h4>Between / Among (arasında)</h4>
&bull; I saw a dog among the bushes.&nbsp; &rsaquo; &Ccedil;alılıkların arasında bir k&ouml;pek g&ouml;rd&uuml;m.
&bull; The city is located between two rivers. &rsaquo; Şehir iki nehir arasında yer almaktadır.
&bull; She is the tallest among my friends. &rsaquo; Arkadaşlarım arasında en uzun olanıdır.
&bull; There's a store between the bank and the post office. &rsaquo; Banka ile postane arasında bir d&uuml;kkan var.
<h4>Across from / Opposite (karşısında)</h4>
&bull; Tom sat opposite me. &rsaquo; Tom karşıma oturdu.
&bull; My house is across from the bank. &rsaquo; Evim bankanın karşısında.
<h4>Next to / Beside (yanında, bitişiğinde) </h4>
&bull; I like to sit next to the window. &rsaquo; Pencere kenarına oturmayı severim.
&bull; There's a mill beside the river. &rsaquo; Nehrin yanında bir değirmen var.
<h4>Near / Close to (yakınında) </h4>
&bull; My house is near the city center. &rsaquo; Evim şehir merkezine yakın.
&bull; The hotel isn't close to the airport. &rsaquo; Otel havaalanına yakın değil.
<h4>Above / Over (&uuml;st&uuml;nde, yukarısında) </h4>
&bull; There is a painting&nbsp;above&nbsp;the fireplace. &rsaquo;&nbsp;Ş&ouml;minenin &uuml;zerinde bir tablo var.
&bull; We jumped&nbsp;over&nbsp;the stream. &rsaquo; Derenin &uuml;zerinden atladım.
<h4>Belove / Under (altında) </h4>
&bull; There&rsquo;s a big box below the bed. &rsaquo; Yatağın altında b&uuml;y&uuml;k bir kutu var.
&bull; We sat under&nbsp;a tree and rested. &rsaquo; Bir ağacın altına oturup dinlendik.

Prepositions of Place (Yer Edatları)

<div class="prose mt-8 text-gray-700">
İngilizcede 'can' kullanımı ve konu anlatımı.
Can&nbsp;T&uuml;rk&ccedil;eye &lsquo;-ebilmek, -abilmek&rsquo; olarak &ccedil;evirilir. Genellikle bir yeterlikten, beceriden, imkandan veya olasılıktan bahsederken kullanılır. 
<table>
<thead>
<tr style="border-color: #d3dae3;">
<td>Yapı</td>
</tr>
</thead>
<tbody>
<tr style="background-color: #fafcff; border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; Olumlu (&Ouml;zne + can + V1)</td>
</tr>
<tr style="border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; &bull; I can run fast. &nbsp; &rsaquo; Hızlı koşabilirim.</td>
</tr>
<tr style="background-color: #fafcff; border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; Olumsuz (&Ouml;zne + can + not + V1)</td>
</tr>
<tr style="border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; &bull; I can&rsquo;t run fast. &nbsp; &bull; I cannot run fast. &nbsp; &rsaquo; Hızlı koşamam.</td>
</tr>
<tr style="background-color: #fafcff; border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; Soru (Can + &ouml;zne + V1)</td>
</tr>
<tr>
<td>&nbsp; &bull; Can you run fast? &nbsp; &rsaquo; Hızlı koşabilir misin?</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<table style="background-color: #fff2f2;">
<tbody>
<tr>
<td>&nbsp;</td>
<td>☞ Can&rsquo;nin olumsuz hali &lsquo;can&rsquo;t, cannot&rsquo; şeklinde kullanılır, ayrı&nbsp; olarak &lsquo;<del>can not</del>&lsquo; şeklinde yazılmaz.</td>
</tr>
<tr>
<td>&nbsp;</td>
<td>✓ I can&rsquo;t swim very well. ✓ I cannot swim very well. ✗ <del>I can not swim very well.</del> &rsaquo; &Ccedil;ok iyi y&uuml;zemem.</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>Kullanım</h2>
<h3>Yeterlik</h3>
Doğuştan gelen bir beceriyi ya da sonradan edinilmiş bir yeteneği belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
・I can play the piano. &nbsp;&rsaquo; Piyano &ccedil;alabilirim.
・He can&rsquo;t run very fast. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ok hızlı koşamaz.
・Owls can see in the dark. &nbsp;&rsaquo; Baykuşlar karanlıkta g&ouml;rebilir.
・Can you speak French fluently? &nbsp;&rsaquo; Akıcı olarak Fransızca konuşabiliyor musun?
 Bir kişinin bir şeyi yapmak i&ccedil;in imkanı, fırsatı, g&uuml;c&uuml; veya yetkisi olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
・A police officer can carry a gun. &nbsp;&rsaquo; Bir polis memuru silah taşıyabilir.
・I can&rsquo;t come to the party on Friday. &nbsp;&rsaquo; Cuma g&uuml;n&uuml; partiye gelemem.
・All citizens over the age of 18 can vote. &nbsp;&rsaquo; 18 yaşını dolduran t&uuml;m vatandaşlar oy kullanabilir.
・You can pass the exam if you study harder. &nbsp;&rsaquo; Daha &ccedil;ok &ccedil;alışırsanız sınavı ge&ccedil;ebilirsiniz.
 Bir şeyin kapasitesinden veya kabiliyetinden bahsederken kullanılır.&nbsp; 
・The bottle can hold up to one liter of water. &nbsp;&rsaquo; Şişe bir litreye kadar su alabilmektedir.
・The computer can connect to the internet wirelessly. &nbsp;&rsaquo; Bilgisayar kablosuz olarak internete bağlanabilir.
・The company can adapt quickly to market changes. &nbsp;&rsaquo; Şirket pazar değişikliklerine hızla uyum sağlayabilmektedir.
<h3>Olasılık</h3>
Genel anlamda doğru olduğu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;len olasılıklardan bahsederken kullanılır.
・It can be very hot here in summer. &nbsp;&rsaquo; Yazın burası &ccedil;ok sıcak olabilir.
・Learning a new language can be difficult. &nbsp;&rsaquo; Yeni bir dil &ouml;ğrenmek zor olabilir.
・Sunsets can be breathtakingly beautiful. &nbsp;&rsaquo; G&uuml;n batımları nefes kesici derecede g&uuml;zel olabilir.
 Genellikle ş&uuml;phe veya şaşkınlıkla, bir şeyin imkansız olduğunu belirtmek i&ccedil;in 'can't' kullanılır.
・That can&rsquo;t be true. &nbsp;&rsaquo; Bu doğru olamaz.
・You can&rsquo;t be serious! &nbsp;&rsaquo; Ciddi olamazsın!
 Ge&ccedil;mişle ilgili bir imkansızlığı belirtmek i&ccedil;in 'can't have + V3' kullanılır.
・He can&rsquo;t have arrived yet. &nbsp;&rsaquo; Hen&uuml;z gelmiş olamaz.
<h3>İzin</h3>
İzin istemek, vermek ya da vermemek i&ccedil;in kullanılır.
・Can I use your phone? &nbsp;&rsaquo; Telefonunu kullanabilir miyim?
・You can take my car If you want. &nbsp;&rsaquo; İstersen arabamı alabilirsin.
・"Can I open the window?" "Yes, you can." &nbsp;&rsaquo; "Pencereyi a&ccedil;abilir miyim?" "Evet (a&ccedil;abilirsin)." 
・"Can I take a day off next week?" "No, you can't." &nbsp;&rsaquo; "Gelecek hafta bir g&uuml;n izin alabilir miyim?" "Hayır, (alamazsın)."
 Genel bir izni veya yasağı belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
・You can&rsquo;t park here. &nbsp;&rsaquo; Buraya park edemezsin.
・Visitors can take photographs inside the museum. &nbsp;&rsaquo; Ziyaret&ccedil;iler m&uuml;ze i&ccedil;erisinde fotoğraf &ccedil;ekebilir.
<h3>Rica</h3>
Birinden bir şey yapmasını isterken kullanılır.
・Can you open the door? &nbsp;&rsaquo; Kapıyı a&ccedil;ar mısın?
・Can I have a cup of coffee, please? &nbsp;&rsaquo; Bir fincan kahve alabilir miyim, l&uuml;tfen?
・Can you look after my cat when I am away? &nbsp;&rsaquo; Ben yokken kedime bakar mısın?
<h3>Teklif / &Ouml;neri&nbsp;</h3>
Yardım teklifi yapmak veya bir &ouml;neride bulunmak i&ccedil;in kullanılır.
・Can I help you lift the box? &nbsp;&rsaquo; Kutuyu kaldırmana yardım edeyim mi?
・We can eat out tonight, if you like. &nbsp;&rsaquo; İstersen bu akşam dışarıda yiyebiliriz.
</div>

The Definite Article 'The' (Belirli Tanımlık)

İngilizcede 'was / were' kullanımı ve konu anlatımı.
'Was/were' verb 'to be' nin ge&ccedil;miş hali olarak kullanılır. Bir kişinin veya şeyin ge&ccedil;mişteki bir niteliğinden bahsederken kullanılır. 
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 78.4px;" border="1"><colgroup><col style="width: 50%;"><col style="width: 50%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 19.6px; background-color: rgb(248, 250, 252);">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;am/is/are</td>
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;was/were</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">I'm at home now. Şu an evdeyim.</td>
<td style="height: 19.6px;">I was at home an hour ago. Bir saat &ouml;nce evdeydim. </td>
</tr>
<tr style="height: 39.2px;">
<td style="height: 39.2px;">The weather is cold today. Bug&uuml;n hava soğuk.</td>
<td style="height: 39.2px;">The weather was cold yesterday. D&uuml;n hava soğuktu.</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h4>Olumlu</h4>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); height: 176.4px;" border="1"><colgroup><col style="width: 25.0237%;"><col style="width: 28.2592%;"><col style="width: 46.7171%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 58.8px;">
<td style="text-align: center; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle; height: 58.8px;">I He She It </td>
<td style="text-align: center; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); background-color: rgb(245, 249, 250); vertical-align: middle; height: 58.8px;">was</td>
<td style="border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); height: 58.8px;">
&bull; I was sick. &rsaquo; Hastaydım.
</td>
</tr>
<tr style="height: 58.8px;">
<td style="text-align: center; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); height: 58.8px;">You We They</td>
<td style="text-align: center; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); background-color: rgb(245, 249, 250); vertical-align: middle; height: 58.8px;">were&nbsp; </td>
<td style="border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); height: 58.8px; vertical-align: middle;">&bull; They were sick. &rsaquo; Onlar hastalardı.</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h4>Olumsuz</h4>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241);" border="1"><colgroup><col style="width: 25.0237%;"><col style="width: 28.2464%;"><col style="width: 46.7299%;"></colgroup>
<tbody>
<tr>
<td style="text-align: center; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle;">I He She It </td>
<td style="text-align: center; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); background-color: rgb(245, 249, 250); vertical-align: middle;">was + not </td>
<td style="border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle;">&bull; I was not sick. &bull; I wasn't sick. &rsaquo; Hasta değildim.</td>
</tr>
<tr>
<td style="text-align: center; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle;">You We They</td>
<td style="text-align: center; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); background-color: rgb(245, 249, 250); vertical-align: middle;">were + not </td>
<td style="border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241);">&bull; They were not sick. &bull; They weren't sick. &rsaquo; Onlar hasta değillerdi.</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>&Ouml;rnek C&uuml;mleler </h2>
&bull; I was so tired. &rsaquo; &Ccedil;ok yorgundum.
&bull; It was rainy yesterday. &rsaquo; D&uuml;n hava yağmurluydu.
&bull; He was here 5 minutes ago. &rsaquo; 5 dakika &ouml;nce buradaydı.
&bull; She was in Paris last year. &rsaquo; Ge&ccedil;en sene Paris'teydi.
&bull; The weather wasn't cold&nbsp;this morning. &rsaquo; Bu sabah hava soğuk değildi.&nbsp;
&bull; I was so nervous&nbsp;before the interview. &rsaquo; M&uuml;lakattan &ouml;nce &ccedil;ok gergindim.
&bull; We were very tired&nbsp;after the trip. &rsaquo; Yolculuktan sonra &ccedil;ok yorulduk.
&bull; I was a bit late for the meeting. &rsaquo; Toplantıya biraz ge&ccedil; kaldım.
&bull; Tom and Mary weren't at the party. &rsaquo; Tom ve Mary partide değildi.
&bull; When I was a child, I was so shy. &rsaquo; &Ccedil;ocukken &ccedil;ok utanga&ccedil;tım.
&bull; This time last year I was in London. &rsaquo; Ge&ccedil;en yıl bu zamanlar Londra'daydım.
&bull; The presentation was boring, and it wasn't short.&nbsp; &rsaquo; Sunum sıkıcıydı ve kısa değildi.&nbsp; 
&bull; The food was delicious, but it was expensive. &rsaquo; Yemek lezzetliydi ama pahalıydı.
&bull; The party&nbsp;was fun, but the food wasn't very good. &rsaquo; Parti eğlenceliydi ama yemekler pek iyi değildi. 
&bull; He&nbsp;wasn't at work yesterday because he was sick. &rsaquo; D&uuml;n hasta olduğu i&ccedil;in işte değildi.
<h4>Olumlu Soru</h4>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; border-width: 1px; border-color: #ECF0F1;" border="1"><colgroup><col style="width: 17.3175%;"><col style="width: 25.9762%;"><col style="width: 56.7063%;"></colgroup>
<tbody>
<tr>
<td style="text-align: center; background-color: rgb(245, 249, 250); border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle;">Was</td>
<td style="text-align: center; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241);">I He She It</td>
<td style="border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle;">&bull; Was he sick? &rsaquo; Hasta mıydı? </td>
</tr>
<tr>
<td style="text-align: center; background-color: rgb(245, 249, 250); border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle;">Were</td>
<td style="text-align: center; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241);">You We They</td>
<td style="border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle;">&bull; Were you sick? &rsaquo; Hasta mıydın? </td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h4>Olumsuz Soru</h4>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; border-width: 1px; border-color: #ECF0F1;" border="1"><colgroup><col style="width: 17.3175%;"><col style="width: 25.9762%;"><col style="width: 56.7063%;"></colgroup>
<tbody>
<tr>
<td style="text-align: center; background-color: rgb(245, 249, 250); border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle;">Wasn't</td>
<td style="text-align: center; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241);">I He She It</td>
<td style="border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle;">&bull; Wasn't he sick? &rsaquo; Hasta değil miydi? </td>
</tr>
<tr>
<td style="text-align: center; background-color: rgb(245, 249, 250); border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle;">Weren't</td>
<td style="text-align: center; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241);">You We They</td>
<td style="border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle;">&bull; Weren't you sick? &rsaquo; Hasta değil miydin? </td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>Soru-Cevap &Ouml;rnekleri</h2>
&bull; Was he a doctor?&nbsp; &rsaquo; O doktor muydu?&nbsp; 
&nbsp;&nbsp; - No, he was a teacher. &nbsp;&nbsp; &rsaquo; Hayır, o &ouml;ğretmendi.&nbsp;
&bull; Was your car expensive?&nbsp; &rsaquo; Araban pahalı mıydı?
&nbsp;&nbsp; - Yes, it was very expensive. &nbsp;&nbsp; &rsaquo; Evet, &ccedil;ok pahalıydı.&nbsp;
&bull; Where were you yesterday?&nbsp; &rsaquo; D&uuml;n neredeydin?
&nbsp;&nbsp; - I was at home yesterday. &nbsp;&nbsp; &rsaquo; D&uuml;n evdeydim.&nbsp; 
&bull; Why wasn't he at work last week? &rsaquo; Ge&ccedil;en hafta neden işte değildi?
&nbsp;&nbsp; - Because, he was sick last week. &nbsp;&nbsp; &rsaquo; &Ccedil;&uuml;nk&uuml; ge&ccedil;en hafta hastaydı.&nbsp;
&bull; What was it? &rsaquo; O neydi?
&nbsp;&nbsp; - It was just a cat. &nbsp;&nbsp; &rsaquo; Sadece bir kediydi.
&bull; How was the party? &rsaquo; Parti nasıldı? 
&nbsp;&nbsp; - It was boring. &nbsp;&nbsp; &rsaquo; Sıkıcıydı.&nbsp;
<h4>Kısa Cevap</h4>
<table style="border-collapse: collapse; border: 1px solid rgb(221, 225, 235); width: 99.9053%; height: 39.2px;" border="1">
<tbody>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="background-color: rgb(245, 249, 250); text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(221, 225, 235); border-width: 1px; width: 28.0418%; height: 39.2px;" rowspan="2">Yes,</td>
<td style="border-color: rgb(221, 225, 235); text-align: center; border-width: 1px; width: 71.9582%; height: 19.6px;">I/he/she/it was.</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="border-color: rgb(221, 225, 235); text-align: center; border-width: 1px; width: 71.9582%; height: 19.6px;">you/we/they were.</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<table style="border-collapse: collapse; border: 1px solid rgb(221, 225, 235); width: 99.9053%; height: 39.2px;" border="1">
<tbody>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="background-color: rgb(245, 249, 250); text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(221, 225, 235); border-width: 1px; width: 28.0418%; height: 39.2px;" rowspan="2">No,</td>
<td style="border-color: rgb(221, 225, 235); text-align: center; border-width: 1px; width: 71.9582%; height: 19.6px;">I/he/she/it wasn't.</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="border-color: rgb(221, 225, 235); text-align: center; border-width: 1px; width: 71.9582%; height: 19.6px;">you/we/they weren't.</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>Kısa Cevap &Ouml;rnekleri</h2>
&bull; Were you angry? - Yes, I was. &rsaquo; &Ouml;fekli miydin. - Evet, (&ouml;fkeliydim).
&bull; Was he at work? - No, he wasn't. &rsaquo; İşte miydi? - Hayır, (değildi). 
&bull; Was it cold yesterday? - No, it wasn't. &rsaquo; D&uuml;n hava soğuk muydu? - Hayır.
&bull; Were we late for the meeting? - Yes, we were. &rsaquo; Toplantıya ge&ccedil; mi kaldık? - Evet.
&bull; Were they in the garden? - No, they weren't. &rsaquo; Onlar bah&ccedil;ede miydiler? - Hayır.

Was / Were

Object pronouns (nesne zamirleri), c&uuml;mlede nesne g&ouml;revini &uuml;stlenen isimlerin yerini alan s&ouml;zc&uuml;klerdir.
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 176.4px;" border="1"><colgroup><col style="width: 50%;"><col style="width: 50%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 19.6px; border-color: rgb(222, 225, 251); border-style: solid; background-color: rgb(245, 243, 253);">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Object Pronouns</td>
<td style="height: 19.6px;">Nesne Zamirleri</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Me</td>
<td style="height: 19.6px;">Bana, beni</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;You</td>
<td style="height: 19.6px;">Sana, senii</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Him</td>
<td style="height: 19.6px;">Ona, onu (erkek)</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Her</td>
<td style="height: 19.6px;">Ona, onu (kız)</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;It</td>
<td style="height: 19.6px;">Ona, onu (cansız varlık)</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">Us</td>
<td style="height: 19.6px;">Bize, bizi</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;You</td>
<td style="height: 19.6px;">Size, sizi</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Them</td>
<td style="height: 19.6px;">Onlara, onları</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h3>&Ouml;rnek C&uuml;mleler</h3>
&bull; Give it to me. &rsaquo; Onu bana ver.
&bull; You owe me an apology. &rsaquo; Bana bir &ouml;z&uuml;r bor&ccedil;lusun. 
&bull; Do you understand me? &rsaquo; Beni anlıyor musun?
&bull; I'll pay you a visit today. &rsaquo; Bug&uuml;n seni ziyaret edeceğim.
&bull; I would like to know you. &rsaquo; Sizi tanımak isterim.
&bull; What happened to him? &rsaquo; Ona ne oldu?
&bull; He is taking her to dinner. &rsaquo; Onu yemeğe g&ouml;t&uuml;r&uuml;yor.
&bull; Call us when you arrive. &rsaquo; Vardığında bizi ara.
&bull;&nbsp;Why don't you come with us? &rsaquo; Neden bizimle gelmiyorsun?
&bull; She sings better than him. &rsaquo; Ondan daha iyi şarkı s&ouml;yl&uuml;yor.
&bull; They asked, "Can you help us?" &rsaquo; "Bize yardım edebilir misiniz?" diye sordular.
&bull; We are going to visit them next weekend. &rsaquo; &Ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki hafta sonu onları ziyaret edeceğiz.

Object Pronouns (Nesne Zamirleri)

Prepositions of time (zaman edatları) bir şeyin ne zaman olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılır. Aşağıda manaları ve temel kullanımları sıralanmıştır. Daha ayrıntılı konu anlatımları i&ccedil;in sayfanın altındaki linklere tıklayabilirsiniz. 
<h4>In (-de, -da, s&uuml;re i&ccedil;inde)</h4>
&bull; I started my new job in June &rsaquo; Haziran ayında yeni işime başladım.
&bull; I had a cup of coffee in the morning. &rsaquo; Sabahleyin bir fincan kahve i&ccedil;tim.
<h4>On (-de, da, g&uuml;n&uuml;nde)</h4>
&bull; He came on Monday. &rsaquo; Pazartesi g&uuml;n&uuml; geldi..
&bull; What did you do on your birthday? &rsaquo; Doğum g&uuml;n&uuml;nde ne yaptın? 
<h4>At (-de, -da)</h4>
&bull; We'll meet at 7.00 o'clock. &rsaquo; Saat 7'de buluşacağız.
&bull; I like to work at night. &rsaquo; Geceleri &ccedil;alışmayı severim.
<h4>About / Around (civarında, yaklaşık)</h4>
&bull; The meeting lasted about two hour. &rsaquo; Toplantı yaklaşık iki saat s&uuml;rd&uuml;.
&bull; She arrived around 6.00 o'clock. &rsaquo; Saat 6 civarında geldi. 
<h4>For (-dır, -dir, s&uuml;redir)</h4>
&bull; He has been waiting for an hour. &rsaquo; Bir saattir bekliyor. 
&bull; I'm going on holiday for six days. &rsaquo; Altı g&uuml;nl&uuml;ğ&uuml;ne tatile gidiyorum.
<h4>Since (-den beri) </h4>
&bull; He's been working in a bank since 2010. &rsaquo; 2010 yılından beri bir bankada &ccedil;alışıyor. 
&bull; Where have you been since Monday. &rsaquo; Pazartesiden beri neredesin?
<h4>During (boyunca, s&uuml;resince)</h4>
&bull; &nbsp;He was abroad during the winter. &rsaquo; Kış boyunca yurt dışındaydı.
<h4>By (-e kadar, -den &ouml;nce)</h4>
&bull; I have to finish the work by tomorrow. &rsaquo; Yarına kadar işi bitirmem gerekiyor.
<h4>Until / Till (-e kadar) </h4>
&bull; We can wait until the rain stops. &rsaquo; Yağmur durana kadar bekleyebiliriz.
&bull; I need to work til 8 o'clock today. &rsaquo; Bug&uuml;n saat 8'e kadar &ccedil;alışmam gerek.
<h4>After (-den sonra) </h4>
&bull; We can meet after work. &rsaquo; İşten sonra buluşabiliriz.
<h4>Before (-den &ouml;nce) </h4>
&bull; We went for a walk before dinner. &rsaquo; Akşam yemeğinden &ouml;nce y&uuml;r&uuml;y&uuml;şe &ccedil;ıktık.

Prepositions of Time (Zaman Edatları)

İngilizcede 'could' kullanımı ve konu anlatımı.
Could,&nbsp;T&uuml;rk&ccedil;eye &lsquo;-ebilirdi&rsquo; olarak &ccedil;evirilir. Genellikle 'can' nin ge&ccedil;miş hali olarak ge&ccedil;mişteki bir yeterlikten bahsetmek i&ccedil;in kullanılmakla beraber, izin ve rica sorularında,&nbsp; &ouml;neri c&uuml;mlelerinde ve olasılık bildiren yapılarda sıklıkla kullanılır. 
<table>
<thead>
<tr style="border-color: rgb(211, 218, 227);">
<td>Yapı </td>
</tr>
</thead>
<tbody>
<tr style="background-color: rgb(250, 252, 255); border-color: rgb(211, 218, 227); border-style: solid;">
<td>&nbsp; Olumlu (&Ouml;zne + could + V1)</td>
</tr>
<tr style="border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; &bull; I could run fast. &nbsp; &rsaquo; Hızlı koşabilirdim.</td>
</tr>
<tr style="background-color: #fafcff; border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; Olumsuz (&Ouml;zne + could + not + V1)</td>
</tr>
<tr style="border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; &bull; I couldn't run fast. &nbsp; &bull; I could not run fast. &nbsp; &rsaquo; Hızlı koşamazdım.</td>
</tr>
<tr style="background-color: #fafcff; border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; Soru (Could + &ouml;zne + V1)</td>
</tr>
<tr>
<td>&nbsp; &bull; Could you run fast? &nbsp; &rsaquo; Hızlı koşabilir miydin?</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>Kullanım</h2>
<h3>Yeterlik</h3>
'Can' nin ge&ccedil;miş hali olarak, ge&ccedil;mişteki bir beceriden, imkandan bahsederken kullanılır.
・He could swim very well. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ok iyi y&uuml;zebilirdi.
・I knew that you could do that. &nbsp;&rsaquo; Bunu yapabileceğini biliyordum.
・When I was younger I could run fast. &nbsp;&rsaquo; Gen&ccedil;ken hızlı koşabilirdim.
・He couldn't come to the party yesterday. &nbsp;&rsaquo; D&uuml;n partiye gelemedi.
<h3>Olasılık</h3>
Ger&ccedil;ekleşmesi d&uuml;ş&uuml;k ya da belirsiz bir olasılığı belirtmek i&ccedil;in kullanılır. 
・It could rain later. &nbsp;&rsaquo; Daha sonra yağmur yağabilir. 
・He could be late for the party. &nbsp;&rsaquo; Partiye ge&ccedil; kalabilir. 
・You could be making a big mistake. &nbsp;&rsaquo; B&uuml;y&uuml;k bir hata yapıyor olabilirsiniz. 
Ger&ccedil;ekleşme ihtimali olmayan bir durumu veya isteği belirtmek i&ccedil;in kullanılır. 
・I wish I could fly like a bird. &nbsp;&rsaquo; Keşke bir kuş gibi u&ccedil;abilsem. 
・The ocean is so calming. I could watch it for ever. &nbsp;&rsaquo; Okyanus &ccedil;ok sakinleştirici. Onu sonsuza kadar izleyebilirim. 
 'Could have + V3' kalıbı ge&ccedil;mişle ilgili bir tahmini veya olasılığı belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
・Where is Tom? He could have overslept.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; Tom nerede? Uyuya kalmış olabilir.
・The lights are off. He could have gone to bed early. &nbsp;&rsaquo; Işıklar kapalı. Erken yatmış olabilir.
・The thief could have entered through the back door.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; Hırsız arka kapıdan girmiş olabilir.
 'Could have + V3' aynı zamanda ger&ccedil;ekleşme ihtimali olan ama ger&ccedil;ekleşmemiş bir durumu belirtmek i&ccedil;in kullanılır. 
・The accident could have been worse. &nbsp;&rsaquo; Kaza daha k&ouml;t&uuml; olabilirdi. 
・I could have learned English, but I didn't have the time. &nbsp;&rsaquo; İngilizce &ouml;ğrenebilirdim ama zamanım yoktu.
・Be careful with that knife - you could have cut yourself.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; O bı&ccedil;ağa dikkat et, kendini kesebilirdin.
・If they had more time, they could have finished the project. &nbsp;&rsaquo; Daha fazla zamanları olsaydı projeyi bitirebilirlerdi.
 'Couldn't have + V3' kalıbı ge&ccedil;mişte olmuş bir olayın imkansızlığı belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
・He couldn't have solved the puzzle easily; it's too complex. &nbsp;&rsaquo; Bulmacayı kolayca &ccedil;&ouml;zm&uuml;ş olamaz; &ccedil;ok karmaşık.
・We couldn't have missed the flight. We arrived at the airport early. &nbsp;&rsaquo; U&ccedil;ağı ka&ccedil;ırmış olamayız. Havaalanına erken geldik. 
<h3>İzin </h3>
Kibarca bir şey yapmak i&ccedil;in izin isterken kullanılır.
・Could I borrow your umbrella? &nbsp;&rsaquo; Şemsiyenizi &ouml;d&uuml;n&ccedil; alabilir miyim?
・Could I use your phone, please? &nbsp;&rsaquo; Telefonunuzu kullanabilir miyim, l&uuml;tfen?
 İzin sorularına cevap verirken 'could' değil, 'can' kullanılır.
・&ldquo;Could I ask a question?&rdquo; &ldquo;Yes, you&nbsp;can.&rdquo; &nbsp;&rsaquo; &ldquo;Bir soru sorabilir miyim?&rdquo; &ldquo;Evet, sorabilirsin.&rdquo;
・&ldquo;Could I borrow your book, please?&rdquo; &ldquo;No, you&nbsp;can't.&rdquo; &nbsp;&rsaquo; &ldquo;Kitabınızı &ouml;d&uuml;n&ccedil; alabilir miyim, l&uuml;tfen?&rdquo; &ldquo;Hayır, alamazsın.&rdquo;
<h3>Rica</h3>
Kibarca birinden bir şey yapmasını isterken kullanılır.
・Could you open the door? &nbsp;&rsaquo; Kapıyı a&ccedil;ar mısınız?
・Could you pass me the salt? &nbsp;&rsaquo; Tuzu uzatır mısınız?
<h3>&Ouml;neri</h3>
Bir &ouml;neride bulunmak i&ccedil;in kullanılır.
・We could eat out tonight, if you like. &nbsp;&rsaquo; İstersen bu gece dışarıda yiyebiliriz.
・I wonder if we could go to the beach this weekend. &nbsp;&rsaquo; Acaba bu hafta sonu sahile gidebilir miyiz?
<h3>Rahatsızlık</h3>
Genellikle &ouml;fkeli bir bi&ccedil;imde, şu anki bir durumla ilgili bir rahatsızlığı belirtmek i&ccedil;in 'could', ge&ccedil;mişle ilgili bir rahatsızlığı belirtmek i&ccedil;in 'could have + V3' kullanılır.
・I'm so pissed off I could scream! &nbsp;&rsaquo; O kadar sinirliyim ki &ccedil;ığlık atabilirim!
・You could have told me the truth! &nbsp;&rsaquo; Bana doğruyu s&ouml;yleyebilirdin!
 'Could have + V3' 'Could have + V3' yukarıdaki a&ccedil;ıklamalardan anlaşılacağı &uuml;zere ge&ccedil;mişteki bir imkanı, olasılığı ve rahatsızlığı, olumsuz hali 'couldn't have + V3' ise ge&ccedil;mişteki bir imkansızlığı belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
Ge&ccedil;miş olasılık: ・He's late. He could have gotten stuck in traffic.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; Ge&ccedil; kaldı. Trafiğe takılmış olabilir.
Ger&ccedil;ekleşmemiş olasılık: ・I could have studied history instead of literature. &nbsp;&rsaquo; Edebiyat yerine tarih okuyabilirdim.
Ge&ccedil;miş rahatsızlık: ・You could have apologized for your rude behavior. &nbsp;&rsaquo; Kaba davranışın i&ccedil;in &ouml;z&uuml;r dileyebilirdin.
Ge&ccedil;miş imkansızlık: ・I couldn't have forgotten my keys. I remember putting them in my pocket. &nbsp;&rsaquo; Anahtarlarımı unutmuş olamam. Onları cebime koyduğumu hatırlıyorum.

Could

Countable and Uncountable Nouns (Sayılabilir ve Sayılamayan İsimler)

İngilizcede 'each' ve 'every' farkı, kullanımı ve konu anlatımı.
T&uuml;rk&ccedil;e&rsquo;ye &lsquo;her, her bir, her biri&rsquo; olarak terc&uuml;me edilen 'each' ve 'every' bir grubun t&uuml;m &uuml;yelerinden bahsetmek i&ccedil;in kullanılır.&nbsp;Each grup &uuml;yelerini ayrı ayrı vurgularken, every grup &uuml;yelerinin hepsini bir b&uuml;t&uuml;n olarak vurgular.&nbsp;
<h2>Every</h2>
'Every' bir grubun t&uuml;m &uuml;yelerinden bir b&uuml;t&uuml;n olarak bahsetmek i&ccedil;in kullanılır. Sadece sıfat olarak kullanılır. 
&bull; Every student has a different task. &rsaquo; Her &ouml;ğrencinin farklı bir g&ouml;revi vardır.
<div>
<div>
<div>
&bull; Every one of his books is very useful. &rsaquo; Kitaplarının her biri &ccedil;ok faydalıdır.
&bull; I would like to thank every one of you. &rsaquo; Her birinize teşekk&uuml;r etmek istiyorum.
<div>
<div>
<div>
&bull; Every time I see her I feel better. &rsaquo; Onu her g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;mde kendimi daha iyi hissediyorum.
&bull; I visit my mother every week. &rsaquo; Her hafta annemi ziyaret ederim.
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
<h2>Each</h2>
<div>
<div>
<div>
'Each' bir grubun t&uuml;m &uuml;yelerinden ayrı ayrı olarak bahsetmek i&ccedil;in kullanılır. Sıfat, zamir ve&nbsp;zarf olarak kullanılabilir. 
<h4>Sıfat</h4>
&bull; Each book is $10. &rsaquo; Her kitap 10$&rsquo;dır.
&bull; Each one of us has a job to do. &rsaquo; Her birimizin yapacak bir işi var.
&bull; Each student has a different task. &rsaquo; Her bir &ouml;ğrencinin farklı bir g&ouml;revi vardır.
<div>
<div>
<div>
<h4>Zamir</h4>
&bull; Each of the books is $10. &rsaquo; Kitapların her biri 10$&rsquo;dır.
&bull; Each of us has a job to do. &rsaquo; Her birimizin yapacak bir işi var.
&bull; Each of the students has a different task. &rsaquo; Her bir &ouml;ğrencinin farklı bir g&ouml;revi vardır.
<div>
<div>
<div>
<div>
<div>
<h4>Zarf</h4>
The books are $10 each. &rsaquo; Kitapların tanesi 10$&rsquo;dır
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
<div>
<div>
<div>
<div>
<div>
<div>
&bull; We each have a job to do. &rsaquo; Her birimizin yapacak bir işi var.
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
<h3>Kullanım Notları</h3>
<h4>☞ Bir zamir ya da iyelik sıfatı each veya every ile kullanılan bir &ouml;zneyi nitelediği zaman &uuml;&ccedil; şekilde kullanılabilir:</h4>
&bull; Each/every student has his own bicycle. &bull; Each/every student has their own bicycle. &bull; Each/every student has his or her own bicycle. &rsaquo; Her (bir) &ouml;ğrencinin kendi bisikleti var.
<table style="width: 100%; border-collapse: collapse; background-color: #f0f5f4;">
<tbody>
<tr>
<td style="width: 100%;">💬 Aslında bir asır &ouml;nce en yaygın kullanım birinci &ouml;rnekti. G&uuml;n&uuml;m&uuml;zde birinci&nbsp; &ouml;rnek cinsiyet&ccedil;i olduğu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;ld&uuml;ğ&uuml; i&ccedil;in -his (eril) kullanımı azalmıştır. İkinci &ouml;rnek genellikle konuşma dilinde, &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; &ouml;rnek ise resmi dilde kullanılmaktadır. </td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h4>☞ 'Each' &ccedil;oğul bir zamirle &ouml;zne olarak kullanılırsa, fiil de &ccedil;oğul olarak kullanılır. Eğer c&uuml;mlede yardımcı fiil varsa, yardımcı fiilden &ouml;nce ya da sonra kullanılabilir.</h4>
&bull; They each have a job to do. &rsaquo; Her birinin yapacak bir işi var.
&bull; We can each do that. &rsaquo; Bunu her birimiz yapabiliriz.
&bull; We each will do that. &rsaquo; Bunu her birimiz yapacağız.
<h4>☞ 'Every one' her biri, 'everyone' is herkes anlamına gelir.</h4>
&bull; I would like to thank every one of you. &rsaquo; Her birinize teşekk&uuml;r etmek istiyorum.
&bull; Every one of these chairs is broken. &rsaquo; Bu sandalyelerin her biri kırık.
&bull; I would like to thank everyone here. &rsaquo; Buradaki herkese teşekk&uuml;r etmek istiyorum.
<h4>☞ D&uuml;zenli bir zaman aralığından bahsetmek i&ccedil;in 'every' kelimesi bir sayı ve &ccedil;oğul isimle kullanılır.</h4>
&bull; I visit my mother every two weeks. &rsaquo; İki haftada bir annemi ziyaret ederim.
<div>
<div>
<div>
&bull; One in every four marriages ends in divorce. &rsaquo; Her d&ouml;rt evlilikten biri boşanmayla sonu&ccedil;lanıyor.
<h4> Sık Yapılan Hatalar</h4>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; border-width: 0px; background-color: rgb(255, 248, 248);" border="1"><colgroup><col style="width: 0.94697%;"><col style="width: 99.053%;"></colgroup>
<tbody>
<tr>
<td style="border-width: 0px;">&nbsp;</td>
<td style="border-width: 0px;">☞ Every ve each &ouml;zne olarak her zaman sayılabilir tekil isim ve tekil fiil ile kullanılır. ✗&nbsp;<del>Every students</del> is reading a book. ✓&nbsp;Every student is reading a book. &rsaquo; Her &ouml;ğrenci bir kitap okuyor. ✗ Each student<del> are</del> reading a book. ✓ Each student is reading a book. &rsaquo; Her &ouml;ğrenci bir kitap okuyor. ☞ 'Each of, each one of, every one of' &ccedil;oğul isim ya da &ccedil;oğul zamir ile kullanılır, 'every of' diye bir kullanım yoktur. &bull; Each of the houses is small. &bull; Each one of the houses is small. &bull; Every one of the houses is small. ✗ <del>Each of</del><del> the house</del> is small. ✗&nbsp;<del>Every of</del> the houses is small. &rsaquo; Evlerin her biri k&uuml;&ccedil;&uuml;k. ☞ Every time hi&ccedil;bir zaman birleşik yazılmaz. ✗ You get me wrong <del>everytime</del>. ✓ You get me wrong every time. &rsaquo; Her seferinde beni yanlış anlıyorsun.</td>
</tr>
</tbody>
</table>
</div>
</div>
</div>

'Each' ve 'Every'

Simple Present Tense (Geniş Zaman)

İngilizceye yeni başlayanlar &ouml;ğrenciler i&ccedil;in temel seviye İngilizce gramer konu anlatımı: Have / have got.
Have, sahiplik belirtmek i&ccedil;in kullanılan bir fiildir. T&uuml;rk&ccedil;eye 'sahip olmak' ve 'var' olarak &ccedil;evirilebilir. 'Have' &ccedil;oğul zamirlerle (I, you, we, they) ve 'has' tekil zamirlerle (he, she, it) ile kullanılır. 'Have got' ve 'have' aynı anlamdadır. 'Have got' daha &ccedil;ok İngiltere İngilizcesinde kullanılır. 
<h4>Olumlu</h4>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); height: 176.4px;" border="1"><colgroup><col style="width: 25.0237%;"><col style="width: 28.2592%;"><col style="width: 46.7171%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 58.8px;">
<td style="text-align: center; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle; height: 58.8px;">I You We They </td>
<td style="text-align: center; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); background-color: rgb(245, 249, 250); vertical-align: middle; height: 58.8px;">have have got </td>
<td style="border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); height: 58.8px;">&bull; I have money. &bull; I have got money. &bull; I've got money. &rsaquo; Param var.</td>
</tr>
<tr style="height: 58.8px;">
<td style="text-align: center; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); height: 58.8px;">He She It</td>
<td style="text-align: center; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); background-color: rgb(245, 249, 250); vertical-align: middle; height: 58.8px;">has has got </td>
<td style="border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); height: 58.8px;">&bull; He has money. &bull; He has got money. &bull; He's got money. &rsaquo; Parası var.</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h4>Olumsuz</h4>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241);" border="1"><colgroup><col style="width: 25.0237%;"><col style="width: 28.2464%;"><col style="width: 46.7299%;"></colgroup>
<tbody>
<tr>
<td style="text-align: center; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle;">I You We They </td>
<td style="text-align: center; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); background-color: rgb(245, 249, 250); vertical-align: middle;">do + not + have have + not + got </td>
<td style="border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241);">&bull; I do not have money. &bull; I have not got money. &bull; I don't have money. &bull; I haven't got money. &rsaquo; Param yok.</td>
</tr>
<tr>
<td style="text-align: center; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle;">He She It</td>
<td style="text-align: center; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); background-color: rgb(245, 249, 250); vertical-align: middle;">does + not + have has + not + got </td>
<td style="border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241);">&bull; He does not have money. &bull; He has not got money. &bull; He doesn't have money. &bull; He hasn't got money. &rsaquo; Parası yok.</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>&Ouml;rnek C&uuml;mleler </h2>
&bull; I&nbsp;have a cat. &rsaquo; Bir kedim var. 
&bull; He has got a dog. &rsaquo; Bir k&ouml;peği var.
&bull; We don't have a cat. &rsaquo; Bir kedimiz yok.
&bull; She hasn't got a dog. &rsaquo; Bir k&ouml;peği yok.
&bull; He has a sister. &rsaquo; Bir kız kardeşi var.&nbsp; 
&bull; John has got a car. &rsaquo; John'nun bir arabası var.
&bull; I don't have a job now.&nbsp; &rsaquo; Şu an bir işim yok.&nbsp; 
&bull; I have got a lot of work to do today.&nbsp; &rsaquo; Bug&uuml;n yapacak &ccedil;ok işim var.&nbsp;
&bull; The house has a swimming pool. &rsaquo; Evin bir y&uuml;zme havuzu var. 
&bull; The cat has beautiful eyes. &rsaquo; Kedinin g&uuml;zel g&ouml;zleri var.&nbsp; 
&bull; She has got a talent for drawing. &rsaquo; &Ccedil;izim yeteneği var.
&bull; She has got a lot of friends. &rsaquo; Onun bir s&uuml;r&uuml; arkadaşı var. 
&bull; We have got a problem with the printer. &rsaquo; Yazıcıyla ilgili bir sorunumuz var.&nbsp;
<h4>Soru</h4>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); height: 137.2px;" border="1"><colgroup><col style="width: 14.8822%;"><col style="width: 22.369%;"><col style="width: 14.0284%;"><col style="width: 48.6256%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 78.4px;">
<td style="text-align: center; background-color: rgb(245, 249, 250); border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle; height: 78.4px;">Do</td>
<td style="text-align: center; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); height: 78.4px;">I You We They</td>
<td style="text-align: center; background-color: rgb(245, 249, 250); border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle; height: 78.4px;">have</td>
<td style="border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle; height: 78.4px;">&bull; Do you have money? &rsaquo; Paran var mı? </td>
</tr>
<tr style="height: 58.8px;">
<td style="text-align: center; background-color: rgb(245, 249, 250); border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle; height: 58.8px;">Does</td>
<td style="text-align: center; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); height: 58.8px;">He She It</td>
<td style="text-align: center; background-color: rgb(245, 249, 250); border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle; height: 58.8px;">have</td>
<td style="border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle; height: 58.8px;">&bull; Does he have money? &rsaquo; Parası var mı? </td>
</tr>
</tbody>
</table>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; border-width: 1px; border-color: #ECF0F1;" border="1"><colgroup><col style="width: 14.8822%;"><col style="width: 22.369%;"><col style="width: 14.0284%;"><col style="width: 48.6256%;"></colgroup>
<tbody>
<tr>
<td style="text-align: center; background-color: rgb(245, 249, 250); border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle;">Have</td>
<td style="text-align: center; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241);">I You We They</td>
<td style="text-align: center; background-color: rgb(245, 249, 250); border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle;">got</td>
<td style="border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle;">&bull; Have you got money? &rsaquo; Paran var mı? </td>
</tr>
<tr>
<td style="text-align: center; background-color: rgb(245, 249, 250); border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle;">Has</td>
<td style="text-align: center; border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241);">He She It</td>
<td style="text-align: center; background-color: rgb(245, 249, 250); border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle;">got</td>
<td style="border-width: 1px; border-color: rgb(236, 240, 241); vertical-align: middle;">&bull; Has he got money? &rsaquo; Parası var mı? </td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>Soru-Cevap &Ouml;rnekleri</h2>
&bull; Do you have money? &rsaquo; Paran var mı?
&nbsp; - Yes, I have money. &nbsp; &rsaquo; Evet, param var.
&bull; Have you got a car? &rsaquo; Araban var mı?
&nbsp; - No, I haven't got a car. &nbsp; &rsaquo; Hayır, arabam yok.
&bull; Has he got a ticket for the concert.? &rsaquo; Konser i&ccedil;in bileti var mı?
&nbsp; - Yes, he has got a ticket. &nbsp; &rsaquo; Evet, bileti var.
&bull; Have you got any plans for the weekend? &rsaquo; Hafta sonu i&ccedil;in herhangi bir planın var mı? 
&nbsp; - No, I haven't got any plans. &nbsp; &rsaquo; Hayır herhangi bir planım yok.
&bull; Do you have any questions about the project? &rsaquo; Proje hakkında herhangi bir sorunuz var mı? 
&nbsp; - Yes, I have a few questions. &nbsp; &rsaquo; Evet, birka&ccedil; sorum var.
&bull; How many children do you have? &rsaquo; Ka&ccedil; &ccedil;ocuğunuz var?
&nbsp; - We have two children. &nbsp; &rsaquo; İki &ccedil;ocuğumuz var.
&bull; How much money have you got on you? &rsaquo; &Uuml;st&uuml;nde ne kadar para var?
&nbsp; - I haven't got much money on me. &nbsp; &rsaquo; &Uuml;zerimde &ccedil;ok fazla para yok.
<h4>Kısa Cevap</h4>
<table style="border-collapse: collapse; border: 1px solid rgb(221, 225, 235); width: 99.9053%; height: 39.2px;" border="1">
<tbody>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="background-color: rgb(245, 249, 250); text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(221, 225, 235); border-width: 1px; width: 28.0418%; height: 39.2px;" rowspan="2">Yes,</td>
<td style="border-color: rgb(221, 225, 235); text-align: center; border-width: 1px; width: 71.9582%; height: 19.6px;">I/you/we/they do. I/you/we/they have. </td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="border-color: rgb(221, 225, 235); text-align: center; border-width: 1px; width: 71.9582%; height: 19.6px;">he/she/it does. he/she/it has. </td>
</tr>
</tbody>
</table>
<table style="border-collapse: collapse; border: 1px solid rgb(221, 225, 235); width: 99.9053%; height: 39.2px;" border="1">
<tbody>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="background-color: rgb(245, 249, 250); text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(221, 225, 235); border-width: 1px; width: 28.0418%; height: 39.2px;" rowspan="2">No,</td>
<td style="border-color: rgb(221, 225, 235); text-align: center; border-width: 1px; width: 71.9582%; height: 19.6px;">I/you/we/they don't. I/you/we/they haven't. </td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="border-color: rgb(221, 225, 235); text-align: center; border-width: 1px; width: 71.9582%; height: 19.6px;">he/she/it doesn't. he/she/it hasn't. </td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>Kısa Cevap &Ouml;rnekleri</h2>
&bull; Have you got a dog? - Yes, I have. &rsaquo; K&ouml;peğin var mı? - Evet, (var).
&bull; Do you have a car? - Yes, I do. &rsaquo; Araban var mı? - Evet, (var).
&bull; Has she got a sister? - No, she hasn't. &rsaquo; Onun kız kardeşi var mı? - Hayır, (yok). 
&bull; Does he have a job? - No, he doesn't. &rsaquo; Onun işi var mı? - Hayır, (yok).
&bull; Has Tom got a house? - Yes, he has. &rsaquo; Tom'un evi var mı? - Evet, (var).

Have / Have Got

Personal pronouns (şahıs zamirleri) kişi isimlerinin yerine kullanılan kelimelerdir. C&uuml;mledeki kullanım yerlerine g&ouml;re subject pronouns (&ouml;zne zamirleri) ve object pronouns (nesne zamirleri) olmak &uuml;zere ikiye ayrılırlar. He/him erkekler, she/her kadınlar ve it cansız varlıklar i&ccedil;in kullanılırlar.
<table border="1"><colgroup><col><col></colgroup>
<tbody>
<tr style="background-color: rgb(30, 29, 90);">
<td>&nbsp;Subject Pronouns </td>
<td>Object Pronouns&nbsp; </td>
</tr>
<tr>
<td>&nbsp;I (Ben)</td>
<td>Me (Beni, Bana)</td>
</tr>
<tr>
<td>&nbsp;You (Sen)</td>
<td>You (Seni, Sana)</td>
</tr>
<tr>
<td>&nbsp;He (O)</td>
<td>Him (Onu, Ona)</td>
</tr>
<tr>
<td>&nbsp;She (O)</td>
<td>Her (Onu, Ona)</td>
</tr>
<tr>
<td>&nbsp;It (O, Bu)</td>
<td>It (Onu, Ona)</td>
</tr>
<tr>
<td>&nbsp;We (Biz)</td>
<td>Us (Bizi, Bize)</td>
</tr>
<tr>
<td>&nbsp;You (Siz)</td>
<td>You (Sizi, Size)</td>
</tr>
<tr>
<td>&nbsp;They (Onlar)</td>
<td>Them (Oları, Onlara)</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h3>Subject Pronouns</h3>
Subject pronouns (&ouml;zne zamirleri) c&uuml;mlede &ouml;zne g&ouml;revini &uuml;stlenen zamirlerdir.&nbsp;
・I am tired today. &nbsp;&rsaquo; Bug&uuml;n yorgunum.
・Are you coming to the party? &nbsp;&rsaquo; Partiye geliyor musun? 
・We are at home now. &nbsp;&rsaquo; Şu an evdeyiz. 
・She goes to work by car. &nbsp;&rsaquo; İşe arabayla gider.
・Where was she yesterday? &nbsp;&rsaquo; D&uuml;n neredeydi?
・Who is that man? He is my friend. &nbsp;&rsaquo; Şu adam kim? O benim arkadaşım.
・I can't buy this shirt. It is very expensive. &nbsp;&rsaquo; Bu g&ouml;leği alamam. &Ccedil;ok pahalı.
・Where are the children? -&nbsp;They are in the garden. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ocuklar nerede? - Bah&ccedil;edeler.
<h3>Object Ponouns</h3>
Object pronouns (&ouml;zne zamirleri) c&uuml;mlede nesne g&ouml;revini &uuml;stlenen zamirlerdir. Bir fiilin doğrudan nesnesi veya bir edattan sonra kullanılır. 
・Give it to me. &nbsp;&rsaquo; Onu bana ver.
・I'm waiting for you. &nbsp;&rsaquo; Seni bekliyorum.
・Are you angry with him? &nbsp;&rsaquo; Ona kızgın mısın?
・Tom doesn't like&nbsp;them. &nbsp;&rsaquo; Tom onlardan hoşlanmaz.
・I saw her at the park. &nbsp;&rsaquo; Onu parkta g&ouml;rd&uuml;m.
・John gave us presents. &nbsp;&rsaquo; John bize hediyeler verdi.
 'You' Kullanımı 
&Ouml;zne ve nesne zamiri olarak kullanılabilir.
・You are funny. &nbsp;&rsaquo; Sen komiksin. 
・I can see you. &nbsp;&rsaquo; Seni g&ouml;rebiliyorum. 
 Hem tekil hem &ccedil;oğul anlamda olarak kullanılabilir.
・You are my friend. &nbsp;&rsaquo; Sen benim arkadaşımsın.
・You are my friends. &nbsp;&rsaquo; Siz benim arkadaşlarımsınız.
 Genel anlamda insanlardan bahsederken kullanılır.
・You can't smoke here. &nbsp;&rsaquo; Burada sigara i&ccedil;emezsiniz.
・You need to take care of your health. &nbsp;&rsaquo; Sağlığınıza dikkat etmelisiniz.
 'It' Kullanımı 
&Ouml;zne ve nesne zamiri olarak kullanılabilir.
・It is a cat. &nbsp;&rsaquo; O bir kedidir.
・I can't see it. &nbsp;&rsaquo; Onu g&ouml;remiyorum.
 Cansız bir varlığı, bir hayvanı ve bir bebeği belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
・ It's my dog. &nbsp;&rsaquo; O benim k&ouml;peğim. 
・ It's just a baby. &nbsp;&rsaquo; O sadece bir bebek.
・What is this? It's a book. &nbsp;&rsaquo; Bu nedir? Bu bir kitap.
 Hava durumundan ve saatin ka&ccedil; olduğundan bahsederken kullanılır.
・It's cold. &nbsp;&rsaquo; Hava soğuk.
・It's two o'clock. &nbsp;&rsaquo; Saat iki.
 Bir kişinin kim olduğunu sormak ya da belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
・Who is it? &nbsp;&rsaquo; Kim o?
・It's me, Tom. &nbsp;&rsaquo; Benim, Tom.
・Look. It's John Miller. &nbsp;&rsaquo; Bak. O, John Miller.
<h3>Notlar</h3>
☞ Kişi zamirleri c&uuml;mledeki g&ouml;revlerine g&ouml;re nesne veya &ouml;zne zamiri olarak kullanılmalıdır. 
&nbsp;✗ <del>Jack and me</del> had a great time. &nbsp;✓ Jack and I had a great time. &nbsp;&rsaquo; Jack ve ben harika bir zaman ge&ccedil;irdik.
&nbsp;✗ He gave advice to <del>Jack and I</del>. &nbsp;✓ He gave advice to Jack and me. &nbsp;&rsaquo; Jack&rsquo;a ve bana nasihat etti.
 ☞ Between edatından sonra her zaman nesne zamiri kullanılır.
&nbsp;✗ <del>Between you and I</del>, the food was terrible. &nbsp;✓ Between you and me, the food was terrible. &nbsp;&rsaquo; Aramızda kalsın, yemek berbattı.
 ☞ 'Than' ve 'as' ya nesne zamirleriyle &lsquo;than me, than him&rsquo; ya da kişi zamiri + fiil &lsquo;than I am, than he has, than we do&rsquo;&nbsp;şeklinde kullanılır.
&nbsp;✗ She is more beautiful <del>than I</del>. &nbsp;✓ She is more beautiful than I am. &nbsp;✓ She is more beautiful than me. &nbsp;&rsaquo; O benden daha g&uuml;zel.
&nbsp;✗ He can run <del>as fast as I</del>. &nbsp;✓ He can run as fast as me. &nbsp;✓ He can run as fast as I do. &nbsp;&rsaquo; Benim kadar hızlı koşabilir.

Subject and Object Pronouns (Özne ve Nesne Zamirleri)

İngilizcede 'can' ve 'could' arasındaki fark nedir? 'Can, could' farkı, kullanımı ve konu anlatımı.
<h2>Kullanım</h2>
Genellikle, 'can' konuşma anındaki veya gelecekle ilgili bir yeterlikten bahsederken, 'could' ise ge&ccedil;mişteki bir yeterlikten bahsedilirken kullanılır. Ancak, 'can' ve 'could' birbirlerine benzer şekillerde de kullanılabilir.
<h3>Yeterlik</h3>
'Can', bir yeterlikten, beceriden, imkandan veya kapasiteden bahsederken kullanılır. Konuşma anındaki veya gelecekle ilgili bir durumu belirtebilir.
・I can play the guitar.  &nbsp;&rsaquo; Gitar &ccedil;alabilirim.
・She can speak French fluently.  &nbsp;&rsaquo; Akıcı bir şekilde Fransızca konuşabilir.
・He can't come to the party tomorrow. &nbsp;&rsaquo; Yarın partiye gelemez.
・Cheetahs can run incredibly fast. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;italar inanılmaz derecede hızlı koşabilirler.
・The computer can process large amounts of data quickly. &nbsp;&rsaquo; Bilgisayar b&uuml;y&uuml;k miktarda veriyi hızlı bir şekilde işleyebilir.
 'Could', ge&ccedil;mişteki bir yeterlikten, beceriden, imkandan veya kapasiteden bahsederken, 'can' nin ge&ccedil;miş zaman hali olarak kullanılır.&nbsp;
・I could play the guitar. &nbsp;&rsaquo; Gitar &ccedil;alabilirdim.
・I could swim very well when I was young.  &nbsp;&rsaquo; Gen&ccedil;ken &ccedil;ok iyi y&uuml;zebilirdim.
・He couldn't come to the party yesterday. &nbsp;&rsaquo; D&uuml;n partiye gelemedi.
・In the past, people could only communicate through letters. &nbsp;&rsaquo; Eskiden insanlar yalnızca mektupla iletişim kuruyorlardı.
 'Could have + V3', bir kişnin ge&ccedil;mişte bir şeyi yapma imkanı olduğu halde yapmadığını belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
・He could have finished his homework earlier. &nbsp;&rsaquo; &Ouml;devini daha erken bitirebilirdi.
・I could have gone to the party, but I decided to stay home. &nbsp;&rsaquo; Partiye gidebilirdim ama evde kalmaya karar verdim.
<h3>Olasılık</h3>
Belirli bir durumdaki bir olasılıktan bahsederken 'could' kullanılır. Konuşma anındaki veya gelecekle ilgili bir durumu belirtebilir.
・The weather is cloudy, it could rain later. &nbsp;&rsaquo; Hava bulutlu, daha sonra yağmur yağabilir.
・Tom is still at work. He could be late for the party. &nbsp;&rsaquo; Tom hala işte. Partiye ge&ccedil; kalabilir.
 Genellikle doğru olduğu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;len bir durumdan bahsederken 'can' kullanılır. Konuşma anındaki belirli bir durumu değil, genel bir durumu belirtir.
・It can be very hot here in summer. &nbsp;&rsaquo; Yazın burası &ccedil;ok sıcak olabilir.
・He can be very rude sometimes. &nbsp;&rsaquo; Bazen &ccedil;ok kaba olabilir.
 Ge&ccedil;mişteki genel bir olasılıktan bahsederken 'could' kullanılır.
・It could be very hot here in summer. &nbsp;&rsaquo; Yazın burası &ccedil;ok sıcak olabilirdi.
・The town could be crowded in July. &nbsp;&rsaquo; Kasaba temmuz ayında kalabalık olabilirdi.
 Ge&ccedil;mişle ilgili bir olasılığı ifade etmek i&ccedil;in 'could have + V3' kullanılır.
・Where is Sarah? She could have gone to the gym. &nbsp;&rsaquo; Sarah nerede? Spor salonuna gitmiş olabilir.
・Tom wasn't at the meeting. He could have missed the bus. &nbsp;&rsaquo; Tom toplantı değildi. Otob&uuml;s&uuml; ka&ccedil;ırmış olabilir.
 Genel bir olasılıktan bahsederken genellikle 'could' kullanılmaz. Ancak olasılığın sadece d&uuml;ş&uuml;k bir ihtimal olduğunu, genel bir doğru olmadığını belirmek i&ccedil;in 'could' kullanılabilir.
<table style="border-collapse: collapse; border-width: 0px; background-color: rgb(255, 250, 250); width: 100%;" border="1"><colgroup><col style="width: 0.94697%;"><col style="width: 52.3674%;"><col style="width: 46.6856%;"></colgroup>
<tbody>
<tr>
<td style="border-width: 0px;">&nbsp;</td>
<td style="border-width: 0px;">Can</td>
<td style="border-width: 0px;">Could</td>
</tr>
<tr>
<td style="border-width: 0px;">&nbsp;</td>
<td style="border-width: 0px;">Learning a new language can be difficult. Yeni bir dil &ouml;ğrenmek zor olabilir. (Bunun genel bir doğru olduğunu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorum.)</td>
<td style="border-width: 0px;">Learning a new language could be difficult. Yeni bir dil &ouml;ğrenmek zor olabilir. (Bunun muhtemel olduğunu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorum.)</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h3>İmkansızlık</h3>
Genellikle şaşıkınlıkla, bir şeyin imkansız olduğunu belirtmek i&ccedil;in 'can't' kullanılır. 
・That can&rsquo;t be true! &nbsp;&rsaquo; Bu doğru olamaz!
・You can&rsquo;t be serious! &nbsp;&rsaquo; Ciddi olamazsın!
 Bir şeyin ge&ccedil;mişte imkansız olduğunu belirtmek i&ccedil;in 'can't/couldn't have + V3' kullanılır.
・She can't have finished the project. It's a complex task. &nbsp;&rsaquo; Projeyi bitirmiş olamaz. Bu karmaşık bir iş.
・He couldn't have passed the exam without studying. It was so difficult. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;alışmadan sınavı ge&ccedil;emezdi. &Ccedil;ok zordu.
<h3>Rica</h3>
Bir kişiden bir şey yapması isterken hem 'can' hem 'could' kullanılabilir. 'Could', 'can' e g&ouml;re daha resmi ve kibar bir anlamı ifade eder.
・Can you please pass the salt? &nbsp;&rsaquo; L&uuml;tfen tuzu uzatır mısın?
・Can I have a glass of water, please? &nbsp;&rsaquo; Bir bardak su alabilir miyim l&uuml;tfen?
・Could you help me with this math problem? &nbsp;&rsaquo; Bu matematik probleminde bana yardımcı olabilir misiniz?
・Could you hold the door for me, please? &nbsp;&rsaquo; Benim i&ccedil;in kapıyı tutar mısınız l&uuml;tfen?
<h3>İzin</h3>
İzin isterken hem 'can' hem de 'could' kullanılabilir. 'Could', 'can' e g&ouml;re daha kibar bir anlamı ifade eder.
・Can I use your phone? &nbsp;  &rsaquo; Telefonunu kullanabilir miyim?
・Could I use your phone? &nbsp; &rsaquo; Telefonunuzu kullanabilir miyim?
・Can you close the window, please?  &nbsp;&rsaquo; Pencereyi kapatır mısın, l&uuml;tfen?
・Could you close the window, please?  &nbsp;&rsaquo; Pencereyi kapatır mısınız, l&uuml;tfen?
 İzin sorularına cevap verirken 'can' kullanılır, 'could' kullanılmaz.
・You can use my phone. &nbsp;&rsaquo; Telefonumu kullanabilirsin.
・You can take my umbrella if it's raining. &nbsp;&rsaquo; Yağmur yağıyorsa şemsiyemi alabilirsin.
・&ldquo;Can I go to the party?&rdquo; &ldquo;Yes, you can.&rdquo; &nbsp;&rsaquo; &ldquo;Partiye gidebilir miyim?&rdquo; &ldquo;Evet, gidebilirsin.&rdquo;
・&ldquo;Could I borrow your book, please?&rdquo; &ldquo;No, you can't.&rdquo; ・&ldquo;Could I borrow your book, please?&rdquo; <s>&ldquo;No, you couldn't.&rdquo;</s> &nbsp;&rsaquo; &ldquo;Kitabınızı &ouml;d&uuml;n&ccedil; alabilir miyim, l&uuml;tfen?&rdquo; &ldquo;Hayır, alamazsın.&rdquo;
 Resmi ya da genel bir izni belirtmek i&ccedil;in 'can' kullanılır.
・Students can enter the museum for free. &nbsp;&rsaquo; &Ouml;ğrenciler m&uuml;zeye &uuml;cretsiz girebilir.
・You can't buy alcohol if you're under 18 years old. &nbsp;&rsaquo; 18 yaşından k&uuml;&ccedil;&uuml;kseniz alkol satın alamazsınız.
 Ge&ccedil;mişteki resmi ya da genel bir izni belirtmek i&ccedil;in 'could' kullanılır.
・Students could enter the museum for free. &nbsp;&rsaquo; &Ouml;ğrenciler m&uuml;zeye &uuml;cretsiz girebiliyordu.
<h3>Teklif</h3>
Bir teklifte bulunurken 'Can I', 'I can', 'I could' kullanılabilir. Genellikle 'Can I' tercih edilir.
・Can I help you with your homework? &nbsp;&rsaquo; &Ouml;devinde sana yardım edeyim mi?
・Can I make you a cup of tea? &nbsp;&rsaquo; Sana bir fincan &ccedil;ay yapayım mı?
・I can give you a ride to the airport, if you'd like. &nbsp;&rsaquo; İstersen seni havaalanına bırakabilirim.
・I could help you carry those bags. &nbsp;&rsaquo; O &ccedil;antaları taşımana yardım edebilirim.
<h3>&Ouml;neri</h3>
Bir &ouml;neride bulunurken hem 'can' hem 'could' kullanılabilir.
・We can eat out tonight, if you like. &nbsp;&rsaquo; İstersen bu akşam dışarıda yiyebiliriz.
・You could wear a jacket; it's getting cold outside. &nbsp;&rsaquo; Bir ceket giyebilirsin; dışarısı soğumya başladı.

'Can' ve 'Could'

Zero Article (Tanımlık Kullanılmayan Durumlar)

İngilizcede 'in, on, at' (yer edatları) kullanımı ve konu anlatımı.
&lsquo;In, on, at&rsquo; edatlarının yer i&ccedil;in kullanım şekilleri ve &ouml;rnekleri sıralanmıştır. Listenin sonunda &lsquo;in the house&rsquo; vs &lsquo;at the house&rsquo;, &lsquo;in the street&rsquo; vs &lsquo;on the street&rsquo; gibi kullanımlar arasındaki farklılıklara değinilmiştir. 
<h3>in</h3>
Kapalı bir alanın i&ccedil;inde veya belirli bir sınır dahilinde demek i&ccedil;in kullanılır:
・in the bag: &ccedil;antada, &ccedil;antanın i&ccedil;inde ・in the box: kutuda, kutunun i&ccedil;inde ・in the drawer:&nbsp;&ccedil;ekmecede, &ccedil;ekmecenin i&ccedil;inde ・in the pocket: cepte, cebin i&ccedil;inde ・in the room: odada ・in the kitchen: mutfakta ・in the building: binada ・in the bank: bankada ・in the factory: fabrikada ・in the city:&nbsp;şehirde ・in the country:&nbsp;&uuml;lkede ・in the world:&nbsp;d&uuml;nyada ・in the car:&nbsp;arabada ・in the taxi:&nbsp;takside ・in the garden:&nbsp;bah&ccedil;ede ・in the park:&nbsp;parkta ・in the street: caddede ・in the water:&nbsp;suda, suyun i&ccedil;inde ・in the sea:&nbsp;denizde ・in the river: nehirde ・in the lake: g&ouml;lde ・in the ocean: okyanusta ・in the sky:&nbsp;g&ouml;ky&uuml;z&uuml;nde ・in the book:&nbsp;kitapta ・in the dictionary:&nbsp;s&ouml;zl&uuml;kte ・in the newspaper: gazetede ・in a queue:&nbsp;sırada, kuyrukta ・in the mirror:&nbsp;aynada ・in bed: yatakta ・in the south: g&uuml;neyde ・in the middle of: -ın ortasında 
<h3>on</h3>
&Ccedil;oğunlukla bir y&uuml;zeyde veya bir şeyin &uuml;st&uuml;nde demek i&ccedil;in kullanılır:
・on the surface: y&uuml;zeyde ・on the table:&nbsp;masada, masanın &uuml;zerinde ・on the wall:&nbsp;duvarda ・on the second floor:&nbsp;ikinci katta ・on the island:&nbsp;adada ・on the left:&nbsp;solda ・on the bus:&nbsp;otob&uuml;ste ・on the train:&nbsp;trende ・on the plane:&nbsp;u&ccedil;akta ・on the ship: gemide ・on the horse: atta, atın &uuml;zerinde ・on the bike: motorda, motorun &uuml;zerinde ・on the internet:&nbsp;internette ・on the phone:&nbsp;telefonda ・on the page:&nbsp;sayfada, sayfanın &uuml;zerinde ・on the farm:&nbsp;&ccedil;iftlikte ・on the street:&nbsp;caddede, sokakta ・on the ceiling:&nbsp;tavanda ・on the grass:&nbsp;&ccedil;imin &uuml;zerinde ・on the ground:&nbsp;yerde ・on the floor: zeminde ・on the way:&nbsp;yolda ・on the map:&nbsp;haritada ・on the list:&nbsp;listede
<h3>at</h3>
Belirli bir noktayı belirtmek ya da bir etkinlikte demek i&ccedil;in kullanılır:
・at the party:&nbsp;partide ・at the concert: konserde ・at the office:&nbsp;ofiste ・at home:&nbsp;evde ・at work:&nbsp;işte ・at the door:&nbsp;kapıda ・at the entrance:&nbsp;girişte ・at the hotel:&nbsp;otelde ・at the park:&nbsp;parkta ・at the store:&nbsp;mağazada, d&uuml;kkanda ・at the station:&nbsp;istasyonda, garda ・at the airport: havalimanında ・at the hairdresser's: kuaf&ouml;rde ・at my brother's (house): kardeşimin (ev)inde ・at the bus stop: otob&uuml;s durağında ・at the traffic lights: trafik ışıklarında ・at the desk: masada ・at the end:&nbsp;sonunda ・at the side:&nbsp;kenarda ・at the front:&nbsp;&ouml;nde ・at the top: &uuml;stte ・at the bottom: altta ・at the end of the street:&nbsp;caddenin sonunda ・at the top of the page:&nbsp;sayfanın &uuml;st kısmında ・at the back of the bus: otob&uuml;s&uuml;n arkasında 
<h3 style="line-height: 1.5;">Notlar</h3>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 588px; border-width: 0px; background-color: rgb(255, 252, 252);" border="1"><colgroup><col style="width: 99.9053%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 39.2px;">
<td style="height: 39.2px; border-width: 0px; padding: 10px;">'Hotel, house, cafe, restaurant, library, office vb.' gibi kelimelerlerle, bir şeyin veya kişinin binada olduğunu belirtmek i&ccedil;in hem in hem at kullanılabilir. 'In' kullanılırsa binanın i&ccedil;inde olduğunu, 'at' kullanılırsa binada olduğunu - konumu vurgular.&nbsp;</td>
</tr>
<tr style="height: 156.8px;">
<td style="height: 156.8px; border-width: 0px; padding: 10px;">I saw him in the library. Onu k&uuml;t&uuml;phanede g&ouml;rd&uuml;m. (= k&uuml;t&uuml;phanenin i&ccedil;inde) I saw him at the library. Onu k&uuml;t&uuml;phanede g&ouml;rd&uuml;m. (= k&uuml;t&uuml;phanenin girişinde, bah&ccedil;esinde vb. olabilir.) Bir okuldan bahsederken at kullanılırsa konumu, in kullanılırsa eğitim g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;n&uuml; belirtir. </td>
</tr>
<tr style="height: 156.8px;">
<td style="height: 156.8px; border-width: 0px; padding: 10px;">Tom is not at home, he's at school. Tom evde değil, o okulda. My son is 16 years old. He's in high school. Benim oğlum 16 yaşında. O lisede. (= O, lisede okuyor.) &lsquo;Street&rsquo;&nbsp;kelimesi Amerika&rsquo;da daha &ccedil;ok&nbsp;&lsquo;on&rsquo;&nbsp;ile, İngiltere&rsquo;de daha &ccedil;ok&nbsp;&lsquo;in&rsquo;&nbsp;ile kullanılır. Cadde veya sokaktaki belli bir adresten bahsederken&nbsp;&lsquo;at&rsquo; kullanılır. </td>
</tr>
<tr style="height: 215.6px;">
<td style="height: 215.6px; border-width: 0px; padding: 10px;">There is a caf&eacute; on this street. Bu caddede bir kafe var. Children play in the street. &Ccedil;ocuklar caddede oynarlar. Her office is at Fifth Street and Elm Avenue. Ofisi Beşinci Cadde, Elm Bulvarı'nda. Bed kelimesi ile in kullanılırsa kişinin &uuml;zerinde battaniye, &ccedil;arşaf vb. olduğunu, on ile kullanılarsa &uuml;zerinde bir şey olmadığını belirtir. </td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px; border-width: 0px; padding: 10px;">He's reading a book on bed. Yatakta bir kitap okuyor. He's sleeping in bed. Yatakta uyuyor.</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h3 class="has-medium-font-size">&Ouml;rnek C&uuml;mleler</h3>
&bull;&nbsp;There is a book&nbsp;in&nbsp;the box. &rsaquo; Kutada bir kitap var.
&bull;&nbsp;There is a cat&nbsp;on&nbsp;the box. &rsaquo; Kutunun &uuml;zerinde bir kedi var.
&bull;&nbsp;There is a cup&nbsp;on&nbsp;the table. &rsaquo; Masanın &uuml;zerinde bir fincan var.
&bull;&nbsp;He was sitting&nbsp;at&nbsp;the table. &rsaquo; Masada oturuyordu.
&bull;&nbsp;I&rsquo;m not&nbsp;at&nbsp;the office at the moment. &rsaquo; Şu anda ofiste değilim.
&bull;&nbsp;He works&nbsp;in&nbsp;an office. &rsaquo; Bir ofiste &ccedil;alışıyor.
&bull;&nbsp;There&rsquo;s someone&nbsp;at&nbsp;the door. &rsaquo; Kapıda biri var.
&bull;&nbsp;There is an &ldquo;exit&rdquo; sign&nbsp;on&nbsp;the door. &rsaquo; Kapıda &ldquo;&ccedil;ıkış&rdquo; işareti var.
&bull;&nbsp;Her flat is&nbsp;on&nbsp;the third floor. &rsaquo; Dairesi &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; kattadır.
&bull;&nbsp;She lives&nbsp;in&nbsp;a flat. &rsaquo; Bir dairede yaşıyor.
&bull;&nbsp;He is waiting&nbsp;at&nbsp;the corner. &rsaquo; K&ouml;şede bekliyor.
&bull;&nbsp;He is waiting&nbsp;on&nbsp;the corner. &rsaquo; K&ouml;şede bekliyor.
&bull;&nbsp;His name is written&nbsp;on&nbsp;the cover of the book. &rsaquo; İsmi kitabın kapağında yazılı.
&bull;&nbsp;His biography is written&nbsp;in&nbsp;the book. &rsaquo; Biyografisi kitapta yazılı.
&bull;&nbsp;His biography is written&nbsp;at&nbsp;the beginning of the book. &rsaquo; Biyografisi kitabın başında yazılı.
&bull;&nbsp;He arrived late&nbsp;at&nbsp;the airport. &rsaquo; Havaalanına ge&ccedil; vardı.
&bull;&nbsp;The shop is&nbsp;at&nbsp;the end of the street. &rsaquo; D&uuml;kkan sokağın sonunda.
&bull;&nbsp;He works&nbsp;at&nbsp;a store&nbsp;on&nbsp;Oxford Street. &rsaquo; Oxford Caddesinde bir mağazada &ccedil;alışıyor.
&bull;&nbsp;We live&nbsp;in&nbsp;Oxford Street. &rsaquo; Oxford Caddesinde yaşıyoruz.
&bull;&nbsp;I work&nbsp;at&nbsp;232 Oxford Street. &rsaquo; 232 Oxford Caddesinde &ccedil;alışıyorum.
&bull;&nbsp;We can meet&nbsp;at&nbsp;the beach. &rsaquo; Sahilde buluşabiliriz.
&bull;&nbsp;They are playing&nbsp;on&nbsp;the beach. &rsaquo; Sahilde oynuyorlar.
&bull;&nbsp;He lives&nbsp;in&nbsp;a town&nbsp;on&nbsp;the coast. &rsaquo; Sahilde bir kasabada yaşıyor.
&bull;&nbsp;Dublin is&nbsp;on&nbsp;the east coast of Ireland. &rsaquo; Dublin, İrlanda&rsquo;nın doğu kıyısındadır.
&bull;&nbsp;Don&rsquo;t walk&nbsp;on&nbsp;the grass. &rsaquo; &Ccedil;imlerin &uuml;zerinde y&uuml;r&uuml;meyin.
&bull;&nbsp;There&rsquo;s a spider&nbsp;on&nbsp;the ceiling. &rsaquo; Tavanda bir &ouml;r&uuml;mcek var.

In - On - At (Yer) 

'Simple Present Tense' ve 'Present Continuous Tense'

İngilizcede 'be able to' kullanımı, konu anlatımı ve &ouml;rnek c&uuml;mleler.
Be able to, T&uuml;rk&ccedil;eye '-ebilmek, -abilmek' olarak &ccedil;evirilir. Genel olarak bir yeterlikten, beceriden veya kapasiteden bahsederken kullanılır. 'Can/could' ile eş anlamlı olmakla birlikte, 'be able to' diğer zaman kipleriyle ve diğer modal verbs ile birlikte kullanılabilir.
<table>
<tbody>
<tr style="border-color: rgb(211, 218, 227);">
<td>Yapı </td>
</tr>
<tr style="background-color: rgb(250, 252, 255); border-color: rgb(211, 218, 227); border-style: solid;">
<td>&nbsp; Olumlu (&ouml;zne + be able to + V1)</td>
</tr>
<tr style="border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; &bull; He&nbsp;is able to speak English. &nbsp; &rsaquo; İngilizce konuşabilir.</td>
</tr>
<tr style="background-color: #fafcff; border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; Olumsuz (&ouml;zne + be + not + able to + V1)</td>
</tr>
<tr style="border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; &bull; He is not able to speak English. &nbsp; &rsaquo; İngilizce konuşamaz.</td>
</tr>
<tr style="background-color: #fafcff; border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; Soru (be + &ouml;zne + able to + V1)</td>
</tr>
<tr>
<td>&nbsp; &bull; Is he able to speak English? &nbsp; &rsaquo; İngilizce konuşabilir mi?</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>Kullanım Yerleri</h2>
<h4>Beceri/Yetenek Doğuştan gelen bir beceriyi ya da sonradan edinilmiş bir yeteneği belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull; She is able to swim very well. &rsaquo; &Ccedil;ok iyi y&uuml;zebiliyor.
&bull; He is able to speak French and German. &rsaquo; Fransızca ve Almanca konuşabilir. 
&bull; Dolphins are able to swim very fast. &rsaquo; Yunuslar &ccedil;ok hızlı y&uuml;zebilirler.
<h4>Kabiliyet/Kapasite Bir şeyin bir şeyi yapma kapasitesine veya kabiliyetine sahip olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull; The car is able to connect to the internet. &rsaquo; Araba internete bağlanabiliyor.
&bull; The computer is able to process large amounts of data quickly. &rsaquo; Bilgisayar, b&uuml;y&uuml;k miktarda veriyi hızlı bir şekilde işleyebilir.
<h4>İmkan/Fırsat Bir kişinin bir şeyi yapmak i&ccedil;in zamanı, parası veya fırsatı olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull; Will you be able to come to the party? &rsaquo; Partiye gelebilecek misin?
&bull; We are not able to afford a new car at the moment. &rsaquo; Şu anda yeni bir araba alacak durumda değiliz.
<h4>Başarı Bir kişinin zor veya tehlikeli g&ouml;r&uuml;nen bir şeyi yapmayı başardığını belirtmek i&ccedil;in kullanılır. Bu kullanımı 'manage' ile eş anlamlıdır.</h4>
&bull; She was able to escape the burning building. &rsaquo; Yanan binadan ka&ccedil;abildi. &rsaquo; Yanan binadan ka&ccedil;mayı başardı.
&bull; He was able to fix the car's engine within minutes. &rsaquo; Arabanın motorunu dakikalar i&ccedil;inde tamir edebildi. &rsaquo; Arabanın motorunu dakikalar i&ccedil;inde tamir etmeyi başardı.
<h4>İzin/Hak Bir kişinin bir şeyi yapmak i&ccedil;in izni veya hakkı olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull; Members are able to enter the museum for free. &rsaquo; &Uuml;yeler m&uuml;zeye &uuml;cretsiz girebilir.
&bull; Children under the age of 18 are not able to drive a car. &rsaquo; 18 yaşından k&uuml;&ccedil;&uuml;k &ccedil;ocuklar araba kullanamazlar.
<h2>'Be able to' ile &Ouml;rnek C&uuml;mleler</h2>
&bull; He is able to speak fluently in four languages. &rsaquo; D&ouml;rt dilde akıcı bir şekilde konuşabilmektedir.
&bull; I am not able to speak Spanish fluently. &rsaquo; Akıcı bir şekilde İspanyolca konuşamıyorum.
&bull; She was able to pass the exam. &rsaquo; Sınavı ge&ccedil;ebildi. &rsaquo; Sınavı ge&ccedil;meyi başardı.
&bull; He wasn't able to finish the race because of an injury. &rsaquo; Sakatlık nedeniyle yarışı bitiremedi.
&bull; I will be able to finish the report by tomorrow. &rsaquo; Raporu yarına kadar bitirebileceğim.
&bull; We won't be able to finish the work by Friday. &rsaquo; Cuma g&uuml;n&uuml;ne kadar işi bitiremeyeceğiz.
&bull; He might be able to help you. &rsaquo; Sana yardım edebilir. &rsaquo; Belki sana yardım edebilir.
&bull; He might not be able to achieve his goal. &rsaquo; Hedefine ulaşamayabilir. 
&bull; We should be able to manage time. &rsaquo; Zamanı y&ouml;netebilmeliyiz. &rsaquo; Zamanı y&ouml;netiyor olmamız gerekir.
&bull; He should not be able to make rapid decisions. &rsaquo; Hızlı kararlar verememelidir. &rsaquo; Hızlı kararlar veriyor olmaması gerekir. 
&bull; We have been able to find a solution to the problem. &rsaquo; Soruna bir &ccedil;&ouml;z&uuml;m bulamadık. &rsaquo; Soruna bir &ccedil;&ouml;z&uuml;m bulmayı başardık.
&bull; I have not been able to save enough money to buy a car. &rsaquo; Araba alacak kadar para biriktiremedim.
&bull; Visitors are not able to enter this area. &rsaquo; Ziyaret&ccedil;iler bu alana giremezler.
&bull; You are not able to bring food into the theater. &rsaquo; Tiyatroya yiyecek getiremezsiniz.
&bull; Humans are not able to see in the dark. &rsaquo; İnsanlar karanlıkta g&ouml;remezler.
&bull; The child isn't able to walk yet. &rsaquo; &Ccedil;ocuk hen&uuml;z y&uuml;r&uuml;yemiyor.
&bull; The young bird is not able to fly yet. &rsaquo; Yavru kuş hen&uuml;z u&ccedil;amıyor.
&bull; The car is able to reach high speeds within 5 seconds. &rsaquo; Araba 5 saniyede y&uuml;ksek hızlara &ccedil;ıkabiliyor.
&bull; He was able to solve the math problem with ease. &rsaquo; Matematik problemini kolaylıkla &ccedil;&ouml;zebildi.
&bull; I wasn't able to sleep last night because of the noise. &rsaquo; D&uuml;n gece g&uuml;r&uuml;lt&uuml;den uyuyamadım.

Be Able To

İngilizcede the simple past tense (ge&ccedil;miş zaman) kullanımı ve konu anlatımı.
The Simple Past Tense ge&ccedil;mişte olmuş ve bitmiş olaylardan ya da eylemlerden bahsederken kullanılır. Kullanım yerleri 'ge&ccedil;miş zaman' a benzer. Genellikle T&uuml;rk&ccedil;eye '-di/dı' ekleri ile &ccedil;evirilir. 
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 127.6px; border-width: 1px; margin-left: 0px; margin-right: auto;" border="1"><colgroup><col style="width: 26.2559%;"><col style="width: 73.7441%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 21.2667px;">
<td style="text-align: center; background-color: rgb(248, 251, 252); height: 42.5334px; vertical-align: middle; border-width: 1px;">Olumlu</td>
<td style="height: 21.2667px; border-width: 1px; vertical-align: middle; text-align: left;">I/You/He/She/It/We/They + V2 +&nbsp; nesne</td>
</tr>
<tr style="height: 21.2667px;">
<td style="height: 42.5334px; text-align: center; background-color: rgb(248, 251, 252); vertical-align: middle; border-width: 1px;">Olumsuz</td>
<td style="height: 21.2667px; border-width: 1px;">I/You/He/She/It/We/They&nbsp;+ did + not + V1 + nesne </td>
</tr>
<tr style="height: 21.2667px;">
<td style="text-align: center; height: 42.5334px; background-color: rgb(248, 251, 252); vertical-align: middle; border-width: 1px;">Soru</td>
<td style="height: 21.2667px; border-width: 1px;">Did&nbsp;+&nbsp;I/You/He/She/It/We/They&nbsp;+ V1 + nesne</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100.568%; height: 330.8px; border: 1px solid #E6EBEF;" border="1">
<tbody>
<tr style="height: 36.65px; background-color: rgb(250, 251, 252); border-color: rgb(203, 212, 245);">
<td style="width: 12.2528%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&nbsp;</td>
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&Ouml;rnek</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Kısa Hali</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 73.3px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">+ </td>
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">I went there.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp;&nbsp; &ndash;&ndash;</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px; border-color: rgb(203, 212, 245);">
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&nbsp; It rained a lot.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp;&nbsp; &ndash;&ndash;</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 74.3px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">&minus; </td>
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">I did not go there.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">I didn't go there.</td>
</tr>
<tr style="height: 37.65px; border-color: rgb(241, 196, 15);">
<td style="width: 44.2022%; height: 37.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp; It did not rain a lot.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 37.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">It didn't rain a lot.</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 73.3px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">+? </td>
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">Did you go there?</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp;&nbsp; &ndash;&ndash;</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px; border-color: rgb(203, 212, 245);">
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp; Did it rain a lot?</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp;&nbsp; &ndash;&ndash;</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 73.25px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">-? </td>
<td style="height: 36.65px; width: 44.2022%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Did&nbsp;you not go there?</td>
<td style="height: 36.65px; width: 43.5466%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Didn't you go there?</td>
</tr>
<tr style="height: 36.6px;">
<td style="height: 36.6px; width: 44.2022%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&nbsp; Did it not rain a lot?</td>
<td style="height: 36.6px; width: 43.5466%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Didn't it rain a lot?</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; border-width: 0px; background-color: #fafcfd;" border="1">
<tbody>
<tr>
<td style="border-width: 0px; width: 1.60985%;">&nbsp;</td>
<td style="border-width: 0px; width: 96.875%;">Time Expressions</td>
<td style="border-width: 0px; width: 1.60985%;">&nbsp;</td>
</tr>
<tr>
<td style="border-width: 0px; width: 1.60985%;">&nbsp;</td>
<td style="border-width: 0px; width: 96.875%;">yesterday; yesterday evening, yesterday morning, the day before yesterday ago; five minutes ago, an hour ago, one day ago, two months ago, years ago last; last night, last week, last year, last Friday, last summer </td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>Kullanım</h2>
Ge&ccedil;mişte olmuş ve bitmiş olaylardan bahsederken kullanılır. 
・I saw her yesterday.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; Onu d&uuml;n g&ouml;rd&uuml;m.
・He graduated last month.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; Ge&ccedil;en ay mezun oldu.
・He went to France five years ago.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; Beş yıl &ouml;nce Fransa'ya gitti.
・I learned how to ride a bike when I was six years old. &nbsp;&rsaquo; Altı yaşımdayken bisiklet s&uuml;rmeyi &ouml;ğrendim.
 ☞ Bu olaylar yakın veya uzak ge&ccedil;mişte olmuş olabilir. 
・Shakespeare died in 1616.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; Shakespeare 1616'da &ouml;ld&uuml;.
・He started a new job two days ago.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; İki g&uuml;n &ouml;nce yeni bir işe başladı. 
 ☞ Bu olaylar kısa veya uzun s&uuml;rm&uuml;ş olabilir.
・John lived in Germany for 5 years.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; John Almanya'da 5 yıl yaşadı.
・I just slept for a few hours last night.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; D&uuml;n gece sadece birka&ccedil; saat uyudum.
 Ge&ccedil;mişteki alışkanlıklardan veya tekrar tekrar yapılmış eylemlerden bahsederken kullanılır.
・He went abroad several times last year.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; Ge&ccedil;en sene birka&ccedil; kez yurt dışına &ccedil;ıktı.
・We often went to the beach on weekends.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; Hafta sonları sık sık sahile giderdik.
・I sometimes played football when I was in school. &nbsp;&rsaquo; Okuldayken bazen futbol oynardım.
・She went camping every summer when she was young. &nbsp;&rsaquo; Gen&ccedil;ken her yaz kampa giderdi.
 Ge&ccedil;mişte olmuş bir dizi olayı aktarırken veya hikaye, masal vb. anlatımında kullanılır.
・He drank water, looked at me and sat down.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; Su i&ccedil;ti, bana baktı ve oturdu.
・Once upon a time, there was a princess who lived in a magnificent castle. She... &nbsp;&rsaquo; Bir varmış bir yokmuş, muhteşem bir şatoda yaşayan bir prenses varmış. O...&nbsp;
・One night, Tom decided to write a novel. When he sat down at his desk, he heard a strange sound and... &nbsp;&rsaquo; Tom bir gece bir roman yazmaya karar verdi. Masasına oturduğunda garip bir ses duydu ve... 
<h3>Notlar</h3>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100.019%; background-color: rgb(255, 250, 250); border-width: 0px;" border="1">
<tbody>
<tr>
<td style="width: 1.70584%; border-width: 0px;">&nbsp;</td>
<td style="width: 98.2752%; border-width: 0px;">💬 Simple past tense olumlu c&uuml;mlelerde '&ouml;zne + v2 + nesne' şeklinde kullanılmakla birlikte, fiili vurgulamak i&ccedil;in '&ouml;zne + did + v1 + nesne' şeklinde kullanılabilir. &bull; I went there. &bull; I did go there. &rsaquo; Oraya gittim. 💬 İngilizce'de g&ouml;r&uuml;len ge&ccedil;miş zaman ve duyulan ge&ccedil;miş zaman diye bir mefhum yoktur. Bu y&uuml;zden simple past tense c&uuml;mle i&ccedil;indeki kullanımına g&ouml;re g&ouml;r&uuml;len ge&ccedil;miş zaman veya duyulan ge&ccedil;miş zaman olarak &ccedil;evirisi yapılabilir.&nbsp; &bull; John had an accident. &rsaquo; John kaza yaptı. (= Kaza yaptığı konuşmacı tarafından g&ouml;r&uuml;lm&uuml;ş.) &rsaquo; John kaza yapmış. (= Kaza yaptığı konuşmacı tarafından g&ouml;r&uuml;lmemiş.)&nbsp;</td>
</tr>
</tbody>
</table>

Simple Past Tense (Geçmiş Zaman)

İngilizcede 'in, on, at' (zaman edatları) kullanımı ve konu anlatımı.
&lsquo;In, on, at&rsquo; edatlarının kullanım yerleri olduk&ccedil;a fazladır. Aşağıda zaman i&ccedil;in kullanım şekilleri ve kullanım &ouml;rnekleri sıralanmıştır.
<h3>in</h3>
Belli bir s&uuml;rede veya belli bir s&uuml;re i&ccedil;inde demek i&ccedil;in kullanılır.
・in April:&nbsp;Nisanda ・in 2013:&nbsp;2013&rsquo;te ・in the 1990s:&nbsp;1990&rsquo;larda ・in 20th century:&nbsp;20. y&uuml;zyılda ・in 5 minutes:&nbsp;5 dakikada, 5 dakika i&ccedil;inde ・in two days:&nbsp;iki g&uuml;nde, iki g&uuml;n i&ccedil;inde ・in a week:&nbsp;bir haftada, bir hafta i&ccedil;inde ・in the morning: sabahleyin ・in the afternoon: &ouml;ğleden sonra ・in the evening: akşamleyin ・in the past:&nbsp;ge&ccedil;mişte ・in the future:&nbsp;gelecekte ・in the summer: yazın, yaz aylarında ・in the winter: kışın, kış aylarında ・in the fall: sonbaharda, sonbahar aylarında ・in the spring: ilkbaharda, ilkbahar aylarında
<h3>on</h3>
Belli bir g&uuml;n&uuml; veya tarihi belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
・on Monday:&nbsp;pazartesi, pazartesi g&uuml;n&uuml; ・on Fridays:&nbsp;cumaları, cuma g&uuml;nleri ・on Monday morning: pazartesi sabahı, pazartesi sabahında ・on weekdays: hafta i&ccedil;i ・on June 1:&nbsp;1 haziranda ・on the 6th of January:&nbsp;ocağın 6&rsquo;sında ・on my birthday:&nbsp;doğum g&uuml;n&uuml;mde ・on holiday: tatilde ・on Easter day:&nbsp;Paskalya g&uuml;n&uuml;nde ・on New Year&rsquo;s Eve: yeni yıl arifesinde ・on Thanksgiving (Day): Ş&uuml;kran G&uuml;n&uuml;'nde 
<h3>at</h3>
Belli bir saati veya kesin bir tarihi belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
・at 4 o&rsquo;clock:&nbsp;saat 4&rsquo;te ・at night:&nbsp;gece, geceleyin, geceleri ・at noon:&nbsp;&ouml;ğle, &ouml;ğleyin ・at midnight: gece yarısı ・at sunset:&nbsp;g&uuml;n batımında ・at sunrise:&nbsp;g&uuml;n doğumunda ・at the moment:&nbsp;şu anda ・at the same time:&nbsp;aynı anda ・at lunchtime: &ouml;ğle yemeğinde ・at the weekend:&nbsp;haftasonunda ・at present:&nbsp;şu anda, şimdi ・at Easter:&nbsp;Paskalya&rsquo;da ・at Christmas: Noel&rsquo;de ・at the end of May: mayısın sonunda 
<h3>Notlar</h3>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; border-width: 0px; background-color: rgb(255, 250, 250);" border="1"><colgroup><col style="width: 99.9053%;"></colgroup>
<tbody>
<tr>
<td style="border-width: 0px; padding: 10px;">Hafta sonundan bahsederken İngiltere İngilizcesinde 'at', Amerikan İngilizcesinde 'on' kullanılır. ・The library is closed at the weekend. (İngiltere) ・The library is closed on the weekend. (Amerika) &nbsp;&rsaquo; K&uuml;t&uuml;phane hafta sonu kapalıdır. ・They go to the beach at weekends. (İngiltere) ・They go to the beach on weekends. (Amerika) &nbsp;&rsaquo; Hafta sonları sahile giderler. 'This, every, last, next' (this morning, every day, last week, next Friday) zaman ifadelerinde 'in, on, at' kullanılmaz. ・I go for a walk every day. &nbsp;&rsaquo; Her g&uuml;n y&uuml;r&uuml;y&uuml;şe &ccedil;ıkarım. ・I need to finish the report this week. &nbsp;&rsaquo; Bu hafta raporu bitirmem gerekiyor. G&uuml;nlerden bahsederken genellikle 'on' ile kullanılır. Resmi olmayan dilde 'on' olmadan kullanılabilir. ・I like to relax Sunday. ・I like to relax on Sunday. &nbsp;&rsaquo; Pazar g&uuml;n&uuml; dinlenmeyi severim. ・We have a meeting May 10. ・We have a meeting on May 10. &nbsp;&rsaquo; 10 Mayıs&rsquo;ta toplantımız var.</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h3>&Ouml;rnek C&uuml;mleler</h3>
・I was born in&nbsp;1990. &nbsp;&rsaquo; 1990&rsquo;da doğdum.
・I was born&nbsp;on&nbsp;2 June 1990. &nbsp;&rsaquo; 2 haziran 1990&rsquo;da doğdum.
・My birthday is in&nbsp;June. &nbsp;&rsaquo; Doğum g&uuml;n&uuml;m haziranda.
・I go on holiday&nbsp;in&nbsp;summer. &nbsp;&rsaquo; Yazları tatile giderim.
・We can meet in&nbsp;the afternoon. &nbsp;&rsaquo; &Ouml;ğleden sonra buluşabiliriz.
・We can finish the work&nbsp;in&nbsp;two weeks. &nbsp;&rsaquo; İki haftada işi bitirebiliriz.
・Are you free on&nbsp;Monday? &nbsp;&rsaquo; Pazartesi g&uuml;n&uuml; boş musun?
・We usually meet on&nbsp;Saturdays. &nbsp;&rsaquo; Genellikle cumaertesi g&uuml;nleri buluşuruz.
・He was born on&nbsp;June 1. &nbsp;&rsaquo; 1 haziranda doğdu.
・He was born at&nbsp;9.02 am, on June 1. &nbsp;&rsaquo; 1 haziranda, sabah saat 9.02&rsquo;de doğdu.
・I got up&nbsp;at&nbsp;8.00 o&rsquo;clock. &nbsp;&rsaquo; Saat 8&rsquo;de uyandım.
・I am busy at&nbsp;the moment. &nbsp;&rsaquo; Şu an meşgul&uuml;m.
・I can do two things at&nbsp;the same time. &nbsp;&rsaquo; Aynı anda iki şeyi yapabilirim.
・He will come on&nbsp;the 6th of January. &nbsp;&rsaquo; Ocağın 6&rsquo;sında gelecek.
・He wants to be a doctor in&nbsp;the future. &nbsp;&rsaquo; Gelecekte doktor olmak istiyor.
・Life was hard&nbsp;in&nbsp;the past. &nbsp;&rsaquo; Ge&ccedil;mişte hayat zordu

In - On - At (Zaman) 

İngilizcede stative verbs, bir eylemi değil, bir durumu belirtmek i&ccedil;in kullanılır. Bu fiiller genellikle zihinle, duyguyla, algıyla veya sahiplik ile ilgili bir durumdan bahsederken kullanılır. Stative verbs (durum fiilleri) bir eylem belirtmediği i&ccedil;in genellikle progressive formda (-ing ile) kullanılmaz. 
<h4>En &Ccedil;ok Kullanılan Stative Verbs</h4>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; border-width: 0px; background-color: #fff8f8;" border="1">
<tbody>
<tr>
<td style="border-width: 0px;">&nbsp;</td>
<td style="border-width: 0px;">Mental states: understand, know, believe, desire, doubt, remember, wish, realize, recognize, suppose, prefer, agree Emotional states: love, like, dislike, hate, fear, need, want, astonish, care, envy, mind, please, surprise Possession: have, belong, owe, own, possess Senses: feel, taste, smell, see, hear, look, appear, seem Others: be, contain, cost, deserve, equal, exist, involve, lack, matter, perceive, promise, resemble &nbsp;</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>Non-Progressive Kullanım </h2>
&Ccedil;oğu stative verbs '-ing' eki almadığı i&ccedil;in, bu fiillerle konuşma anındaki bir durumdan bahsederken present continuous tense (şimdiki zaman) değil, simple present tense (geniş zaman) kullanılır. C&uuml;mle i&ccedil;indeki kullanımına g&ouml;re '-iyor' ekiyle ya da '-er' ekiyle T&uuml;rk&ccedil;eye &ccedil;evirilebilir.
✓ I know John. ✗ <del>I&rsquo;m knowing</del> John. &rsaquo; John&rsquo;u tanıyorum/tanırım.
✓&nbsp;I want to drink water. ✗ <del>I&rsquo;m wanting</del> to drink water. &rsaquo; Su i&ccedil;mek istiyorum.
✓ I don't understand you. ✗ <del>I&rsquo;m not understanding</del> you. &rsaquo; Seni anlamıyorum.
✓ I will be there, I promise.&nbsp; ✗ I will be there,&nbsp;<del>I&rsquo;m promising.</del> &rsaquo; Orada olacağım, s&ouml;z veriyorum.
✓ I agree with you. ✗ I <s>am agreing</s> with you. &rsaquo; Sana katılıyorum. 
<h2>Progressive Kullanım</h2>
İngilizcede bazı filler hem bir eylemi hem de bir durumu belirtmek i&ccedil;in kullanılabilir. Genellikle bu fillerin eylem ve durum belirten anlamları birbirlerinden faklıdır. Durum belirten anlamı non-progressive formda (-ing eki olmadan), eylem berlirten anlamı ise progressive formda (-ing eki ile)&nbsp;kullanılır. 
<h3>Have</h3>
Have'in eylem ve durum belirttiği bazı kullanımlar.
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 215.6px;" border="1"><colgroup><col style="width: 18.1039%;"><col style="width: 81.8961%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="text-align: center; vertical-align: middle; height: 98px; background-color: rgb(250, 252, 255);" rowspan="5">Durum</td>
<td style="height: 19.6px;">have a car: arabası olmak</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;have a house: evi olmak</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;have money: parası olmak</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;have a friend: arkadaşı olmak</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;have a chance: fırsatı olmak</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="text-align: center; vertical-align: middle; height: 117.6px; background-color: rgb(250, 252, 255);" rowspan="6">Eylem</td>
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;have breakfast: kahvaltı yapmak</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;have tea: &ccedil;ay i&ccedil;mek</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;have a shower: duş almak</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;have a holiday: tatil yapmak</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;have a good time: iyi vakit ge&ccedil;irmek</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;have a word: konuşmak</td>
</tr>
</tbody>
</table>
'Have' sahiplik belirttiğinde progressive formda kullanılmaz. 
&bull; I have a red car.&nbsp; &rsaquo; Kırmızı bir arabam var.
&bull; I don't have any money.&nbsp; &rsaquo; Hi&ccedil; param yok.
 'Have' bir eylem belirttiğinde progressive formda kullanılabilir. 
&bull; We're having breakfast now.&nbsp; &rsaquo; Şu an kahvaltı yapıyoruz.
&bull; I'm having a good time here.&nbsp; &rsaquo; Burada iyi vakit ge&ccedil;iriyorum.
<h3>Be</h3>
'Be + adjective' yapısı bir kişiyi tasvir etmek i&ccedil;in kullanılır.&nbsp; 
&bull; She is very lazy.&nbsp; &rsaquo; &Ccedil;ok tembeldir.
&bull; He is a rude man.&nbsp; &rsaquo; O kaba bir adamdır.
 'Being + adjective' yapısı bir kişinin konuşma esnasında sergilediği bir davranışı belirtmek i&ccedil;in kullanılır.&nbsp; 
&bull; She is being lazy.&nbsp; &rsaquo; Tembellik yapıyor.
&bull; He is being rude to me.&nbsp; &rsaquo; Bana kaba davranıyor.
<h3>Think</h3>
'Think' non-progressive formda kullanılırsa kişinin fikri olduğunu -durum belirtir, progressive formda kullanılırsa d&uuml;ş&uuml;nmeyi veya tasarlamayı -eylem belirtir. 
&bull; I think you are right. &rsaquo; Bence haklısın.
&bull; I'm thinking of you. &rsaquo; Seni d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorum.
&bull; She's thinking of moving to a new city. &rsaquo; Yeni bir şehre taşınmayı d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yor. 
<h3>Taste</h3>
'Taste'&nbsp;non-progressive formda kullanılırsa bir şeyin tadı olduğunu -durum belirtir,&nbsp;progressive formda kullanılırsa bir şeyin tadına bakmayı -eylem belirtir. 
&bull; The food tastes delicious. &rsaquo; Yemek lezzetlidir. 
&bull; He is tasting the food. &rsaquo; Yemeğin tadına bakıyor.
<h3>Smell</h3>
'Smell'&nbsp;non-progressive formda kullanılırsa bir şeyin kokusu olduğunu -durum belirtir,&nbsp;progressive formda kullanılırsa bir şeyi koklamayı -eylem belirtir. 
&bull; The rose smells nice.&nbsp; &rsaquo; G&uuml;l hoş kokuyor. 
&bull; She's smelling the rose. &rsaquo; G&uuml;l&uuml; kokluyor.
<h3>See</h3>
'See'&nbsp;non-progressive formda kullanılırsa anlamayı veya g&ouml;rmeyi -durum belirtir,&nbsp;progressive formda kullanılırsa buluşmayı/g&ouml;r&uuml;şmeyi -eylem belirtir. 
&bull; I see what you mean.&nbsp; &rsaquo; Neyi kastettiğini anlıyorum. 
&bull; I see the lake from here. &rsaquo; G&ouml;l&uuml; buradan g&ouml;r&uuml;yorum. 
&bull; I'm seeing my friend tomorrow. &rsaquo; Yarın arkadaşımla g&ouml;r&uuml;şeceğim.
<h3>Look &amp; Feel</h3>
'Look' ve 'feel' kelimeleri hem&nbsp;non-progressive hem de progressive formda kullanılabilir. Anlamları aynı olmakla birlikte progressive formda kullanılırsa konuşma anı vurgulanır. 
&bull; You look awful.&nbsp; &bull; You're looking awful.&nbsp; &rsaquo; Berbat g&ouml;r&uuml;n&uuml;yorsun.
&bull; I feel sick.&nbsp; &bull; I'm feeling sick.&nbsp; &rsaquo; Kendimi hasta hissediyorum.

Stative Verbs (Durum Fiilleri)

Possessive pronouns (iyelik zamirleri), eklendikleri varlığın kime ait olduklarını belirten s&ouml;zc&uuml;klerdir.
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 176.4px;" border="1"><colgroup><col style="width: 50%;"><col style="width: 50%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 19.6px; border-color: rgb(222, 225, 251); border-style: solid; background-color: rgb(245, 243, 253);">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Possessive Pronouns</td>
<td style="height: 19.6px;">İyelik Zamirleri</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Mine</td>
<td style="height: 19.6px;">Benimki</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Yours</td>
<td style="height: 19.6px;">Seninki</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;His</td>
<td style="height: 19.6px;">Onunki (erkek)</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Hers</td>
<td style="height: 19.6px;">Onunki (kız)</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Its</td>
<td style="height: 19.6px;">-</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Ours</td>
<td style="height: 19.6px;">Bizimki</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Yours</td>
<td style="height: 19.6px;">Sizinki</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Theirs</td>
<td style="height: 19.6px;">Onlarınki</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h3>&Ouml;rnek C&uuml;mleler</h3>
&bull; Where is mine? &rsaquo; Benimki nerede? 
&bull; Is this book yours? &rsaquo; Bu kitap seninki mi?
&bull; The dog lost its collar. &rsaquo; K&ouml;pek tasmasını kaybetmiş. 
&bull;&nbsp;This house must be theirs. &rsaquo; Bu ev onlarınki olmalı.
&bull; Your car is bigger than ours. &rsaquo; Arabanız bizimkinden daha b&uuml;y&uuml;k.
&bull; My hair is the same length as hers. &rsaquo; Sa&ccedil;ımın uzunluğu onunkiyle aynı.
&bull; This is my book, not yours. &rsaquo; Bu benim kitabım, seninki değil. 
&bull; Is this necklace yours or hers? &rsaquo; Bu kolye senin mi yoksa onun mu? 
&bull; Her cat is black, but mine is white. &rsaquo; Onun kedisi siyah, ama benimki beyaz. 
&bull; His favorite color is blue; hers is green. &rsaquo; En sevdiği renk mavi; onunki ise yeşil.

Possessive Pronouns (İyelik Zamirleri)

Past Continuous Tense

İngilizcede imperatives emir c&uuml;mleleri kullanımı ve konu anlatımı. 
İngilizcede, imperatives (emir c&uuml;mleleri) bir kişiye veya birden fazla kişiye bir şeyi yapmasını s&ouml;ylemek i&ccedil;in, bir &ouml;neride bulunurken, rica ederken, tavsiye verirken ve (yol/yemek) tarif ederken kullanılır.
 Olumlu yapılarda fiilin yalın hali (V1) c&uuml;mlenin başında kullanılır.
・Close the door. &nbsp;&rsaquo; Kapıyı kapatın.
・Listen carefully. &nbsp;&rsaquo; Dikkatlice dinleyin
・Turn off the lights. &nbsp;&rsaquo; Işıkları s&ouml;nd&uuml;r.
・Have a nice day! &nbsp;&rsaquo; İyi g&uuml;nler.
・Relax and take deep breaths. &nbsp;&rsaquo; Rahatlayın ve derin nefes alın.
・Go straight for a mile and then turn left. &nbsp;&rsaquo; Bir mil d&uuml;z gidin ve sonra sola d&ouml;n&uuml;n.
 Olumsuz yapılarda c&uuml;mlenin başına don't getirilir. Resmi dilde genellikle 'do not' kullanılır.
・Do not enter. &nbsp;&rsaquo; Girmeyin.
・Don't touch that. &nbsp;&rsaquo; Ona dokunmayın.
・Don't smoke here. &nbsp;&rsaquo; Burada sigara i&ccedil;meyin.
・Don't be late for the meeting. &nbsp;&rsaquo; Toplantıya ge&ccedil; kalmayın.
 C&uuml;mlenin başına veya sonuna please getirilerek ifade daha kibar bir hale getirilir.
・Please pass the salt. &nbsp;&rsaquo; L&uuml;tfen tuzu uzatın.
・Sign here, please. &nbsp;&rsaquo; Burayı imzalayın l&uuml;tfen.
・Don't open the door, please. &nbsp;&rsaquo; Kapıyı a&ccedil;mayın l&uuml;tfen.
 Never ve always emir c&uuml;mlelerinin başında kullanılabilir.&nbsp;
・Never mind. &nbsp;&rsaquo; Boş ver.
・Never give up! &nbsp;&rsaquo; Asla pes etme!
・Always wake up early. &nbsp;&rsaquo; Her zaman erken kalkın.
 Konuşmacı kendisini de dahil ederek bir emri veya &ouml;neriyi belirtmek i&ccedil;in hadi anlamına gelen let's (= let us) emir c&uuml;mlelerinin başına getirilebilir. Olumsuz yapısında ise 'let's not' kullanılır.
・Let's go for a walk. &nbsp;&rsaquo; Hadi y&uuml;r&uuml;y&uuml;şe gidelim.
・Let's watch a movie. &nbsp;&rsaquo; Hadi bir film izleyelim.
・Let's not meet today. &nbsp;&rsaquo; Bug&uuml;n buluşmayalım.

Imperatives (Emir Cümleleri)

İngilizcede 'may' kullanımı, konu anlatımı ve &ouml;rnek c&uuml;mleler.
May,&nbsp;T&uuml;rk&ccedil;eye &lsquo;-ebilir&rsquo; olarak &ccedil;evirilir. Genel olarak bir olasılıktan, izinden ya da kibar bir ifadeden bahsederken kullanılır.
<table>
<tbody>
<tr style="border-color: rgb(211, 218, 227);">
<td>Yapı </td>
</tr>
<tr style="background-color: rgb(250, 252, 255); border-color: rgb(211, 218, 227); border-style: solid;">
<td>&nbsp; Olumlu (&ouml;zne + may + V1)</td>
</tr>
<tr style="border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; &bull; He may be right. &nbsp; &rsaquo; Haklı olabilir.</td>
</tr>
<tr style="background-color: #fafcff; border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; Olumsuz (&ouml;zne + may + not + V1)</td>
</tr>
<tr style="border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; &bull; He may not be right. &nbsp; &rsaquo; Haklı olmayabilir.</td>
</tr>
<tr style="background-color: #fafcff; border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; Soru (may + &ouml;zne + V1)</td>
</tr>
<tr>
<td>&nbsp; &bull; May I come in? &nbsp; &rsaquo; İ&ccedil;eri girebilir miyim?</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>Kullanım&nbsp; Yerleri</h2>
<h4>Olasılık Bir şeyin m&uuml;mk&uuml;n olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull; We may be late. &rsaquo; Ge&ccedil; kalabiliriz.
&bull; It may rain in the afternoon. &rsaquo; &Ouml;ğleden sonra yağmur yağabilir.
&bull; He may have missed the bus. &rsaquo; Otob&uuml;s&uuml; ka&ccedil;ırmış olabilir.
<h4>İzin a) İzin istemek veya izin vermek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull; You may leave now. &rsaquo; Şimdi gidebilirsiniz.
&bull; May I use your phone? &rsaquo; Telefonunuzu kullanabilir miyim?
<h4>b) Resmi dilde, birinin bir şey yapmak i&ccedil;in izni olduğunu veya izni olmadığını belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull; Workers may not wear jeans at work. &rsaquo; İş&ccedil;iler iş yerinde kot pantolon giyemezler.
&bull; Students may enter the museum for free. &rsaquo; &Ouml;ğrenciler m&uuml;zeye &uuml;cretsiz girebilirler.
<h4>Kibar ifade Kibarca bir şey s&ouml;ylemek, sormak ya da &ouml;nermek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull; May I ask a question? &rsaquo; Bir soru sorabilir miyim?
&bull; I&rsquo;d like to add something, if I may. &rsaquo; M&uuml;saadenizle bir şey eklemek isterim.
<h4>İki doğru Bir şeyin doğru olduğunu ama başka bir şeyin de doğru olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull; He may be kind, but he is wrong. &rsaquo; Nazik olabilir ama o haksız.
&bull; He may be young, but he has a lot of experience. &rsaquo; Yaşı gen&ccedil; olabilir ama &ccedil;ok tecr&uuml;besi var.
<h4>Umut/dilek Bir umudu ya da dileği belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull; May the best man win! &rsaquo; En iyi olan kazansın!
&bull; &lsquo;Her mother passed away&rsquo;. &lsquo;May she rest in peace&rsquo;. &rsaquo; Annesi vefat etti. Nur i&ccedil;inde yatsın.
<h4>Ama&ccedil; 'In order that' ve 'so that' den sonra bir ama&ccedil; belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull; I&rsquo;ll go by car so that I may get there on time. &rsaquo; Oraya zamanında varabilmek i&ccedil;in arabayla gideceğim.
&bull; We ought to prevent the war in order that we may live in peace. &rsaquo; Barış i&ccedil;inde yaşayabilmemiz i&ccedil;in savaşı &ouml;nlememiz gerekir.
<h2>'May' ile &Ouml;rnek C&uuml;mleler</h2>
&bull; You may be right. &rsaquo; Haklı olabilirsin.
&bull; That may or may not be a problem. &rsaquo; Bu bir sorun olabilir veya olmayabilir.
&bull; They may well succeed. &rsaquo; Başarılı olabilirler. &rsaquo; Gayet de başarılı olabilirler.
&bull; I may have to work late tonight. &rsaquo; Bu gece ge&ccedil; saatlere kadar &ccedil;alışmam gerekebilir.
&bull; I may not be able to come on Saturday. &rsaquo; Cumartesi gelemeyebilirim.
&bull; He may have left while we were out. &rsaquo; Biz yokken gitmiş olabilir.
&bull; &ldquo;May I come in?&rdquo; &ldquo;Yes, of course&rdquo; &rsaquo; &ldquo;İ&ccedil;eri girebilir miyim?&rdquo; &ldquo;Evet, elbette.&rdquo;
&bull; &ldquo;May I borrow your book?&rdquo; &ldquo;No, you may not.&rdquo; &rsaquo; &ldquo;Kitabınızı &ouml;d&uuml;n&ccedil; alabilir miyim?&rdquo; &ldquo;Hayır, alamazsınız.&rdquo;
&bull; You may consider your decision again. &rsaquo; Kararınızı tekrar g&ouml;zden ge&ccedil;irebilirsiniz.
&bull; The project, if I may say so, was a waste of time. &rsaquo; Proje, tabiri caizse, bir zaman kaybıydı.
&bull; May I suggest a different idea? &rsaquo; Farklı bir fikir &ouml;nerebilir miyim?
&bull; Economy is improving. Long may it continue to do so. &rsaquo; Ekonomi gelişiyor. Umarım uzun s&uuml;re b&ouml;yle devam eder.
&bull; We may need to change our plans due to the weather forecast. &rsaquo; Hava durumuna g&ouml;re planlarımızı değiştirmemiz gerekebilir.
&bull; You may not be aware of this, but I'm allergic to peanuts. &rsaquo; Farkında olmayabilirsin ama benim fıstığa alerjim var.
&bull; She may have misunderstood what you said. &rsaquo; S&ouml;ylediklerinizi yanlış anlamış olabilir.

İngilizcede &lsquo;above&rsquo; ve &lsquo;over&rsquo; arasındaki fark, konu anlatımı ve &ouml;rnek c&uuml;mleler.
Above ve over kelimeri &lsquo;&uuml;zerinde, &uuml;st&uuml;ne, &uuml;st&uuml;nden&hellip;&rsquo; gibi kelimelerle T&uuml;rk&ccedil;e&rsquo;ye &ccedil;evirilir. Zaman zaman birbirlerinin yerlerine kullanılabilselerde kullanım yerleri farklıdır. Aşağıda bu kelimeler arasındaki temel farklılıklar a&ccedil;ıklanmış, &ouml;rnek c&uuml;mleler ve yaygın olarak yapılan hatalar verilmiştir.
<h4>Pozisyon Above&nbsp;ve&nbsp;over&nbsp;aşağıdaki &ouml;rneklerde olduğu gibi pozisyon belirtmek i&ccedil;in kullanılırsa ikiside kullanılabilir:</h4>
&bull; There is a clock&nbsp;above/over&nbsp;the door. &rsaquo; Kapının &uuml;st&uuml;nde bir saat var.
&bull; He raised his arms&nbsp;above/over&nbsp;his head. &rsaquo;&nbsp; Kollarını başının &uuml;zerine kaldırdı.
&bull; There was a display of fireworks&nbsp;above/over&nbsp;the town. &rsaquo; Kasabanın &uuml;zerinde bir havai fişek g&ouml;sterisi vardı.
<h4>Hareket Bir yerden başka bir yere ge&ccedil;meyi veya zıplamayı ifade ederken&nbsp;over&nbsp;kullanılır:</h4>
✓ We jumped&nbsp;over&nbsp;the stream. ✗&nbsp;<del>We jumped above the stream.</del> &rsaquo; Derenin &uuml;zerinden atladık.
✓ We walked&nbsp;over&nbsp;the bridge. ✗&nbsp;<del>We walked above the bridge. </del>&rsaquo; K&ouml;pr&uuml;n&uuml;n &uuml;zerinden y&uuml;r&uuml;d&uuml;k.<del> </del>
✓ A plane flew&nbsp;over&nbsp;the city. ✗&nbsp;<del>A plane flew above the city. </del>&rsaquo; Şehrin &uuml;zerinde bir u&ccedil;ak u&ccedil;tu.<del> </del>
<h4>&Ouml;rtme Bir şey başka bir şeyi &ouml;rt&uuml;yorsa veya kaplıyorsa&nbsp;over&nbsp;kullanırız:</h4>
✓ I put a blanket&nbsp;over&nbsp;her. ✗&nbsp;<del>I put a blanket above her. </del>&rsaquo; &Uuml;zerine bir battaniye &ouml;rtt&uuml;m.<del> </del>
✓ Pour some cream&nbsp;over&nbsp;the cake. ✗&nbsp;<del>Pour some cream&nbsp;above&nbsp;the cake. </del>&rsaquo; Pastanın &uuml;zerine biraz krema d&ouml;k.<del> </del>
✓ He wore a raincoat&nbsp;over&nbsp;his clothes. ✗&nbsp;<del>He wore a raincoat above his clothes. </del>&rsaquo;&nbsp;Kıyafetlerinin &uuml;zerine bir yağmurluk giydi.<del> </del>
<h4>Miktar Belirli bir miktardan, adetten, s&uuml;reden veya y&uuml;kseklikten fazla derken&nbsp;over&nbsp;kullanılır:</h4>
✓ There were&nbsp;over&nbsp;100 people. ✗&nbsp;<del>There were above</del><del>&nbsp;100 people. </del>&rsaquo; 100&rsquo;den fazla kişi vardı.<del></del>
✓ I waited&nbsp;over&nbsp;two hours. ✗&nbsp;<del>I waited above two hours. </del>&rsaquo;&nbsp;İki saatten fazla bekledim. <del></del>
✓ The mountain is&nbsp;over&nbsp;1000 metres. ✗&nbsp;<del>The mountain is&nbsp;above&nbsp;1000 metres. </del>&rsaquo;&nbsp;Dağ 1000 metrenin &uuml;zerindedir.<del> </del>
✓ The price is&nbsp;over&nbsp;&euro;100. ✗&nbsp;<del>The price is above &euro;100. </del>&rsaquo;&nbsp; Fiyat 100&euro;&rsquo;nun &uuml;zerinde.<del> </del>
<h4>Yaş Belirli bir yaşın &uuml;zerinde derken genellikle&nbsp;over&nbsp;kullanılır. Ama yaş ile belli bir sınır kastediliyorsa&nbsp;above&nbsp;da kullanılabilir. </h4>
&bull; He must be&nbsp;over&nbsp;50. &rsaquo;&nbsp;50 yaşından b&uuml;y&uuml;k olmalı.
&bull; She has a kid&nbsp;over&nbsp;the age of five. &rsaquo;&nbsp;Beş yaşından b&uuml;y&uuml;k bir &ccedil;ocuğu var.
&bull; The movie is suitable for children&nbsp;above&nbsp;12 years of age. &rsaquo;&nbsp;Film 12 yaşından b&uuml;y&uuml;k &ccedil;ocuklar i&ccedil;in uygundur.
<h4>Sıcaklık Sıcaklıktan bahsederken hem&nbsp;above&nbsp;hem&nbsp;over&nbsp;kullanılabilir. Ama sıcaklık 0&deg; ile veya average ile kullanılırsa&nbsp;over&nbsp;kullanılmaz. </h4>
&bull; The temperature is&nbsp;above&nbsp;30 degrees. &bull; The temperature is&nbsp;over&nbsp;30 degrees. &rsaquo;&nbsp;Sıcaklık 30 derecenin &uuml;zerinde.
✓ The temperature is&nbsp;above&nbsp;zero. ✗&nbsp;<del>The temperature is&nbsp;over&nbsp;zero.</del> &rsaquo;&nbsp;Sıcaklık sıfırın &uuml;zerinde.
<h4>Seviye Deniz seviyesi veya bir şeyin ortalaması gibi sabit bir seviyenin &uuml;zerinde derken&nbsp;above&nbsp;kullanılır.</h4>
✓ Temperatures are&nbsp;above&nbsp;average. ✗&nbsp;<del>Temperatures are over average.</del> &rsaquo;&nbsp;Sıcaklıklar ortalamanın &uuml;zerinde.
✓ We are 500 metres&nbsp;above&nbsp;sea level. ✗&nbsp;<del>We are 500 metres over sea level.</del> &rsaquo; Deniz seviyesinden 500 metre y&uuml;ksekteyiz
<h3> Diğer Kullanımlar </h3>
&bull; The mountain is&nbsp;over&nbsp;1000 metres&nbsp;above&nbsp;sea level. &rsaquo;&nbsp;Dağ deniz seviyesinden 1000 metrenin &uuml;zerindedir.
&bull; He lives in an apartment&nbsp;above/over&nbsp;a bookstore. &rsaquo;&nbsp;Bir kitap&ccedil;ının &uuml;zerindeki apartmanda yaşıyor.
&bull; There is a painting&nbsp;above/over&nbsp;the fireplace. &rsaquo;&nbsp;Ş&ouml;minenin &uuml;zerinde bir tablo var.
&bull; The plane got&nbsp;above/over&nbsp;the clouds. &rsaquo;&nbsp;U&ccedil;ak bulutların &uuml;st&uuml;ne &ccedil;ıktı.
&bull; I value time&nbsp;over/above&nbsp;money. &rsaquo;&nbsp;Zamana paradan daha &ccedil;ok değer veririm.
&bull; He jumped&nbsp;over&nbsp;the fence. &rsaquo;&nbsp;&Ccedil;itin &uuml;zerinden atladı.
&bull; She climbed&nbsp;over&nbsp;the wall. &rsaquo;&nbsp;Duvarın &uuml;zerinden tırmandı. (tırmanıp karşı tarafa ge&ccedil;ti)
&bull; The village is 300 metres&nbsp;above&nbsp;sea level. &rsaquo;&nbsp;K&ouml;y deniz seviyesinden 300 metre y&uuml;ksekliktedir.
&bull; We walked for miles&nbsp;over&nbsp;a rocky land. &rsaquo; Kayalık bir arazide millerce y&uuml;r&uuml;d&uuml;k.

Above / Over

Possessive adjectives (iyelik sıfatları), possessive determiners (iyelik belirte&ccedil;leri) olarak da isimlendirilir. İlgili nesnenin kime ait olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılırlar.
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 176.4px;" border="1"><colgroup><col style="width: 50%;"><col style="width: 50%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 19.6px; border-color: rgb(222, 225, 251); border-style: solid; background-color: rgb(245, 243, 253);">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Possessive Adjectives</td>
<td style="height: 19.6px;">İyelik Sıfatları</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;My</td>
<td style="height: 19.6px;">Benim</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Your</td>
<td style="height: 19.6px;">Senin</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;His</td>
<td style="height: 19.6px;">Onun (erkek)</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Her</td>
<td style="height: 19.6px;">Onun (kız)</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Its</td>
<td style="height: 19.6px;">Onun (cansız varlık)</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Our</td>
<td style="height: 19.6px;">Bizim</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Your</td>
<td style="height: 19.6px;">Sizin</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Their</td>
<td style="height: 19.6px;">Onların</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h3>&Ouml;rnek C&uuml;mleler</h3>
&bull; She's my middle sister. &rsaquo; O, benim ortanca kız kardeşim. 
&bull; You are blocking my view. &rsaquo; G&ouml;r&uuml;ş&uuml;m&uuml; engelliyorsun.
&bull; I'm on your side. &rsaquo; Senin tarafındayım (= yanındayım).
&bull; Do not raise your voice to your father. &rsaquo; Babana sesini y&uuml;kseltme.
&bull; I can't pronounce your name. &rsaquo; Sizin isminizi telaffuz edemiyorum.
&bull; I'm going to his house. &rsaquo; Onun evine gidiyorum.
&bull; I met her at the hospital. &rsaquo; Onunla hastanede karşılaştım.
&bull; This is our main problem. &rsaquo; Bu bizim ana sorunumuz.
&bull; Our team came second. &rsaquo; Takımımız ikinci oldu.
&bull; Their home is very beautiful. &rsaquo; Onların evi &ccedil;ok g&uuml;zel.
&bull; His voice rose in anger. &rsaquo; &Ouml;fkeden sesi y&uuml;kseldi.
&bull; My pen is blue; your pen is red. &rsaquo;&nbsp;Benim kalemim mavi, senin kalemin kırmızı. 
&bull; This is my phone, not yours. &rsaquo; Bu benim telefonum, seninki değil.
&bull; The shirt is expensive and its quality is bad. &rsaquo; G&ouml;mlek pahalı ve kalitesi k&ouml;t&uuml;.

Possessive Adjectives (İyelik Sıfatları)

İngilizcede &lsquo;below&rsquo; ve &lsquo;under&rsquo; arasındaki fark, konu anlatımı ve &ouml;rnek c&uuml;mleler.
&lsquo;Altına, altında, -den aşağı&hellip;&rsquo; gibi kelimelerle T&uuml;rk&ccedil;e&rsquo;ye &ccedil;evirilen below&nbsp;ve&nbsp;under kelimeri, zaman zaman birbirlerinin yerlerine kullanılabilselerde kullanım yerleri farklıdır. Aşağıda bu kelimeler arasındaki temel farklılıklar a&ccedil;ıklanmış ve kullanım &ouml;rnekleri verilmiştir. 
<h4>Pozisyon Bir şeyin başka bir şeyden daha aşağı bir konumda olduğunu belirtmek i&ccedil;in hem&nbsp;under&nbsp;hem&nbsp;below&nbsp;kullanılabilir.</h4>
&bull; There&rsquo;s big box&nbsp;under/below&nbsp;the sink. &rsaquo; Lavabonun altında b&uuml;y&uuml;k bir kutu var.
&bull; He drew a red line&nbsp;under/below&nbsp;the word. &rsaquo; Kelimenin altını kırmızı bir &ccedil;izgi ile &ccedil;izdi.
<h4>&Ouml;rtme Bir şey başka bir şeyi &ouml;rt&uuml;yorsa veya kaplıyorsa&nbsp;under&nbsp;kullanılır.</h4>
&bull; The whole village was&nbsp;under&nbsp;water. &rsaquo; B&uuml;t&uuml;n k&ouml;y su altında kaldı.
&bull; He wore a shirt&nbsp;under&nbsp;his sweater. &rsaquo; Kazağının altına bir g&ouml;mlek giymişti.
<h4>Miktar Belirli bir miktarın, adetin, s&uuml;renin veya ağırlığın altında derken&nbsp;under&nbsp;kullanılır.</h4>
&bull; It will cost&nbsp;under&nbsp;&pound;500. &rsaquo; 500 sterlinin altına mal olacak. 
&bull; The bag must be&nbsp;under&nbsp;20 kilos. &rsaquo; &Ccedil;anta 20 kilonun altında olmalıdır.
&bull; The trip took&nbsp;under&nbsp;an hour. &rsaquo; Yolculuk bir saatten az s&uuml;rd&uuml;. 
&bull; There were&nbsp;under&nbsp;20 students in the class. &rsaquo; Sınıfta 20&rsquo;den az &ouml;ğrenci vardı.
<h4>Yaş Belirli bir yaşın altında derken genellikle&nbsp;under&nbsp;kullanılır. Ama yaş ile belli bir sınır kastediliyorsa&nbsp;below&nbsp;da kullanılabilir.</h4>
&bull; He must be&nbsp;under&nbsp;50. &rsaquo; 50 yaşın altında olmalı.
&bull; She has a kid&nbsp;under&nbsp;the age of five. &rsaquo; Beş yaşından k&uuml;&ccedil;&uuml;k bir &ccedil;ocuğu var.
&bull; The movie is not suitable for children&nbsp;below&nbsp;12 years of age. &rsaquo; Film 12 yaşından k&uuml;&ccedil;&uuml;k &ccedil;ocuklar i&ccedil;in uygun değildir.
<h4>Seviye Belirli bir sınırın, seviyenin veya y&uuml;zeyin altında derken&nbsp;below&nbsp;kullanılır.</h4>
&bull; This lake is&nbsp;below&nbsp;sea level. &rsaquo; Bu g&ouml;l deniz seviyesinin altındadır.
&bull; The sun disappeared&nbsp;below&nbsp;the horizon. &rsaquo; G&uuml;neş ufkun altında kayboldu.
&bull; Temperatures were&nbsp;below&nbsp;average all week. &rsaquo; Sıcaklıklar t&uuml;m hafta ortalamanın altındaydı.
&bull; There are fish&nbsp;below&nbsp;the surface of the water. &rsaquo; Su y&uuml;zeyinin altında balıklar var.
&bull; Its quality is&nbsp;below&nbsp;an acceptable standard. &rsaquo; Kalitesi kabul edilebilir bir standardın altındadır.
<h3> Diğer Kullanımlar</h3>
&bull; Inflation has fallen&nbsp;below&nbsp;5%. &rsaquo; Enflasyon %5&rsquo;in altına d&uuml;şt&uuml;.
&bull; We sat&nbsp;under&nbsp;a tree and rested. &rsaquo; Bir ağacın altına oturup dinlendik.
&bull; Our apartment is&nbsp;below&nbsp;yours. &rsaquo; Dairemiz sizinkinin altındadır.
&bull; There&rsquo;s a bag&nbsp;under&nbsp;the table. &rsaquo; Masanın altında bir &ccedil;anta var.
&bull; He dived&nbsp;below&nbsp;the surface of the water. &rsaquo; Su y&uuml;zeyinin altına daldı. 
&bull; How long can you hold your breath&nbsp;under&nbsp;water? &rsaquo; Suyun altında nefesini ne kadar tutabilirsin?
&bull; Her work was&nbsp;below&nbsp;average for the class. &rsaquo; &Ccedil;alışması sınıf i&ccedil;in ortalamanın altındaydı. 
&bull; Her skirt is&nbsp;below&nbsp;her knees. &rsaquo; Eteği dizlerinin altındadır.
&bull; We could see clouds&nbsp;below&nbsp;us. &rsaquo; Altımızda bulutları g&ouml;rebiliyorduk.
&bull; There&rsquo;s a clock&nbsp;below&nbsp;the painting. &rsaquo; Resmin altında bir saat var.
&bull; There are questions&nbsp;below&nbsp;the picture. &rsaquo; Resmin altında sorular var.
&bull; The ball rolled&nbsp;under&nbsp;the car. &rsaquo; Top arabanın altına yuvarlandı.
&bull; There&rsquo;s a tunnel&nbsp;below&nbsp;the crags. &rsaquo; Kayalıkların altında bir t&uuml;nel var.
&bull; The cables run&nbsp;below&nbsp;the floor. &rsaquo; Kablolar zeminin altından ge&ccedil;iyor.

Below / Under 

Demonstrative Pronouns - İşaret Zamirleri - this, that, these, those. 
'This, that, these, those' varlıkların yerini g&ouml;stermek i&ccedil;in kullanılır. Bu kelimeler hem işaret zamiri hem de işaret sıfatı olarak kullanılabilir. 'This, that' tekil, 'these, those' &ccedil;oğuldur. 'This, these' konuşmacıya yakın şeyleri işaret etmek i&ccedil;in, 'that, those' konuşmacıya uzak olan şeyleri işaret etmek i&ccedil;in kullanılır.&nbsp;
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 78.4px;" border="1"><colgroup><col style="width: 22.0853%;"><col style="width: 35.2696%;"><col style="width: 42.6451%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="background-color: rgb(250, 251, 253);">
<td>&nbsp;</td>
<td>Tekil</td>
<td>&Ccedil;oğul</td>
</tr>
<tr>
<td>Yakın</td>
<td>this (bu)</td>
<td>these (bunlar)</td>
</tr>
<tr>
<td>Uzak</td>
<td>that (şu)</td>
<td>those (şunlar)</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%;" border="1"><colgroup><col style="width: 50%;"><col style="width: 50%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="background-color: rgb(250, 251, 253);">
<td>Zamir</td>
<td>Sıfat</td>
</tr>
<tr>
<td>What is this? Bu nedir?</td>
<td>How is this book? Bu kitap nasıl?</td>
</tr>
<tr>
<td>That's a car. Şu bir arabadır.</td>
<td>That car is expensive. Şu araba pahalıdır.</td>
</tr>
<tr>
<td>These are mine. Bunlar benim.</td>
<td>These apples are mine. Bu elmalar benim.</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>Kullanım</h2>
<h4>☞ Bir sıfat olarak 'this, that' tekil ve sayılamayan isimlerle, 'these, those' &ccedil;oğul isimlerle kullanılır.</h4>
&bull; I want to buy this shirt. &rsaquo; Bu g&ouml;mleği almak istiyorum.
&bull; Do you like this music? &rsaquo; Bu m&uuml;ziği sever misin?
&bull; We can use those chairs. &rsaquo; Şu sandalyeleri kullanabiliriz.
<h4>☞&nbsp;Konuşmacıya yakın olan şeyler i&ccedil;in 'this, these', konuşmacıya uzak olan şeyler i&ccedil;in 'that, those' kullanılır.</h4>
&bull; This is my car. &rsaquo; Bu benim arabam. 
&bull; Is&nbsp;that your car over there? &rsaquo; Oradaki senin araban mı?
&bull; This dress is too small for me. &rsaquo; Bu elbise benim i&ccedil;in &ccedil;ok k&uuml;&ccedil;&uuml;k.
&bull; Can I try that dress? &rsaquo; Şu elbiseyi deneyebilir miyim?
<h4>☞&nbsp;Konuşma anı olan durumlar i&ccedil;in 'this, these', ge&ccedil;mişte olmuş durumlar i&ccedil;in 'that, those' kullanılır.</h4>
✍︎ Başka bir deyişle konuşma anına yakın zaman dilimleri i&ccedil;in 'this, these', konuşma anına uzak olan zaman dilimleri i&ccedil;in 'that, those' kullanılır. &bull; This is a good book. &rsaquo; Bu iyi bir kitaptır. (Konuşma anı kitabı okuyor)
&bull; That was a good book. &rsaquo; O iyi bir kitaptı. (&Ouml;nceden kitabı okumuş)
&bull; I'll read these letters today. &rsaquo; Bu mektubları bug&uuml;n okuyacağım.&nbsp;
&bull; Did you read those letters yesterday? &rsaquo; O mektupları d&uuml;n okudun mu?&nbsp;
<h4>☞&nbsp;&Ouml;nceden bahsedilmiş bir şeyi kastetmek i&ccedil;in 'this, that, these, those' kullanılabilir. </h4>
&bull; I heard this story before. &rsaquo; Bu hikayeyi &ouml;nceden duymuştum.
&bull; We have a big problem. -&nbsp;This is true. &rsaquo; B&uuml;y&uuml;k bir sorunumuz var. - Bu doğru.
&bull; We can go to the beach on Sunday. - That's a great idea. &rsaquo; Pazar g&uuml;n&uuml; sahile gidebiliriz. - Bu harika bir fikir.
<h4>☞&nbsp;Bir kişiyi tanıştırmak i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull; This is Jack Smith. &rsaquo; Bu Jack Smith.
&bull;&nbsp;Hello Paul, this is my friend Tom. &rsaquo; Merhaba Paul, bu benim arkadaşım Tom.
<h4>☞&nbsp;Telefonda kendini tanıtmak veya birine hitap etmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
✍︎ Bu kullanım T&uuml;rk&ccedil;ede olmadığı i&ccedil;in aşağıdaki &ouml;rneklerde olduğu gibi &ccedil;evirisi yapılır. &bull; Is that John Miller?&nbsp; (telefonda) &rsaquo; John Miller ile mi g&ouml;r&uuml;ş&uuml;yorum?
&bull; Hello, this is Maria. (telefonda) &rsaquo; Merhaba, ben Maria

Demonstrative Pronouns (İşaret Zamirleri) 

İngilizcede 'might' kullanımı, konu anlatımı ve &ouml;rnek c&uuml;mleler.
Might, T&uuml;rk&ccedil;eye &lsquo;-ebilir&rsquo; olarak &ccedil;evirilir. Genel olarak bir olasılık belirtmek, izin istemek, kibarca bir şey sormak ya da s&ouml;ylemek i&ccedil;in kullanılır.
<table>
<tbody>
<tr style="border-color: rgb(211, 218, 227);">
<td>Yapı </td>
</tr>
<tr style="background-color: rgb(250, 252, 255); border-color: rgb(211, 218, 227); border-style: solid;">
<td>&nbsp; Olumlu (&ouml;zne + might + V1)</td>
</tr>
<tr style="border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; &bull; He might be late. &nbsp; &rsaquo; Ge&ccedil; kalabilir.</td>
</tr>
<tr style="background-color: #fafcff; border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; Olumsuz (&ouml;zne + might + not + V1)</td>
</tr>
<tr style="border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; &bull; He might not be late. &nbsp; &rsaquo; Ge&ccedil; kalmayabilir.</td>
</tr>
<tr style="background-color: #fafcff; border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; Soru (might + &ouml;zne + V1)</td>
</tr>
<tr>
<td>&nbsp; &bull; Might I come in? &nbsp; &rsaquo; İ&ccedil;eri girebilir miyim?</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>Kullanım Yerleri</h2>
<h4>Olasılık Bir şeyin m&uuml;mk&uuml;n olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull; We might be late. &rsaquo; Ge&ccedil; kalabiliriz.
&bull; It might be dangerous to go there. &rsaquo; Oraya gitmek tehlikeli olabilir.
&bull; They might have missed the train. &rsaquo; Treni ka&ccedil;ırmış olabilirler.
<h4>May'in ge&ccedil;miş hali a) Birinin ge&ccedil;mişte s&ouml;ylediği veya rica ettiği bir şeyi aktarmak i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull; He said he might be late for the meeting. &rsaquo; Toplantıya ge&ccedil; kalabileceğini s&ouml;yledi.
&bull; She asked if I might help her. &rsaquo; Ona yardım edip edemeyeceğimi sordu.
<h4>b) 'In order that' ve 'so that' den sonra ge&ccedil;mişteki bir amacı belirtmek i&ccedil;in kullanılır. </h4>
&bull; I set an alarm so that I might not oversleep. &rsaquo; Uyuyakalmamak i&ccedil;in alarm kurdum.
&bull; We left early in order that we might not miss the flight. &rsaquo; U&ccedil;ağı ka&ccedil;ırmamak i&ccedil;in erken ayrıldık.
<h4>İzin Kibarca izin istemek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull; Might I use your phone? &rsaquo; Telefonunuzu kullanabilir miyim? 
&bull; I wonder if I might be able to borrow your car? &rsaquo; Acaba arabanızı &ouml;d&uuml;n&ccedil; alabilir miyim?
<h4>Kibar ifade Kibarca bir şey s&ouml;ylemek, sormak ya da &ouml;nermek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull; Might I ask a question? &rsaquo; Bir soru sorabilir miyim?
&bull; I thought we might go out tonight. &rsaquo; Bu gece dışarı &ccedil;ıkabiliriz diye d&uuml;ş&uuml;nm&uuml;şt&uuml;m.
&bull; If I might say, I think the design could be more simple. &rsaquo; S&ouml;ylememin bir mahsuru yoksa, tasarımın daha basit olabileceğini d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorum.
<h4>İki doğru Bir şeyin doğru olduğunu ama başka bir şeyin de doğru olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull; He might be rich, but he is so stingy. &rsaquo; Zengin olabilir ama &ccedil;ok cimridir.
&bull; It might be a good idea to go there, but we don&rsquo;t have time. &rsaquo; Oraya gitmek iyi bir fikir olabilir ama zamanımız yok.
<h4>Rahatsızlık Birinin yaptığı veya yapmadığı bir şeyden rahatsız olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull; You might at least apologize! &rsaquo; En azından &ouml;z&uuml;r dileyebilirsin!
&bull; You might have told me you were going to be late! &rsaquo; Bana ge&ccedil; kalabileceğini s&ouml;yleyebilirdin!
<h2>'Might' ile &Ouml;rnek C&uuml;mleler</h2>
&bull; It might be true. &rsaquo; Bu ger&ccedil;ek olabilir.
&bull; It might snow tomorrow. &rsaquo; Yarın kar yağabilir.
&bull; It might be smart to do that. &rsaquo; Bunu yapmak akıllıca olabilir.
&bull; He might be able to fix the car. &rsaquo; Arabayı tamir edebilir.
&bull; Might I make a suggestion? &rsaquo; Bir &ouml;neride bulunabilir miyim?
&bull; We might go to the park later. &rsaquo; Daha sonra parka gidebiliriz.
&bull; We might go on holiday next month. &rsaquo; Gelecek ay tatile gidebiliriz.
&bull; You might want to change the design. &rsaquo; Tasarımı değiştirmek isteyebilirsiniz.
&bull; I might need to borrow your umbrella. &rsaquo; Şemsiyeni &ouml;d&uuml;n&ccedil; almam gerekebilir.
&bull; We might have to cancel the picnic if it rains &rsaquo; Yağmur yağarsa pikniği iptal etmek zorunda kalabiliriz
&bull; You might have left your keys in the car. &rsaquo; Anahtarlarını arabada unutmuş olabilirsin.
&bull; I thought we might go to the beach on Saturday. &rsaquo; Cumartesi g&uuml;n&uuml; sahile gideriz diye d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;m.
&bull; He said he might help me with the project tomorrow. &rsaquo; Yarın projede bana yardım edebileceğini s&ouml;yledi.
&bull; It was too risky. He might have lost his job. &rsaquo; &Ccedil;ok riskliydi. İşini kaybetmiş olabilirdi.
&bull; If we hurry, we might get there on time. &rsaquo; Acele edersek zamanında varabiliriz.
&bull; If she knew the truth, she might not do that. &rsaquo; Ger&ccedil;eği bilseydi, bunu yapmayabilirdi.
&bull; If he had studied more, he might have passed the test &rsaquo; Daha fazla &ccedil;alışsaydı sınavı ge&ccedil;ebilirdi.
&bull; I might buy a new car, but I can't be sure. &rsaquo; Yeni bir araba alabilirim ama emin olamıyorum.
&bull; She said she might be late, but she arrived early. &rsaquo; Ge&ccedil; kalabileceğini s&ouml;yledi ama erken geldi.
&bull; It's hard to tell, but the team might win the game. &rsaquo; S&ouml;ylemesi zor ama takım ma&ccedil;ı kazanabilir.
&bull; You might at least try to pass the test! &rsaquo; En azından testi ge&ccedil;meyi deneyebilirsin.
&bull; You might have asked me for my opinion before making the decision. &rsaquo; Karar vermeden &ouml;nce bana fikrimi sorabilirdin.
&bull; I'm not sure if I'll be able to finish the marathon. It might be too difficult for me &rsaquo; Maratonu bitirebileceğimden emin değilim. Benim i&ccedil;in &ccedil;ok zor olabilir.

Might

'Simple past tense' ve 'past continuous tense' farkı ve karşılaştırması. 
İngilizcede iki tane ge&ccedil;miş zaman kipi vardır: 'Simple past tense' ve 'past continous tense.' Genellikle 'simple past tense' ge&ccedil;mişte olmuş ve bitmiş olaylardan, 'past continuous tense' ise ge&ccedil;mişte ger&ccedil;ekleşmeye devam eden olaylardan bahsederken kullanılır.
<h3>Bitmiş - Bitmemiş</h3>
'Simple past tense' ge&ccedil;mişte ger&ccedil;ekleşmiş olaylardan bahsederken kullanılır. Olayın tamamlandığını, bittiğini belirtir.
・It rained yesterday. &nbsp;&rsaquo; D&uuml;n yağmur yağdı.
・Shakespeare died in 1616.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; Shakespeare 1616'da &ouml;ld&uuml;.
・We watched a movie last night. &nbsp;&rsaquo; D&uuml;n gece film izledik.
・Last year, I learned to play guitar. &nbsp;&rsaquo; Ge&ccedil;en sene gitar &ccedil;almayı &ouml;ğrendim.
 'Past continuous tense' ge&ccedil;mişte belirli bir zaman diliminde ger&ccedil;ekleşen olaylardan bahsederken kullanılır. Olayın ger&ccedil;ekleşmeye devam ettiğini belirtir.
・It was raining yesterday morning. &nbsp;&rsaquo; D&uuml;n sabah yağmur yağıyordu.
・In 2015 they were living in Germany. &nbsp;&rsaquo; 2015'te Almanya'da yaşıyorlardı.
・We were watching a movie at 9 last night. &nbsp;&rsaquo; D&uuml;n gece 9'da film izliyorduk.
・This time last year, I was learning to play guitar. &nbsp;&rsaquo; Ge&ccedil;en sene bu zamanlar gitar &ccedil;almayı &ouml;ğreniyordum.
・Tom worked from 9.00 to 2.00 yesterday. &nbsp;&rsaquo; D&uuml;n saat 9.00'dan 2.00'ye kadar &ccedil;alıştı. - D&uuml;n saat&nbsp;9.00'da &ccedil;alışmaya başladı ve saat&nbsp;2.00'de &ccedil;alışmayı bitirdi.
・He was working from 9.00 to 2.00 yesterday. &nbsp;&rsaquo; D&uuml;n saat 9.00'dan 2.00'ye kadar &ccedil;alışıyordu. - D&uuml;n saat&nbsp;9.00'dan &ouml;nce &ccedil;alışmaya başladı ve saat 2.00'den sonra &ccedil;alışmayı bitirdi. &Ccedil;alışmaya ne zaman başladığını ve &ccedil;alışmayı ne zaman bitirdiğini bilmiyoruz.
<h3>Kısa - Uzun</h3>
'Past Continuous + Simple past' yapısı, ge&ccedil;mişte bir olay devam ederken başka bir olayın olup bittiğini belirtmek i&ccedil;in kullanılır. Bir uzun ve bir kısa olayı belirtir.
・You were sleeping when I got home. &nbsp;&rsaquo; Eve geldiğimde uyuyordun.
・I was having breakfast when you called. &nbsp;&rsaquo; Aradığında kahvaltı yapıyordum.
 'Simple Past + simple past'&nbsp;yapısı ile bir olayın başa bir olaydan hemen sonra olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılır. İki kısa olayı belirtir.
・We went for a walk when the rain stopped. &nbsp;&rsaquo; Yağmur durduğunda y&uuml;r&uuml;y&uuml;şe &ccedil;ıktık.
・We drank tea when Tom arrived. &nbsp;&rsaquo; Tom geldiğinde &ccedil;ay i&ccedil;tik. &nbsp;- Tom geldi daha sonra &ccedil;ay i&ccedil;tik.
・We were drinking tea when Tom arrived. &nbsp;&rsaquo; Tom geldiğinde &ccedil;ay i&ccedil;iyorduk. &nbsp;- Tom gelmeden &ouml;nce &ccedil;ay i&ccedil;iyorduk.
 'Past Continuous + Past Continuous' yapısı, ge&ccedil;mişte aynı zaman dilimi i&ccedil;iresinde ger&ccedil;ekleşen iki olayı belirtmek i&ccedil;in kullanılır. İki uzun olayı belirtir.
・He was watching TV when I was reading a book. &nbsp;&rsaquo; Ben kitap okurken, o televizyon seyrediyordu.
・He was listening to music while he was working. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;alışırken m&uuml;zik dinliyordu.
 Ge&ccedil;mişte aynı zaman dilimi i&ccedil;iresinde ger&ccedil;ekleşen iki uzun olayı belirtirken genellikle 'past continuous + past continuous' yapısı kullanılır. Ancak yapılan işin tamamlandığını ya da kalıcı olarak yapıldığını belirtmek i&ccedil;in 'simple past + simple past' kullanılabilir.
・He learned French while he lived in Paris. &nbsp;&rsaquo; Paris'te yaşarken Fransızca &ouml;ğrendi.
・He was learning French while he was living in Paris. &nbsp;&rsaquo; Paris'te yaşarken Fransızca &ouml;ğreniyordu.
・He worked as a teacher while he lived in Paris. &nbsp;&rsaquo; Paris'te yaşarken &ouml;ğretmenlik yaptı.
・He was working as a teacher when he was living in Paris. &nbsp;&rsaquo; Paris'te yaşarken &ouml;ğretmenlik yapıyordu.
<h3>Ge&ccedil;miş Alışkanlık</h3>
Ge&ccedil;mişteki alışkanlıklarımızdan veya tekrar tekrar yaptığımız işlerden bahsederken 'simple past tense' kullanılır.
・He usually woke up early. &nbsp;&rsaquo; Genellikle erken uyanırdı.
・She traveled to Europe three times last year. &nbsp;&rsaquo; Ge&ccedil;en yıl &uuml;&ccedil; kez Avrupa'ya seyahat etti.
・He played tennis every day when he was a child. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ocukken her g&uuml;n tenis oynardı.
 Ge&ccedil;mişte tekrar tekrar yaptığımız işlerin ge&ccedil;ici s&uuml;reliğine yapıldığını veya rahatsız edici olduğunu belirtmek i&ccedil;in 'past continuos tense' ile kullanılır.
・They were always quarreling. &nbsp;&rsaquo; Her zaman kavga ediyorlardı.
・She was doing yoga every day while she was on holiday. &nbsp;&rsaquo; Tatildeyken her g&uuml;n yoga yapıyordu.
<h3>Anlatı</h3>
Arka arkaya ger&ccedil;ekleşmiş olaylardan veya masal, hikaye vb. anlatımında genellikle simple past tense kullanılır. Ancak hikaye anlatımında arka planda kalan veya ana olay başlamadan devam etmekte olan olaylar past continuous tense ile kullanılır.
・Mia woke up, stretched, and rubbed her eyes. &nbsp;&rsaquo; Mia uyandı, gerindi ve g&ouml;zlerini ovuşturdu.
・Tom woke up and looked out the window. The sun was shining. &nbsp;&rsaquo; Tom uyandı ve pencereden dışarı baktı. G&uuml;neş parlıyordu.
・John went to the park, and saw a girl. She was wearing a red skirt... &nbsp;&rsaquo; John parka gitti, ve bir kız g&ouml;d&uuml;. Kız kırmızı bir etek giyiyordu...
<h3>Stative Verbs&nbsp;</h3>
Genellikle durum fiilleri (stative verbs) past continuous tense ile birlikte kullanılmaz.
<s>&nbsp;✗ I was knowing him.</s> &nbsp;✓ I knew him. &nbsp;&rsaquo; Onu tanıyordum/tanırdım.
<s>&nbsp;✗ I was wanting to be a doctor.</s> &nbsp;✓ I wanted to be a doctor. &nbsp;&rsaquo; Doktor olmak istedim/istiyordum.

'Simple Past Tense' ve 'Past Continuous Tense'

'May' ve 'might' arasındaki fark nedir? 'May', 'might' kullanımı ve konu anlatımı.
<h2>Kullanım</h2>
'May' ve 'might' kelimeleri '-ebilmek, -abilmek' anlamına gelir. Bu iki kelime genellikle bir olasılıktan ve izinden bahsederken kullanılırlar. &Ccedil;oğunlukla birbirlerine benzer şekillerde kullanılsalar da farklı kullanım yerleri de vardır.
<h3>Olasılık</h3>
Bir şeyin ger&ccedil;ekleşme veya doğru olma ihtimalinden bahsederken 'may' ve 'might' kullanılabilir. Şu anki veya gelecekteki bir ihtimali belirtebilirler. 'Might', 'may' e g&ouml;re daha d&uuml;ş&uuml;k bir ihtimali ifade eder.&nbsp;
・That may/might be true. &nbsp;&rsaquo; Bu doğru olabilir.
・That may/might not be true. &nbsp;&rsaquo; Bu doğru olmayabilir.
・I may/might arrive late due to traffic. &nbsp;&rsaquo; Trafik nedeniyle ge&ccedil; gelebilirim.
・They may/might not attend the meeting. &nbsp;&rsaquo; Toplantıya katılmayabilirler.
・It may/might be too late to call him now. &nbsp;&rsaquo; Şu anda onu aramak i&ccedil;in &ccedil;ok ge&ccedil; olabilir.
・We may/might finish the report tomorrow. &nbsp;&rsaquo; Raporu yarın bitirebiliriz.
・If she studies hard, she may/might pass the exam. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ok &ccedil;alışırsa sınavı ge&ccedil;ebilir.
 may/might have + V3 a) Ge&ccedil;mişle ilgili bir olasılığı veya tahmini ifade etmek i&ccedil;in 'may have' ve 'might have' kullanılabilir.
・He may/might have finished his homework by now. &nbsp;&rsaquo; Şu ana kadar &ouml;devini bitirmiş olabilir.
・The package may/might have arrived while we were out. &nbsp;&rsaquo; Paket biz dışarıdayken gelmiş olabilir.
・I may/might have seen that movie before, but I can't remember. &nbsp;&rsaquo; Bu filmi daha &ouml;nce izlemiş olabilirim ama hatırlamıyorum.
・I may/might have left my wallet at the office. I'll check tomorrow. &nbsp;&rsaquo; C&uuml;zdanımı ofiste bırakmış olabilirim. Yarın kontrol edeceğim.
 b) Ge&ccedil;mişte ger&ccedil;ekleşme ihtimali olan ama ger&ccedil;ekleşmemiş bir durumdan bahsederken genellikle 'might have' kullanılır.
・If he had studied hard, he might have passed the exam. &nbsp;&rsaquo; Eğer &ccedil;ok &ccedil;alışsaydı sınavı ge&ccedil;ebilirdi.
・Swimming in that river was dangerous. You might have killed yourself. &nbsp;&rsaquo; O nehirde y&uuml;zmek tehlikeliydi. Kendini &ouml;ld&uuml;rebilirdin.
<h3>İzin</h3>
İzin isterken 'may' kullanılabilir. 'May', 'can' e g&ouml;re daha resmi bir anlamı ifade eder. 'Might' ise ender olarak ve &ccedil;ok resmi durumlarda kullanılır.
・May I ask your name? &nbsp;&rsaquo; İsminizi sorabilir miyim?
・May I use your phone? &nbsp;&rsaquo; Telefonunuzu kullanabilir miyim?
・Might I propose a change to the project? &nbsp;&rsaquo; Projede değişiklik &ouml;nerebilir miyim?
・Might I have your blessing to marry your daughter? &nbsp;&rsaquo; Kızınızla evlenmek i&ccedil;in onayınızı alabilir miyim?
 İzin vermek ya da vermemek i&ccedil;in 'may' kullanılır, 'might' kullanılmaz.
・You may leave now. &nbsp;&rsaquo; Şimdi gidebilirsiniz.
・You may use my computer if you need it. &nbsp;&rsaquo; İhtiyacınız olursa bilgisayarımı kullanabilirsiniz.
・'May I borrow your pen?' 'Yes, you may.' &nbsp;&rsaquo; 'Kalemini &ouml;d&uuml;n&ccedil; alabilir miyim?' 'Evet, alabilirsin.'
・'Might I ask a question?' 'No, you may not.' ・'Might I ask a question?' '<s>No, you might not.</s>' &nbsp;&rsaquo; 'Bir soru sorabilir miyim?' 'Hayır, (soramazsın).'
 Resmi ya da genel bir izinden bahsederken 'may', resmi ya da genel bir yasaktan bahsederken 'may not' kullanılır.
・Visitors may take photographs inside the art gallery. &nbsp;&rsaquo; Ziyaret&ccedil;iler sanat galerisi i&ccedil;erisinde fotoğraf &ccedil;ekebilirler.
・Students may not use calculators during the exam. &nbsp;&rsaquo; &Ouml;ğrenciler sınav sırasında hesap makinesi kullanamazlar.
<h3>Dolaylı Anlatım</h3>
Ge&ccedil;mişteki dolaylı anlatımlarda 'may' yerine 'might' kullanılır.
・May I come in? &nbsp;&rsaquo; İ&ccedil;eri girebilir miyim?
・Tom asked if he might come in. &nbsp;&rsaquo; Tom i&ccedil;eri girip giremeyeceğini sordu?
・I may apply for that job. &nbsp;&rsaquo; Bu işe başvurabilirim.
・Mia said she might apply for that job. &nbsp;&rsaquo; Mia bu işe başvurabileceğini s&ouml;yledi.

'May' ve 'Might'

Present Perfect Tense

Bir kimsenin veya nesnenin yerini tutan zamirlere belgisiz zamirler denir. Bu zamirler tekil fiillerle kullanılanlar, &ccedil;oğul fiillerle kullanılanlar ve her ikisi ile de kullanılanlar olarak &uuml;&ccedil; gruba ayrılmıştır.
<h4>Sadece tekil fiillerle kullanılan zamirler:</h4>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 176.4px;" border="1"><colgroup><col style="width: 50%;"><col style="width: 50%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 19.6px; border-color: rgb(222, 225, 251); border-style: solid; background-color: rgb(245, 243, 253);">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Indefinite Pronouns</td>
<td style="height: 19.6px;">Belgisiz Zamirleri</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Someone - somebody</td>
<td style="height: 19.6px;">Biri, birisi</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Anyone - anybody</td>
<td style="height: 19.6px;">Herhangi birisi</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;No one - nobody</td>
<td style="height: 19.6px;">Hi&ccedil; kimse</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Everyone - everybody</td>
<td style="height: 19.6px;">Herkes, her biri</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Something</td>
<td style="height: 19.6px;">Bir şey</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">Anything</td>
<td style="height: 19.6px;">Herhangi bir şey</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Nothing</td>
<td style="height: 19.6px;">Hi&ccedil;bir şey</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Everything</td>
<td style="height: 19.6px;">Her şey</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h3>&Ouml;rnek C&uuml;mleler</h3>
&bull; Someone has stolen my watch. &rsaquo; Birisi saatimi &ccedil;aldı. 
&bull; Somebody pushed me from behind. &rsaquo; Biri beni arkadan itti.
&bull; Have you shown the report to anyone? &rsaquo; Raporu herhangi bir kimseye g&ouml;sterdin mi?
&bull; There was no one at home. &rsaquo; Evde hi&ccedil; kimse yoktu.
&bull; Nobody is perfect. &rsaquo; Kimse m&uuml;kemmel değildir.
&bull; You can&rsquo;t please everyone. &rsaquo; Herkesi memnun edemezsin.
&bull; I have something to say. &rsaquo; S&ouml;ylemem gereken bir şey var.
&bull; I have nothing to eat. &rsaquo; Yiyecek hi&ccedil;bir şeyim yok.
&bull; Everything will be all right. &rsaquo; Her şey iyi olacak. 
<h4>Sadece &ccedil;oğul fiillerle kullanılan zamirler:</h4>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 176.4px;" border="1"><colgroup><col style="width: 50%;"><col style="width: 50%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 19.6px; border-color: rgb(222, 225, 251); border-style: solid; background-color: rgb(245, 243, 253);">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Indefinite Pronouns</td>
<td style="height: 19.6px;">Belgisiz Zamirleri</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Both</td>
<td style="height: 19.6px;">İkisi, her ikisi</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Others</td>
<td style="height: 19.6px;">Diğerleri, başkaları</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Few</td>
<td style="height: 19.6px;">Birka&ccedil;, az</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Several</td>
<td style="height: 19.6px;">Birka&ccedil;</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Many</td>
<td style="height: 19.6px;">Bir&ccedil;ok</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h3>&Ouml;rnek C&uuml;mleler</h3>
&bull; They are both here. &rsaquo; Her ikisi de burada.
&bull; Both of them are here. &rsaquo; Her ikisi de burada.
&bull; They both are here. &rsaquo; Her ikisi de burada.
&bull; Many (people) died in the war. &rsaquo; Savaşta bir&ccedil;oğu &ouml;ld&uuml;. (Savaşta bir&ccedil;ok insan &ouml;ld&uuml;.)
&bull; Many of the soldiers died in the war. &rsaquo; Askerlerin bir &ccedil;oğu savaşta &ouml;ld&uuml;.
&bull; Only few of his books are useful. &rsaquo; Kitaplarından sadece birka&ccedil;ı faydalıdır.
&bull; I read several of his books. &rsaquo; Kitaplarından birka&ccedil;ını okudum.
&bull; You should be kind to others. &rsaquo; Başkalarına karşı nazik olmalısınız.
&bull; Some songs are better than others. &rsaquo; Bazı şarkılar diğerlerinden daha iyidir.
<h4>Hem tekil fiillerle hem &ccedil;oğul fiillerle kullanılan zamirler:</h4>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 137.2px;" border="1"><colgroup><col style="width: 50%;"><col style="width: 50%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 19.6px; border-color: rgb(222, 225, 251); border-style: solid; background-color: rgb(245, 243, 253);">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Indefinite Pronouns</td>
<td style="height: 19.6px;">Belgisiz Zamirleri</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Most</td>
<td style="height: 19.6px;">&Ccedil;oğu</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;More</td>
<td style="height: 19.6px;">Daha</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;All</td>
<td style="height: 19.6px;">Hepsi, t&uuml;m&uuml;</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Any</td>
<td style="height: 19.6px;">Herhangi bir, hi&ccedil;</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Some</td>
<td style="height: 19.6px;">Bazı, bazıları</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">None</td>
<td style="height: 19.6px;">Hi&ccedil;biri</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h3>&Ouml;rnek C&uuml;mleler </h3>
&bull; Some refused this idea. &rsaquo; Bazıları bu fikri reddetti.
&bull; Some of my ideas were accepted. &rsaquo; Fikirlerimden bazıları kabul edildi.
&bull; Any of them can do that. &rsaquo; Herhangi birisi bunu yapabilir.
&bull; All of them came to the party. &rsaquo; (Onların) hepsi partiye geldi. 
&bull; They all came to the party. &rsaquo; Hepsi partiye geldi.
&bull; Some of them came, but not all. &rsaquo; Bazıları geldi ama herkes değil. 
&bull; He spent most of his money. &rsaquo; Parasının &ccedil;oğunu harcadı.
&bull; None of them is coming. &rsaquo; Hi&ccedil;biri gelmiyor.
&bull; I can't stand more of this. &rsaquo; Bundan fazlasına katlanamam.
<h3>Kullanım Notları</h3>
☞ 'Some-, any-, no-, every-' ile başlayan zamirler her zaman tekil fiil ile kullanılır. 
・Everyone is here. &nbsp;&rsaquo; Herkes burada.
・Someone is coming towards us. &nbsp;&rsaquo; Birisi bize doğru geliyor.
・Anyone can do that. &nbsp;&rsaquo; Bunu herhangi bir kimse yapabilir.
・No one is here. &nbsp;&rsaquo; Burada kimse yok.
☞ Olumsuz c&uuml;mlelerde 'anything, anyone, anybody' &ouml;zne olarak kullanılmaz; nothing, nobody veya no one kullanılır. 
&nbsp;✗ <del>Anybody didn't come.</del> &nbsp;✓ Nobody came. &nbsp;&rsaquo; Kimse gelmedi.
☞ 'Nothing, nobody, no one' bir başka olumsuzluk eki ile kullanılmaz.
&nbsp;✗ <del>Nobody didn't come.</del> &nbsp;✓ Nobody came. &nbsp;&rsaquo; Kimse gelmedi.
&nbsp;✗ <del>Nothing didn't happen.</del> &nbsp;✓ Nothing happened. &nbsp;&rsaquo; Hi&ccedil;bir şey olmadı.
☞ 'None of' bir sayılamayan isimle kullanılırsa fiil tekil, &ccedil;oğul bir isimle, &ccedil;oğul bir zamirle veya bir grup ismi ile kullanılırsa, fiil &ccedil;oğul veya tekil olabilir. 
・None of the work was done. &nbsp;&rsaquo; Hi&ccedil;bir iş yapılmadı.
・ None of my friends are/is coming. &nbsp;&rsaquo; Hi&ccedil;bir arkadaşım gelmiyor.
・ None of the team know/knows English. &nbsp;&rsaquo; Takımdan hi&ccedil;biri ingilizce bilmiyor.
☞ 'Most of, All of' sayılamayan bir isimle kullanılırsa fiil tekil, sayılabilir &ccedil;oğul bir isimle kullanılırsa fiil &ccedil;oğul olur. 
・Most of his money was lost. &nbsp;&rsaquo; Parasının &ccedil;oğu kayboldu.
・All of my friends are coming. &nbsp;&rsaquo; Arkadaşlarımın hepsi geliyor.
・He spent all of his money. &nbsp;&rsaquo; T&uuml;m parasını harcadı.
・He invited most of his friends. &nbsp;&rsaquo; Arkadaşlarının &ccedil;oğunu davet etti.

Indefinite Pronouns (Belgisiz Zamirler)

İngilizcede present perfect continuous tense kullanımı ve konu anlatımı.
The Present Perfect Progressive Tense olarak da bilinen The Present Perfect Continuous Tense bir şeyin ge&ccedil;mişte başlamış ve konuşma anına kadar devam ettiğini belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 133.95px; border-width: 1px; margin-left: 0px; margin-right: auto;" border="1"><colgroup><col style="width: 26.2559%;"><col style="width: 73.7441%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 22.325px;">
<td style="text-align: center; background-color: rgb(248, 251, 252); height: 44.65px; vertical-align: middle; border-width: 1px;" rowspan="2">Olumlu</td>
<td style="height: 22.325px; border-width: 1px; vertical-align: middle; text-align: left;">I/You/We/They + have + been + Ving</td>
</tr>
<tr style="height: 22.325px;">
<td style="height: 22.325px; border-width: 1px; vertical-align: middle; text-align: left;">&nbsp; He/She/It&nbsp; + has + been + Ving</td>
</tr>
<tr style="height: 22.325px;">
<td style="height: 44.65px; text-align: center; background-color: rgb(248, 251, 252); vertical-align: middle; border-width: 1px;" rowspan="2">Olumsuz</td>
<td style="height: 22.325px; border-width: 1px;">I/You/We/They + have + not + been + Ving </td>
</tr>
<tr style="height: 22.325px;">
<td style="height: 22.325px; border-width: 1px;">&nbsp; He/She/It + has + not + been&nbsp;+ Ving</td>
</tr>
<tr style="height: 22.325px;">
<td style="text-align: center; height: 44.65px; background-color: rgb(248, 251, 252); vertical-align: middle; border-width: 1px;" rowspan="2">Soru</td>
<td style="height: 22.325px; border-width: 1px;">Have&nbsp;+ I/You/We/They + been + Ving</td>
</tr>
<tr style="height: 22.325px;">
<td style="height: 22.325px; border-width: 1px;">&nbsp; Has&nbsp;+ He/She/It + been + Ving</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100.568%; height: 330.8px; border: 1px solid rgb(230, 235, 239);" border="1">
<tbody>
<tr style="height: 36.65px; background-color: rgb(250, 251, 252); border-color: rgb(203, 212, 245);">
<td style="width: 12.2439%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&nbsp;</td>
<td style="width: 44.245%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&Ouml;rnek</td>
<td style="width: 43.503%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Kısa Hali</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2439%; height: 73.3px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">+ </td>
<td style="width: 44.245%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">I have been working.</td>
<td style="width: 43.503%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">I've been working.</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px; border-color: rgb(203, 212, 245);">
<td style="width: 44.245%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&nbsp; He has been working.</td>
<td style="width: 43.503%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">He's&nbsp;been working.</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2439%; height: 74.3px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">&minus; </td>
<td style="width: 44.245%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">You have not been working.</td>
<td style="width: 43.503%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">You haven't been working.</td>
</tr>
<tr style="height: 37.65px; border-color: rgb(241, 196, 15);">
<td style="width: 44.245%; height: 37.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp; She has not been working.</td>
<td style="width: 43.503%; height: 37.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">She hasn't been working.</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2439%; height: 73.3px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">+? </td>
<td style="width: 44.245%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">Have they been working?&nbsp;</td>
<td style="width: 43.503%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp;&nbsp; &ndash;&ndash;</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px; border-color: rgb(203, 212, 245);">
<td style="width: 44.245%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp; Has she been working?</td>
<td style="width: 43.503%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp;&nbsp; &ndash;&ndash;</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2439%; height: 73.25px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">-? </td>
<td style="height: 36.65px; width: 44.245%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Have you not been working?</td>
<td style="height: 36.65px; width: 43.503%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Haven't you&nbsp;been working?</td>
</tr>
<tr style="height: 36.6px;">
<td style="height: 36.6px; width: 44.245%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&nbsp; Has he not been working?</td>
<td style="height: 36.6px; width: 43.503%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Hasn't he&nbsp;been working?</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>Kullanım</h2>
Ge&ccedil;mişte başlamış ve konuşma anında da devam eden olaylar i&ccedil;in kullanılır. Genellikle for, since ve how long ile birlikte kullanılır.
・I have been waiting for two hours. &nbsp;&rsaquo; İki saattir bekliyorum.
・He has been working since morning. &nbsp;&rsaquo; Sabahtan beri &ccedil;alışıyor.
・How long has it been raining? &nbsp;&rsaquo; Ne zamandan beri yağmur yağıyor?
 Ge&ccedil;mişte başlamış ve konuşma anında devam etmeyen olaylar i&ccedil;in kullanılabilir. Eylem konuşma anından hemen &ouml;nce bitmiş ya da etkisi konuşma anında devam ediyor olabilir. Genellikle recently, lately, all day, all week vb. ile birlikte kullanılır.
・I've been working all day and I'm very tired now. &nbsp;&rsaquo; B&uuml;t&uuml;n g&uuml;n &ccedil;alıştım ve şimdi &ccedil;ok yorgunum.
・I've been feeling very tired recently. &nbsp;&rsaquo; Son zamanlarda kendimi &ccedil;ok yorgun hissediyorum.
・You look so tired. What have you been doing? &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ok yorgun g&ouml;r&uuml;n&uuml;yorsun. Ne yapıyordun?

Present Perfect Continuous Tense

İngilizcede 'must' kullanımı ve konu anlatımı.
Must, T&uuml;rk&ccedil;eye &lsquo;-meli/malı, gerekmek, gerektirmek, vb.&rsquo; olarak &ccedil;evirilir. Genel olarak bir gereklilikten, zorunluluktan veya g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir olasılıktan bahsetmek i&ccedil;in kullanılır.
<table>
<thead>
<tr style="border-color: rgb(211, 218, 227);">
<td>Yapı </td>
</tr>
</thead>
<tbody>
<tr style="background-color: rgb(250, 252, 255); border-color: rgb(211, 218, 227); border-style: solid;">
<td>&nbsp; Olumlu (&ouml;zne + must + V1)</td>
</tr>
<tr style="border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; &bull; You must go now. &nbsp; &rsaquo; Şimdi gitmelisin.</td>
</tr>
<tr style="background-color: #fafcff; border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; Olumsuz (&ouml;zne + must + not + V1)</td>
</tr>
<tr style="border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; &bull; You must not go now. &nbsp; &bull; You mustn't go now. &nbsp; &rsaquo; Şimdi gitmemelisin.</td>
</tr>
<tr style="background-color: #fafcff; border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; Soru (must + &ouml;zne + V1)</td>
</tr>
<tr>
<td>&nbsp; &bull; Must I go now? &nbsp; &rsaquo; Şimdi gitmeli miyim?</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>Kullanım</h2>
<h3>Gereklilik</h3>
Bir şeyin gerekli veya &ccedil;ok &ouml;nemli olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
・I must finish my homework. &nbsp;&rsaquo; &Ouml;devimi bitirmeliyim.
・It&rsquo;s getting dark. I really must go. &nbsp;&rsaquo; Hava kararıyor. Ger&ccedil;ekten gitmeliyim.
・These flowers must be watered regularly. &nbsp;&rsaquo; Bu &ccedil;i&ccedil;ekler d&uuml;zenli olarak sulanmalıdır.
<h3>Zorunluluk</h3>
Bir şeyin kanunen veya usulen zorunlu olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
・You must not park your car here. &nbsp;&rsaquo; Arabanızı buraya park edemezsiniz.
・You must be at least 18 years old to vote. &nbsp;&rsaquo; Oy kullanmak i&ccedil;in en az 18 yaşında olmalısınız. &nbsp;&rsaquo; Oy kullanmak i&ccedil;in en az 18 yaşında olmanız gerekmektedir. &nbsp;&rsaquo; Oy kullanmak i&ccedil;in en az 18 yaşında olmak zorundasınız.
<h3>&Ccedil;ıkarım</h3>
Bir şeyin olası veya b&uuml;y&uuml;k bir ihtimalle doğru olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
・He must be upset about the news. &nbsp;&rsaquo; Haberlere &uuml;z&uuml;lm&uuml;ş olmalı.
・He must be tired after working all day. &nbsp;&rsaquo; B&uuml;t&uuml;n g&uuml;n &ccedil;alıştıktan sonra yorgun olmalı.
・She must have arrived home by now. &nbsp;&rsaquo; Şimdiye kadar eve gelmiş olmalıydı.
<h3>Tavsiye</h3>
İyi olduğu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;len bir şeyi bir başkasına tavsiye etmek i&ccedil;in kullanılır.
・You must read this book. &nbsp;&rsaquo; Bu kitabı okumalısın.
・You must save money for the future. &nbsp;&rsaquo; Gelecek i&ccedil;in para biriktirmelisin.
<h3>Vurgu</h3>
'Say, admit, warn vb.' gibi belirli fiillerle birlikte bir şeyi vurgulamak i&ccedil;in kullanılır.
・I must say, I am quite pleased with the results. &nbsp;&rsaquo; Sonu&ccedil;lardan olduk&ccedil;a memnun olduğumu s&ouml;ylemeliyim.
・I must admit, I didn't expect to win the competition. &nbsp;&rsaquo; İtiraf etmeliyim ki yarışmayı kazanmayı beklemiyordum.

Must

Interrogative Pronouns (soru zamirleri) soru sormak i&ccedil;in kullanılan zamirlerdir.
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 176.4px;" border="1"><colgroup><col style="width: 50%;"><col style="width: 50%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 19.6px; border-color: rgb(222, 225, 251); border-style: solid; background-color: rgb(245, 243, 253);">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Interrogative Pronouns</td>
<td style="height: 19.6px;">Soru Zamirleri</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Who</td>
<td style="height: 19.6px;">Kim, kimi, kime</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Whom</td>
<td style="height: 19.6px;">Kimi, kime</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;What</td>
<td style="height: 19.6px;">Ne, neyi</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Which</td>
<td style="height: 19.6px;">Hangi, hangisi</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Whose</td>
<td style="height: 19.6px;">Kimin</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h3>&Ouml;rnek C&uuml;mleler</h3>
&bull; Who are you? &rsaquo; Sen kimsin?
&bull; Who did you tell? &rsaquo; Kime s&ouml;yledin?
&bull; Whom did you tell? &rsaquo; Kime s&ouml;yledin?
&bull; What do you want? &rsaquo; Ne istiyorsun?
&bull; Which do you want? &rsaquo; Hangisini istiyorsun?
&bull; Which one do you want? &rsaquo; Hangisini istiyorsun
&bull; Which of these books do you want? &rsaquo; Bu kitaplardan hangisini istiyorsun?
&bull; Which book do you want? &rsaquo; Hangi kitabı istiyorsun?
&bull; What book do you want? &rsaquo; Ne kitabı istiyorsun? &rsaquo; Hangi kitabı istiyorsun?
&bull; Whose is that? &rsaquo; Bu kimin
&bull; Whose is that book? &rsaquo; Bu kitap kimin?
&bull; Whose book is that? &rsaquo; Kimin kitabı bu?
<h3>Kullanım Notları</h3>
'Who' or 'Whom' 'Who' bir fiilin hem nesnesi hem &ouml;znesi olabilir. 'Whom' bir fiilin sadece nesnesi olabilir ve resmi dilde kullanılır.
・Who invited you to the party? (&ouml;zne) &nbsp;&rsaquo; Seni partiye kim davet etti?
・Who did you invite to the party? (nesne) ・Whom did you invite to the party? (nesne, formal) &nbsp;&rsaquo; Partiye kimi davet ettin?
Prepositons Genellikle, prepositon'lar 'whom' ile kullanılınca 'whom' un &ouml;ncesine, 'who' ile kullanılınca c&uuml;mlenin sonuna koyulur.
・To whom should I give the letter? ・Who should I give the letter to? &nbsp;&rsaquo; Mektubu kime vermeliyim?
Which 'Which' ile eğer tekil bir kişi veya şey kastediliyorsa tekil fiil, &ccedil;oğul bir kişi veya şey kastediliyorsa &ccedil;oğul fiil kullanılır.
・Which is your book? &nbsp;&rsaquo; Hangisi senin kitabın?
・Which are your books? &nbsp;&rsaquo; Hangileri senin kitapların?
・Which of these books is yours? &nbsp;&rsaquo; Bu kitaplardan hangisi senin?
・Which of these books are yours? &nbsp;&rsaquo; Bu kitaplardan hangileri senin?
'Which colour' or 'What colour' 'What/which + something' şeklinde bir soru zamiri olarak kullanılırken 'what' ve 'which' in ifade ettiği anlam birbirlerinden farklıdır.
what: belirsiz veya sınırsız se&ccedil;enek which: belirli veya sınırlı se&ccedil;enek
・What colour do you want? &nbsp;&rsaquo; Ne renk istiyorsun? &nbsp;&rsaquo; Hangi rengi istiyorsun? &nbsp;(sınırsız; ne t&uuml;r bir renk, nasıl bir renk)
・Which colour do you want? &nbsp;&rsaquo; Hangi rengi istiyorsun? &nbsp;(sınırlı; kırmızı, mavi vb. arasından hangisi)

Interrogative Pronouns (Soru Zamirleri)

İngilizcede 'present perfect tense' ve 'present perfect continuous tense' kullanımı, konu anlatımı. 
Ge&ccedil;mişte başlamış ve konuşma anına kadar devam eden olayları, &ouml;zellikle ge&ccedil;ici veya kısa s&uuml;reli durumları, belirtmek i&ccedil;in present perfect continuous tense kullanılır. 

・He has been waiting for two hours. &nbsp;&rsaquo; İki saattir bekliyor.

・He has been working too much recently. &nbsp;&rsaquo; Son zamanlarda &ccedil;ok fazla &ccedil;alışıyor.
・It has been raining since yesterday morning. &nbsp;&rsaquo; D&uuml;n sabahtan beri yağmur yağıyor. 
・How long have you been reading that book? &nbsp;&rsaquo; Bu kitabı ne zamandan beri okuyorsun.

・I have been living with my friend for two weeks. &nbsp;&rsaquo; İki haftadır arkadaşımla yaşıyorum.
・He has been working from home due to the pandemic. &nbsp;&rsaquo; Pandemi nedeniyle evden &ccedil;alışıyor.
 Ge&ccedil;mişte başlamış ve konuşma anına kadar devam eden kalıcı veya uzun s&uuml;reli durumları belirtmek i&ccedil;n present perfect tense tercih edilir. 



・She has lived in France all her life.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; Hayatı boyunca Fransa'da yaşamakta. 


・He has worked at the same company since 2000. &nbsp;&rsaquo; 2000 yılından beri aynı şirkette &ccedil;alışıyor. 

・The church has stood in this location for 200 years. &nbsp;&rsaquo; Kilise 200 yıldır bu yerde duruyor. 

 Stative verbs (durum filleri) present perfect continuous tense ile kullanılmaz.


✗ <s>I have been knowing him for a long time.</s> ✓ I have known him for a long time. &rsaquo; Onu uzunu zamandır tanırım.

✗ <s>He has been being busy all day.</s> ✓ He has been busy all day. &rsaquo; T&uuml;m g&uuml;n meşguld&uuml;.
✗ <s>How long have you been having your car?</s> ✓ How long have you had your car? &rsaquo; Arabanız ne kadar s&uuml;redir sizde? 
 Ge&ccedil;mişte başlamış, konuşma anından &ouml;nce bitmiş ve belirtisi devam eden bir olayı belirtmek i&ccedil;in present perfect continuous tense kullanılır. 
・He is tired because he has been working hard today. &nbsp;&rsaquo; Bug&uuml;n &ccedil;ok &ccedil;alıştığı i&ccedil;in yorgun.
・Why are your eyes red? Have you been crying? &nbsp;&rsaquo; G&ouml;zlerin neden kırmızı? Ağlıyor muydun? 
・Your hands are dirty. What have you been doing? &nbsp;&rsaquo; Ellerin kirli. Ne yapıyordun?
 Ge&ccedil;mişte olmuş ve etkisi devam eden bir olayı belirtmek i&ccedil;in present perfect&nbsp;tense kullanılır. 
・I&rsquo;ve lost my keys. I can't get in. &nbsp;&rsaquo; Anahtarlarımı kaybettim. İ&ccedil;eri giremiyorum. 
・I have cleaned the kitchen. It's clean now. &nbsp;&rsaquo; Mutfağı temizledim. Artık temiz. 
・I can't play football because I have broken my leg. &nbsp;&rsaquo; Bacağımı kırdığım i&ccedil;in futbol oynayamıyorum.
 Bir eylemin ka&ccedil; kez veya ne kadar yapıldığını belirtmek i&ccedil;in present perfect tense kullanılır. Genellike sıklık veya miktar belirten 'how many, how many times, how much, always, never, ever, sometimes, once, twice, several times' gibi ifadeler bu kullanıma eşlik eder.&nbsp; 
・We have seen that movie twice. &nbsp;&rsaquo; O filmi iki kere izledik.
・She has always wanted to visit Italy. &nbsp;&rsaquo; Her zaman İtalya'yı ziyaret etmek istemiştir.
・How many pages have you read so far? &nbsp;&rsaquo; Şu ana kadar ka&ccedil; sayfa okudun?
 Bir eylemin tamamlandığını belirtirken present perfect tense, devam ettiğini belirtirken present perfect continuous tense kullanılır. 'Just, already, yet' zarfları bir eylemin tamamlandığını belirttiği i&ccedil;in present perfect continuous tense ile kullanılmaz.
・I haven't finished the report yet. &nbsp;&rsaquo; Raporu hen&uuml;z bitirmedim.
・They have just arrived at the airport. &nbsp;&rsaquo; Havaalanına yeni geldiler.

'Present Perfect Tense' ve 'Present Perfect Continuous Tense' 

Relative Pronouns (ilgi adılları) bir c&uuml;mleciği, bir isme veya zamire bağlayan zamirlerdir. En &ccedil;ok kullanılan ilgi adılları 'who', 'whom', 'whose', 'which', ve 'that' tir.
<table style="border-collapse: collapse; width: 100.037%; height: 176.4px;" border="1"><colgroup><col style="width: 17.4675%;"><col style="width: 38.0615%;"><col style="width: 44.4346%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 19.6px; border-color: rgb(222, 225, 251); border-style: solid; background-color: rgb(245, 243, 253);">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp; Adıl</td>
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Kullanım Yeri</td>
<td style="height: 19.6px;">Prepositions</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp; Who</td>
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;İnsanlar; &ouml;zne, nesne</td>
<td style="height: 19.6px;">Sonda</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp; Whom</td>
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;İnsanlar; nesne (formal)</td>
<td style="height: 19.6px;">&Ouml;nde</td>
</tr>
<tr style="height: 39.2px;">
<td style="height: 39.2px;">&nbsp; Whose</td>
<td style="height: 39.2px;">&nbsp;Sahiplik</td>
<td style="height: 39.2px;">Sonda (informal) &Ouml;nde (formal)</td>
</tr>
<tr style="height: 39.2px;">
<td style="height: 39.2px;">&nbsp; Which</td>
<td style="height: 39.2px;">Eşya, hayvanlar</td>
<td style="height: 39.2px;">Sonda (informal) &Ouml;nde (formal)</td>
</tr>
<tr>
<td>&nbsp; That</td>
<td>İnsanlar, eşya, hayvanlar&nbsp;(informal)</td>
<td>Sonda</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h3>Who&nbsp;</h3>
☞ İnsanlar i&ccedil;in kullanılan 'who' ilgi adılı kim sorusunun karşılığıdır.


・The guy who helped me is a doctor. &nbsp;&rsaquo; Bana yardım eden adam doktordur.

・I like people&nbsp;who have a sense of humour. &nbsp;&rsaquo; Mizah anlayışı olan insanları severim.

・Do you know anyone who speaks German? &nbsp;&rsaquo; Almanca konuuşan birini tanıyor musun?

☞ &Ccedil;ok sık olmasa da, evcil hayvanlar ve insan grupları i&ccedil;in kullanılabilir.

・That's the dog who bit me. &nbsp;&rsaquo; Bu beni ısıran k&ouml;pek.

・He's on the committee who refused the proposal. &nbsp;&rsaquo; &Ouml;neriyi reddeden komitede.

☞ C&uuml;mlenin &ouml;znesi veya nesnesi olarak kullanılabilir.

・The man who lives here is a teacher. (&ouml;zne) &nbsp;&rsaquo; Burada yaşayan adam &ouml;ğretmendir.
・The man who I met yesterday is a teacher. (nesne) &nbsp;&rsaquo; D&uuml;n tanıştığım adam &ouml;ğretmendir.

☞ Preprositions (edatlar) genellikle c&uuml;mleciğin sonuna koyulur.

・He was the guy who I was speaking to. &nbsp;&rsaquo; O, konuştuğum adamdı.
<h3>Whom&nbsp;</h3>
☞ İnsanlar i&ccedil;in kullanılan 'whom' ilgi adılı, genellikle yazı dilinde veya resmi dilde 'who' yerine bir fiilin nesnesi olarak kullanılır.



・She was the woman with whom I fell in love. &nbsp;&rsaquo; O benim aşık olduğum kadındı.

・The man whom I met yesterday was very kind. &nbsp;&rsaquo; D&uuml;n tanıştığım adam &ccedil;ok nazikti.

☞ Preprositions (edatlar) genellikle 'whom' un &ouml;n&uuml;ne koyulur.

・He asked me to whom I was speaking. &nbsp;&rsaquo; Bana kiminle konuştuğumu sordu.

<table style="height: 61px; width: 100%; border-collapse: collapse; background-color: #f3fff0;">
<tbody>
<tr style="height: 20px; border-color: #dff2da;">
<td style="width: 50%; height: 20px;">&nbsp; formal</td>
<td style="width: 50%; height: 20px;">informal</td>
</tr>
<tr style="height: 20px;">
<td style="width: 50%; height: 21px;">&nbsp; He didn't tell me with whom he went out. &nbsp; Bana kiminle konuştuğumu sordu.</td>
<td style="width: 50%; height: 21px;">He didn't tell me who he went out with. Bana kiminle &ccedil;ıktığını s&ouml;ylemedi.</td>
</tr>
</tbody>
</table>

<h3 class="kt-adv-heading_4ddd7f-a7 wp-block-kadence-advancedheading" data-kb-block="kb-adv-heading_4ddd7f-a7">Whose&nbsp;</h3>
☞ Sahiplik veya ilişki belirtmek i&ccedil;in kullanılan 'whose' ilgi adılı,&nbsp;kimin sorusunun karşılığıdır.


・He's the man whose car was stolen. &nbsp;&rsaquo; O, arabası &ccedil;alınan adam.

・My friend, whose father is a doctor, will visit me. &nbsp;&rsaquo; Babası doktor olan arkadaşım beni ziyaret edecek.

☞ Preprositions (edatlar) genellikle resmi dilde which'in hemen &ouml;n&uuml;ne, resmi olmayan dilde ise clause'un sonuna koyulur.

・The man, whose house I live in, is rich. (informal) &nbsp;&rsaquo; Evinde oturduğum adam zengin.

・The man, in whose house I live, is rich. (formal) &nbsp;&rsaquo; Evinde oturduğum adam zengin.
<h3>Which&nbsp;</h3>
☞ Hayvanların ve eşyanın yerine kullanılır.



・Open the door which has a cross sign on. &nbsp;&rsaquo; &Uuml;zerinde &ccedil;arpı işareti olan kapıyı a&ccedil;.

・His book, which was published last year, was about space. &nbsp;&rsaquo; Ge&ccedil;en yıl yayımlanan kitabı uzay hakkındaydı.

☞ C&uuml;mlenin &ouml;znesi veya nesnesi olarak kullanılabilir.

・Give me the box which is blue. (&ouml;zne) &nbsp;&rsaquo; Bana mavi olan kutuyu ver.

・Give me the box which I painted blue. (nesne) &nbsp;&rsaquo; Bana maviye boyadığım kutuyu ver.

☞ Preprositions&nbsp;(edatlar) genellikle resmi dilde 'which' in &ouml;n&uuml;ne, resmi olmayan dilde ise c&uuml;mleciğin sonuna koyulur.

・We're going to the village which I grew up in. (informal) &nbsp;&rsaquo; B&uuml;y&uuml;d&uuml;ğ&uuml;m k&ouml;ye gidiyoruz.

・We're going to the village in which I grew up. (formal) &nbsp;&rsaquo; B&uuml;y&uuml;d&uuml;ğ&uuml;m k&ouml;ye gidiyoruz.
<h3>That&nbsp;</h3>
☞ 'Who, whom, which' yerine,&nbsp;genellikle resmi olmayan dilde kullanılır. İnsanlar, hayvanlar ve eşya i&ccedil;in kullanılabilir. 



・It's the best book that I've ever read. &nbsp;&rsaquo; Şimdiye kadar okuduğum en iyi kitap.

・The people that I met were very kind. &nbsp;&rsaquo; Tanıştığım insanlar &ccedil;ok nazikti.

☞ C&uuml;mlenin &ouml;znesi&nbsp;veya nesnesi olarak kullanılabilir.

・It's the book that is very useful. (&ouml;zne) &nbsp;&rsaquo; Bu &ccedil;ok faydalı olan kitaptır.

・It's the book that I want to read. (nesne) &nbsp;&rsaquo; Bu, okumak istediğim kitap.

☞ Preprositions (edatlar) genellikle c&uuml;mleciğin sonuna koyulur.

・I have bought a new ball&nbsp;that you can play with. &nbsp;&rsaquo; Oynayabileceğin yeni bir top aldım.

Relative Pronouns (İlgi Adılları)

İngilizcede 'have to' kullanımı ve konu anlatımı.
Have to, T&uuml;rk&ccedil;eye &lsquo;zorunda olmak, gerekli olmak, gerekmek, -meli/malı olmak&rsquo; olarak &ccedil;evirilir. Genellikle bir gereklilikten ya da bir zorunluluktan bahsederken kullanılır. 'Have to' ve 'have got to' aynı anlamı ifade eder. 'Have got to' daha &ccedil;ok resmi olmayan dilde kullanılır.
<table>
<tbody>
<tr>
<td>Yapı </td>
</tr>
<tr style="background-color: rgb(250, 252, 255); border-color: rgb(211, 218, 227); border-style: solid;">
<td>&nbsp; Olumlu&nbsp;</td>
</tr>
<tr style="border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; &bull; I have to go. = I have got to go. &nbsp; &bull; He has to go. = He has got to go. </td>
</tr>
<tr style="background-color: #fafcff; border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; Olumsuz&nbsp;</td>
</tr>
<tr style="border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; &bull; You don't have to go. = You haven't got to go. &nbsp; &bull; He doesn't have to go. = He hasn't got to go. </td>
</tr>
<tr style="background-color: #fafcff; border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; Soru&nbsp;</td>
</tr>
<tr>
<td>&nbsp; &bull; Do I have to come early? = Have I got to come early? &nbsp; &bull; Does he have to come early? = Has he got to come early? </td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>Kullanım</h2>
<h3>Gereklilik</h3>
Bir gereklilikten veya zorunluluktan bahsederken kullanılır.
・I have to finish my homework. &nbsp;&rsaquo; &Ouml;devimi bitirmem gerekiyor.
・I have to go to the dentist tomorrow. &nbsp;&rsaquo; Yarın diş&ccedil;iye gitmem gerekiyor.
・We have to leave early to catch the train. &nbsp;&rsaquo; Trene yetişmek i&ccedil;in erken &ccedil;ıkmamız gerekiyor.
・He has to take medication every morning. &nbsp;&rsaquo; Her sabah ila&ccedil; alması gerekiyor.
・Do I have to attend the meeting tomorrow? &nbsp;&rsaquo; Yarınki toplantıya katılmak zorunda mıyım?
・You don't have to finish the work today. &nbsp;&rsaquo; İşi bug&uuml;n bitirmek zorunda değilsiniz.
・She doesn't have to apologize. It wasn't her fault. &nbsp;&rsaquo; &Ouml;z&uuml;r dilemesine gerek yok. Onun hatası değildi.
・They don't have to attend the meeting if they're not available. &nbsp;&rsaquo; Eğer m&uuml;sait değillerse toplantıya katılmaları gerekmez.
Bir kural ya da yasa nedeniyle zorunlu olan bir şeyi belirtmek i&ccedil;in kullanılabilir. Ancak yazı dilinde genellikle 'must' tercih edilir.
・I have to pay my bills by the end of the month. &nbsp;&rsaquo; Ay sonuna kadar faturalarını &ouml;demeleri gerekiyor.
・Drivers have to wear seat belts while driving. &nbsp;&rsaquo; S&uuml;r&uuml;c&uuml;lerin ara&ccedil; kullanırken emniyet kemeri takması gerekiyor.
・Tourists have to obtain a visa before entering the country. &nbsp;&rsaquo; Turistlerin &uuml;lkeye girmeden &ouml;nce vize almaları gerekmektedir.
<h3>Tavsiye</h3>
Bir tavsiyede veya &ouml;neride bulunmak i&ccedil;in kullanılır. 'Should' a g&ouml;re daha vurgulu bir anlamı ifade eder. 
・You have to see the sunset. It's stunning. &nbsp;&rsaquo; G&uuml;n batımını g&ouml;rmelisiniz. Etkileyici.
・He has to watch that movie. It's so entertaining. &nbsp;&rsaquo; O filmi izlemesi gerekiyor. &Ccedil;ok eğlenceli.
・You have to accept the job offer. It's a great opportunity. &nbsp;&rsaquo; İş teklifini kabul etmelisin. Bu harika bir fırsat.
・You have to meet Sarah. She's such a wonderful person. &nbsp;&rsaquo; Sarah'la tanışmalısın. O harika bir insan.
<h3>&Ccedil;ıkarım</h3>
Doğru olduğunu d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z bir şeyi ya da ger&ccedil;ekleşeceğini umduğumuz bir olayı belirtmek i&ccedil;in kullanılır. Bu kullanımı varsayımsal bir kesinliği ya da mantığa uygun bir beklentiyi belirtir.
・There has to be some mistake. &nbsp;&rsaquo; Bir yanlışlık olması lazım.
・This information has to be correct.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; Bu bilgi doğru olmalı.&nbsp;
・The answer to the question has to be in the book. &nbsp;&rsaquo; Sorunun cevabı kitapta olmalı.
・Tom has to know the way. He's lived in this town for years. &nbsp;&rsaquo; Tom yolu biliyor olmalı. Yıllardır bu kasabada yaşıyor.
<h3>Vurgu</h3>
'Admit, say, warn vb.' gibi fillerle bir ifadeyi vurgulamak i&ccedil;in kullanılır.
・I have to warn you, this task will not be easy. &nbsp;&rsaquo; Seni uyarmalıyım ki bu g&ouml;rev kolay olmayacak.
・I have to admit, your idea is much better than mine. &nbsp;&rsaquo; İtiraf etmeliyim ki senin fikrin benimkinden &ccedil;ok daha iyi.
・It has to be said, her talent is undeniable. &nbsp;&rsaquo; Yeteneğinin inkar edilemez olduğunu s&ouml;ylemek lazım.
・His solution to the problem was clever, you have to admit. &nbsp;&rsaquo; Soruna getirdiği &ccedil;&ouml;z&uuml;m akıllıcaydı, kabul etmelisin.
<h3>Rahatsızlık</h3>
Bir rahatsızlığı belirtmek i&ccedil;in kullanılır. Genellikle kinayeli bir anlamı ifade eder.
・He has to criticize my choices all the time! &nbsp;&rsaquo; Se&ccedil;imlerimi s&uuml;rekli eleştirmek zorunda!
・Do you have to be so stubborn about this? &nbsp;&rsaquo; Bu konuda bu kadar inat&ccedil;ı olmak zorunda mısın?
・Tom has to interrupt me when I'm speaking. &nbsp;&rsaquo; Ben konuşurken Tom s&ouml;z&uuml;m&uuml; kesmek zorunda.
<h3>Ge&ccedil;miş Zaman</h3>
Ge&ccedil;mişteki bir bir gereklilikten, zorunluluktan ya da &ouml;neriden bahsederken 'had to' kalıbı kullanılır.
・She had to submit her report yesterday. &nbsp;&rsaquo; D&uuml;n raporunu teslim etmesi gerekiyordu.
・He had to go to the doctor due to his illness. &nbsp;&rsaquo; Rahatsızlığı nedeniyle doktora gitmek zorunda kaldı.
・Did I have to attend the meeting yesterday? &nbsp;&rsaquo; D&uuml;n toplantıya katılmak zorunda mıydım?
・You had to finish your homework before going out. &nbsp;&rsaquo; Dışarı &ccedil;ıkmadan &ouml;nce &ouml;devini bitirmen gerekiyordu.
・I had to take the bus because my car broke down. &nbsp;&rsaquo; Arabam bozulduğu i&ccedil;in otob&uuml;se binmek zorunda kaldım.
<h3>Gelecek Zaman</h3>
Gelecekle ilgili bir gerekliliği veya zorunluluğu belirtmek i&ccedil;in 'will have to' veya 'going to have to' kalıbı kullanılanbilir. 'Will have to' daha &ccedil;ok tercih edilir.
・He will have to apologize for his mistake. &nbsp;&rsaquo; Hatasından dolayı &ouml;z&uuml;r dilemek zorunda kalacak.
・She will have to finish her project by tomorrow. &nbsp;&rsaquo; Projesini yarına kadar bitirmesi gerekecek.
・If it rains, we will have to cancel the outdoor event. &nbsp;&rsaquo; Yağmur yağarsa a&ccedil;ık hava etkinliğini iptal etmek zorunda kalacağız.
Gelecekte yapılması, konuşma anında planlanmış olaylar i&ccedil;in genellikle 'have to' tercih edilir.
・I have to go to the dentist tomorrow. (randevu alınmış) &nbsp;&rsaquo; Yarın diş&ccedil;iye gitmem gerekiyor.
<h3>Have Got to</h3>
'Have got to' bir zorunluluktan, gereklilikten, tavsiyeden ya da &ccedil;ıkarımdan bahsederken 'have to' yerine kullanılabilir. Rahatsızlık ve vurgu belirten c&uuml;mlelerde, ge&ccedil;miş ve gelecek zaman yapısında&nbsp; kullanılmaz. Her ne kadar 'have to' kalıbı hem Amerikan İngilizcesinde hem de İngiltere İngilizcesinde standart kullanım olsa da, 'have got to' İngiltere İngilizcesinde, konuşma dilinde sık olarak kullanılır. '(Have) got to' nun kısa hali olan 'gotta' ifadesi ise Ameikan İngilizcesinde, resmi olmayan dilde sık olarak kullanılır.
・I have to go. (Genel) ・I have got to go. (İngiltere İngilizcesi, konuşma dili) ・I've gotta go. (Amerikan İngilizcesi, resmi olmayan dil) &nbsp;&rsaquo; Gitmem gerek.
・We have got to clean the house today. &nbsp;&rsaquo; Bug&uuml;n evi temizlememiz gerekiyor.
・She hasn't got to attend the meeting. &nbsp;&rsaquo; Toplantıya katılması gerekmiyor.
・Drivers have got to wear seat belts while driving. &nbsp;&rsaquo; S&uuml;r&uuml;c&uuml;lerin ara&ccedil; kullanırken emniyet kemeri takması gerekiyor.
・Have we got to discuss the potential risks associated with this plan? &nbsp;&rsaquo; Bu planla ilgili olası riskleri g&ouml;r&uuml;şmemiz gerekiyor mu?

Have To

İngilizcede 'present perfect tense' ve 'simple past&nbsp;tense' kullanımı, konu anlatımı. 
Present perfect tense ge&ccedil;mişte başlamış ve hala devam eden veya etkisi devam eden bir olayı belirtmek i&ccedil;in kullanılır. Simple past tense ise ge&ccedil;mişte başlamış ve bitmiş bir olayı belirtmek i&ccedil;in kullanılır.

・I have lived in Germany for five years. &nbsp;&rsaquo; Beş yıldır Almanya'da yaşıyorum. (Hala Almanya'da yaşıyorum.)

・I lived in Germany for five years. &nbsp;&rsaquo; Almanya'da beş yıl yaşadım. (Aartık Almanya'da yaşamıyorum.)


・I washed the car, but now it's dirty again. &nbsp;&rsaquo; Arabayı yıkadım ama şimdi yine kirli.
・I have washed the car. It's clean now. &nbsp;&rsaquo; Arabayı yıkadım. Artık temiz.
・I met her at the party, but I have forgotten his name. &nbsp;&rsaquo; Onunla partide tanıştım ama adını unuttum.
 'Yesterday, last week, two days ago' gibi belirli bir zaman dilimini belirten kelimeler sadece simple past tense ile kullanılır.


・I didn't see him yesterday. &nbsp;&rsaquo; Onu d&uuml;n g&ouml;rmedim.

・It was very cold last night. &nbsp;&rsaquo; D&uuml;n gece hava &ccedil;ok soğuktu.

・He arrived twenty minutes ago. &nbsp;&rsaquo; Yirmi dakika &ouml;nce geldi.

・When did you finish your homework? &nbsp;&rsaquo; &Ouml;devini ne zaman bitirdin?

・I lived in France&nbsp;when I was a child. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ocuk iken Fransa'da yaşadım.

・What time did you have your dinner? &nbsp;&rsaquo; Akşam yemeğini saat ka&ccedil;ta yedin?
 'Today, this morning, this week, this month, this year' ifadeleri ile bitmiş bir zamandan diliminden bahsederken simple past tense, birtmememiş bir zaman diliminden bahsederken present perfect tense kullanılır. 


・I haven't drunk coffee this morning.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; Bu sabah kahve i&ccedil;medim. (Sabah devam ediyor - hala kahve i&ccedil;ebilirim.)

・I didn't drink coffee this morning. &nbsp;&rsaquo; Bu sabah kahve i&ccedil;medim. (Sabah bitti - sabahtan sonra kahve i&ccedil;ebilirm.)
 'Before' present perfect tense ile kullanılırsa ge&ccedil;mişteki bir deneyimi, simple past tense ile kullanılırsa ge&ccedil;mişi vurgular.


&bull; I have read this book before. &rsaquo; Bu kitabı &ouml;nceden okudum.&nbsp;(Deneyimi - kitabı okuduğunu vurgular.)

&bull; I read this book before. &rsaquo; Bu kitabı &ouml;nceden okudum.&nbsp;(Ge&ccedil;mişi - eskiden okuduğunu vurgular.)
 'Already, yet, just' zarfları genellikle present perfect tense ile kullanılır. Ama Amerikan İngilizcesinde, &ouml;zellikle konuşma dilinde, simple past tense tercih edilir.


・He has already left. ・He already left. (American) &nbsp;&rsaquo; O &ccedil;oktan gitti.

・I haven't finished yet. ・I didn't finish yet.&nbsp;(American) &nbsp;&rsaquo; Hen&uuml;z bitirmedim.

・He has just arrived. ・He just arrived. (American) &nbsp;&rsaquo; O daha yeni geldi.

'Present Perfect Tense' ve 'Simple Past Tense'

Relative Pronouns (d&ouml;n&uuml;şl&uuml;l&uuml;k zamirleri), bir c&uuml;mlenin &ouml;znesinin ve nesnesinin aynı kişi veya şey olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılır. 
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 176.4px;" border="1"><colgroup><col style="width: 50%;"><col style="width: 50%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 19.6px; border-color: rgb(222, 225, 251); border-style: solid; background-color: rgb(245, 243, 253);">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Reflexive Pronuouns</td>
<td style="height: 19.6px;">D&ouml;n&uuml;şl&uuml;l&uuml;k Zamirleri</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Myself</td>
<td style="height: 19.6px;">Kendim</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Yourself</td>
<td style="height: 19.6px;">Kendin</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Himself</td>
<td style="height: 19.6px;">Kendi (erkek)</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Herself</td>
<td style="height: 19.6px;">Kendi (kız)</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Itself</td>
<td style="height: 19.6px;">Kendi (cansız varlık)</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Ourselves</td>
<td style="height: 19.6px;">Kendimiz</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Yourselves</td>
<td style="height: 19.6px;">Kendiniz</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">&nbsp;Themselves</td>
<td style="height: 19.6px;">Kendileri</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h3>&Ouml;rnek C&uuml;mleler</h3>
・I can speak for myself. &nbsp;&rsaquo; Kendi adıma konuşabilirim. 
・Tell me about&nbsp;yourself. &nbsp;&rsaquo; Kendinden bahset.
・You can do it yourself. &nbsp;&rsaquo; Bunu kendin de yapabilirsin. 
・She made the cake&nbsp;herself. &nbsp;&rsaquo; Keki kendi yaptı.
・She made the cake for&nbsp;herself. &nbsp;&rsaquo; Keki kendisi i&ccedil;in yaptı.
・He hurt himself when she fell down. &nbsp;&rsaquo; D&uuml;şt&uuml;ğ&uuml;nde kendini incitti.
・He looked at himself in the mirror. &nbsp;&rsaquo; Aynada kendine baktı. 
・You must prepare&nbsp;yourselves&nbsp;for the worst. &nbsp;&rsaquo; Kendinizi en k&ouml;t&uuml;s&uuml;ne hazırlamalısınız.
・We decided to cook dinner ourselves. &nbsp;&rsaquo; Akşam yemeğini kendimiz pişirmeye karar verdik. 
・They fixed the broken car themselves. &nbsp;&rsaquo; Bozuk arabayı kendileri tamir ettiler.
・The students completed the project themselves. &nbsp;&rsaquo; &Ouml;ğrenciler projeyi kendileri tamamladılar. 
<h3>own</h3>
Bir eylemin kişinin kendi tarafından yapıldığını belirtmek ya da vurgulamak i&ccedil;in kullanılır.
・She wanted to buy her own car. &nbsp;&rsaquo; Kendi arabasını almak istiyordu.
・He decided to start his own business. &nbsp;&rsaquo; Kendi işini kurmaya karar verdi.
<h3>on my own / by myself</h3>
'On my own' ve 'by myself' kalıpları bir eylemin kişinin tek başına yaptığını belirtmek i&ccedil;in kullanılır. T&uuml;rk&ccedil;eye 'kendi başıma, kendi kendime, tek başıma, kendim' olarak &ccedil;evirilebilir.
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 156.8px;" border="1"><colgroup><col style="width: 50%;"><col style="width: 50%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">on my own</td>
<td style="height: 19.6px;">by myself</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">on your own</td>
<td style="height: 19.6px;">by yourself</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">on his own</td>
<td style="height: 19.6px;">by himslef</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">on her own</td>
<td style="height: 19.6px;">by herself</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">on its own</td>
<td style="height: 19.6px;">by itself</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">on our own</td>
<td style="height: 19.6px;">by ourselves</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">on your own</td>
<td style="height: 19.6px;">by yourselves</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">on their own</td>
<td style="height: 19.6px;">by themselves</td>
</tr>
</tbody>
</table>
・I prefer to study by myslef. ・I prefer to study on my own. &nbsp;&rsaquo; Kendi başıma ders &ccedil;alışmayı tercih ederim.
・We completed the project by ourselves. ・We completed the project on our own. &nbsp;&rsaquo; Projeyi kendi başımıza tamamladık.
・She's learning to play the guitar by herself. ・She's learning to play the guitar on her own. &nbsp;&rsaquo; Kendi başına gitar &ccedil;almayı &ouml;ğreniyor.

Reflexive Pronuouns (Dönüşlülük Zamirleri)

İngilizcede 'must' ve 'have to' arasındaki fark nedir? 'Must, have to' kullanımı ve konu anlatımı.
<h2>Kullanım</h2>
'Must' ve 'have to' birbirlerine benzer anlamları ifade ederler. Genellikle bir gereklilikten ya da zorunluluktan bahsederken kullanılır.
<h3>Gereklilik</h3>
Yapılması gerekli veya zorunlu olan bir şeyi belirtmek i&ccedil;in 'must' ve 'have to' kullanılabilir.
・We're late. We must/have to go. &nbsp;&rsaquo; Biz ge&ccedil; kaldık. Gitmeliyiz.
・I must/have to wake up early for work. &nbsp;&rsaquo; İşe gitmek i&ccedil;in erken kalkmam gerekiyor.
・I must/have to attend the meeting tomorrow. &nbsp;&rsaquo; Yarınki toplantıya katılmam gerekiyor.
 Konuşmacı bir şey yapmayı kendi gerekli g&ouml;r&uuml;yorsa 'must', konuşmacı başka bir kişi ya da dış bir etkenden dolayı bir şey yapmak zorunda ise 'have to' kullanılır.
・I must see the manager today. I want to discuss something. &nbsp;&rsaquo; Bug&uuml;n m&uuml;d&uuml;r&uuml; g&ouml;rmem gerekiyor. Bir şeyi g&ouml;r&uuml;şmek istiyorum.
・I have to see the manager today. There's an issue with the project. &nbsp;&rsaquo; Bug&uuml;n m&uuml;d&uuml;r&uuml; g&ouml;rmem gerekiyor. Projeyle ilgili bir sorun var.
・I must finish the project by Friday. I don't want to work at the weekend. &nbsp;&rsaquo; Cuma g&uuml;n&uuml;ne kadar projeyi bitirmem gerekiyor. Hafta sonu &ccedil;alışmak istemiyorum.
・I have to finish the project by Friday. The deadline has been brought forward. &nbsp;&rsaquo; Cuma g&uuml;n&uuml;ne kadar projeyi bitirmem gerekiyor. Teslim tarihi &ouml;ne alındı.
 Yazı dilinde, bir kural ya da yasa nedeniyle zorunlu/gerekli olan bir şeyi belirtmek i&ccedil;in 'must' kullanılır.
・Drivers must stop at a red traffic light. &nbsp;&rsaquo; S&uuml;r&uuml;c&uuml;ler kırmızı ışıta durmak zorundadır.
・Tourists must obtain a visa to enter the country. &nbsp;&rsaquo; Turistlerin &uuml;lkeye girebilmeleri i&ccedil;in vize almaları gerekmektedir.
<h3>Tavsiye</h3>
Bir tavsiyede ya da &ouml;neride bulunmak i&ccedil;in kullanılır. 'Should' a g&ouml;re daha vurgulu bir anlamı ifade ederler. 
・You must/have to read that book. It's really interesting. &nbsp;&rsaquo; O kitabı okumalısın. Ger&ccedil;ekten ilgin&ccedil;.
・You must/have to be careful while driving in the snow. &nbsp;&rsaquo; Karda ara&ccedil; kullanırken dikkatli olmalısınız.
・She must/has to listen carefully to understand the instructions. &nbsp;&rsaquo; Talimatları anlamak i&ccedil;in dikkatlice dinlemelidir.
<h3>&Ccedil;ıkarım</h3>
Doğru olduğunu d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z bir şeyi ya da ger&ccedil;ekleşeceğini umduğumuz bir olayı belirtmek i&ccedil;in kullanılır. Bu kullanımı varsayımsal bir kesinliği, g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir olasılığı, mantığa uygun bir &ccedil;ıkarımı ya da makul bir beklentiyi belirtebilir.&nbsp; 
・He must/has to be at work now. &nbsp;&rsaquo; Şu anda işte olmalı.
・He must/has to be excited about the news. &nbsp;&rsaquo; Habere heyecanlanmış olmalı.
・You must/have to be joking. That can't be true! &nbsp;&rsaquo; Şaka yapıyor olmalısın. Bu doğru olamaz!
・They must/have to be tired after such a long journey. &nbsp;&rsaquo; Bu kadar uzun bir yolculuktan sonra yorulmuş olmalılar.
<h3>Olumsuz C&uuml;mle&nbsp;</h3>
'Must' ve 'have to' nun olumsuz halleri 'mustn't, don't have to' farklı anlamları ifade eder. 
'Don't have to' bir kişinin bir şey yapmasına gerek olmadığını belirtir.
・You don't have to finish the project today. &nbsp;&rsaquo; Projeyi bug&uuml;n bitirmek zorunda değilsiniz.
・You don't have to apologize. It wasn't your fault. &nbsp;&rsaquo; &Ouml;z&uuml;r dilemene gerek yok. Senin hatan değildi.
・You don't have to attend the meeting if you're busy. &nbsp;&rsaquo; Meşgulseniz toplantıya katılmak zorunda değilsiniz.
 'Mustn't' ya bir kişinin bir şey yapmaya izni olmadığını ya da bir kişiye bir şey yapmamasını tavsiye ederken kullanılır.
・Visitors mustn't take photographs in the museum. &nbsp;&rsaquo; Ziyaret&ccedil;iler m&uuml;zede fotoğraf &ccedil;ekmemelidir.
・She must not forget to lock the door when leaving. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ıkarken kapıyı kilitlemeyi unutmamalı.
・You mustn't park here. It's a no-parking zone. &nbsp;&rsaquo; Buraya park etmemelisin. Buraya park etmek yasaktır.
・You mustn't park here. It may block the entrance. &nbsp;&rsaquo; Buraya park etmemelisin. Girişi kapatabilir.
<h3>Ge&ccedil;miş Zaman</h3>
Had to, ge&ccedil;mişteki bir zorunluluktan veya gereklilikten bahsederken kullanılır.
・I had to finish my report by Friday. &nbsp;&rsaquo; Raporumu Cuma g&uuml;n&uuml;ne kadar bitirmem gerekiyordu.
・They had to leave before the rain started. &nbsp;&rsaquo; Yağmur başlamadan ayrılmak zorunda kaldılar.
・We had to wait in line for an hour to get tickets. &nbsp;&rsaquo; Bilet almak i&ccedil;in bir saat kuyrukta beklemek zorunda kaldık.
・They had to cancel their trip due to bad weather. &nbsp;&rsaquo; K&ouml;t&uuml; hava koşulları nedeniyle gezilerini iptal etmek zorunda kaldılar.
 Must have + V3, ge&ccedil;mişte doğru ya da ger&ccedil;ekleşmiş olduğunu d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z bir şeyden bahsederken kullanılır.
・They must have arrived home by now. &nbsp;&rsaquo; Şimdiye kadar eve varmış olmalılar.
・He must have finished the project last night. &nbsp;&rsaquo; Projeyi d&uuml;n gece bitirmiş olmalı.
・They must have missed the train. They're not here yet. &nbsp;&rsaquo; Treni ka&ccedil;ırmış olmalılar. Hen&uuml;z burada değiller.
<h3>Gelecek Zaman</h3>
Gelecekle ilgili bir gereklilikten&nbsp; bahsederken 'will have to' veya 'going to have to' kullanılabilir. Ancak genellikle 'will have to' tercih edilir.
・I will have to buy a new phone soon. &nbsp;&rsaquo; Yakında yeni bir telefon almak zorunda kalacağım.
・We will have to find a solution to this problem. &nbsp;&rsaquo; Bu soruna bir &ccedil;&ouml;z&uuml;m bulmamız gerekecek.
 Gelecekte yapılması, konuşma anında planlanmış olaylar i&ccedil;in genellikle 'have to' tercih edilir.
・I have to go to the dentist tomorrow. (randevu alınmış) &nbsp;&rsaquo; Yarın diş&ccedil;iye gitmem gerekiyor.
<h3>Have Got to</h3>
'Have to' ile 'have got to' nun anlamı aynıdır. Bir zorunluluktan, gereklilikten, tavsiyeden ya da &ccedil;ıkarımdan bahsederken 'have got to', 'have to' yerine kullanılabilir. Ancak, 'have got to' ge&ccedil;miş ve gelecek c&uuml;mle yapısında kullanılmaz. Her ne kadar 'have to' kalıbı hem Amerikan İngilizcesinde hem de İngiltere İngilizcesinde standart kullanım olsa da, 'have got to' İngiltere İngilizcesinde, konuşma dilinde sık olarak kullanılır. '(Have) got to' nun kısa hali olan 'gotta' ifadesi ise Ameikan İngilizcesinde, resmi olmayan dilde sık olarak kullanılır.
・I have to go. (Genel) ・I have got to go. (İngiltere İngilizcesi, konuşma dili) ・I've gotta go. (Amerikan İngilizcesi, resmi olmayan dil) &nbsp;&rsaquo; Gitmem gerek.
・We have got to clean the house today. &nbsp;&rsaquo; Bug&uuml;n evi temizlememiz gerekiyor.
・She hasn't got to attend the meeting. &nbsp;&rsaquo; Toplantıya katılması gerekmiyor.
・Drivers have got to wear seat belts while driving. &nbsp;&rsaquo; S&uuml;r&uuml;c&uuml;lerin ara&ccedil; kullanırken emniyet kemeri takması gerekiyor.
・Have we got to discuss the potential risks associated with this plan? &nbsp;&rsaquo; Bu planla ilgili olası riskleri g&ouml;r&uuml;şmemiz gerekiyor mu?

'Must' ve 'Have to'

İngilizcede 'should' kullanımı ve konu anlatımı.
Should,&nbsp;T&uuml;rk&ccedil;eye &lsquo;-meli/malı, gerekmek, gerektirmek, vb.&rsquo; olarak &ccedil;evirilir. Genel olarak yapılması iyi, doğru veya zorunlu olmayan bir gereklilikten bahsederken kullanılır. 
<table>
<thead>
<tr style="border-color: rgb(211, 218, 227);">
<td>Yapı </td>
</tr>
</thead>
<tbody>
<tr style="background-color: rgb(250, 252, 255); border-color: rgb(211, 218, 227); border-style: solid;">
<td>&nbsp; Olumlu (&Ouml;zne + should + V1)</td>
</tr>
<tr style="border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; &bull; I should study for the exam. &nbsp; &rsaquo; Sınava &ccedil;alışmalıyım.</td>
</tr>
<tr style="background-color: #fafcff; border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; Olumsuz (&Ouml;zne + should + not + V1)</td>
</tr>
<tr style="border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; &bull; You should not go out. &nbsp; &bull; You shouldn't go out. &nbsp; &rsaquo; Dışarı &ccedil;ıkmamalısın.</td>
</tr>
<tr style="background-color: #fafcff; border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; Soru (Should + &ouml;zne + V1)</td>
</tr>
<tr>
<td>&nbsp; &bull; Should I help her? &nbsp; &rsaquo; Ona yardım etmeli miyim?</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>Kullanım&nbsp;</h2>
<h3>Doğru</h3>
Yapılması doğru, iyi ya da ahlaki bir gereklilik olduğu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;len bir şeyi belirtmek i&ccedil;in kullanılır. 
・We should be respectful to our elders. &nbsp;&rsaquo; B&uuml;y&uuml;klerimize karşı saygılı olmalıyız.
・People should be honest in their relationships. &nbsp;&rsaquo; İnsanlar ilişkilerinde d&uuml;r&uuml;st olmalıdır. 
・There should be more parking spaces in this area. &nbsp;&rsaquo; Bu b&ouml;lgede daha fazla park yeri olmalı.
・I should call my parents to let them know I'll be late. &nbsp;&rsaquo; Ge&ccedil; kalacağımı haber vermek i&ccedil;in ailemi aramalıyım. 
 Yapılması doğru, iyi ya da ahlaki bir gereklilik olduğu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;len bir şeyi &ouml;nermek veya tavsiye etmek i&ccedil;in kullanılır.
・You should study for the exam. &nbsp;&rsaquo; Sınava &ccedil;alışmalısın.
・You shouldn't be rude to others. &nbsp;&rsaquo; Başkalarına karşı kaba olmamalısın.
・He should wear a jacket; it's quite cold outside. &nbsp;&rsaquo; Ceket giymeli; dışarısı olduk&ccedil;a soğuk.
 Bu kullanımı genellikle 'I think', I don't think', Do you think' ile birlikte kullanılır.
・I think you should apologize for what you said. &nbsp;&rsaquo; Bence s&ouml;ylediklerin i&ccedil;in &ouml;z&uuml;r dilemelisin.
<h3>Beklenti</h3>
Ger&ccedil;ekleşmesi&nbsp;beklenilen veya&nbsp;olası olan bir olayı belirtmek i&ccedil;in kullanılır. 
・He should be at work now. &nbsp;&rsaquo; Şu anda işte olmalı. 
・It should be sunny tomorrow. &nbsp;&rsaquo; Yarın hava g&uuml;neşli olmalı.
・The package should arrive by Friday. &nbsp;&rsaquo; Paket Cuma g&uuml;n&uuml;ne kadar ulaşmalıdır. 
・The bus should arrive at the station in about 10 minutes. &nbsp;&rsaquo; Otob&uuml;s yaklaşık 10 dakika i&ccedil;inde istasyona varmalı.
・After studying all night, you should perform well on the exam. &nbsp;&rsaquo; B&uuml;t&uuml;n gece &ccedil;alıştıktan sonra sınavda iyi yapmış olmalısın.
<h4>Dolaylı Anlatım Ge&ccedil;miş zaman yapısındaki dolaylı anlatımlarda kullanılır.</h4>
&bull; He said he should arrive by noon. &rsaquo; &Ouml;ğlene kadar geleceğini s&ouml;yledi. 
&bull; He suggested that I should apply for the job. &rsaquo; İşe başvurmamı &ouml;nerdi.
&bull; She expected that the package should be delivered yesterday. &rsaquo; Paketin d&uuml;n teslim edilmesini bekliyordu. 
<h4>Should have Ge&ccedil;mişte ger&ccedil;ekleşmesini istediğimiz ama ger&ccedil;ekleşmemiş bir olayı ifade etmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull; I should have studied for the exam last night. &rsaquo; D&uuml;n gece sınava &ccedil;alışmalıydım. 
&bull; They should have finished their project by now. &rsaquo; Şimdiye kadar projelerini bitirmeleri gerekiyordu. 
&bull; You shouldn't have spoken to her like that. &rsaquo; Onunla bu şekilde konuşmamalıydın.
&bull; We shouldn't have gone to that party; it was boring. &rsaquo; O partiye gitmemeliydik; sıkıcıydı.
<h4>Clause Koşullu c&uuml;mlelerde varsayımsal bir sonucu ifade etmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull; If it rains, we should stay indoors. &rsaquo; Yağmur yağarsa i&ccedil;eride kalmalıyız.
&bull; Should you change your mind, let me know. &rsaquo; Fikrini değiştirirsen bana haber ver. 
&bull; In case you should have any questions, don't hesitate to ask. &rsaquo; Sorunuz olursa sormaya &ccedil;ekinmeyin.

Should

Pronouns (Zamirler) | Tüm Liste

İngilizcede past perfect tense kullanımı ve konu anlatımı.
Tam T&uuml;rk&ccedil;e karşılığı olmayan 'past perfect tense', genel kural olarak ge&ccedil;mişte olmuş bir olayın ge&ccedil;mişteki başka bir olaydan veya zaman diliminden daha &ouml;nce olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılır. Genellikle T&uuml;rk&ccedil;eye '-mıştı' eki ile terc&uuml;me dilir.
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 127.6px; border-width: 1px; margin-left: 0px; margin-right: auto;" border="1"><colgroup><col style="width: 26.2559%;"><col style="width: 73.7441%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 21.2667px;">
<td style="text-align: center; background-color: rgb(248, 251, 252); height: 42.5334px; vertical-align: middle; border-width: 1px;">Olumlu</td>
<td style="height: 21.2667px; border-width: 1px; vertical-align: middle; text-align: left;">I/You/We/They/He/She/It + had + V3</td>
</tr>
<tr style="height: 21.2667px;">
<td style="height: 42.5334px; text-align: center; background-color: rgb(248, 251, 252); vertical-align: middle; border-width: 1px;">Olumsuz</td>
<td style="height: 21.2667px; border-width: 1px;">I/You/We/They/He/She/It + had + not + V3 </td>
</tr>
<tr style="height: 21.2667px;">
<td style="text-align: center; height: 42.5334px; background-color: rgb(248, 251, 252); vertical-align: middle; border-width: 1px;">Soru</td>
<td style="height: 21.2667px; border-width: 1px;">Had + I/You/We/They/He/She/It + V3</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100.568%; height: 330.8px; border: 1px solid #E6EBEF;" border="1">
<tbody>
<tr style="height: 36.65px; background-color: rgb(250, 251, 252); border-color: rgb(203, 212, 245);">
<td style="width: 12.2528%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&nbsp;</td>
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&Ouml;rnek</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Kısa Hali</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 73.3px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">+ </td>
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">I had gone.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">I'd gone.</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px; border-color: rgb(203, 212, 245);">
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&nbsp; They had gone.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">They'd gone.</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 74.3px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">&minus; </td>
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">She had not&nbsp;gone.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">She hadn't gone.</td>
</tr>
<tr style="height: 37.65px; border-color: rgb(241, 196, 15);">
<td style="width: 44.2022%; height: 37.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp; You had not gone. &nbsp;&nbsp;</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 37.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">You hadn't gone.</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 73.3px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">+? </td>
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">Had you gone?</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp;&nbsp; &ndash;&ndash;</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px; border-color: rgb(203, 212, 245);">
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp; Had he gone?</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp;&nbsp; &ndash;&ndash;</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 73.25px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">-? </td>
<td style="height: 36.65px; width: 44.2022%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Had they not gone?</td>
<td style="height: 36.65px; width: 43.5466%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Hadn't they gone?</td>
</tr>
<tr style="height: 36.6px;">
<td style="height: 36.6px; width: 44.2022%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&nbsp; Had&nbsp;he not gone?</td>
<td style="height: 36.6px; width: 43.5466%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Hadn't he gone?</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>Kullanım</h2>
Ge&ccedil;mişte olmuş bir olayın ge&ccedil;mişteki bir zaman diliminden &ouml;nce olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılır.

・He had moved to Germany before 2010. &nbsp;&rsaquo; 2010'dan &ouml;nce Almanya'ya taşınmıştı.

・He had bought a car by the time he was 20. &nbsp;&rsaquo; 20 yaşındayken bir araba satın almıştı.

・I had never gone abroad until last week. &nbsp;&rsaquo; Ge&ccedil;en haftaya kadar hi&ccedil; yurtdışına &ccedil;ıkmamıştım.
 Ge&ccedil;mişte olmuş iki olaydan birinin diğerinden daha &ouml;nce olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılır.


・We went out after the rain had stopped. &nbsp;&rsaquo; Yağmur durduktan sonra dışarı &ccedil;ıkmıştık.

・He had visited me before he went on holiday. &nbsp;&rsaquo; Tatile &ccedil;ıkmadan &ouml;nce beni ziyaret etmişti.

・He had arrived when you called. &nbsp;&rsaquo; Sen aradığında gelmişti.

・He was unhappy because he had failed the exam. &nbsp;&rsaquo; Sınavı ge&ccedil;emediği i&ccedil;in &uuml;zg&uuml;nd&uuml;.

・I didn't hear anything. Had he said something? &nbsp;&rsaquo; Hi&ccedil;bir şey duymadım. Bir şey mi s&ouml;ylemişti? 
<h3>Notlar</h3>

<table style="background-color: rgb(255, 250, 250); border-collapse: collapse; border-width: 0px;" border="1">
<tbody>
<tr>
<td style="border-width: 0px;">&nbsp;</td>
<td style="border-width: 0px;">☞ 'Simple past + when + simple past' iki olayın aynı anda olduğunu, 'past perfect + when + simple past' bir eylemin diğerinden &ouml;nce olduğunu belirtir.</td>
</tr>
<tr>
<td style="border-width: 0px;">&nbsp;</td>
<td style="border-width: 0px;">The rain stopped when I went out. Dışarı &ccedil;ıktığımda yağmur durdu. (Dışarı &ccedil;ıktığım anda yağmur durdu.) The rain had stopped when I went out. Dışarı &ccedil;ıktığımda yağmur durmuştu. (Dışarı &ccedil;ıkmadan &ouml;nce yağmur durdu.) </td>
</tr>
</tbody>
</table>
<table style="background-color: rgb(255, 250, 250); border-collapse: collapse;" border="1">
<tbody>
<tr>
<td>&nbsp;</td>
<td>☞ 'When + past perfect + simple past' kalıbı bir olayın başka bir şeyden hemen &ouml;nce olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</td>
</tr>
<tr>
<td>&nbsp;</td>
<td>When I had finished my work, I called her. İşi bitirip onu aradım. İşi bitirince onu aradım. (İşi bitirir bitirmez onu aradığını belirtir.) My work had finished when I called her. Onu aradığımda işim bitmişti. (Onu aramadan &ouml;nce işin bittiğini belirtir.)</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<table style="background-color: rgb(255, 250, 250); border-collapse: collapse; width: 100%;" border="1">
<tbody>
<tr>
<td style="width: 0.94697%;">&nbsp;</td>
<td style="width: 99.053%;">☞ Before, aşağıdaki &ouml;rneklerde olduğu gibi hem 'past perfect' hem de 'simple past' ile kullanılabilir. İki c&uuml;mlenin de anlamı aynı olmakla birlikte past perfect tense ile kullanılan c&uuml;mlenin vurgusu fazladır.</td>
</tr>
<tr>
<td style="width: 0.94697%;">&nbsp;</td>
<td style="width: 99.053%;">I arrived before Tom had left. Tom gitmeden geldim. Tom gitmeden &ouml;nce geldim. I arrived before Tom left. Tom gitmeden geldim.</td>
</tr>
</tbody>
</table>

Past Perfect Tense

İngilizcede 'ought to' kullanımı ve konu anlatımı.
Ought to,&nbsp;T&uuml;rk&ccedil;eye &lsquo;-meli/malı, gerekmek, gerekli olmak&rsquo; olarak &ccedil;evirilir. Kullanım yerleri 'should' a olduk&ccedil;a benzerdir. Genel olarak bir gereklilikten, beklentiden veya ahlaki bir zorunluluktan bahsederken kullanılır. 
<table>
<thead>
<tr style="border-color: rgb(211, 218, 227);">
<td>Yapı </td>
</tr>
</thead>
<tbody>
<tr style="background-color: rgb(250, 252, 255); border-color: rgb(211, 218, 227); border-style: solid;">
<td>&nbsp; Olumlu (&ouml;zne + ought + to + V1)</td>
</tr>
<tr style="border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; &bull; We ought to be careful. &nbsp; &rsaquo; Dikkatli olmalıyız.</td>
</tr>
<tr style="background-color: #fafcff; border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; Olumsuz (&ouml;zne + ought + not + to + V1)</td>
</tr>
<tr style="border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; &bull; You ought not to be late. &nbsp; &bull; You oughtn't to be late. &nbsp; &rsaquo; Ge&ccedil; kalmamalısın.</td>
</tr>
<tr style="background-color: #fafcff; border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; Soru (ought + &ouml;zne + to + V1)</td>
</tr>
<tr>
<td>&nbsp; &bull; Ought I to come early? &nbsp; &rsaquo; Erken gelmeli miyim?</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>Kullanım Yerleri</h2>
<h4>Doğruluk Bir şeyin yapılmasının doğru, gerekli veya ahlaki bir zorunluluk olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull;&nbsp;We ought to help her. &rsaquo; Ona yardım etmeliyiz.
&bull;&nbsp;Drivers oughtn't to exceed the speed limit. &rsaquo; S&uuml;r&uuml;c&uuml;ler hız sınırını aşmamalıdır.
&bull;&nbsp;We ought to be more respectful towards others. &rsaquo; Başkalarına karşı daha saygılı olmalıyız.
&bull;&nbsp;He ought to have listened to his teacher&rsquo;s advice. &rsaquo; &Ouml;ğretmeninin tavsiyesini dinlemeliydi.
<h4>Beklenti Bir beklentiyi ya da bir şeyin olası olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull;&nbsp;This movie ought to be good. &rsaquo; Bu film iyi olmalı.
&bull;&nbsp;The journey ought to take about 4 hours. &rsaquo; Yolculuk yaklaşık 4 saat s&uuml;rmeli.
&bull;&nbsp;They ought to have arrived by now. &rsaquo; Şimdiye kadar gelmiş olmaları gerekirdi.
&bull;&nbsp;He has worked all day. He ought to be tired. &rsaquo; B&uuml;t&uuml;n g&uuml;n &ccedil;alıştı. Yorgun olmalı.
<h4>Tavsiye Bir tavsiyede ya da &ouml;neride bulunurken kullanılır.</h4>
&bull;&nbsp;You ought to read this book. &rsaquo; Bu kitabı okumalısın.
&bull;&nbsp;You ought to eat more fruits. &rsaquo; Daha fazla meyve yemelisiniz.
&bull;&nbsp;You ought to have come to the party. It was amusing. &rsaquo; Partiye gelmeliydin. Eğlenceliydi.

Ought To

İngilizcede past perfect continuous tense kullanımı ve konu anlatımı. 
'Past Perfect Continuous tense' ge&ccedil;mişten bahsederken kullandığımız bir diğer İngilizce zaman kipidir. Genel kural olarak ge&ccedil;mişte başlamış, bir s&uuml;re devam etmiş ve ge&ccedil;mişte olmuş başka bir olaydan &ouml;nce bitmiş bir olayı belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 129.7px; border-width: 1px; margin-left: 0px; margin-right: auto;" border="1"><colgroup><col style="width: 26.2559%;"><col style="width: 73.7441%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 22.325px;">
<td style="text-align: center; background-color: rgb(248, 251, 252); height: 44.65px; vertical-align: middle; border-width: 1px;">Olumlu</td>
<td style="height: 22.325px; border-width: 1px; vertical-align: middle; text-align: left;">I/You/He/She/It/We/They&nbsp;+ had + been + Ving</td>
</tr>
<tr style="height: 42.525px;">
<td style="height: 42.525px; text-align: center; background-color: rgb(248, 251, 252); vertical-align: middle; border-width: 1px;">Olumsuz</td>
<td style="height: 42.525px; border-width: 1px;">I/You/He/She/It/We/They + had + not + been&nbsp;+ Ving </td>
</tr>
<tr style="height: 42.525px;">
<td style="text-align: center; height: 42.525px; background-color: rgb(248, 251, 252); vertical-align: middle; border-width: 1px;">Soru</td>
<td style="height: 42.525px; border-width: 1px;">Had + I/You/He/She/It/We/They&nbsp;+ been + Ving</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100.568%; height: 330.8px; border: 1px solid rgb(230, 235, 239);" border="1">
<tbody>
<tr style="height: 36.65px; background-color: rgb(250, 251, 252); border-color: rgb(203, 212, 245);">
<td style="width: 12.2528%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&nbsp;</td>
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&Ouml;rnek</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Kısa Hali</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 73.3px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">+ </td>
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">I had been working.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">I'd been working.</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px; border-color: rgb(203, 212, 245);">
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: justify;">&nbsp; He had been working.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">He'd been working.</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 74.3px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">&minus; </td>
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">You had not been working.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">You hadn't been working.</td>
</tr>
<tr style="height: 37.65px; border-color: rgb(241, 196, 15);">
<td style="width: 44.2022%; height: 37.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp; We had not been working.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 37.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">We hadn't been working.</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 73.3px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">+? </td>
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">Had they been working?</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp;&nbsp; &ndash;&ndash;</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px; border-color: rgb(203, 212, 245);">
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp; Had she been working?</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp;&nbsp; &ndash;&ndash;</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 73.25px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">-? </td>
<td style="height: 36.65px; width: 44.2022%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Had&nbsp;you not been working?</td>
<td style="height: 36.65px; width: 43.5466%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Hadn't you &nbsp;been working?</td>
</tr>
<tr style="height: 36.6px;">
<td style="height: 36.6px; width: 44.2022%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&nbsp; Had&nbsp;he not been working?</td>
<td style="height: 36.6px; width: 43.5466%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Hadn't&nbsp;he&nbsp;been working?</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>Kullanım</h2>
Ge&ccedil;mişte başlamış, ge&ccedil;mişte bir s&uuml;re devam etmiş ve ge&ccedil;mişteki belirli bir zaman diliminden &ouml;nce bitmiş bir olayı belirtmek i&ccedil;in kullanırız.
・He had been drinking water when I came in. &nbsp;&rsaquo; İ&ccedil;eri girdiğimde su i&ccedil;iyordu.

・I had been waiting for an hour&nbsp;when they arrived. &nbsp;&rsaquo; Geldiklerinde bir saattir bekliyordum.

・The ground was wet. It had been raining for hours. &nbsp;&rsaquo; Yer ıslaktı. Saatlerce yağmur yağmıştı.&nbsp; 

・She had been doing yoga everyday before she broke her leg. &nbsp;&rsaquo; Bacağını kırmadan &ouml;nce her g&uuml;n yoga yapıyordu.
・I'd been living in Paris for three years when we got divorced. &nbsp;&rsaquo; Boşandığımızda &uuml;&ccedil; yıldır Paris'te yaşıyordum.
・By the time I got there, they had been playing for 10 minutes. &nbsp;&rsaquo; Oraya vardığımda 10 dakikadır oynuyorlardı.
・I was tired&nbsp;because I had been standing for a long time. &nbsp;&rsaquo; Uzun s&uuml;redir ayakta durduğum i&ccedil;in yorulmuştum.
・He was a great singer. He had been singing ever since he was 7. &nbsp;&rsaquo; O harika bir şarkıcıydı. 7 yaşından beri şarkı s&ouml;yl&uuml;yordu.

Past Perfect Continuous Tense

İngilizcede simple future tense 'will/shall' (gelecek zaman) kullanımı ve konu anlatımı.
Simple Future Tense, gelecekte ger&ccedil;ekleşecek olayları veya eylemleri ifade etmek i&ccedil;in kullanılan bir zaman kipidir. Genellikle gelecekle ilgili tahminleri, ger&ccedil;ekleri ya da anlık kararları belirtmek i&ccedil;in kullanılır. T&uuml;rk&ccedil;ede "gelecek zaman" olarak bilinir ve c&uuml;mlelerde genellikle "-ecek, -acak" ekleri ile terc&uuml;me edilir. 
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 127.6px; border-width: 1px; margin-left: 0px; margin-right: auto;" border="1"><colgroup><col style="width: 26.2559%;"><col style="width: 73.7441%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 21.2667px;">
<td style="text-align: center; background-color: rgb(248, 251, 252); height: 42.5334px; vertical-align: middle; border-width: 1px;">Olumlu</td>
<td style="height: 21.2667px; border-width: 1px; vertical-align: middle; text-align: left;">I/You/He/She/It/We/They + will + V1</td>
</tr>
<tr style="height: 21.2667px;">
<td style="height: 42.5334px; text-align: center; background-color: rgb(248, 251, 252); vertical-align: middle; border-width: 1px;">Olumsuz</td>
<td style="height: 21.2667px; border-width: 1px;">I/You/He/She/It/We/They&nbsp;+ will + not + V1 </td>
</tr>
<tr style="height: 21.2667px;">
<td style="text-align: center; height: 42.5334px; background-color: rgb(248, 251, 252); vertical-align: middle; border-width: 1px;">Soru</td>
<td style="height: 21.2667px; border-width: 1px;">Will + I/You/He/She/It/We/They&nbsp;+ V1</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100.568%; height: 330.8px; border: 1px solid #E6EBEF;" border="1">
<tbody>
<tr style="height: 36.65px; background-color: rgb(250, 251, 252); border-color: rgb(203, 212, 245);">
<td style="width: 12.2528%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&nbsp;</td>
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&Ouml;rnek</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Kısa Hali</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 73.3px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">+ </td>
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">I will go.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">I'll go.</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px; border-color: rgb(203, 212, 245);">
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&nbsp; He will go.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">He'll go.</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 74.3px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">&minus; </td>
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">She will not go.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">She won't go.</td>
</tr>
<tr style="height: 37.65px; border-color: rgb(241, 196, 15);">
<td style="width: 44.2022%; height: 37.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp; They will not go.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 37.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">They won't go.</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 73.3px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">+? </td>
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">Will you go?</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp;&nbsp; &ndash;&ndash;</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px; border-color: rgb(203, 212, 245);">
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp; Will we go?</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp;&nbsp; &ndash;&ndash;</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 73.25px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">-? </td>
<td style="height: 36.65px; width: 44.2022%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Will you not&nbsp;go?</td>
<td style="height: 36.65px; width: 43.5466%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Won't you go?</td>
</tr>
<tr style="height: 36.6px;">
<td style="height: 36.6px; width: 44.2022%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&nbsp; Will you not&nbsp;go?</td>
<td style="height: 36.6px; width: 43.5466%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Won't he go?</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>Kullanım</h2>
1. Konuşma anında yapma kararı alınan bir işi belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
・I'm very thirsty. I will drink water.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ok susadım, su i&ccedil;eceğim.
・Someone is at the door. I&rsquo;ll go and open it. &nbsp;&rsaquo; Kapıda birisi var. Gidip a&ccedil;ayım.
・It's too hot today. I think I will go for a swim. &nbsp;&rsaquo; Bug&uuml;n hava &ccedil;ok sıcak. Sanırım y&uuml;zmeye gideceğim.
・What would you like to have to drink? I will have coffee, please. &nbsp;&rsaquo; İ&ccedil;mek i&ccedil;in ne alırdınız? Kahve alayım, l&uuml;tfen.
&nbsp; 2. Gelecekle ilgili bir tahmini belirtmek i&ccedil;in, genellikle 'think, guess, expect, believe, wonder,&nbsp;sure, probably, perhaps' kelimeleri ile birlikte kullanılır.
・I think I'll be late tonight. &nbsp;&rsaquo; Sanırım bu gece ge&ccedil; kalacağım. 
・I wonder what will happen. &nbsp;&rsaquo; Ne olacağını merak ediyorum.
・I'm sure he&rsquo;ll pass the exam. &nbsp;&rsaquo; Sınavı ge&ccedil;eceğine eminim. 
・It will probably rain tomorrow. &nbsp;&rsaquo; Muhtemelen yarın yağmur yağacak.
・I don't think the party will be fun. &nbsp;&rsaquo; Partinin eğlenceli olacağını sanmıyorum.
&nbsp; 3. Gelecekle ilgili bir ger&ccedil;eği ya da ger&ccedil;ekleşmesi beklenen bir olayı belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
・He&rsquo;ll be a father soon. &nbsp;&rsaquo; Yakında baba olacak.
・Winter will come again. &nbsp;&rsaquo; Kış tekrar gelecek.
・He will turn 18 next week. &nbsp;&rsaquo; Gelecek hafta 18 yaşına girecek.
・The train will arrive at 10:30. &nbsp;&rsaquo;&nbsp;Tren 10:30'da gelecek.
・The sun will rise at 6:00 tomorrow morning. &nbsp;&rsaquo;&nbsp;Yarın sabah g&uuml;neş saat 6:00'da doğacak.
&nbsp; 4. Bir teklifte veya ricada bulunurken kullanılır.
・Will you marry me? &nbsp;&rsaquo; Benimle evlenir misin?
・Will you join us for lunch?&nbsp; &nbsp;&rsaquo; &Ouml;ğle yemeğinde bize katılır mısın?
・Will you please close the door? &nbsp;&rsaquo; L&uuml;tfen kapıyı kapatır mısın?
・Will you have another slice of cake? &nbsp;&rsaquo; Bir dilim pasta daha alır mısın?
・That box looks heavy. I'll help you carry it. &nbsp;&rsaquo; O kutu ağır g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor. Taşımana yardım edeyim.
 5. Gelecekle ilgili bir s&ouml;z&uuml; veya kararlılığı belirtirken kullanılır.
・I will never give up. &nbsp;&rsaquo; Asla pes etmeyeceğim.
・I promise, I&rsquo;ll help you.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; S&ouml;z veriyorum, sana yardım edeceğim.
・I will finish this project by tomorrow. &nbsp;&rsaquo; Bu projeyi yarına kadar bitireceğim.
・I know it is a secret. I won't tell anyone. &nbsp;&rsaquo; Bunun sır olduğunu biliyorum. Kimseye anlatmayacağım.
<h3>Shall</h3>
"Shall", ge&ccedil;mişte 'will' yerine gelecekteki olayları veya eylemleri ifade ederken sık olarak kullanılırdı. Ge&ccedil;mişe nazaran daha seyrek olmakla beraber, g&uuml;n&uuml;m&uuml;zde bazı durumlarda kullanılmaya devam etmektedir. 
 'I' ve 'we' &ouml;zneleri ile, bir &ouml;neride veya teklifte bulunurken kullanılır. 'Will' e g&ouml;re daha vurgulu bir anlamı ifade eder.
・Shall we go for a walk? &nbsp;&rsaquo; Y&uuml;r&uuml;y&uuml;şe &ccedil;ıkalım mı?
・Shall I open the window? &nbsp;&rsaquo; Pencereyi a&ccedil;ayım mı?
 'I' ve 'we' &ouml;zneleri ile, bir duyguyu, niyeti veya s&ouml;z&uuml; belirtmek i&ccedil;in kullanılır. 'Will' e g&ouml;re daha resmi bir anlamı ifade eder.
・I shall call you tomorrow. &nbsp;&rsaquo; Seni yarın arayacağım.
・I shall be glad to help you.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; Size yardım etmekten memnuniyet duyarım.
・I shall never forget your kindness. &nbsp;&rsaquo; Nezaketinizi asla unutmayacağım.
 Resmi dilde gelecekle ilgili bir olayı, y&uuml;k&uuml;ml&uuml;l&uuml;ğ&uuml; veya emiri belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
・The committee shall meet once a month. &nbsp;&rsaquo; Komite ayda bir kez toplanacaktır.
・The tenant shall pay the rent on the first of every month. &nbsp;&rsaquo; Kiracı, her ayın birinde kirayı &ouml;deyecektir.

Simple Future Tense 'Will/Shall' (Gelecek Zaman)

İngilizcede 'would' kullanımı, konu anlatımı ve &ouml;rnek c&uuml;mleler.
Would, genel olarak will in ge&ccedil;miş hali olarak, kibarca bir şey istemek veya sormak i&ccedil;in kullanılmakla beraber, kullanım yerleri olduk&ccedil;a fazladır.&nbsp;
<table>
<thead>
<tr style="border-color: rgb(211, 218, 227);">
<td>Yapı </td>
</tr>
</thead>
<tbody>
<tr style="background-color: rgb(250, 252, 255); border-color: rgb(211, 218, 227); border-style: solid;">
<td>&nbsp; Olumlu (&ouml;zne + would + V1)</td>
</tr>
<tr style="border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; &bull; He would come early. &nbsp; &rsaquo; Erken gelecekti.</td>
</tr>
<tr style="background-color: #fafcff; border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; Olumsuz (&ouml;zne + would + not + V1)</td>
</tr>
<tr style="border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; &bull; He would not come early. &nbsp; &bull; He wouldn't come early. &nbsp; &nbsp;&rsaquo; Erken gelmeyecekti.</td>
</tr>
<tr style="background-color: #fafcff; border-color: #d3dae3;">
<td>&nbsp; Soru (would + &ouml;zne + V1)</td>
</tr>
<tr>
<td>&nbsp; &bull; Would you like coffee? &nbsp; &rsaquo; Kahve ister misiniz?</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>Kullanım Yerleri</h2>
<h4>1. Kibarca bir şeyi teklif etmede, istemede veya sormada kullanılır.</h4>
&bull; Would you like more tea? &rsaquo; Daha fazla &ccedil;ay ister misiniz?
&bull; Would you mind waiting a moment? &rsaquo; Bir dakika bekler misiniz? &rsaquo; Biraz beklemenizin bir sakıncası var mı?
&bull; Would you open the window, please? &rsaquo; Pencereyi a&ccedil;ar mısınız l&uuml;tfen?
<h4>2. 'Will' in ge&ccedil;miş zaman hali olarak kullanılır.</h4>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%;" border="1"><colgroup><col style="width: 50.0474%;"><col style="width: 50.0474%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="background-color: rgb(248, 252, 253); border-color: rgb(232, 238, 243); border-style: solid;">
<td>&nbsp;will</td>
<td>would</td>
</tr>
<tr>
<td>&nbsp;&bull; He will come early. &nbsp;&rsaquo; Erken gelecek.</td>
<td>&bull; He would come early. &rsaquo; Erken gelecekti.</td>
</tr>
<tr>
<td>&nbsp;&bull; He says he will help me. &nbsp;&rsaquo; Bana yardım edeceğini s&ouml;yl&uuml;yor.</td>
<td>&bull; He said he would help me. &rsaquo; Bana yardım edeceğini s&ouml;yledi.</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h4>3. Ger&ccedil;ekleşmesi m&uuml;mk&uuml;n olan ama ger&ccedil;ekleşmemiş ya da hayal edilmiş bir durumu belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
&bull; You would see her If you came early. &rsaquo; Erken gelseydin onu g&ouml;r&uuml;rd&uuml;n.
&bull; She&rsquo;d look better with black hair. &rsaquo; Siyah sa&ccedil;la daha iyi g&ouml;r&uuml;n&uuml;rd&uuml;.
&bull; It would be a shame to miss the event. &rsaquo; Etkinliği ka&ccedil;ırmak utan&ccedil; verici olurdu.
<h4>4. Ger&ccedil;ekleşmesi m&uuml;mk&uuml;n olmayan, ger&ccedil;ekleşmemiş bir durumu belirtmek i&ccedil;in kullanılır. </h4>
☞ Bu kullanımı her zaman 'would have + V3' yapısında kullanılır. &bull; I would have called you, but I wasn&rsquo;t free. &rsaquo; Seni arayacaktım ama m&uuml;sait değildim.
&bull; If I had studied harder, I would have passed the exam. &rsaquo; &Ccedil;ok &ccedil;alışsaydım, sınavı ge&ccedil;erdim.
<h4>5. Olması istenilen bir şeyi belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
☞ Bu kullanımı genellikle&nbsp;'I wish' veya 'If only' ile kullanılır. &bull; I wish he would be here.&nbsp; &rsaquo; Keşke burada olsaydı. 
&bull; If only I would listen to my father. &rsaquo; Keşke babamı dinleseydim.
<h4>6. Tavsiye vermede veya bir başkasından tavsiye istemede kullanılır.</h4>
&bull; If I were you, I would not do that. &rsaquo; Senin yerinde olsam bunu yapmazdım.
&bull; What would you do in my situation? &rsaquo; Benim durumumda olsan ne yapardın?
<h4>7. Bir hissi, arzuyu vb. ifade etmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
☞ 'Would like, love, prefer, hate, etc.' şeklinde kullanılır. &bull; I would love a coffee. &rsaquo; Bir kahve isterim.
&bull; I would hate to be late. &rsaquo; Ge&ccedil; kalmaktan nefret ederim.
<h4>&nbsp;8. Emin olmadığı bir konudaki fikrini belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>
☞ 'Would imagine, say, think, etc.' şeklinde kullanılır. &bull; I&rsquo;d say he is about forty. &rsaquo; Kırk yaşında olduğunu s&ouml;yleyebilirim.
&bull; I would think that he was telling the truth. &rsaquo; Doğruyu s&ouml;ylediğini d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorum. 
<h4>9. Ge&ccedil;mişte sık olmuş veya yapılmış bir durumu belirtmek i&ccedil;in kullanılır. </h4>
☞ Bu kullanımı 'used to' ile eş anlamlıdır. &bull; Every morning we would walk in the park. &rsaquo; Her sabah parkta y&uuml;r&uuml;rd&uuml;k.
&bull; When we were away, she would look after our dog. &rsaquo; Biz yokken k&ouml;peğimize o bakardı.
<h4>10. Birinin bir şeyi neden yaptığını belirtmek i&ccedil;in kullanılır. </h4>
☞ Bu kullanımı 'so that' veya 'in order that' ile birlikte kullanılır. &bull; He saved money so that he would buy a car. &rsaquo; Araba almak i&ccedil;in para biriktirdi.
&bull; I left early in order that I would arrive on time. &rsaquo; Zamanında varabilmek i&ccedil;in erken ayrıldım.

Would

Be Going To (Gelecek Zaman)

İngilizcede 'used to, be used to, get used to' kullanımı ve konu anlatımı. 
Genel anlamda 'used to' ge&ccedil;mişteki bir&nbsp;alışkanlıktan veya durumdan, 'be used to' ise şu anki bir alışkanlıktan veya durumdan bahsederken kullanılır. Used to 'yapardı, ederdi, eskiden yapardı, &ouml;nceden yapardı', be used to ise 'alışkın, alışık' olarak T&uuml;rk&ccedil;eye &ccedil;evirilir. 
<h2>Used To</h2>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 133.95px; border-width: 1px; margin-left: 0px; margin-right: auto;" border="1"><colgroup><col style="width: 26.2559%;"><col style="width: 73.7441%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 22.325px;">
<td style="text-align: center; background-color: rgb(245, 249, 250); height: 44.65px; vertical-align: middle; border-width: 1px;">Olumlu</td>
<td style="height: 22.325px; border-width: 1px; vertical-align: middle; text-align: left;">&Ouml;zne&nbsp;+ used to + infinitive (to do) </td>
</tr>
<tr style="height: 22.325px;">
<td style="height: 44.65px; text-align: center; background-color: rgb(245, 249, 250); vertical-align: middle; border-width: 1px;">Olumsuz</td>
<td style="height: 22.325px; border-width: 1px;">&Ouml;zne&nbsp;+ did + not + use + infinitive (to do) &Ouml;zne&nbsp;+ used + not + infinitive (to do) &rarr; formal </td>
</tr>
<tr style="height: 22.325px;">
<td style="text-align: center; height: 44.65px; background-color: rgb(245, 249, 250); vertical-align: middle; border-width: 1px;">Soru</td>
<td style="height: 22.325px; border-width: 1px;">Did + &ouml;zne + use to + infinitive (to do) </td>
</tr>
</tbody>
</table>
Ge&ccedil;mişteki alışkanlıklardan veya ge&ccedil;mişte sık olarak yapılmış ve artık yapılmayan eylemlerden bahsederken kullanılır. 
・I used to play the piano. &nbsp;&rsaquo; Her g&uuml;n piyano &ccedil;alardım.
・Did you use to go camping? &nbsp;&rsaquo; Kamp yapmaya gider miydin?
・He didn't use to travel much. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ok fazla seyahat etmezdi. 
・I used to go for a run every morning. &nbsp;&rsaquo; Her sabah koşuya giderdim.
・He never used to cry so much. &nbsp;&rsaquo; Hi&ccedil; bu kadar ağlamazdı.
・We sometimes used to swim in the lake. &nbsp;&rsaquo; Bazen g&ouml;lde y&uuml;zerdik.
・He used to smoke, but he quit last year. &nbsp;&rsaquo; Eskiden sigara i&ccedil;iyordu ama ge&ccedil;en yıl bıraktı. 
・I used to play chess a lot, but I don't play very much now. &nbsp;&rsaquo; Eskiden &ccedil;ok satran&ccedil; oynardım ama artık pek oynamıyorum.
・When I was a child, I used to climb trees in the backyard. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ocukken arka bah&ccedil;edeki ağa&ccedil;lara tırmanırdım.
・Did you use to play soccer when you were in high school? &nbsp;&rsaquo; Lisedeyken futbol oynar mıydın?
 Ge&ccedil;mişte doğru olan ama artık ge&ccedil;erli olmayan durumlardan bahsederken kullanılır.
・He used to be afraid of dogs. &nbsp;&rsaquo; K&ouml;peklerden korkardı.
・I didn't use to like spinach. &nbsp;&rsaquo; Ispanak sevmezdim.
・Where did you use to live? &nbsp;&rsaquo; Nerede yaşıyordun?
・We used to be good friends. &nbsp;&rsaquo; Eskiden iyi arkadaşlardık.
・Did she use to work as a teacher? &nbsp;&rsaquo; Eskiden &ouml;ğretmenlik mi yapıyordu?
・There used to be a statue in the park. &nbsp;&rsaquo; Eskiden parkta bir heykel vardı.
・I used to live in London before I moved to Madrid. &nbsp;&rsaquo; Madrid'e taşınmadan &ouml;nce Londra'da yaşıyordum. 
・This building used to be a museum, but now it's a theatre. &nbsp;&rsaquo; Bu bina eskiden m&uuml;zeydi ama şimdi tiyatro. 
・He used to be a vegetarian, but now he eats meat occasionally. &nbsp;&rsaquo; Eskiden vejeteryandı ama artık ara sıra et yiyor.
<h2>Be Used To</h2>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 133.95px; border-width: 1px; margin-left: 0px; margin-right: auto;" border="1"><colgroup><col style="width: 26.2559%;"><col style="width: 73.7441%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 22.325px;">
<td style="text-align: center; background-color: rgb(245, 249, 250); height: 44.65px; vertical-align: middle; border-width: 1px;">Olumlu</td>
<td style="height: 22.325px; border-width: 1px; vertical-align: middle; text-align: left;">&Ouml;zne&nbsp;+ be used to + verbing (doing) veya isim </td>
</tr>
<tr style="height: 22.325px;">
<td style="height: 44.65px; text-align: center; background-color: rgb(245, 249, 250); vertical-align: middle; border-width: 1px;">Olumsuz</td>
<td style="height: 22.325px; border-width: 1px;">&Ouml;zne&nbsp;+ be + not + used to + verbing (doing) veya isim </td>
</tr>
<tr style="height: 22.325px;">
<td style="text-align: center; height: 44.65px; background-color: rgb(245, 249, 250); vertical-align: middle; border-width: 1px;">Soru</td>
<td style="height: 22.325px; border-width: 1px;">Be + &ouml;zne +&nbsp;used to + verbing (doing) veya isim </td>
</tr>
</tbody>
</table>
Şu anki bir alışkanlıktan veya şu anda doğru olan bir durumdan behsederken &lsquo;be used to&lsquo; kalıbı kullanılır.
・I'm used to waking up early. &nbsp;&rsaquo; Erken kalkmaya alışkınım.
・He's not used to cold weather.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; Soğuk havaya alışkın değil.
・I&rsquo;m not used to people lying to me. &nbsp;&rsaquo; İnsanların bana yalan s&ouml;ylemesine alışkın değilim.
・She's used to living in a big city. &nbsp;&rsaquo; B&uuml;y&uuml;k şehirde yaşamaya alışkın. 
・She's used to living on her own. &nbsp;&rsaquo; Kendi başına yaşamaya alışkındır. 
・We are used to traveling frequently. &nbsp;&rsaquo; Sık seyahat etmeye alışkınız. 
・Are you used to working with a team? &nbsp;&rsaquo; Bir takımla &ccedil;alışmaya alışık mısın?
&nbsp;
<h4>Get Used To </h4>
Şu anda olan bir durumdan ya da alışkanlıktan bahsetmek i&ccedil;in &lsquo;be used to&rsquo;&nbsp;da olduğu gibi &lsquo;get used to&rsquo;, &lsquo;become used to&rsquo; ve &lsquo;grow used to&rsquo; kalıbları da kullanılır. Aynı anlamı ifade etmekle birlikte &lsquo;get used to&rsquo;, &lsquo;become used to&rsquo; ve &lsquo;grow used to&rsquo; daha &ccedil;ok alışma s&uuml;recinden bahsederken kullanılır. T&uuml;rk&ccedil;eye &lsquo;alışır, alıştı, alışacak&rsquo; olarak terc&uuml;me edilebilir.
・I'm getting used to working here. &nbsp;&rsaquo; Burada &ccedil;alışmaya alışıyorum.
・You will become used to the cold soon. &nbsp;&rsaquo; Yakında bu soğuğa alışırsın.
・It's hard to grow used to living here. &nbsp;&rsaquo; Burada yaşamaya alışmak zor.
・It took him a while to get used to the new job. &nbsp;&rsaquo; Yeni işe alışması biraz zaman aldı.
<h1>&nbsp;</h1>
<h4>Sık yapılan Hatalar</h4>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; border-width: 0px; background-color: rgb(255, 248, 248);" border="1"><colgroup><col style="width: 0.94697%;"><col style="width: 99.053%;"></colgroup>
<tbody>
<tr>
<td style="border-width: 0px;">&nbsp;</td>
<td style="border-width: 0px;">✗ <del>He used to working here</del>. ✔︎ He used to work here. &rsaquo; Eskiden burada &ccedil;alışırdı. ✗ <del>I am used to wake up early</del>. ✔︎ I am used to waking up early. &rsaquo; Erken kalkmaya alışkınım. </td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h4>&Ouml;zet</h4>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; border-width: 0px; background-color: #fff8f8;" border="1"><colgroup><col style="width: 0.94697%;"><col style="width: 99.053%;"></colgroup>
<tbody>
<tr>
<td style="border-width: 0px;">&nbsp;</td>
<td style="border-width: 0px;">★ I used to work at night. &rsaquo; Eskiden geceleri &ccedil;alışırdım. ★ I am used to working at night. &rsaquo; Geceleri &ccedil;alışmaya alışkınım. ★ I am getting used to working at night. &rsaquo; Geceleri &ccedil;alışmaya alışıyorum.</td>
</tr>
</tbody>
</table>

'Used To' ve 'Be Used To'

İngilizcede 'will' ve 'going to' kullanımı, konu anlatımı.
'Will' ve 'Going to' kalıplarının ikisi de gelecek zamanı ifade eder. &Ccedil;oğunlukla birbirlerinin yerlerine kullanılabilseler de ifade ettikleri anlamları farklıdır. 
<h2>Kullanım</h2>

<h4>Will</h4>
1. Konuşma anında yapma kararı alınan bir işi belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
・Someone is at the door. I&rsquo;ll go and open it. &nbsp;&rsaquo; Kapıda birisi var. Gidip a&ccedil;ayım.
・I'm very thirsty. I will drink water.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ok susadım, su i&ccedil;eceğim.
・It's too hot today. I think I will go for a swim. &nbsp;&rsaquo; Bug&uuml;n hava &ccedil;ok sıcak. Sanırım y&uuml;zmeye gideceğim.
&nbsp; 2. Gelecekle ilgili bir tahmini belirtmek i&ccedil;in, genellikle 'think, guess, expect, believe, wonder' fiilleriyle veya 'sure, probably, perhaps' zarfları ile birlikte kullanılır.
・I will probably be late tonight. &nbsp;&rsaquo; Bu akşam muhtemelen ge&ccedil; kalacağım.
・I think he&rsquo;ll pass the exam. &nbsp;&rsaquo; Bence sınavı ge&ccedil;ecek.
・I wonder what will happen. &nbsp;&rsaquo; Ne olacağını merak ediyorum.
&nbsp; 3. Gelecekle ilgili bir ger&ccedil;eği belirtmek i&ccedil;in kullanıırız.
・Winter will come again. &nbsp;&rsaquo; Kış tekrar gelecek.
・He&rsquo;ll be a father soon. &nbsp;&rsaquo; Yakında baba olacak.
・He will turn 18 next week. &nbsp;&rsaquo; Gelecek hafta 18 yaşına girecek.
&nbsp; 4. Bir teklifte veya ricada bulunurken kullanılır.
・Will you join us for lunch?&nbsp; &nbsp;&rsaquo; &Ouml;ğle yemeğinde bize katılır mısın?
・Will you have another slice of cake? &nbsp;&rsaquo; Bir dilim pasta daha alır mısın?
・That box looks heavy. I'll help you carry it. &nbsp;&rsaquo; O kutu ağır g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor. Taşımana yardım edeyim.
 5. Gelecekle ilgili bir s&ouml;z&uuml; veya kararlılığı belirtirken kullanılır.
・I will never give up. &nbsp;&rsaquo; Asla pes etmeyeceğim.
・I promise, I&rsquo;ll help you.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; S&ouml;z veriyorum, sana yardım edeceğim.
・I will finish this project by tomorrow. &nbsp;&rsaquo; Bu projeyi yarına kadar bitireceğim.
<h4>Be Going to</h4>
1. Bir kanıta veya belirtiye dayanarak, gelecekte olacağını d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z bir tahmini belirtmek kullanırız.
・The weather is cloudy. It&rsquo;s going to rain. &nbsp;&rsaquo; Hava bulutlu. Yağmur yağacak.
・Look out! You&rsquo;re going to fall down. &nbsp;&rsaquo; Dikkat et! D&uuml;şeceksin.
・He's going to win the race; he's been training hard for months. &nbsp;&rsaquo; Yarışı kazanacaktır; aylardır sıkı bir şekilde antrenman yapıyor.
&nbsp; 2. Gelecekle ilgili bir kararı, planı veya niyeti belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
・I&rsquo;m going to buy a new car. &nbsp;&rsaquo; Yeni bir araba alacağım.
・What are you going to do this weekend? &nbsp;&rsaquo; Bu hafta sonu ne yapacaksın?
・I'm going to study medicine after I finish high school. &nbsp;&rsaquo; Liseyi bitirdikten sonra tıp okuyacağım.
<h2>Karşılaştırma</h2>
<h4>Tahmin</h4>
Gelecekle ilgili bir tahminden bahsederken veya gelecekte olacağını d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z bir olayı haber ederken hem 'will' hem 'going to' kullanılabilir. Genellikle, konuşma dilinde 'going to', yazı dilinde 'will' tercih edilir. 
・I think it will rain soon. ・I think it's going to rain soon. &nbsp;&rsaquo; Sanırım yakında yağmur yağacak.
・She will be a famous writer one day. ・She's going to be a famous writer one day. &nbsp;&rsaquo; Bir g&uuml;n &uuml;nl&uuml; bir yazar olacak.
・House prices will increase next year.&nbsp; ・House prices are going to increase next year.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; Gelecek yıl ev fiyatları artacak. 
 Gelecekle ilgili tahmin bir kanıta veya belirtiye dayalı ise 'going to', kişinin kendi deneyimlerine veya fikirlerine dayalı ise 'will' tercih edilir.
・Mia has been studying all night. She's going to ace the exam. &nbsp;&rsaquo; Mia b&uuml;t&uuml;n gece ders &ccedil;alıştı. Sınavda başarılı olacaktır.
・Mia is a hard-working student. I'm sure she will ace the exam. &nbsp;&rsaquo; Mia &ccedil;alışkan bir &ouml;ğrencidir. Sınavda başarılı olacağına eminim.
・The traffic is terrible. We're going to be late for the meeting. &nbsp;&rsaquo; Trafik berbat. Toplantıya ge&ccedil; kalacağız.
・He will probably be late for the meeting, as usual. &nbsp;&rsaquo; Muhtemelen her zamanki gibi toplantıya ge&ccedil; kalacak.
<h4>Karar</h4>
Konuşma anında alınan bir karar i&ccedil;in 'will', konuşma anı &ouml;ncesindeki bir kararı belirtmek i&ccedil;in 'going to' kullanılır.
・I've decided. I'm going to buy a new phone. &nbsp;&rsaquo; Karar verdim. Yeni bir telefon alacağım. 
・I can't find my keys. I will check the living room. &nbsp;&rsaquo; Anahtarlarımı bulamıyorum. Oturma odasına bakacağım.
・&lsquo;Tom got sick.&rsquo; &lsquo;I didn&rsquo;t know. I&rsquo;ll go and visit him.&rsquo; &nbsp;&rsaquo; &lsquo;Tom hastalandı.&rsquo; &lsquo;Bilmiyordum. Onu gidip ziyaret edeceğim.&rsquo;
・&lsquo;Tom got sick.&rsquo; &lsquo;I know. I'm going to visit him tomorrow.&rsquo; &nbsp;&rsaquo; &lsquo;Tom hastalandı.&rsquo; &lsquo;Biliyorum. Onu yarın ziyaret edeceğim.&rsquo;

'Will' ve 'Be Going To'

<div class="prose max-w-none my-3">
<div class="prose grammar-prose mt-3 text-gray-700">
İngilizcede yeterlikle ilgili konuşmak. Modal verbs of ability: Can, could, be able. 
'Can', 'could' ve 'be able to' bir kişinin sahip olduğu bir yeterlikten bahsederken kullanılır. Genel kural olarak, 'can' şu anki bir yeterlkten, 'could' ge&ccedil;miş bir yeterlikten ve 'be able to' &ccedil;aba ile elde edilmiş bir yeterlikten bahsederken kullanılır.
<h3>Can</h3>
Can, bir kişinin bir şeyi yapabilme becerisinden, imkanından veya g&uuml;c&uuml;nden bahsederken kullanılır.
・I can run very fast. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ok hızlı koşabilirim.
・She can't come to the party tomorrow. &nbsp;&rsaquo; Yarın partiye gelemez.
・Tom is a strong man. He can lift heavy boxes. &nbsp;&rsaquo; Tom g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir adamdır. Ağır kutuları kaldırabilir.
<h3>Could</h3>
Could, bir kişinin ge&ccedil;mişteki bir becerisinden, imkanından veya g&uuml;c&uuml;nden bahsederken kullanılır.
・I could run fast when I was younger. &nbsp;&rsaquo; K&uuml;&ccedil;&uuml;kken hızlı koşabilirdim.
・She couldn't come to the party yesterday. &nbsp;&rsaquo; D&uuml;n partiye gelemedi.
・Tom was a strong man. He could lift heavy boxes. &nbsp;&rsaquo; Tom g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir adamdı. Ağır kutuları kaldırabiliyordu.
<h3>Be Able To</h3>
Be able to, bir kişinin sahip olduğu ya da ge&ccedil;mişte sahip olduğu bir becerisinden bahsederken 'can' ve 'could' yerine kullanılabilir.
・I'm able to run very fast. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ok hızlı koşabilirim.
・She isn't able to come to the party tomorrow. &nbsp;&rsaquo; Yarın partiye gelemeyecek.
・She wasn't able to come to the party yesterday. &nbsp;&rsaquo; D&uuml;n partiye gelemedi.
・Tom was a strong man. He was able to lift heavy boxes. &nbsp;&rsaquo; Tom g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir adamdı. Ağır kutuları kaldırabiliyordu.
<h3>Be Able to - Can</h3>
Bir kişinin sahip olduğu bir beceriden bahsederken hem 'can' hem 'be able to' kullanılabilir. Ancak genel bir beceriden bahsederken 'can', belli bir duruma has bir olaydan, &ouml;zellikle &ccedil;aba isteyen bir başarıdan, bahsederken 'be able to' tercih edilir.
・She can run very fast. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ok hızlı koşabilir.
・After a successful surgery, she is able to run again. &nbsp;&rsaquo; Başarılı bir ameliyatın ardından tekrar koşabiliyor.
・He can play the piano with great skill. &nbsp;&rsaquo; Piyanoyu b&uuml;y&uuml;k bir ustalıkla &ccedil;alabilir.
・He is able to play the guitar with great skill now, thanks to years of practice. &nbsp;&rsaquo; Yıllar s&uuml;ren pratik sayesinde artık gitarı b&uuml;y&uuml;k bir ustalıkla &ccedil;alabiliyor.
<h3>Be Able to - Could</h3>
Bir kişinin ge&ccedil;mişte sahip olduğu genel bir beceriden bahsederken hem 'could' hem 'was/were able to' kullanılabilir ama genellikle 'could' tercih edilir.
・She could speak four languages fluently. ・She was able to speak four languages fluently. &nbsp;&rsaquo; D&ouml;rt dili akıcı bir şekilde konuşabiliyordu.
・He could solve complex math problems with ease. ・He was able to solve complex math problems with ease. &nbsp;&rsaquo; Karmaşık matematik problemlerini kolaylıkla &ccedil;&ouml;zebiliyordu.
Ge&ccedil;mişte bir kereye mahsus başarılmış bir işi belirtmek i&ccedil;in 'could' kullanılmaz, 'was/were able to' kullanılır. Bu kullanım, başarmak anlamına gelen 'manage to, succeed in ...ing' kelimeleriyle eş anlamlıdır.
・I was able to finish the project on time. ・<s>I could finish the project on time.</s> &nbsp;&rsaquo; Projeyi zamanında bitirebildim. &nbsp;&rsaquo; Projeyi zamanında bitirmeyi başardım.
・He was able to escape the burning building. ・<s>He could escape the burning building.</s> &nbsp;&rsaquo; Yanan binadan ka&ccedil;abildi. &nbsp;&rsaquo; Yanan binadan ka&ccedil;mayı başardı.
Olumsuz c&uuml;mlelerde hem 'could' hem 'was/were able to' kullanılabilir.
・I couldn't find my keys. ・I wasn't able to find my keys. &nbsp;&rsaquo; Anahtarlarımı bulamadım.
・He couldn't lift the box. ・He wasn't able to lift the box. &nbsp;&rsaquo; Kutuyu kaldıramadı.
<h3>Algı filleri</h3>
Algı fiilleriyle (smell, see, taste, hear, feel, understand, think, believe,vb.) belirli bir durumdan bahsederken genellikle 'can' ve 'could' kullanılır.
・I can feel the warmth of the sun on my skin. &nbsp;&rsaquo; G&uuml;neşin sıcaklığını tenimde hissedebiliyorum.
・We could see the rainbow after the rain stopped. &nbsp;&rsaquo; Yağmur durduktan sonra g&ouml;kkuşağını g&ouml;rebiliyorduk.
<h3>Kipler</h3>
'Can' ve 'could' un aksine, 'be able to' zaman kipleriyle ve diğer modal kiplerle birlikte kullanılabilir.
・He should be able to fix the car. &nbsp;&rsaquo; Arabayı tamir edebilmeli.
・They might be able to attend the party. &nbsp;&rsaquo; Partiye katılabilirler.
・I will be able to attend the conference. &nbsp;&rsaquo; Konferansa katılabileceğim.
・I have been able to save some money for a vacation. &nbsp;&rsaquo; Tatil i&ccedil;in biraz para biriktirebildim.
</div>
</div>

Ability (Yeterlik): Can, Could, Be Able to

İngilizcede future continuous tense 'will + be + Ving' kullanımı ve konu anlatımı.
Future continuous tense gelecekteki bir zaman dilimi i&ccedil;erisinde ger&ccedil;ekleşmeye devam edeceğini d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z olaylardan bahsederken kullanılır. 'Will' ve 'going to' ya g&ouml;re daha seyrek kullanılır. Gelecekteki olayın bir s&uuml;re devam edeceğini vurgulamak i&ccedil;in tercih edilir. T&uuml;rk&ccedil;eye '-iyor olacak, -cek/cak' olarak terc&uuml;me edilebilir. 
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 127.6px; border-width: 1px; margin-left: 0px; margin-right: auto;" border="1"><colgroup><col style="width: 26.2559%;"><col style="width: 73.7441%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 21.2667px;">
<td style="text-align: center; background-color: rgb(248, 251, 252); height: 42.5334px; vertical-align: middle; border-width: 1px;">Olumlu</td>
<td style="height: 21.2667px; border-width: 1px; vertical-align: middle; text-align: left;">I/You/He/She/It/We/They + will + be + Ving</td>
</tr>
<tr style="height: 21.2667px;">
<td style="height: 42.5334px; text-align: center; background-color: rgb(248, 251, 252); vertical-align: middle; border-width: 1px;">Olumsuz</td>
<td style="height: 21.2667px; border-width: 1px;">I/You/He/She/It/We/They&nbsp;+ will + not + be + Ving </td>
</tr>
<tr style="height: 21.2667px;">
<td style="text-align: center; height: 42.5334px; background-color: rgb(248, 251, 252); vertical-align: middle; border-width: 1px;">Soru</td>
<td style="height: 21.2667px; border-width: 1px;">Will + I/You/He/She/It/We/They + be + Ving</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100.568%; height: 330.8px; border: 1px solid #E6EBEF;" border="1">
<tbody>
<tr style="height: 36.65px; background-color: rgb(250, 251, 252); border-color: rgb(203, 212, 245);">
<td style="width: 12.2528%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&nbsp;</td>
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&Ouml;rnek</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Kısa Hali</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 73.3px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">+ </td>
<td>I will be sleeping.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">I'll be sleeping.</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px; border-color: rgb(203, 212, 245);">
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&nbsp; He will&nbsp;be sleeping.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">He'll&nbsp;be sleeping.</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 74.3px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">&minus; </td>
<td>She will not be sleeping.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">She won't&nbsp;be sleeping.</td>
</tr>
<tr style="height: 37.65px; border-color: rgb(241, 196, 15);">
<td style="width: 44.2022%; height: 37.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp; They will not&nbsp;be sleeping.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 37.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">They won't&nbsp;be sleeping.</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 73.3px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">+? </td>
<td>Will you be sleeping?</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp;&nbsp; &ndash;&ndash;</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px; border-color: rgb(203, 212, 245);">
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp; Will we be sleeping?</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp;&nbsp; &ndash;&ndash;</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 73.25px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">-? </td>
<td>Will you not be sleeping?</td>
<td style="height: 36.65px; width: 43.5466%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Won't you be sleeping?</td>
</tr>
<tr style="height: 36.6px;">
<td style="height: 36.6px; width: 44.2022%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&nbsp; Will you not be sleeping?</td>
<td style="height: 36.6px; width: 43.5466%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Won't he be sleeping?</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>Kullanım</h2>
Gelecekte belirli bir zaman diliminde ger&ccedil;ekleşeceğini d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z olaylardan bahsederken kullanılır. 
・We will be having dinner when you arrive. &nbsp;&rsaquo; Geldiğinde akşam yemeği yiyeceğiz. 
・By 2040, most people will be using electric cars. &nbsp;&rsaquo; 2040 yılına kadar &ccedil;oğu insan elektrikli araba kullanıyor olacak. 
・She will be taking the bus to work every morning next week. &nbsp;&rsaquo; Gelecek hafta her sabah işe otob&uuml;sle gidecek. 
 Gelecekte belirli bir zaman diliminde yapıyor olacağımız planlardan bahsederken kullanılır.
・I will be working on the project all morning. &nbsp;&rsaquo; T&uuml;m sabah proje &uuml;zerinde &ccedil;alışacağım.
・This time next year, I will be traveling around Europe. &nbsp;&rsaquo; Gelecek yıl bu zamanlar Avrupa'yı dolaşacağım.
 Bir kişinin planları hakkında kibar bir şekilde soru sorarken kullanılır.
・Will you be attending the meeting tomorrow? &nbsp;&rsaquo; Yarın toplantıya katılacak mısınız?
・What will you be doing at 8 o'clock tonight? &nbsp;&rsaquo; Bu akşam saat 8'de ne yapacaksınız?

Future Continuous Tense

<div class="prose max-w-none my-3">
<div class="prose grammar-prose mt-3 text-gray-700">
Olasılık belirten modal kipler. Modal verbs of possibility: Can, could, may, might.
İngilizcede olasılıklardan ve ihtimallerden bahsederken 'can', 'could', 'may', 'might' modal kiplerini kullanırız.&nbsp;
<h3>Şimdiki Zaman</h3>
'Can', genel bir olasılıktan bahsederken kullanılır.
・It can be very hot here in summer. &nbsp;&rsaquo; Yazın burası &ccedil;ok sıcak olabilir.
・He can be very rude sometimes. &nbsp;&rsaquo; Bazen &ccedil;ok kaba olabilir.
・Time can heal emotional wounds. &nbsp;&rsaquo; Zaman duygusal yaraları iyileştirebilir.
・Roses can bloom in various colors, including red, yellow, and white. &nbsp;&rsaquo; G&uuml;ller kırmızı, sarı ve beyaz gibi &ccedil;eşitli renklerde &ccedil;i&ccedil;ek a&ccedil;abilir.
 'Could, may, might', belirli bir durumdaki olasılıktan bahsederken kullanılır. Konuşma anındaki veya gelecekteki bir ihtimali belirtebilir. 'Might' ve 'could', 'may' e g&ouml;re daha d&uuml;ş&uuml;k bir ihtimali belirtir.
・It could/may/might rain later. &nbsp;&rsaquo; Daha sonra yağmur yağabilir.
・He could/may/might be late for the party. &nbsp;&rsaquo; Partiye ge&ccedil; kalabilir.
・ 'Where is Tom?' 'He could/may/might be at home.' &nbsp;&rsaquo; 'Tom nerede?' 'Evde olabilir.'
 Soru c&uuml;mlelerinde 'can, could, might' kullanılır, 'may' kullanılmaz, 'might' is &ccedil;ok resmi dilde kullanılır. 'Can' hem genel hem de belirli bir durumu belirtebilir.
・Who can/could/might be waiting for us at the park? &nbsp;&rsaquo; Parkta bizi kim bekleyebilir?
・<s>May the project exceed the budget?</s> ・Do you think the project may exceed the budget? &nbsp;&rsaquo; Projenin b&uuml;t&ccedil;eyi aşabileceğini d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yor musunuz?
 'May/might/could + be + -ing' kalıbı, konuşma anındaki bir ihtimali ya da gelecekle ilgili bir planı vurgulamak i&ccedil;in kullanılır.
・She may/might/could be studying for her exams now. &nbsp;&rsaquo; Şu anda sınavlarına &ccedil;alışıyor olabilir.
・The company may/might/could be launching a new product next month. &nbsp;&rsaquo; Şirket &ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki ay yeni bir &uuml;r&uuml;n piyasaya s&uuml;rebilir.
<h3>Ge&ccedil;miş Zaman</h3>
'Could, might', ge&ccedil;mişteki genel bir olasılıktan bahsederken kullanılır.
・It could/might be very hot here in summer. &nbsp;&rsaquo; Yazın burası &ccedil;ok sıcak olabilirdi.
・In the past, communication across long distances could/might take months. &nbsp;&rsaquo; Ge&ccedil;mişte uzak mesafeler arası iletişim aylar s&uuml;rebiliyordu.
 'May/might/could have + V3' kalıbı, ge&ccedil;mişle ilgili bir ihtimali ifade etmek i&ccedil;in kullanılır.
・Where is Sarah? She could/may/might have gone to the gym. &nbsp;&rsaquo; Sarah nerede? Spor salonuna gitmiş olabilir.
・He may/might/could have forgotten to lock the door when leaving. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ıkarken kapıyı kilitlemeyi unutmuş olabilir.
 'Could/might have + V3' kalıbı, ge&ccedil;mişte olması m&uuml;mk&uuml;n ama ger&ccedil;ekleşmemiş bir şeyi belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
・He could/might have failed the exam if he hadn't studied hard. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ok &ccedil;alışmasaydı sınavda başarısız olabilirdi.
・We could/might have gotten lost in the city, but we used a map. &nbsp;&rsaquo; Şehirde kaybolabilirdik ama harita kullandık.
 'May/might have + V3' kalıbı, gelecekte bir şeyin ger&ccedil;ekleşme ihtimalinden bahsederken kullanılır.
・By next week, they may/might have finished renovating the house. &nbsp;&rsaquo; Gelecek hafta evin tadilatını bitirmiş olabilirler.
<h3>Olumsuz Yapı</h3>
'May/might not' ve 'can't/could not' farklı anlamları ifade eder. 'May/might not' bir şeyin doğru olmama veya ger&ccedil;ekleşmeme ihtimalini, 'can't, couldn't' ise bir şeyin doğru olmasının veya ger&ccedil;ekleşmesinin imkansız olduğunu belirtir.&nbsp;
・The project may/might not be completed on time. &nbsp;&rsaquo; Proje zamanında tamamlanamayabilir. &nbsp;(Projenin zamanında tamamlanamaması m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r.)
・The project can't/couldn't be completed on time. &nbsp;&rsaquo; Proje zamanında tamamlanamaz. &nbsp;(Projenin zamanında tamamlanması m&uuml;mk&uuml;n değildir.)
 'May/might not have + V3' bir şeyin ge&ccedil;mişte olmama ihtimalini, 'can't/couldn't have + V3' ise bir şeyin ge&ccedil;mişte ger&ccedil;ekleşmesinin imkansız olduğunu belirtir.&nbsp;
・She may/might not have finished the project yesterday.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; Projeyi d&uuml;n bitirmiş olmayabilir. (= Projeyi d&uuml;n bitirmemiş olabilir.) 
・He can't/couldn't have passed the exam without studying.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;alışmadan sınavı ge&ccedil;miş olamaz.
</div>
</div>

Possibility (Olasılık): Can, Could, May, Might

<div class="prose max-w-none my-3">
<div class="prose grammar-prose mt-3 text-gray-700">
İngilizcede izinler hakkında konuşmak. Modal verbs of permission: Can, could, may, might.
İzinlerden veya yasaklardan bahsederken 'can', 'could', 'may', 'might' kiplerini kullanırız. Genellikle 'can' yakın arkadaş ve akrabalarla, 'could' tanıdığımız kişilerle, 'may' ve 'might' ise tanımağımız veya &ccedil;ok tanımadığımız kişlerle konuşurken kullanılır.
<h3>İzin isteme</h3>
İzin isterken 'can', 'could', 'may' ve 'might' kullanılabilir. 'Could', 'can' e g&ouml;re daha kibar bir anlamı ifade eder. 'May', 'could' a g&ouml;re daha kibar ve resmidir. 'Might' ise &ccedil;ok resmi ortamlarda ve seyrek olarak kullanılır.
・Can I open the window? (informal) &nbsp;&rsaquo; Pencereyi a&ccedil;abilir miyim?
・Could I use your phone? (polite) &nbsp;&rsaquo; Telefonunuzu kullanabilir miyim?
・May I speak with the manager? (polite/formal) &nbsp;&rsaquo; M&uuml;d&uuml;rle konuşabilir miyim?
・Might I leave the office a little early? (very polite/formal) &nbsp;&rsaquo; Ofisten biraz erken &ccedil;ıkabilir miyim?
<h3>İzin Verme</h3>
Bir kişinin bir şey yapmasına izin verirken 'can' ve 'may' kullanılır, 'could' ve 'might' kullanılmaz. Resmi dilde 'may' tercih edilir.
・You can use my phone. &nbsp;&rsaquo; Telefonumu kullanabilirsin.
・You may bring your friend to the party. &nbsp;&rsaquo; Partiye arkadaşını getirebilirsin.
・'Could I ask you a question?' 'Yes, you can.' &nbsp;&rsaquo; 'Bir soru sorabilir miyim?' 'Evet, (sorabilirsin).'
<h3>İzin Vermeme</h3>
Bir kişinin bir şey yapmasına izin vermemek i&ccedil;in 'can't', 'may not' ve 'mustn't' kullanılır, 'couldn't' ve 'might not' kullanılmaz. 'May not' resmi dilde kullanılır, 'mustn't' daha vurgulu bir anlamı ifade eder.
・You can't use my phone. &nbsp;&rsaquo; Telefonumu kullanamazsın.
・You may not bring your friend to the party. &nbsp;&rsaquo; Partiye arkadaşını getiremezsin.
・'Might I make a suggestion?' 'No, you may not.' &nbsp;&rsaquo; 'Bir &ouml;neride bulunabilir miyim?' 'Hayır, (yapamazsın).'
・Students mustn't leave the classroom without permission. &nbsp;&rsaquo; &Ouml;ğrenciler izinsiz sınıftan ayrılmamalıdır (= ayrılamazlar).
<table border="1"><colgroup><col><col></colgroup>
<tbody>
<tr>
<td colspan="2">Sıklıkla kullanılan cevaplar. </td>
</tr>
<tr>
<td>Olumlu</td>
<td>Olumsuz</td>
</tr>
<tr>
<td>Yes, you can. Yes, you may. Certainly Yes, certainly. Of course. Of course, you may Sure.</td>
<td>No, you can't No, you may not. No, you mustn't. I'm afraid not. I'm sorry, but no. Regrettably, you may not. Unfortunately, no.</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h3>Genel İzin</h3>
Genel ya da resmi bir izinden bahsederken 'can' ve 'may' kullanılır ( = be allowed to).
・Visitors can take photographs in the museum. &nbsp;&rsaquo; Ziyaret&ccedil;iler m&uuml;zede fotoğraf &ccedil;ekebilir.
・Customers may return items within 30 days. &nbsp;&rsaquo; M&uuml;şteriler &uuml;r&uuml;nleri 30 g&uuml;n i&ccedil;inde iade edebilirler.
・Students are allowed to use the library facilities. &nbsp;&rsaquo; &Ouml;ğrencilerin k&uuml;t&uuml;phane olanaklarından yararlanmalarına izin verilir.
Ge&ccedil;mişteki genel ya da resmi bir izinden bahsederken 'could' kullanılır ( = was/were allowed to).
・Visitors could take photographs in the museum. ・Visitors were allowed to take photographs in the museum. &nbsp;&rsaquo; Ziyaret&ccedil;iler m&uuml;zede fotoğraf &ccedil;ekebiliyordu. &nbsp;&rsaquo; Ziyaret&ccedil;ilerin m&uuml;zede fotoğraf &ccedil;ekmesine izin veriliyordu.
・I could go to the park alone when I was young. ・I was allowed to the park alone when I was young. &nbsp;&rsaquo; K&uuml;&ccedil;&uuml;kken parka tek başıma gidebilirdim. &nbsp;&rsaquo; K&uuml;&ccedil;&uuml;kken parka tek başıma gitmeme izin veriliyordu.
Ge&ccedil;mişte belirli bir durumdaki izinden bahsederken 'could' kullanılmaz.
・I was allowed to go the park alone yesterday. ・<s>I could go to the park alone yesterday.</s> &nbsp;&rsaquo; D&uuml;n parka tek başıma gitmeme izin verildi.
<h3>Genel Yasak</h3>
Genel ya da resmi bir yasaktan bahsederken 'can't', 'may not' ve 'mustn't' kullanılır (= be not allowed to). Genellikle 'can't' konuşma dilinde, 'may not' yazı dilinde, 'mustn't' ise yasağı vurgulamak i&ccedil;in tercih edilir.
・You can't eat in the library. &nbsp;&rsaquo; K&uuml;t&uuml;phanede yemek yiyemezsiniz.
・Visitors may not smoke inside the building. &nbsp;&rsaquo; Ziyaret&ccedil;iler binanın i&ccedil;inde sigara i&ccedil;emezler.
・Tourists mustn't feed the animals at the zoo. &nbsp;&rsaquo; Turistler hayvanat bah&ccedil;esindeki hayvanları besleyemezler.
・Students are not allowed to use cell phones during the exam. &nbsp;&rsaquo; &Ouml;ğrencilerin sınav sırasında cep telefonu kullanması yasaktır.
</div>
</div>

Permission (İzin): Can, Could, May, Might

<div class="prose grammar-prose mt-3 text-gray-700">
İngilizcede gelece zamanlar (future tenses), will, going to, present continuous, simple present, be to, will be + Ving.
İngilizcede gelecekteki bir olaydan ya da eylemden bahsederken genellikle 'will', 'going to', 'present continuous tense' kullanılmakla beraber başka yapılar da kullanılabilir.
<h3>Simple Present Tense</h3>
Gelecekte olması takvime veya proğrama bağlanmış işler i&ccedil;in kullanılır.
・The train leaves at 7 PM tonight. &nbsp;&rsaquo; Tren bu akşam saat 19.00'da kalkıyor.
・The exhibition opens next week. &nbsp;&rsaquo; Sergi &ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki hafta a&ccedil;ılıyor.
<h3>Present Continuous Tense</h3>
Gelecekte yapılması planlanmış olaylar i&ccedil;in kullanılır.
・I'm meeting Sarah tomorrow. &nbsp;&rsaquo; Yarın Sarah ile buluşacağım.
・We're having a party on Saturday. &nbsp;&rsaquo; Cumartesi g&uuml;n&uuml; bir parti veriyoruz.
<h3>Going To</h3>
Gelecekle ilgili bir planı, niyeti veya kararı belirtirken kullanılır.
・I'm going to start my diet next Monday. &nbsp;&rsaquo; &Ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki pazartesi diyete başlayacağım.
・We're going to buy a new car next year. &nbsp;&rsaquo; Gelecek yıl yeni bir araba alacağız.
・She's going to learn how to play the guitar. &nbsp;&rsaquo; Gitar &ccedil;almayı &ouml;ğrenecek.
 Konuşma anındaki bir belirtiye dayanarak yapılan tahmini belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
・The sky is so cloudy, it's going to rain soon. &nbsp;&rsaquo; G&ouml;ky&uuml;z&uuml; &ccedil;ok bulutlu, yakında yağmur yağacak.
・The traffic is terrible, we're going to be late for the meeting. &nbsp;&rsaquo; Trafik berbat, toplantıya ge&ccedil; kalacağız.
・She's been studying hard all week. She's going to pass the exam. &nbsp;&rsaquo; B&uuml;t&uuml;n hafta &ccedil;ok &ccedil;alıştı. Sınavı ge&ccedil;ecektir.
<h3>Will</h3>
Kendi d&uuml;ş&uuml;ncemize veya ge&ccedil;miş deneyimlerimize dayanarak yaptığımız bir tahmini belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
・I think it will rain tomorrow. &nbsp;&rsaquo; Sanırım yarın yağmur yağacak.
・I'm sure they will enjoy the movie. &nbsp;&rsaquo; Filmden keyif alacaklarına eminim.
・The team will probably win the championship. &nbsp;&rsaquo; Takım muhtemelen şampiyon olacak.
 Konuşma anı alınan bir kararı belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
・The phone is ringing. I will answer it. &nbsp;&rsaquo; Telefon &ccedil;alıyor. Cevap veriyim.
・I forgot my umbrella. I think I'll buy a new one on my way home. &nbsp;&rsaquo; Şemsiyemi unutmuşum. Sanırım eve d&ouml;nerken yeni bir tane alacağım.
・I can't find my book. I'll ask my friend if I can borrow hers. &nbsp;&rsaquo; Kitabımı bulamıyorum. Arkadaşıma onunkini &ouml;d&uuml;n&ccedil; alabilir miyim diye soracağım.
 Gelecekle ilgili bir ger&ccedil;eği belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
・The sun will rise in the east. &nbsp;&rsaquo; G&uuml;neş doğudan doğacak.
・She will be 18 years old next month. &nbsp;&rsaquo; Gelecek ay 18 yaşına girecek.
・The population of the world will continue to increase. &nbsp;&rsaquo; D&uuml;nya n&uuml;fusu artmaya devam edecek.
 Bir şeyi teklif ederken, rica ederken ve s&ouml;z verirken kullanılır.
・I will call you later. &nbsp;&rsaquo; Seni sonra arayacağım.
・I promise, I will come back. &nbsp;&rsaquo; S&ouml;z veriyorum, geri d&ouml;neceğim.
・Will you please pass me the salt? &nbsp;&rsaquo; L&uuml;tfen bana tuzu uzatır mısın?
・I will help you with your homework. &nbsp;&rsaquo; &Ouml;devlerinde sana yardım edeceğim.
<h3>Will be + -ing</h3>
Gelecekte belirli bir zaman diliminde ger&ccedil;ekleşmeye devam edeceğeni d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z veya planladığımız işler i&ccedil;in kullanılır.
・She will be sleeping when you call her. &nbsp;&rsaquo; Onu aradığınızda uyuyor olacak.
・I will be studying at the library tomorrow. &nbsp;&rsaquo; Yarın k&uuml;t&uuml;phanede ders &ccedil;alışıyor olacağım.
・This time tomorrow, we will be flying to New York. &nbsp;&rsaquo; Yarın bu saatlerde New York'a u&ccedil;uyor olacağız.
<h3>Be to</h3>
Resmi dilde, gelecekte yapılması planlanmış durumları belirtmek i&ccedil;in kullanılır.
・The president is to visit Germany in July. &nbsp;&rsaquo; Cumhurbaşkanı Temmuz ayında Almanya'yı ziyaret edecek.
・The new policy is to be implemented next month. &nbsp;&rsaquo; Yeni politika &ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki ay uygulamaya konulacak.
<h2>Karşılaştırma</h2>
<h4>Tahmin</h4>
Gelecekle ilgili bir tahminden bahsederken veya gelecekte olacağını d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z bir şeyi haber ederken 'be going to' ve 'will' kullanılabilir.
・I think it will rain soon. ・I think it's going to rain soon. &nbsp;&rsaquo; Sanırım yakında yağmur yağacak.
・Tom will visist us this evening. ・Tom is going to visist us this evening. &nbsp;&rsaquo; Tom bu akşam bizi ziyaret edecek.
・Car prices will increase next month. ・Car prices are going to increase next month. &nbsp;&rsaquo; &Ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki ay araba fiyatları artacak.
 Bir kanıta veya g&ouml;zleme dayalı bir tahminden s&ouml;z ederken 'be going to', kendi d&uuml;ş&uuml;ncemize veya deneyimimize dayanarak bir tahmin yaparken 'will' tercih edilir.
・Look at those dark clouds; it's going to rain. &nbsp;&rsaquo; Şu kara bulutlara bakın; yağmur yağacak.
・She's been studying all night, she's going to pass the exam. &nbsp;&rsaquo; B&uuml;t&uuml;n gece ders &ccedil;alıştı, sınavı ge&ccedil;ecektir.
・I'm sure she will to pass the exam. &nbsp;&rsaquo; Sınavı ge&ccedil;eceğinden eminim.
・He will probably be late for the meeting, as usual. &nbsp;&rsaquo; Muhtemelen her zamanki gibi toplantıya ge&ccedil; kalacak.
<h4>Karar</h4>
Konuşma anında alınan bir karar i&ccedil;in 'will', konuşma anı &ouml;ncesindeki bir kararı belirtmek i&ccedil;in 'going to' kullanılır.
・I've decided. I'm going to buy a new phone. &nbsp;&rsaquo; Karar verdim. Yeni bir telefon alacağım.
・I can't find my keys. I will check the living room. &nbsp;&rsaquo; Anahtarlarımı bulamıyorum. Oturma odasına bakacağım.
・&lsquo;Tom got sick.&rsquo; &lsquo;I didn&rsquo;t know. I&rsquo;ll go and visit him.&rsquo; &nbsp;&rsaquo; &lsquo;Tom hastalandı.&rsquo; &lsquo;Bilmiyordum. Onu gidip ziyaret edeceğim.&rsquo;
・&lsquo;Tom got sick.&rsquo; &lsquo;I know. I'm going to visit him tomorrow.&rsquo; &nbsp;&rsaquo; &lsquo;Tom hastalandı.&rsquo; &lsquo;Biliyorum. Onu yarın ziyaret edeceğim.&rsquo;
<h4>Plan</h4>
Gelecekte yapılması planlanmış bir durumdan bahsederken 'be going to' ve 'present continuous tense' kullanılır. Yapmaya karar verdiğimiz bir planı belirtmek i&ccedil;in 'going to', yapmayı ayarladığımız bir planı belirtmek i&ccedil;in, &ouml;zellikle yeri veya zamanı belirlenmiş işler i&ccedil;in, 'present continuous tense' tercih edilir.
・I'm seeing my doctor tomorrow. &nbsp;&rsaquo; Yarın doktorumla g&ouml;r&uuml;şeceğim. (G&ouml;r&uuml;şmeyi ayarladım. Randevu aldım.)
・I'm going to see my doctor next week. &nbsp;&rsaquo; Gelecek hafta doktorumla g&ouml;r&uuml;şeceğim. (Doktora gitmeye karar verdim.)&nbsp;
・I'm buying a new car tomorrow.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; Yarın yeni bir araba alıyorum. (Satın alma işlemi ayarlanmış. Satıcıyla anlaştım.)
・I'm going to buy a new car next year.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; Gelecek yıl yeni bir araba alacağım. (Araba almaya karar verdim. Hangi araba, fiyat vb. bilinmiyor.)
 Gelecekle ilgili bir plandan bahsederken genellikle 'present continuous ve 'going to' kullanılır. Ancak ger&ccedil;ekleşecek olan planın gelecekte bir s&uuml;re devam edeceğeni vurgulamak i&ccedil;in 'future continuous tense' kullanılabilir.
・I'm traveling to Italy next month. &nbsp;&rsaquo; Gelecek ay İtalya'ya seyahat ediyorum. (Seyahat ayarlanmış.)
・I'm going to travel to Italy next month. &nbsp;&rsaquo; Gelecek ay İtalya'ya seyahat edeceğim. (Seyahate karar verdim.)
・I will be traveling to Italy next month. &nbsp;&rsaquo; Gelecek ay İtalya'ya seyahat ediyor olacağım. (Seyahate &ccedil;ıkma s&uuml;reci vurgulanır.)
<h4>Tanzim</h4>
Gelecekte olması tanzim edilmiş, yeri ve zamanı belirlenmiş, işler i&ccedil;in 'simple present tense', 'will' ve 'be to' kullanılabilir. 'Simple present tense' ger&ccedil;ekleşmesi bir takvime veya programa bağlanmış kesin bir durumu belirtmek i&ccedil;in, 'will' ger&ccedil;ekleşecek olayı haber etmek i&ccedil;in, 'be to' daha resmi durumları belirtmek i&ccedil;in tercih edilir.
・The next meeting is on May 4th. &nbsp;&rsaquo; Bir sonraki toplantı 4 Mayıs'ta.
・The meeting will begin at 4. &nbsp;&rsaquo; Toplantı saat 4'te başlayacak.
・The conference is to take place in May. &nbsp;&rsaquo; Konferans Mayıs ayında ger&ccedil;ekleşecek.
</div>

Future Tenses (Gelecek Zamanlar)

İngilizcede future perfect tense kullanımı ve konu anlatımı.
'Future perfect tense' in T&uuml;rk&ccedil;e karşılığı gelecekte tamamlanmış zamandır. Genellikle '-mış olacağım' şeklinde&nbsp;T&uuml;rk&ccedil;eye &ccedil;evirilir. 
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 127.6px; border-width: 1px; margin-left: 0px; margin-right: auto;" border="1"><colgroup><col style="width: 26.2559%;"><col style="width: 73.7441%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 21.2667px;">
<td style="text-align: center; background-color: rgb(248, 251, 252); height: 42.5334px; vertical-align: middle; border-width: 1px;">Olumlu</td>
<td style="height: 21.2667px; border-width: 1px; vertical-align: middle; text-align: left;">I/You/He/She/It/We/They + will + have + V3</td>
</tr>
<tr style="height: 21.2667px;">
<td style="height: 42.5334px; text-align: center; background-color: rgb(248, 251, 252); vertical-align: middle; border-width: 1px;">Olumsuz</td>
<td style="height: 21.2667px; border-width: 1px;">I/You/He/She/It/We/They + will + not + have + V3 </td>
</tr>
<tr style="height: 21.2667px;">
<td style="text-align: center; height: 42.5334px; background-color: rgb(248, 251, 252); vertical-align: middle; border-width: 1px;">Soru</td>
<td style="height: 21.2667px; border-width: 1px;">Will + I/You/He/She/It/We/They + have + V3</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100.568%; height: 330.8px; border: 1px solid #E6EBEF;" border="1">
<tbody>
<tr style="height: 36.65px; background-color: rgb(250, 251, 252); border-color: rgb(203, 212, 245);">
<td style="width: 12.2528%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&nbsp;</td>
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&Ouml;rnek</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Kısa Hali</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 73.3px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">+ </td>
<td>I will have gone.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">I'll have gone.</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px; border-color: rgb(203, 212, 245);">
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&nbsp; He will have gone.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">He'll have gone.</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 74.3px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">&minus; </td>
<td>She will not have gone.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">She won't have gone.</td>
</tr>
<tr style="height: 37.65px; border-color: rgb(241, 196, 15);">
<td style="width: 44.2022%; height: 37.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp; They will not have gone.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 37.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">They won't have gone.</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 73.3px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">+? </td>
<td>Will you have gone?</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp;&nbsp; &ndash;&ndash;</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px; border-color: rgb(203, 212, 245);">
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp; Will we have gone?</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp;&nbsp; &ndash;&ndash;</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 73.25px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">-? </td>
<td>Will you not have gone?</td>
<td style="height: 36.65px; width: 43.5466%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Won't you have gone?</td>
</tr>
<tr style="height: 36.6px;">
<td style="height: 36.6px; width: 44.2022%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&nbsp; Will we not have gone?</td>
<td style="height: 36.6px; width: 43.5466%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Won't we have gone?</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<table style="border-collapse: collapse; width: 98.3917%; border-width: 0px; background-color: rgb(250, 252, 253);" border="1">
<tbody>
<tr>
<td style="border-width: 0px;">&nbsp;</td>
<td style="border-width: 0px;">Time Expressions (Zaman İfadeleri) </td>
</tr>
<tr>
<td style="border-width: 0px;">&nbsp;</td>
<td style="border-width: 0px;">by, by this time, by the time, by next week, by next month, by next year, by the end of, by then, in, in a week's time, in five months' time, in four years' time, when </td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>Kullanım</h2>
Gelecekteki belli bir zaman diliminden &ouml;nce tamamlanmış olacağını d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z olaylardan bahsederken kullanılır. 
・They will have arrived by the time the party starts. &nbsp;&rsaquo; Parti başlayana kadar gelmiş olacaklar. 
・By next week, I will have finished the report. &nbsp;&rsaquo; Gelecek haftaya kadar raporu bitirmiş olacağım. 
・He will have graduated from university by next year. &nbsp;&rsaquo; Gelecek yıl &uuml;niversiteden mezun olacak. 
・In two years' time, they will have renovated the entire house. &nbsp;&rsaquo; İki yıl i&ccedil;inde evin tamamını yenilemiş olacaklar.
・By the end of the day, he will have fixed the broken appliance. &nbsp;&rsaquo; G&uuml;n&uuml;n sonunda bozuk cihazı tamir etmiş olacak.
・He's coming next week. I'll have finished repairing the car by then. &nbsp;&rsaquo; Gelecek hafta geliyor. O zamana kadar arabanın tamirini bitirmiş olacağım. 
・By this time next week, he will have traveled to five different countries. &nbsp;&rsaquo; Gelecek hafta bu zamanlar beş farklı &uuml;lkeye seyahat etmiş olacak.

Future Perfect Tense

İngilizcede future perfect continuous tense kullanımı ve konu anlatımı.
Future perfect continuous tense gelecekte s&uuml;regelen zaman olarak ifade edilebilir ve '-mekte/makta olacağım' şeklinde T&uuml;rk&ccedil;eye &ccedil;evirilir. 
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 127.6px; border-width: 1px; margin-left: 0px; margin-right: auto;" border="1"><colgroup><col style="width: 26.2559%;"><col style="width: 73.7441%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="height: 21.2667px;">
<td style="text-align: center; background-color: rgb(248, 251, 252); height: 42.5334px; vertical-align: middle; border-width: 1px;">Olumlu</td>
<td style="height: 21.2667px; border-width: 1px; vertical-align: middle; text-align: left;">I/You/He/She/It/We/They + will + have + been + Ving</td>
</tr>
<tr style="height: 21.2667px;">
<td style="height: 42.5334px; text-align: center; background-color: rgb(248, 251, 252); vertical-align: middle; border-width: 1px;">Olumsuz</td>
<td style="height: 21.2667px; border-width: 1px;">I/You/He/She/It/We/They + will + not + have + been + Ving </td>
</tr>
<tr style="height: 21.2667px;">
<td style="text-align: center; height: 42.5334px; background-color: rgb(248, 251, 252); vertical-align: middle; border-width: 1px;">Soru</td>
<td style="height: 21.2667px; border-width: 1px;">Will + I/You/He/She/It/We/They + have + been + Ving </td>
</tr>
</tbody>
</table>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100.568%; height: 330.8px; border: 1px solid #E6EBEF;" border="1">
<tbody>
<tr style="height: 36.65px; background-color: rgb(250, 251, 252); border-color: rgb(203, 212, 245);">
<td style="width: 12.2528%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&nbsp;</td>
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&Ouml;rnek</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Kısa Hali</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 73.3px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">+ </td>
<td>I will have been sleeping.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">I'll have been sleeping.</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px; border-color: rgb(203, 212, 245);">
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&nbsp; He will have been sleeping.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">He'll havebeen sleeping.</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 74.3px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">&minus; </td>
<td>She will not have been sleeping.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">She won't have&nbsp;been sleeping.</td>
</tr>
<tr style="height: 37.65px; border-color: rgb(241, 196, 15);">
<td style="width: 44.2022%; height: 37.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp; They will not have been sleeping.</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 37.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">They won't have been sleeping.</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 73.3px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">+? </td>
<td>Will you have been sleeping?</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp;&nbsp; &ndash;&ndash;</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px; border-color: rgb(203, 212, 245);">
<td style="width: 44.2022%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp; Will we have been sleeping?</td>
<td style="width: 43.5466%; height: 36.65px; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px; text-align: left;">&nbsp;&nbsp; &ndash;&ndash;</td>
</tr>
<tr style="height: 36.65px;">
<td style="width: 12.2528%; height: 73.25px; text-align: center; vertical-align: middle; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;" rowspan="2">-? </td>
<td>Will you not have been sleeping?</td>
<td style="height: 36.65px; width: 43.5466%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Won't you have been sleeping?</td>
</tr>
<tr style="height: 36.6px;">
<td style="height: 36.6px; width: 44.2022%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">&nbsp; Will we not have been sleeping?</td>
<td style="height: 36.6px; width: 43.5466%; border-color: rgb(230, 235, 239); border-width: 1px;">Won't we have been sleeping?</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<table style="border-collapse: collapse; width: 98.3917%; border-width: 0px; background-color: rgb(250, 252, 253);" border="1">
<tbody>
<tr>
<td style="border-width: 0px; width: 0.962464%;">&nbsp;</td>
<td style="border-width: 0px; width: 99.0375%;">Time Expressions (Zaman İfadeleri) </td>
</tr>
<tr>
<td style="border-width: 0px; width: 0.962464%;">&nbsp;</td>
<td style="border-width: 0px; width: 99.0375%;">by, for, by the time,&nbsp;when, by next week, by next month, by next year, by the end of, in </td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h2>Kullanım</h2>
Ge&ccedil;mişte başlamış ve gelecekte belirli bir zamana kadar devam edecek olaylardan ya da eylemlerden bahsederken kullanılır.
・He will have been waiting for us. &nbsp;&rsaquo; Bizi bekliyor olacak. 
・By next year, she will have been studying French for five years. &nbsp;&rsaquo; Gelecek yıl beş yıldır Fransızca &ccedil;alışıyor olacak. 
・We will have been expecting for nine months when the baby is born. &nbsp;&rsaquo; Bebek doğduğunda dokuz aydır bekliyor olacağız.
・In two years, I will have been teaching at this school for a decade. &nbsp;&rsaquo; İki yıla bu okulda on yıldır &ouml;ğretmenlik yapıyor olacağım. 
・By the end of the day, I will have been waiting for her for two hours. &nbsp;&rsaquo; G&uuml;n&uuml;n sonunda onu iki saattir bekliyor olacağım.
・Next year, they will have been developing the software for three years. &nbsp;&rsaquo; Gelecek yıl yazılımı &uuml;&ccedil; yıldır geliştiriyor olacaklar.
・How long will she have been studying French by the end of next year? &nbsp;&rsaquo; Gelecek yılın sonuna kadar ne kadar s&uuml;redir Fransızca &ccedil;alışıyor olacak? 
・By the time he retires, he will have been working at the company for 30 years. &nbsp;&rsaquo; Emekli olduğunda şirkette 30 yıldır &ccedil;alışıyor olacak.

Future Perfect Continuous Tense

İngilizcedeki t&uuml;m zamanlar &ouml;zet bir şekilde anlatılmış ve &ouml;rnek c&uuml;mleler ile sadece temel kullanım yerleri verilmiştir.

<div class="wp-block-columns">
<div class="wp-block-column" style="flex-basis: 100%;">
<div class="wp-block-group">
<h2 class="kt-adv-heading_ce7d62-a1 wp-block-kadence-advancedheading" data-kb-block="kb-adv-heading_ce7d62-a1">Present Continuous Tense</h2>

<h4>Konuşma anında yapılan bir eylemi, devam eden bir değişimi ya da gelişimi, gelecekte yapılması planlanmış bir şeyi ve tekrar eden rahatsız edici bir durumu belirtmek i&ccedil;in kulllanılır.</h4>

&bull; He is sleeping now. &rsaquo; O, şu an uyuyor.

&bull; Technology is developing rapidly. &rsaquo; Teknoloji hızlı bir şekilde gelişiyor.

&bull; What are you doing tomorrow? &rsaquo; Yarın ne yapıyorsun?

&bull; They are constantly arguing. &rsaquo; S&uuml;rekli tartışıyorlar.

<h2>Simple Present Tense</h2>

<h4>Bir hobiyi, alışkanlığı, genel bir doğruyu, bilimsel bir ger&ccedil;eği, konuşma anı olan bir hissi ve bir emir c&uuml;mlesini belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>

&bull; I always get up early. &rsaquo; Her zaman erken kalkarım.

&bull; Come with me. &rsaquo; Benimle gel.

&bull; Water boils at 100 degrees Celsius. &rsaquo; Su 100 santigrat derecede kaynar.

&bull; You look awful. &rsaquo; Berbat g&ouml;r&uuml;n&uuml;yorsun.

<h2>Simple Past Tense</h2>

<h4>Ge&ccedil;mişte bir kez, birka&ccedil; kez, art arda veya bir s&uuml;re olmuş ve bitmiş bir olayı belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>

&bull; I saw her yesterday. &rsaquo; Onu d&uuml;n g&ouml;rd&uuml;m.

&bull; William Shakespeare died in 1616. &rsaquo; William Shakespeare 1616'da &ouml;ld&uuml;.

&bull; He drank water, looked at me and sit down. &rsaquo; Su i&ccedil;ti, bana baktı ve oturdu.

<h2>Past Continuous Tense</h2>

<h4>Ge&ccedil;mişte bir s&uuml;re devam etmiş bir olayı, ge&ccedil;mişte olmuş bir değişimi ve ge&ccedil;mişte tekrar teakrar olmuş bir şeyi belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>

&bull; He was looking for his keys. &rsaquo; Anahtarlarını arıyordu.

&bull; The city was changing quickly. &rsaquo; Şehir hızla değişiyordu.

&bull; She was doing yoga every day. &rsaquo; Her g&uuml;n yoga yapıyordu.

<h2>Present Perfect Tense</h2>

<h4>Ge&ccedil;mişte olmuş ve halen devam eden bir olayı, ge&ccedil;mişte olmuş ve etkisi hala devam eden bir olayı ya da yenice olmuş bir bir olayı belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>

&bull; He has been in hospital since Friday. &rsaquo; Cuma g&uuml;n&uuml;nden beri hastanede.

&bull; I have forgotten his name. &rsaquo; Onun ismini unuttum.

&bull; I have just finished my work. &rsaquo; İşimi yeni bitirdim.

<h2>Present Perfect Continuous Tense</h2>

<h4>Ge&ccedil;mişte başlamış ve konuşma anı devam eden bir olayı veya olayın etkisini belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>

&bull; I have been waiting for two hours. &rsaquo; İki saattir bekliyorum.

&bull; I've been feeling very tired recently. &rsaquo; Son zamanlarda kendimi &ccedil;ok yorgun hissediyorum.

<h2>Past Perfect Tense</h2>

<h4>Ge&ccedil;mişte olmuş bir olayın ge&ccedil;mişteki başka bir olaydan veya zaman diliminden daha &ouml;nce olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>

&bull; He had moved to Germany before 2010. &rsaquo; 2010&rsquo;dan &ouml;nce Almanya&rsquo;ya taşınmıştı.

&bull; We went out after the rain had stopped. &rsaquo; Yağmur durduktan sonra dışarı &ccedil;ıktık.

<h2>Past Perfect Continuous Tense</h2>

<h4>Ge&ccedil;mişte başlamış, ge&ccedil;mişte bir s&uuml;re devam etmiş ve ge&ccedil;mişteki belirli bir zaman diliminden &ouml;nce bitmiş bir olayı belirtmek i&ccedil;in kullanırız.</h4>

&bull; He had been drinking water when I came in. &rsaquo; İ&ccedil;eri girdiğimde su i&ccedil;iyordu.

&bull; The ground was wet. It had been raining for hours. &rsaquo; Yer ıslaktı. Saatlerce yağmur yağmıştı.

<h2>Simple Future Tense</h2>

<h4>Konuşma anında yapma kararı alınan bir işi; gelecekle ilgili bir ger&ccedil;eği veya tahmini; herhangi bir şeyi eklif etmeyi, rica etmeyi veya s&ouml;z vermeyi belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>

&bull; I am very thirsty. I will drink water. &rsaquo; &Ccedil;ok susadım, su i&ccedil;eceğim.

&bull; Will you join us for lunch? &rsaquo; &Ouml;ğle yemeğinde bize katılır mısın?

&bull; I&rsquo;m sure you&rsquo;ll pass the exam. &rsaquo; Eminim sınavı ge&ccedil;eceksin.

<h2>Be going to</h2>

<h4>Gelecekle ilgili bir kararı, planı, niyeti veya kesin olduğunu d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z bir tahmini belirtmek i&ccedil;in kullanılır.</h4>

&bull; The weather is cloudy. It&rsquo;s going to rain. &rsaquo; Hava yağmurlu. Yağmur yağacak.

&bull; I&rsquo;m going to buy a new car. &rsaquo; Yeni bir araba alacağım.
</div>
</div>
</div>

İngilizcede Tüm Zamanlar (Özet)

İngilizcede 'much, many, a lot of' kullanımı ve konu anlatımı. 
'Much, many', genellikle olumsuz c&uuml;mlelerede ve soru c&uuml;mlelerinde &ccedil;ok olan bir miktarı belirtmek i&ccedil;in kullanılır. 
<h3>Kullanım </h3>
Much sayılamayan isimlerle, many sayılabilir isimlerle kullanılır. 
・ I don't have much money. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ok fazla param yok. 
・ I don't have many friends. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ok arkadaşım yok.
・ How much money do you need? &nbsp;&rsaquo; Ne kadar paraya ihtiyacın var?
・ How many books are there on the shlef? &nbsp;&rsaquo; Rafta ka&ccedil; tane kitap var?
 A lot of (= lots of) hem sayılabilir hem de sayılamayan isimlerle kullanılır.&nbsp; 
&nbsp;・I don't have a lot of money. &nbsp; &rsaquo; &Ccedil;ok fazla param yok. 
・ I don't have a lot of friends. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ok arkadaşım yok.
・ There is a lot of money/time/information ... ('A lot of + sayılamayan isim' kalıbında tekil fiil kullanılır.) 
・ There are a lot of people/cars/trees ... ('A lot of + sayılabilir isim' kalıbında &ccedil;oğul fiil kullanılır.) 
 Much ve Many genellikle olumsuz c&uuml;mlelerde ve soru c&uuml;mlelerinde kullanılır.
・ There isn't much traffic now. &nbsp;&rsaquo; Şu anda &ccedil;ok fazla trafik yok. 
・ There aren't many birds in the tree. &nbsp;&rsaquo; Ağa&ccedil;ta &ccedil;ok kuş yok. 
・ Is there much milk in the fridge? &nbsp;&rsaquo; Buzdolabında &ccedil;ok s&uuml;t var mı?
・ Are there many books in the library? &nbsp;&rsaquo; K&uuml;t&uuml;phanede &ccedil;ok kitap var mı?
 A lot of/lots of soru c&uuml;mlelerinde, olumlu ve olumsuz c&uuml;mlelerde kullanılabilir.
・ Do you have a lot of hobbies? &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ok fazla hobin var mı? 
・ I don't have a lot of knowledge about that subject. &nbsp;&rsaquo; O konuda &ccedil;ok bilgim yok.
<h4> Olumlu C&uuml;mleler</h4>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; border-width: 0px;" border="1"><colgroup><col style="width: 1.32701%;"><col style="width: 97.726%;"><col style="width: 0.94697%;"></colgroup>
<tbody>
<tr>
<td style="border-width: 0px;">&nbsp;</td>
<td style="border-width: 0px;">Konuşma dilinde, genellikle 'a lot of, lots of, plenty of' kullanılır.&nbsp; ・ There are a lot of people here. &nbsp;&rsaquo; Burada &ccedil;ok fazla insan var. ・He spent plenty of money during the trip. &nbsp;&rsaquo; Yolculuk sırasında &ccedil;ok para harcadı. Konuşma dilinde 'so, as, too' edatlarından sonra much ve many kullanılabilir. ・We had so much fun at the the party. &nbsp;&rsaquo; Partide &ccedil;ok fazla eğlendik. ・He has too many responsibilities at work. &nbsp;&rsaquo; İş yerinde &ccedil;ok fazla sorumluluğu var. Resmi dilde, genellikle 'much, a great deal of,&nbsp;a large amount of' (sayılamayan isimlerle) kullanılır. ・We have achieved much progress in resolving the issue.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; Sorunun &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml;nde &ccedil;ok ilerleme kaydettik. ・The company invested a large amount of money in research and development. &nbsp;&rsaquo; Şirket, araştırma ve geliştirmeye b&uuml;y&uuml;k miktarda para yatırdı. Resmi dilde, genellikle 'many,&nbsp;a large number of' (sayılabilir isimlerle) kullanılır. ・Many experts have praised the proposed solution. &nbsp;&rsaquo; Bir&ccedil;ok uzman &ouml;nerilen &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml; &ouml;vd&uuml;. ・The team conducted research using data from a large number of sources. &nbsp;&rsaquo; Ekip, &ccedil;ok sayıda kaynaktan alınan verileri kullanarak araştırma yaptı. </td>
<td style="border-width: 0px;">&nbsp;</td>
</tr>
</tbody>
</table>
&nbsp;

Much, Many, A lot of

İngilizcede 'little, a little, few, a few' kullanımı, konu anlatımı ve aralarındaki farklar.
'(A)' little ve '(a) few' isimlerden &ouml;nce &ccedil;ok olmayan bir miktarı veya adedi belirtmek i&ccedil;in kullanılır. '(A) little' sayılamayan isimlerle, '(a) few' ise &ccedil;oğul isimlerle kullanılır. 
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; border-width: 0px;" border="1"><colgroup><col style="width: 1.23106%;"><col style="width: 49.1477%;"><col style="width: 49.6212%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="background-color: rgb(247, 251, 255);">
<td style="border-width: 0px;">&nbsp;</td>
<td style="border-width: 0px;">Sayılamayan</td>
<td style="border-width: 0px;">Sayılabilir</td>
</tr>
<tr>
<td style="border-width: 0px;">&nbsp;</td>
<td style="border-width: 0px;">(a) little money (a) little time (a) little information (a) little water</td>
<td style="border-width: 0px;">(a) few people (a) few cars (a) few ideas (a) few dogs</td>
</tr>
</tbody>
</table>
'A little' ve 'little' sayılamayan isimlerden &ouml;nce, bir şeyin miktarından bahsetmek i&ccedil;in kullanılır. A little olumlu bir anlam taşır. Bahsedilen şeyin az miktarda ama yeterli olduğunu belirtir. T&uuml;rk&ccedil;eye 'az, biraz, az miktarda' olarak terc&uuml;me edilebilir. Little is olumsuz bir anlam taşır. Bahsedilen şeyin &ccedil;ok az olduğunu, yeterli olmadığını belirtir. T&uuml;rk&ccedil;eye '&ccedil;ok az, azıcık, birazcık' olarak terc&uuml;me edilebilir. 
・I have little interest in politics. &nbsp;&rsaquo; Siyasete &ccedil;ok az ilgim var. (= Sisasete neredeyse hi&ccedil; ilgim yok.)
・I have a little interest in politics. &nbsp;&rsaquo; Siyasete biraz ilgim var. (Siyasete &ccedil;ok ilgim yok.)
・I have little money. I can't buy a new skirt. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ok az param var. Yeni bir etek alamam.
・I have a little money. I can buy a new skirt. &nbsp;&rsaquo; Biraz param var. Yeni bir etek alabilirim.
'A few' ve 'few' sayılabilir isimlerden &ouml;nce, bir şeyin adedinden bahsetmek i&ccedil;in kullanılır. A few olumlu bir anlam taşır. Bahsedilen şeyin az sayıda ama yeterli olduğunu belirtir. T&uuml;rk&ccedil;eye 'birka&ccedil;, az, az sayıda' olarak terc&uuml;me edilebilir. Few is olumsuz bir anlam taşır. Bahsedilen şeyin &ccedil;ok az sayıda olduğunu, yeterli olmadığını belirtir. T&uuml;rk&ccedil;eye 'bir iki, &ccedil;ok az, &ccedil;ok az sayıda' olarak terc&uuml;me edilebilir.
・There are few apples in the fridge. &nbsp;&rsaquo; Buzdolabında bir iki elma var. (= Buzdolabında neredeyse hi&ccedil; elma yok.)
・There are a few apples in the fridge. &nbsp;&rsaquo; Buzdolabında birka&ccedil; elma var.&nbsp;(Buzdolabında &ccedil;ok elma yok.)
&nbsp;・We have few eggs. We can't make an omelette. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ok az yumurtamız var. Omlet yapamayız. 
&nbsp;・We have a few eggs. We can make an omelette. &nbsp;&rsaquo; Birka&ccedil; yumurtamız var. Omlet yapabiliriz.
・There was few people in the shop. It was almost empty. &nbsp;&rsaquo; Mağazada &ccedil;ok az kişi vardı. Neredeyse boştu.
Little ve few genellikle resmi dilde kullanılır. Konuşma dilinde 'little' ve 'few' yerine daha &ccedil;ok very little/few veya only a little/few kullanılır.
・I have very little knowledge of astronomy. &nbsp;&rsaquo; Astronomi bilgim &ccedil;ok azdır. 
・The students had only a little time to complete the test. &nbsp;&rsaquo; &Ouml;ğrencilerin testi tamamlamak i&ccedil;in &ccedil;ok az zamanları vardı.
(A) little ve (a) few bir ismin &ouml;n&uuml;ne gelmeden kullanılabilir. 
・Do you have any money? - A little. &nbsp;&rsaquo; Hi&ccedil; paran var mı? - Biraz. 
・Are there any cars on the street? - Yes, a few. &nbsp;&rsaquo; Sokakta hi&ccedil; araba var mı? - Evet, birka&ccedil; (tane).

Little, a little, few, a few

Question Words (Soru Kelimeleri)

İngilizcede 'like' / 'would like' kullanımı ve konu anlatımı.
"Like" ve "would like" bir tercihi veya isteği ifade etmek i&ccedil;in kullanılır, ancak kullanım şekilleri farklıdır. 
<h3>Like</h3>
&ldquo;Like&rdquo;, bir şeyi sevdiğimizi ya da beğendiğimizi ifade etmek i&ccedil;in kullanılır. Genel bir tercihi veya beğeniyi ifade eder. 'Enjoy' ve 'love' kelimeleri ile eş anlamlıdır.
Yapı: like + (verb + ing) or (to + verb) or noun (Aktiviteleri tanımlarken &ldquo;like&rdquo; fiilini genellikle &ldquo;-ing&rdquo; formunda bir fiil takip eder.)
・I like pizza. &nbsp;&rsaquo; Pizza severim.
・I don't like him. &nbsp;&rsaquo; Ondan hoşlanmıyorum.
・She likes reading books. &nbsp;&rsaquo; O, kitap okumayı sever.
・They like going to the beach. &nbsp;&rsaquo; Sahile gitmeyi severler.
・I don&rsquo;t like getting up early. &nbsp;&rsaquo; Erken kalkmayı sevmem.
・Do you like traveling by train? &nbsp;&rsaquo; Trenle seyahat etmeyi sever misin? 
<h3>Would like</h3>
&ldquo;Would like&rdquo;, nazik bir şekilde bir şey istemek ya da bir şey arzu etmek anlamına gelir. Genellikle bir ricayı, teklifi veya arzuyu belirtmek i&ccedil;in kullanılır. 'Want' kelimesi ile eş anlamlı olmakla birlikte daha kibar bir anlamı ifade eder. Kısaca 'd like şeklinde kullanılır.
Yapı: would like + (to + verb) or noun
・I would like a cup of tea.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; Bir fincan &ccedil;ay rica ediyorum.
・I&rsquo;d like to learn Spanish. &nbsp;&rsaquo; İspanyolca &ouml;ğrenmek istiyorum.
・Would you like some coffee? &nbsp;&rsaquo; Biraz kahve ister misiniz?
・He would like to travel to Japan. &nbsp;&rsaquo; Japonya&rsquo;ya seyahat etmek istiyor.
・Would he like some water? &nbsp;&rsaquo; Biraz su ister mi?
・We would like to order dessert now. &nbsp;&rsaquo; Şimdi tatlı sipariş etmek istiyoruz.
・What would you like to do tomorrow? &nbsp;&rsaquo; Yarın ne yapmak istersin? 
&Ouml;zet
Like genel tercihler veya beğeniler i&ccedil;in kullanılır, would like ise belirli ve nazik istekler, arzular veya teklifler i&ccedil;in kullanılır.
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; border-width: 0px;" border="1"><colgroup><col style="width: 45.3598%;"><col style="width: 54.6402%;"></colgroup>
<tbody>
<tr style="background-color: rgb(245, 250, 251);">
<td style="border-width: 0px; padding: 10px;">Like</td>
<td style="border-width: 0px; padding: 10px;">Would like</td>
</tr>
<tr>
<td style="border-width: 0px; padding: 10px;">Genel beğeni I like tea. &Ccedil;ayı severim.</td>
<td style="border-width: 0px; padding: 10px;">Şu anki istek I would like a cup of tea. Bir fincan &ccedil;ay istiyorum.</td>
</tr>
<tr>
<td style="border-width: 0px; padding: 10px;">Genel beğeni He likes to travel. Seyahat etmeyi sever.</td>
<td style="border-width: 0px; padding: 10px;">Gelecekle ilgili arzu He would like to visit Paris someday. O, bir g&uuml;n Paris&rsquo;i ziyaret etmek istiyor.</td>
</tr>
</tbody>
</table>

'Like' ve 'Would like'

<div class="prose grammar-prose mt-3 text-gray-700">
İngilizcede 'if clauses (koşul c&uuml;mleleri)' kullanımı ve konu anlatımı.
Conditional sentences (koşul c&uuml;mleleri), bir olayın veya durumun ger&ccedil;ekleşmesinin, başka bir olaya veya duruma bağlı olduğunu belirten c&uuml;mlelerdir. Bu c&uuml;mleler 'if clause' (koşul c&uuml;mleciği) ve 'main clause' (temel c&uuml;mle) olmak &uuml;zere iki c&uuml;mlecikten oluşur.
<h4>Type 0</h4>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 39.2px;" border="1"><colgroup><col style="width: 50.0474%;"><col style="width: 50.0474%;"></colgroup>
<tbody>
<tr>
<td style="text-align: left;" colspan="2">Genel doğrulardan bahsederken kullanılan yapıdır. </td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px; border-color: rgb(234, 235, 245); border-style: solid; background-color: rgb(252, 250, 255);">
<td style="height: 19.6px; text-align: left;">&nbsp;conditional clause</td>
<td style="height: 19.6px; text-align: left;">main clause</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px; text-align: left;">&nbsp;if + present simple</td>
<td style="height: 19.6px; text-align: left;">simple present</td>
</tr>
</tbody>
</table>
・If ice is heated, it melts. &nbsp;&rsaquo; Buz ısıtılırsa erir.&nbsp;
・If it rains, the ground gets wet. &nbsp;&rsaquo; Yağmur yağarsa yerler ıslanır. 
・If you work hard, you succeed. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ok &ccedil;alışırsanız başarılı olursunuz.
・If you talk like that he gets angry. &nbsp;&rsaquo; B&ouml;yle konuşursan sinirlenir.
<h4> Type 1 </h4>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 39.2px;" border="1"><colgroup><col style="width: 50.0474%;"><col style="width: 50.0474%;"></colgroup>
<tbody>
<tr>
<td style="text-align: left;" colspan="2">Gelecekte ger&ccedil;ekleşmesi muhtemel olan durumları belirtmek i&ccedil;in kullanılır. </td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px; border-color: rgb(234, 235, 245); border-style: solid; background-color: rgb(252, 250, 255);">
<td style="height: 19.6px; text-align: left;">&nbsp;conditional clause</td>
<td style="height: 19.6px; text-align: left;">main clause</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px; text-align: left;">&nbsp;if + present simple</td>
<td style="height: 19.6px; text-align: left;">will/shall - can/could/may/might - should + V1</td>
</tr>
</tbody>
</table>
・If it doesn&rsquo;t rain, we&rsquo;ll go for a walk. &nbsp;&rsaquo; Yağmur yağmazsa y&uuml;r&uuml;y&uuml;şe &ccedil;ıkacağız.
・If you study harder you can pass the exam. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ok &ccedil;alışırsan sınavı ge&ccedil;ebilirsin.
・If I miss the bus, I will be late for school. &nbsp;&rsaquo; Otob&uuml;s&uuml; ka&ccedil;ırırsam okula ge&ccedil; kalacağım. 
・If you see him you should tell him the truth. &nbsp;&rsaquo; Onu g&ouml;r&uuml;rsen, ona ger&ccedil;eği s&ouml;ylemelisin.
・If there is a problem, we'll try to find a solution. &nbsp;&rsaquo; Bir sorun varsa &ccedil;&ouml;z&uuml;m bulmaya &ccedil;alışacağız. 
<h4> Type 2 </h4>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 39.2px;" border="1"><colgroup><col style="width: 50.0474%;"><col style="width: 50.0474%;"></colgroup>
<tbody>
<tr>
<td style="text-align: left;" colspan="2">Artık ger&ccedil;ekleşmesinin m&uuml;mk&uuml;n olmadığını d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z durumları belirtmek i&ccedil;in kullanılır. Bu yapı ge&ccedil;miş zamanla kurulmasına rağmen konuşma anındaki veya gelecekteki bir durumu belirtir. </td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px; border-color: rgb(234, 235, 245); border-style: solid; background-color: rgb(252, 250, 255);">
<td style="height: 19.6px; text-align: left;">&nbsp;conditional clause</td>
<td style="height: 19.6px; text-align: left;">main clause</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px; text-align: left;">&nbsp;if + past simple</td>
<td style="height: 19.6px; text-align: left;">would - could/might + V1</td>
</tr>
</tbody>
</table>
・If I finished the work I would call you. &nbsp;&rsaquo; İşi bitirseydim seni arardım.
・If I had a lot of money, I could buy a big house. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ok param olsaydı, b&uuml;y&uuml;k bir ev alabilirdim.
・If he were here, he would help us with the project. &nbsp;&rsaquo; Burada olsaydı projede bize yardımcı olurdu. 
・If there were more time, I would go on a vacation. &nbsp;&rsaquo; Daha fazla zaman olsaydı tatile giderdim. 
<h4> Type 1 vs Type 2 </h4>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 81.125px;" border="1"><colgroup><col style="width: 50.0474%;"><col style="width: 50.0474%;"></colgroup>
<tbody>
<tr>
<td style="text-align: left;" colspan="2">Type 1 koşul yapısı ger&ccedil;ekleşmesi m&uuml;mk&uuml;n olan bir olayı, type 2 koşul yapısı ise artık ger&ccedil;ekleşmesinin m&uuml;mk&uuml;n olmadığını d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z bir durumu belirtir. </td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px; border-color: rgb(234, 235, 245); border-style: solid; background-color: rgb(252, 250, 255);">
<td style="height: 19.6px; text-align: left;">&nbsp;Type 1 </td>
<td style="height: 19.6px; text-align: left;">Type 2 </td>
</tr>
<tr style="height: 61.525px;">
<td style="height: 61.525px; text-align: left;">If I have more time, I will learn English. Daha fazla zamanım olursa İngilizce &ouml;ğreneceğim. If he is here, he can help us. Eğer buradaysa bize yardım edebilir. </td>
<td style="height: 61.525px; text-align: left;">If I had more time, I would learn English. &nbsp;Daha fazla zamanım olsaydı İngilizce &ouml;ğrenirdim. If he were here, he could help us.&nbsp; Eğer burada olsaydı bize yardım edebilirdi. </td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h4> Type 3 </h4>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 39.2px;" border="1"><colgroup><col style="width: 50.0474%;"><col style="width: 50.0474%;"></colgroup>
<tbody>
<tr>
<td style="text-align: left;" colspan="2">Ge&ccedil;mişte olmamış bir durumu belirtmek i&ccedil;in kullanılır. &Ouml;zellikle ge&ccedil;mişteki olay ger&ccedil;ekleşseydi farklı bir sonucu olacağını vurgulamak i&ccedil;in tercih edilir. </td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px; border-color: rgb(234, 235, 245); border-style: solid; background-color: rgb(252, 250, 255);">
<td style="height: 19.6px; text-align: left;">&nbsp;conditional clause</td>
<td style="height: 19.6px; text-align: left;">main clause</td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px; text-align: left;">&nbsp;if + past perfect</td>
<td style="height: 19.6px; text-align: left;">would - should - might/could + have + V3</td>
</tr>
</tbody>
</table>
・If I had studied harder, I would have passed the exam. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ok &ccedil;alışsaydım, sınavı ge&ccedil;erdim.
・If she had been here, she would have given me some advice. &nbsp;&rsaquo; Eğer burada (olmuş) olsaydı, bana bir tavsiyede bulunurdu.
<h4> Position</h4>
'If' c&uuml;mlenin başında veya sonunda gelebilir. Eğer c&uuml;mlenin başında 'if' kullanılırsa genellikle c&uuml;mle vig&uuml;lle ayrılır.
・If you smoke too much, you get sick. ・You get sick if you smoke too much. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ok sigara i&ccedil;ersen hasta olursun.
<h4> Was / were </h4>
'If' koşul yapılarındada genellikle 'was' yerine 'were' kullanılır.
・If I were you I would not do that. &nbsp;&rsaquo; Ben olsan bunu yapmazdım. &nbsp;&rsaquo; Senin yerinde olsam bunu yapmazdım.
・If I were rich I would buy a big house. &nbsp;&rsaquo; Zengin olsaydım b&uuml;y&uuml;k bir ev alırdım.
・If your hair were shorter It would suit you better. &nbsp;&rsaquo; Sa&ccedil;ın kısa olsaydı sana daha &ccedil;ok yakışırdı.
・If there were no clouds, we could see the stars. &nbsp;&rsaquo; Bulutlar olmasaydı yıldızları g&ouml;rebilirdik. 
・If it were sunny today, we could go to the beach. &nbsp;&rsaquo; Bug&uuml;n hava g&uuml;neşli olsaydı sahile gidebilirdik. 
<h4> If &hellip; will/wound</h4>
Bu yapı kibar bir istekte bulunmak i&ccedil;in kullanılır. Would&rsquo;lu yapı will&rsquo;e g&ouml;re daha kibardır. Buradaki 'will' ve 'would' gelecek ifade etmez.
・ If it will help, I&rsquo;ll give you my car. &nbsp;&rsaquo; Yardımı olacaksa arabamı sana veriyim.
・ I would appreciate it if you would come early. &nbsp;&rsaquo; Erken gelirseniz sevinirim.
<h4> If &hellip; then</h4>
Bir şeyin başka bir şeye bağlı olduğunu vugulamak i&ccedil;in 'if... then' yapısı kullanılabilir.
・ If he doesn&rsquo;t come early, then&nbsp;we can go without him. &nbsp;&rsaquo; Erken gelmezse, o zaman onsuz gidebiliriz.
</div>

If Clauses (Koşul Cümleleri)

İyelik eki bir şeyin kime ya da neye ait olduğunu belirtmek i&ccedil;in kullanılır. İngilizcede isimlerin iyelik hali 's takısı ya da of edatı ile elde edilir. Genellikle 's canlı varlıklar, of cansız varlıklar i&ccedil;in kullanılır.
<h2>'s Kullanımı</h2>
Tekil isimlerin sonuna 's eklenir.
・John's house &nbsp;&rsaquo; John'nun evi 
・Mia's car &nbsp;&rsaquo; Mia'nın arabası 
・my friend's dog &nbsp;&rsaquo; arkadaşımın k&ouml;peği 
 Sonu -s ile bitmeyen &ccedil;oğul isimlerin sonuna 's eklenir.
・children's toys &nbsp;&rsaquo; &ccedil;ocukların oyuncakları 
・women's shoes &nbsp;&rsaquo; kadınların ayakkabıları 
 Sonu -s ile biten &ccedil;oğul isimlerin sonu s' yapılır.
・students' books &nbsp;&rsaquo; &ouml;ğrencilerin kitapları 
・my friends' bags &nbsp;&rsaquo; arkadaşlarımın &ccedil;antaları 
 Sonu -s ile biten &ouml;zel isimler i&ccedil;in genellikle 's kullanılır, ancak klasik edebiyatta s' tercih edilir.
・James's car &nbsp;&rsaquo; James'in arabası 
・Dickens' novels &nbsp;&rsaquo; Dickens'ın romanları 
 Bir ismin &ouml;n&uuml;ne gelmeden 's kullanılabilir.
・This isn't my pencil. - It's my friend's. &nbsp;&rsaquo; Bu penim kalemim değil. - Arkadaşımın. 
・Whose umbrella is this? - It's Tom's. &nbsp;&rsaquo; Bu kimin şemsiyesi? - Tom'un. 
 Bir kişinin evinden ya da işyerinden bahsederken&nbsp;'s den sonra gelen isim c&uuml;mleden &ccedil;ıkarılabilir.
・We're going to Mia's for dinner. (= Mia's home) &nbsp;&rsaquo; Akşam yemeği i&ccedil;in Mia'ya gidiyoruz.
・I must go to the hairdresser's today. (= hairdresser's shop) &nbsp;&rsaquo; Bug&uuml;n kuaf&ouml;re gitmem gerekiyor.
 And bağlacı ile iki isim birbirine bağlanırsa, ikinci ismin sonuna 's eklenir.
・Mia and Tom's children &nbsp;&rsaquo; Mia ve Tom'un &ccedil;ocukları 
・Mr and Mrs Brown's house &nbsp;&rsaquo; Bay ve Bayan Brown'ın evi 
 Birden fazla isim birbirlerine 's ile bağlanabilir.
・my friend's mother's car &nbsp;&rsaquo; Arkadaşımın annnesinin arabası 
<h2>İsimlerde İyelik</h2>
İnsanlar ve hayvanlar i&ccedil;in 's kullanılır.
・Tom's house &nbsp;&rsaquo; Tom'un evi 
・the dog's tail &nbsp;&rsaquo; k&ouml;peğin kuyruğu 
・his uncle's car &nbsp;&rsaquo; amcasının arabası
 Zaman ifadelerinden sonra 's kullanılır.
・today's newspaper &nbsp;&rsaquo; bug&uuml;n&uuml;n gazetesi 
・yesterday's homework &nbsp;&rsaquo; d&uuml;n&uuml;n &ouml;devi 
・next week's meeting &nbsp;&rsaquo; gelecek haftanın toplantısı 
 Bir s&uuml;re&ccedil;ten bahsederken 's kullanılır.
・a day's journey &nbsp;&rsaquo; bir g&uuml;nl&uuml;k yolculuk 
・two hours' delay &nbsp;&rsaquo; iki saatlik gecikme 
 Bir s&uuml;re&ccedil; 's olmadan aşağıdaki &ouml;rnekte olduğu gibi belirtilebilir.
・We'll have a six-day holiday in France. ・We'll have six days' holiday in France. &nbsp;&rsaquo; Fransa'da altı g&uuml;nl&uuml;k bir tatil yapacağız.
 Kuruluş, organizasyon ve grup isimleriyle 's ve of kullanılabilir.
・the government's policy / the policy of the government &nbsp;&rsaquo; h&uuml;k&uuml;metin politikası 
・the committee's decision / the decision of the committee &nbsp;&rsaquo; komitenin kararı 
・the company's sales / the sales of the company &nbsp;&rsaquo; şirketin satışları 
・Germany's president / the president of Germany &nbsp;&rsaquo; Almanya'nın başkanı 
・the world's population / the population of the world &nbsp;&rsaquo; d&uuml;nyanın n&uuml;fusu 
 Cansız varlıklar i&ccedil;in genellikle of kullanılır.
・the beauty of nature &nbsp;&rsaquo; doğanın g&uuml;zelliği 
・the name of the movie &nbsp;&rsaquo; filmin ismi 
・the cover of the book &nbsp;&rsaquo; kitabın kapağı 
・the top of the mountain &nbsp;&rsaquo; dağın zirvesi 
・the beginning of the year &nbsp;&rsaquo; yılın başı 
・the owner of the cafe &nbsp;&rsaquo; kafenin sahibi

Possessive Nouns (İsimlerde İyelik)

İngilizcede relative clauses kullanımı ve konu anlatımı. 
Relative clauses 'ilgi c&uuml;mleleri, ilgi c&uuml;mlecikleri, sıfat t&uuml;mlecikleri, sıfat t&uuml;mceleri' olarak T&uuml;rk&ccedil;eye &ccedil;evirilibilir. Birbiriyle bağlantılı olan iki c&uuml;mleyi birleştirmek, bir kişi veya şey hakkında bilgi vermek i&ccedil;in kullanılır. Sıfat t&uuml;mlecikleri c&uuml;mle yapısında genellikle bir relative pronoun (ilgi zamiri) kullanılır. En &ccedil;ok kullanılan ilgi zamirleri,&nbsp;&ldquo;who, whom, whose, which ve that&rdquo; dir.
&bull; Tom works in a bank. He is my frined. &rsaquo; Tom bir bankada &ccedil;alışıyor. O, benim arkadaşımdır.
&bull; Tom who is my friend works in a bank. &rsaquo; Arkadaşım olan Tom bankada &ccedil;alışıyor.
&bull; Tom who works in a bank is my friend. &rsaquo; Bankada &ccedil;alışan Tom benim arkadaşımdır.
☞ Sıfat t&uuml;mlecikleri c&uuml;mle i&ccedil;indeki kullanımlarına g&ouml;re defining relative clauses (tanımlayan sıfat t&uuml;mlecikleri) ve non-defining relative clauses (tanımlamayan sıfat t&uuml;mlecikleri) olmak &uuml;zere ikiye ayrılır.
<h3 class="title dtitle">1. Defining Relative Clauses</h3>
Defining relative clauses (tanımlayan sıfat t&uuml;mlecikleri) bir kişi veya şey hakkında temel bir bilgi vermek i&ccedil;in kullanılır. Kimden veya neden bahsedildiğinin anlaşılması i&ccedil;in gereklidir. C&uuml;mleden &ccedil;ıkarılırsa anlam bozulur.
&bull; They&rsquo;re the people who support the party. &rsaquo; Onlar, partiyi destekleyen insanlardır.
&bull; I met a man whose name was Tom. &rsaquo; Adı Tom olan bir adamla tanıştım.
&bull; These are the books which I want to read. &rsaquo; Bunlar okumak istediğim kitaplar.
<h3 class="title dtitle">2. Non-defining Relative Clauses</h3>
Non-defining relative clauses (tanımlamayan sıfat t&uuml;mlecikleri) bir kişi veya şey hakkında fazladan bir bilgi vermek i&ccedil;in kullanılır. Kimden veya neden bahsedildiğinin anlaşılması i&ccedil;in gerekli değildir. C&uuml;mleden &ccedil;ıkarılırsa anlam bozulmaz. Her zaman c&uuml;mlenin geri kalanından virg&uuml;lle ayrılır.
&bull; His brother, who works in a bank, is 30 years old. &rsaquo; Bankada &ccedil;alışan kardeşi 30 yaşında.
&bull; The books, which I gave you, are about science. &rsaquo; Sana verdiğim kitaplar bilim hakkında.
<h4>Defining or non-defining relative clauses?</h4>
Defining (tanımlayan) ve non-defining (tanımlamayan) sıfat t&uuml;mlecikleri bazı c&uuml;mlelerde aynı gibi g&ouml;r&uuml;nebilir ama ifade ettikleri manaları farklıdır.
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%;">
<tbody>
<tr style="background-color: #f7f8fa; border-color: #cfd6e6;">
<td style="width: 50%;">&nbsp; Non-defining </td>
<td style="width: 50%;">&nbsp; Defining</td>
</tr>
<tr>
<td style="width: 50%;">&bull; His son, who works in a bank, is 30 years old. &rsaquo; Bankada &ccedil;alışan oğlu 30 yaşındadır. (Bir oğlu var ve o bankada &ccedil;alışıyor.)</td>
<td style="width: 50%;">&bull; His son who works in a bank is 30 years old. &rsaquo; Bankada &ccedil;alışan oğlu 30 yaşındadır. (Birden fazla oğlu var ve bankada &ccedil;alışan oğlundan bahsediliyor.)</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<table style="width: 100%; border-collapse: collapse; background-color: #fffcfc;">
<tbody>
<tr>
<td style="width: 100%; padding-left: 40px;">Uyarılar ✦ Defining relative clause&rsquo;larda, that who, whom ve which yerine kullanılılabilir. &Ouml;zellikle resmi olmayan konuşma dilinde &ccedil;ok sıktır. &bull; They&rsquo;re the people that (= who) support the party. &rsaquo; Onlar, partiyi destekleyen insanlardır. &bull; These are the books that (= which) I want to read. &rsaquo; Bunlar okumak istediğim kitaplar. ✦ Tanımlamayan sıfat t&uuml;mleciklerinde (non-defining relative clause) that kullanılmaz. ✓ The books, which I gave you, are about science. ✗ <s>The books, that I gave you, are about science.</s> &rsaquo; Sana verdiğim kitaplar bilim hakkında. ✦ Defining relative clause&rsquo;larda, ilgi zamiri fiilin nesnesi olduğunda genellikle c&uuml;mleden &ccedil;ıkarılır. ✓ The man who/​that/​whom I met at the party was very kind. ✓ The man I met at the party was very kind. &rsaquo; Partide tanıştığım adam &ccedil;ok kibardı. ✓ These are the books that/which I want to read. ✓ These are the books I want to read. &rsaquo; Bunlar okumak istediğim kitaplar. ✦ Tanımlayan sıfat t&uuml;mleciklerinde (defining relative clauses) clause virg&uuml;lle ayrılmaz. ✓ They&rsquo;re the people who support the party. ✗ <s>They're the people, who support the party.</s> &rsaquo; Onlar, partiyi destekleyen insanlardır. ✦ İlgi zamiri &ouml;zne veya nesne olarak kullanılırsa, c&uuml;mlecikte bir zamir veya isim kullanılmaz. ✓ She&rsquo;s the lady who helped me. ✗ <del>She&rsquo;s the lady who she helped me.</del> &rsaquo; O bana yardım eden bayan. ✓ We went to the restaurant that Tom recommended. ✗ <del>We went to the restaurant that Tom recommended it.</del> &rsaquo; Tom&rsquo;un tavsiye ettiği restorana gittik.</td>
</tr>
</tbody>
</table>

Relative Clauses (İlgi Cümleleri)

İngilizcede adverbs of frequency (sıklık zarfları) kullanımı ve konu anlatımı.
İngilizcede bir işin ne kadar sıklıkla yapıldığını belirtmek i&ccedil;in adverbs of frequency (sıklık zarfları) kullanılır. Genelleikle sıklık zarfları simple present tense (geniş zaman) ile how often? (ne sıklıkta?) sorusuna bir cevap olarak kullanılır. Bu zarflar belirsiz sıklık zarfları ve belirli sıklık zarfları olmak &uuml;zere ikiye ayrılır. 
<h2>Belirsiz Sıklık Zarfları</h2>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%;" border="1"><colgroup><col style="width: 33.3333%;"><col style="width: 33.3333%;"><col style="width: 33.3333%;"></colgroup>
<tbody>
<tr>
<td>always</td>
<td>her zaman</td>
<td style="text-align: center; vertical-align: middle;">%100</td>
</tr>
<tr>
<td>usually generally normally</td>
<td style="vertical-align: middle;">genellikle, genelde, normalde</td>
<td style="text-align: center; vertical-align: middle;">%80</td>
</tr>
<tr>
<td style="vertical-align: middle;">often frequently</td>
<td style="vertical-align: middle;">sık sık, sıklıkla, sık olarak</td>
<td style="text-align: center; vertical-align: middle;">%70</td>
</tr>
<tr>
<td>sometimes</td>
<td>bazen</td>
<td style="text-align: center; vertical-align: middle;">%50</td>
</tr>
<tr>
<td>occasionally</td>
<td>ara sıra</td>
<td style="text-align: center; vertical-align: middle;">%30</td>
</tr>
<tr>
<td style="vertical-align: middle;">seldom</td>
<td style="vertical-align: middle;">seyrek olarak, nadiren</td>
<td style="text-align: center; vertical-align: middle;">%10</td>
</tr>
<tr>
<td>rarely hardly ever</td>
<td style="vertical-align: middle;">nadiren, neredeyse hi&ccedil;</td>
<td style="text-align: center; vertical-align: middle;">%5</td>
</tr>
<tr>
<td>never</td>
<td>asla, hi&ccedil;</td>
<td style="text-align: center; vertical-align: middle;">%0</td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h3>Kullanım</h3>
Genellikle belirsiz sıklık zarfları c&uuml;mlede fiileden hemen &ouml;nce gelir.
・I always get up early. &nbsp;&rsaquo; Her zaman erken kalkarım.
・I sometimes go to work by car. &nbsp;&rsaquo; İşe bazen arabayla giderim.
・They hardly ever watch TV. &nbsp;&rsaquo; Neredeyse hi&ccedil; televizyon izlemiyorlar.
・He occasionally listens to classical music. &nbsp;&rsaquo; Ara sıra klasik m&uuml;zik dinler.
 C&uuml;mlede verb to be varsa, 'am-is-are' dan sonra gelir.
・It is usually rainy here. &nbsp;&rsaquo; Burası genellikle yağmurludur.&nbsp;
・He isn't always very talkative. &nbsp;&rsaquo; Her zaman &ccedil;ok konuşkan değildir.
・The word is rarely used today. &nbsp;&rsaquo; Bu kelime g&uuml;n&uuml;m&uuml;zde nadiren kullanılmaktadır.
 Eğer c&uuml;mlede yardımcı fiil varsa, yardımcı fiileden sonra gelir.&nbsp;
・I don't often go abroad. &nbsp;&rsaquo; Yurt dışına sık sık gitmiyorum.
・You must always listen to him. &nbsp;&rsaquo; Onu her zaman dinlemelisin.
・I had often thought about quitting my job. &nbsp;&rsaquo; İşimi bırakmayı sık sık d&uuml;ş&uuml;nm&uuml;şt&uuml;m.
 'Generally, usually, frequently, sometimes' gibi zarflar c&uuml;mlenin başında veya sonunda gelebilir.
・Sometimes, we go to the cinema together. &nbsp;&rsaquo; Bazen, sinemaya birlikte gideriz.
・We go to the cinema together sometimes. &nbsp;&rsaquo; Bazen sinemaya birlikte gideriz.
 'Never, hardly ever' olumsuz bir anlama sahip olduğu i&ccedil;in 'not' ile kullanılmazlar.
・I never smoke.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; Asla sigara i&ccedil;mem. 
・I have never been to Italy. &nbsp;&rsaquo; İtalya'da hi&ccedil; bulunmadım.
・She hardly ever plays chess. &nbsp;&rsaquo; Neredeyse hi&ccedil; satran&ccedil; oynamaz.
 Soru c&uuml;mlelerinde ve olumsuz c&uuml;mlelerde 'never' yerine 'ever' kullanılır. 
・Have you ever been to Italy? &nbsp;&rsaquo; İtalya'da hi&ccedil; bulundunuz mu?
・I haven't ever been to Italy. &nbsp;&rsaquo; İtalya'da hi&ccedil; bulunmadım.
・I don't ever want to see him again. &nbsp;&rsaquo; Onu tekrar g&ouml;rmeyi hi&ccedil; istemiyorum. 
<h2>Belirli Sıklık Zarfları</h2>
<table style="border-collapse: collapse; width: 100%; height: 431.2px;" border="1"><colgroup><col style="width: 99.9053%;"></colgroup>
<tbody>
<tr>
<td>hourly: saatlik, saatlik olarak daily:&nbsp;g&uuml;nl&uuml;k, g&uuml;nl&uuml;k olarak weekly: haftalık, haftalık olarak monthly: aylık, aylık olarak yearly/annually: yıllık, yıllık olarak </td>
</tr>
<tr style="height: 78.4px;">
<td style="height: 78.4px;">every hour: her saat every morning: her sabah every day: her g&uuml;n every week: her hafta every month:&nbsp;her ay every year: her yıl </td>
</tr>
<tr style="height: 58.8px;">
<td style="height: 58.8px;">every other hour: iki saatte bir every other day: g&uuml;naşırı, iki g&uuml;nde bir every other week: iki haftada bir </td>
</tr>
<tr style="height: 58.8px;">
<td style="height: 58.8px;">every two hours: iki saatte bir every three days: &uuml;&ccedil; g&uuml;nde bir every several weeks: birka&ccedil; haftada bir </td>
</tr>
<tr style="height: 58.8px;">
<td style="height: 58.8px;">on Sundays: pazar g&uuml;nleri on Friday mornings: cuma sabahları on Tuesday nights: salı geceleri on weekdays: hafta i&ccedil;leri on weekends: hafta sonları </td>
</tr>
<tr style="height: 19.6px;">
<td style="height: 19.6px;">once a day: g&uuml;nde bir kez twice a week: haftada iki kez three times a month: ayda &uuml;&ccedil; kez several times a year: yılda birka&ccedil; kez </td>
</tr>
</tbody>
</table>
<h3>Kullanım</h3>
Belirli sıklık zarfları genellikle c&uuml;mlenin sonunda kullanılır.
・We get paid weekly. &nbsp;&rsaquo; Haftalık olarak &ouml;deme alıyoruz. 
・I water the plants daily. &nbsp;&rsaquo; Bitkileri g&uuml;nl&uuml;k olarak suluyorum. 
・I go to the gym twice a week. &nbsp;&rsaquo; Haftada iki kez spor salonuna giderim. 
・They play football four times a month. &nbsp;&rsaquo; Ayda d&ouml;rt kez futbol oynuyorlar. 
・She cleans her house on Saturdays. &nbsp;&rsaquo; Cumaertesi g&uuml;nleri evini temizler. 
・We watch a movie on Tuesday nights. &nbsp;&rsaquo; Salı geceleri film izleriz. 
・He spends time with his family on weekends. &nbsp;&rsaquo; Hafta sonları ailesiyle vakit ge&ccedil;irir. 
・I eat breakfast every day at 8. &nbsp;&rsaquo; Her g&uuml;n saat 8'de kahvaltı yaparım.
・I have a cup of coffee every morning. &nbsp;&rsaquo; Her sabah bir fincan kahve i&ccedil;erim. 
・He goes to church every Sunday morning. &nbsp;&rsaquo; Her pazar sabahı kiliseye gider.
・I visit my grandfather every other day. &nbsp;&rsaquo; G&uuml;n aşırı dedemi ziyaret ederim. 
・She gets a haircut every six weeks. &nbsp;&rsaquo; Altı haftada bir sa&ccedil;ını kestirir. 
・How often do you go to the beach? &nbsp;&rsaquo; Ne sıklıkla sahile gidersin? 
&nbsp;- I go to the beach once or twice a month &nbsp;&rsaquo; Ayda bir ya da iki kez sahile giderim.
<h3>Kullanım Notları</h3>
Bir şeyin bir kez yapıldığını belirtmek i&ccedil;in 'once', iki kez yapıldığını belirtmek i&ccedil;in 'twice' &uuml;&ccedil; veya daha fazla kez yapıldığını belirtmek i&ccedil;in 'sayı + times (thre times, four times...)' kalıbı kullanılır. Bir şeyin belirli bir zaman diliminde ka&ccedil; kez yapıldığını belirtmek i&ccedil;in 'once/twice/six times vb. + a + zaman dilimi' kalıbı kullanılır.
・I saw that movie once. &nbsp;&rsaquo; O filmi bir kere izlemiştim. 
・I visit my grandmother once a week. &nbsp;&rsaquo; Haftada bir kez b&uuml;y&uuml;kannemi ziyaret ederim. 
・She called me four times today. &nbsp;&rsaquo; Bug&uuml;n beni d&ouml;rt kez aradı. 
・We go to the movies four times a month. &nbsp;&rsaquo; Ayda d&ouml;rt kez sinemaya gideriz.
 Hafta sonundan bahsederken İngiltere İngilizcesinde 'at', Amerikan İngilizcesinde 'on' kullanılır.
・The library is closed at the weekend. (İngiltere) ・The library is closed on the weekend. (Amerika) &nbsp;&rsaquo; K&uuml;t&uuml;phane hafta sonu kapalıdır.
・They go to the beach at weekends.&nbsp;(İngiltere) ・They go to the beach on weekends. (Amerika) &nbsp;&rsaquo; Hafta sonları sahile giderler.

Adverbs of Frequency (Sıklık Zarfları)

İngilizcede 'prefer' / 'would prefer' kullanımı ve konu anlatımı 
Prefer fiili ve&nbsp;would prefer kalıbı, T&uuml;rk&ccedil;e'deki "tercih etmek" fiilinin İngilizce karşılıklarıdır. Her ikisi de bir şeyden ziyade başka bir şeyi se&ccedil;meyi ifade eder, ancak kullanım alanları ve n&uuml;ansları bakımından birbirlerinden farklıdırlar.
<h3>Prefer</h3>
"Prefer" genel bir tercih belirtirken kullanılır. Bir durumun diğerine g&ouml;re genel olarak tercih edildiğini ifade eder. Prefer fiilinden sonra bir isim, 'to + fiil' veya 'fill + -ing' gelebilir.
Yapı: &Ouml;zne + prefer + (to + verb) or (verb + ing) veya isim&nbsp; ('Verb + ing', 'to + verb' e g&ouml;re daha fazla kullanılır.)
<div data-breakout="normal">
・I prefer coffee in the morning. &nbsp;&rsaquo; Sabahları kahve tercih ederim.
</div>
<div data-breakout="normal">
・I prefer to drink coffee in the morning. &nbsp;&rsaquo; Sabahları kahve i&ccedil;meyi tercih ederim.
</div>
<div data-breakout="normal">
・I prefer drinking coffee in the morning. &nbsp;&rsaquo; Sabahları kahve i&ccedil;meyi tercih ederim.
・He prefers not to work on weekends. &nbsp;&rsaquo; Hafta sonları &ccedil;alışmayı tercih etmiyor. 
・Do you prefer classical music or pop music? &nbsp;&rsaquo; Klasik m&uuml;ziği mi yoksa pop m&uuml;ziği mi tercih edersin?
 İki şey arasında bir tercihi belirtirken genellikle 'to' kullanılır, ancak 'rather than' veya 'over' da kullanılabilir.
・I prefer dogs to cats. &nbsp;&rsaquo; K&ouml;pekleri kedilere tercih ederim.
・I prefer summer over winter. &nbsp;&rsaquo; Kıştan ziyade yazı tercih ederim.
・She prefers reading to watching TV. &nbsp;&rsaquo; Televizyon seyretmekten ziyade okumayı tercih eder.
・He prefers working alone rather than in a team. &nbsp;&rsaquo; Ekip i&ccedil;inde &ccedil;alışmak yerine tek başına &ccedil;alışmayı tercih eder.
・Does she prefer to work from home rather than go to the office? &nbsp;&rsaquo; O, ofise gitmek yerine evden &ccedil;alışmayı mı tercih eder?
</div>
<h3 data-hook="rcv-block45">Would prefer</h3>
<div data-hook="rcv-block45">
Belirli bir durumdaki tercihi belirtmek i&ccedil;in kullanılır. Konuşma anındaki veya gelecekteki bir tercihi ifade eder. 'Prefer' fiiline g&ouml;re daha kibar bir ifadedir. Kendinden sonra bir isim ya da 'to + fiil' gelebilir.
Yapı: &Ouml;zne + prefer + (to + verb) veya isim&nbsp;
・She would prefer tea. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ayı tercih eder.
・She would prefer&nbsp; to drink tea. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;ay i&ccedil;meyi tercih eder.
・I would prefer to stay at home tonight.&nbsp; &nbsp;&rsaquo; Bu gece evde kalmayı tercih ederim.
・We would prefer to go by train. &nbsp;&rsaquo; Trenle gitmeyi tercih ederiz.
・I would prefer to leave early if possible. &nbsp;&rsaquo; M&uuml;mk&uuml;nse erken &ccedil;ıkmayı tercih ederim.
・Would you prefer a red or blue shirt? &nbsp;&rsaquo; Kırmızı mı yoksa mavi bir g&ouml;mlek mi tercih edersiniz?
・I would prefer to go to the cinema tonight. &nbsp;&rsaquo; Bu akşam sinemaya gitmeyi tercih ederim
・We would prefer not to make any big decisions today. &nbsp;&rsaquo; Bug&uuml;n b&uuml;y&uuml;k kararlar almamayı tercih ederiz.
 İki şey arasında bir tercihi ifade ederken 'rather than' kullanılır.
・He would prefer coffee rather than tea. &nbsp;&rsaquo; &Ccedil;aya kıyasla kahveyi tercih eder.
・They would prefer to visit us tomorrow rather than today. &nbsp;&rsaquo; Bizi bug&uuml;n yerine yarın ziyaret etmeyi tercih ederler.
・She would prefer to walk to work rather than taking the bus. &nbsp;&rsaquo; Otob&uuml;sle gitmek yerine işe y&uuml;r&uuml;meyi tercih eder. 
 'Instead of' her ikisi ile kullanılabilir.
・I prefer cooking at home instead of eating out. &nbsp;&rsaquo; Dışarıda yemek yemek yerine evde yemek yapmayı tercih ederim.
・I would prefer to read a book instead of watching TV tonight. &nbsp;&rsaquo; Bu gece televizyon izlemek yerine kitap okumayı tercih ederim.
</div>
<div data-breakout="normal">
<div id="viewer-wjxo01033" class="XkByg vaqC7 h8LWG WcxKu" dir="auto"></div>
</div>

İngilizce Gramer