İngilizcede ön ekler (prefixes) - anlamları ve kullanım örnekleri.
İngilizcede ki ön ekler (prefixes) hem kelimeleri daha kolay öğrenmemizi hem de yeni kelimelerin nasıl türetildiğini kavramamızı sağlar. Aşağıda ön eklerin listesi örneklerle verilmiş, kelimelerin nasıl türediğini ve nasıl anlam kazandığını göstermek için sayfanın sonuna bazı kelimelerin ön ekli, ön eksiz ve kök halleri verilmiştir.
1. a-, ab-, an- : eksik, -siz, olmayan
amoral: ahlaksız, ahlak dışı
atheist: ateist, Tanrı'ya inanmayan
abnormal: anormal, normal olmayan
2. ambi- : ikili
ambidextrous: iki elini kullanabilen
ambivalent: çelişik hisleri olan
ambiguous: iki anlama gelebilen, muğlak
3. ante- : önce
antemeridian: öğleden önce
antecedent: öncül, önce gelen
antedate: eski tarih
4. anti- : karşı, karşıt
antidote: panzehir
antiaircraft: uçaksavar
anti-war: savaş karşıtı
5. auto- : kendi, kendiliğinden
autobiography: otobiyografi
automobile: araba
autopilot: otomatik pilot
6. bi- : ikili
biannual: iki yılda bir olan
bicycle: bisiklet
binoculars: dürbün
7. circum- : etraf
circumnavigate: etrafını gezmek
circumscribe: sınırlandırmak
circumvent: etrafını sarmak
8. co-, com-, con- : birlikte
cooperate: iş birliği yapmak
co-worker: iş/çalışma arkadaşı
coexist: birlikte var olmak
9. contra-, counter- : karşı, muhalif
contradict: çelişmek, itiraz etmek
counter-attack: karşı atak, karşı taarruz
counteroffer: karşı teklif
10. de- : aşağı, -siz yapmak
devalue: değerini düşürmek
deactivate: etkisizleştirmek
degrade: aşağılamak
11. dis- : değil
disappear: ortadan kaybolmak
dislike: hoşlanmamak
dishonest: dürüst olmayan, namsussuz
12. em- : yapmak
empower: güçlü kılmak
embrace: kucaklamak
13. en- : çevreleme, içine koyma
enclose: kuşatmak
engulf: içine çekmek, yutmak
14. ex-: dışarı, eski
excavate: kazı yapmak, kazıp çıkarmak
exhale: nefes vermek
ex-president: eski başkan
15. extra- : fazla
extraordinary: olağanüstü, olağan dışı
extravagant: savurgan, müsrif
extramarital: evlilik dışı
16. fore- : ön, önce
foresee: öngörmek
forehead: alın
foreman: usta başı
17. hetero- : başka, farklı
heterogeneous: heterojen, ayrı cinsten
heterosexual: heteroseksüel, karşı cinse ilgi duyan
heterodox: aykırı, inanca aykırı
18. homo- : aynı
homophone: eş sesli
homeostasis: iç denge
homonym: aynı isimli
19. hyper- : fazla
hypertension: yüksek tansiyon
hyperactive: hiperaktif, fazla hareketli
hypersensitive: aşırı duyarlı
20. il-, im-, in-, ir- : değil, -sız/siz
illegal: yasa dışı
impossible: imkansız
irregular: düzensiz
21. in- : içeri
insert: sokmak
inborn: doğuştan, fıtri
22. inter- : arasında
international: uluslararası
intervene: araya girmek, müdahale etmek
intersect: kesmek, kesişmek
23. macro- : büyük
macroeconomics: makro ekonomi
macrostructure: makro yapı
24. mal- : kötü, yanlış
malpractice: yanlış uygulama
malfunction: arıza
malicious: şirret, kötücül
25. mega- : devasa, çok büyük
megabyte: megbayt, 1 milyon bayt
megaton: bir milyon ton
26. micro- : küçük
microscope: mikroskop
microbe: mikrop
27. mid- : orta
midpoint: orta nokta
midday: gün ortası, öğlen
midway: yarı yol
28. mis- : yanlış, kötü
mistake: hata
mistreat: kötü davranmak
mislead: yanlış yönlendirmek
29. mono- : bir, tek
monogamy: tek eşli
monotony: monoton, tek düze
monocle, monologue
30. non- : değil, olmayan
nonentity: yokluk
nonsense: saçma, anlamsız
nonfiction: kurgusal olmayan
31. omni- : her
omniscient: bilge, alim
omnivorous: her şeyi yiyen
32. over- : çok, fazla
overcook: çok pişirmek
overlook: tepeden bakmak
overrate: gözünde büyütmek
33. out-: aşan, dışarı, daha fazla
outdo: üstün gelmek
outlaw: haydut, kanuna karşı gelen
outperform: aşmak, daha iyi yapmak
34. pan- : bütün
pandemic: pandemi
panorama: manzara, panorama
pantheism: panteizm, vahdeti vucut
35. post- : sonra
post-war: savaş sonrası
postpone: ertelemek
postmortem: otopsi
36. pre- : ön, önce
prehistoric: tarih öncesi
precaution: ihtiyat, tedbir
premature: zamansız, erken, olgunlaşmamış
37. pro- : önünde, ileri, lehinde
proceed: ilerlemek
promote: teşvik etmek
pro-democracy: demokrasi yanlısı
38. re- : tekrar
redo: tekrar yapmak
recall: hatırlamak
recede: geri çekilmek, düşmek
reflect: yansımak, aksetmek
39. semi- : yarı
semicircle: yarım daire
semiconductor: yarı iletken
semiofficial: yarı resmi
semicolon: noktalı vigül
40. sub- : aşağı
submarine: denizaltı
subway: metro
subliminal: bilinçaltı, subliminal
subjugate: buyruğu altına almak
41. tele- : uzaktan
television: televizyon
telephone: telefon
telepathic: telepatik
42. trans- : ötesine, karşıya, içinden
transmit: aktarmak, iletmek
translation: çeviri
transatlantic: atlantik ötesi
43. tri- : üç, üçlü
triangle: üçgen
tricycle: üç tekerlekli araç
trimester: üç aylık dönem
triathlon: üç aşamadan oluşan musabaka
44. ultra- : aşırı, çok fazla
ultrasound: aşırı ses
ultrared: kızılötesi
ultraviolet: morötesi
45. un- : değil, olmayan, ters
unfinished: bitmemiş
unpack: paketi açmak
unhappy: mutsuz
46. under- : aşağı
underline: altını çizmek
underestimate: küçümsemek
underweight: zayıf, gereğinden daha az kiloda
undersea: deniz altı
47. uni- : bir
unicellular: tek hücreli
uniform: üniforma
universe: evren, kainat
unicorn: tek boynuzlu at
unicycle: tek tekerlekli bisiklet
48. up- : yukarı
upmost: en yukarı
uphill: yokuş yukarı
uplift: yükseltmek, yukarı kaldırmak
update: güncellemek
moral (ahlaki) | amoral (ahlaksız, ahlak dışı) |
meridian (öğle) | antemeridian (öğleden önce) |
aircraft (uçak) | antiaircraft (uçaksavar) |
biography (biyografi) | autobiography (otobiyografi) |
navigate (seyretmek) | circumnavigate (etrafını dolaşmak) |
exist (var olmak) | coexist (birlikte var olmak) |
worker (işçi) | coworker (iş arkadaşı) |
mingle (karıştırmak) | commingle (kaynaştırmak) |
value (değer vermek) | devalue (değerini düşürmek) |
appear (ortaya çıkmak) | disappear (ortadan kaybolmak) |
close (kapatmak) | enclose (kuşatmak) |
president (başkan) | ex-president (eski başkan) |
ordinary (olağan) | extraordinary (olağandışı) |
head (baş) | forehead (alın) |
tension (tansiyon) | hypertension (yüksek tansiyon) |
legal (yasal) | illegal (yasadışı) |
possible (mümkün) | impossible (imkansız) |
regular (düzenli) | irregular (düzensiz) |
national (ulusal) | international (uluslararası) |
fiction (kurgu) | nonfiction (kurgusal olmayan) |
day (gün) | midday (gün ortası) |
lead (yönlendirmek) | mislead (yanlış yönlendirmek) |
cook (pişirmek) | overcook (çok pişirmek) |
war (savaş) | post-war (savaş sonrası) |
caution (dikkat) | precaution (ihtiyat) |
claim (iddia etmek) | proclaim (ilan etmek) |
historic (tarihi) | prehistoric (tarih öncesi) |
do (yapmak) | redo (tekrar yapmak) |
circle (daire) | semicircle (yarım daire) |
marine (denizci) | submarine (denizaltı) |
vision (görme) | television (televizyon) |
atlantic (atlantik) | transatlantic (atlantik ötesi) |
angle (açı) | triangle (üçgen) |
red (kırmızı) | ultrared (kızılötesi) |
pack (paketlemek) | unpack (paketi açmak) |
happy (mutlu) | unhappy (mutsuz) |
estimate (tahmin etmek) | underestimate (küçümsemek) |
form (şekil) | uniform (üniforma) |
lift (kaldırmak) | uplift (yukarı kaldırmak) |
absent: yok, olmayan, bulunmayan
Latince 'esse' (to be: olmak) fiili ve ab- ekinin birleşimidir.
ambiguous: muğlak, iki anlama gelebilen
birebir çeviri: iki tarafa sürülebilen
Latince 'agere' (sürmek) kelimesi ve ambi- ekinin birleşimidir.
semester: dönem, yarıyıl
birebir çeviri: altı aylık
Latince 'sex' (altı) ve 'mensis' (ay) kelimelerinden türemiştir.
bicycle: bisiklet
birebir çeviri: iki tekerlekli
Yunanca 'kuklos' (tekerlek) kelimesi ve bi- ekinden türemiştir.
antecedent: öncül, önceki
birebir çeviri: önde giden
Latince 'cedere' (gitmek) kelimesi ve ante- ekinden türemiştir.
automobile: araba
birebir çeviri: kendi kendine hareket eden
'Mobile' (hareketli, seyyar) kelimesi ve auto- ekinden türemiştir.
television: televizyon
birebir çeviri: uzaktan görme
'Vision' (görme) kelimesi ve tele- ekinden türemiştir.
transmit: aktarmak, iletmek
birebir çeviri: karşıya göndermek
Latince 'mittere' (göndermek) ve trans- ekinden türemiştir.
circumscribe: sınırlandırmak, daire içine almak
birebir çeviri: etrafını çizmek
Latince 'scribere' (yazmak/çizmek) ve circum- ekinden türemiştir.
intervene: araya girmek, müdahale etmek
birebir çeviri: araya gelmek
Latince 'venire' (gelmek) ve inter- ekinden türemiştir.
intersect: kesmek, kesişmek
birebir çeviri: arayı kesmek
Latince 'secare' (kesmek) ve inter- ekinden türemiştir.
recall: hatırlamak
birebir çeviri: tekrar çağırmak
'Call' ( çağırmak) kelimesi ve re- ekinden türmiştir.
subliminal: bilinçaltı, subliminal
birebir çeviri: eşik altı
Latince 'limen' (eşik) ve sub- ekinden türemiştir.
recede: geri çekilmek, düşmek
birebir çeviri: geri gitmek
Latince 'cedere' (gitmek) ve re- ekinden türemiştir.
heterodox: (dine/düzene) aykırı
birebir çeviri: başka düşünce
Yunanca 'doxa' (düşünce) ve 'heteros' (başka) kelimelerinden türemiştir.
insert: sokmak
birebir çeviri: içine katmak
Latince 'serere' (katmak) ve in- ekinden türemiştir.
microbe: mikrop
birebir çeviri: küçük canlı
Yunanca 'mikros' (küçük) ve 'bios' (yaşam/canlı) kelimelerinden türemiştir.
omniscient: alim, bilge
birebir çeviri: her şeyi bilen
Latince 'scire' (bilmek) kelimesi ve omni- ekinden türemiştir.
uniform: üniforma
birebir çeviri: bir şekilde olan
'Form' (şekil) kelimesi ve uni- ekinden türemiştir.
semicolon (;): noktalı virgül
birebir çeviri: yarı iki nokta
'colon (:)' (iki nokta) kelimesi ve semi- ekinden türemiştir.
proceed: ilerlemek, ileri gitmek
Latince 'cedere' (gitmek) kelimesi ve pro- ekinden türemiştir.