‘Draw, get, make, run’ gibi kelimelerin çok fazla manası olduğu için bu kelimelerin tüm manalarını ezberlemek oldukça zordur. Bu kelimeleri, sözcük grupları (collocations) olarak öğrenmek, hem daha etkili hem de daha akılda kalıcı olacaktır. Aşağıda ‘draw’ kelimesiyle birlikte en çok kullanılan kelimeler ve örnek cümleler verilmiştir. Daha fazlası için İngilizce sözlüğümüze bakabilirsiniz.
• draw a picture: resim çizmek
• draw a map: harita çizmek
• draw in/with pencil: kurşun kalemle çizmek
• draw attention: dikkat çekmek
• draw interest: ilgi görmek
• draw a crowd: kalabalığı çekmek, kalabalığı cezbetmek
• draw audience: seyirci çekmek, seyirciyi cezbetmek
• draw applause: alkış almak
• draw a response: tepki almak
• draw criticism: eleştiri almak
• draw praise: övgü almak
• draw support: destek almak, destek görmek
• draw a denial: red almak, reddedilmek
• draw a lesson: ders çıkarmak, ders almak
• draw a conclusion: sonuç çıkarmak
• draw an inference: çıkarımda bulunmak
• draw a comparison: karşılaştırma yapmak
• draw a distinction: ayrım yapmak
• draw tourist: turist çekmek
• draw a gun: silah çekmek
• draw a knife: bıçak çekmek
• draw money: para çekmek
• draw a breath: nefes almak
• (one’s eyes) be drawn: gözleri takılmak
• He drew a picture of the village.
› Köyün bir resmini çizdi.
• What first drew you to acting?
› Seni oyunculuğa ilk çeken neydi?
• The event drew great interest.
› Etkinlik büyük ilgi gördü.
• I would like to draw your attention to this point.
› Dikkatinizi bu noktaya çekmek isterim.
• The movie has drawn a lot of criticism.
› Film çok fazla eleştiri aldı.
• He drew a loud applause from the audience.
› Seyircilerden büyük alkış aldı.
• You should draw lessons from your mistakes.
› Hatalarından ders çıkarmalısın.
• What conclusions did you draw from the book?
› Kitaptan hangi sonuçları çıkardınız?
› Kitaptan ne gibi sonuçlar çıkardınız?
• My eyes were drawn to the painting.
› Gözlerim tabloya takıldı.
• I drew him aside to talk to him.
› Onunla konuşmak için kenara çektim.
• He drew a handkerchief from his pocket.
› Cebinden bir mendil çıkardı.
• He was drawing water from the well.
› Kuyudan su çekiyordu.
• I need to draw some money from my account.
› Hesabımdan biraz para çekmem gerek.
• He drew his gun and pulled the trigger.
› Silahını çekti ve tetiğe bastı.
• She drew a deep breath.
› Derin bir nefes aldı.
• He went out and drew the fresh air in.
› Dışarı çıkıp temiz havayı içine çekti.
Diğer sözcük gruplarını (collocations) görmek için linke tıklayabilirsiniz:
➪ have ➪ take ➪ get ➪ make ➪ give |
➪ run ➪ do ➪ hold ➪ keep ➪ set |