Past Perfect Tense ile Örnek Cümleler
Past Perfect Tense ile Örnek Cümleler

Past perfect tense ile olumlu cümleler, olumsuz cümleler, soru cümleleri ve kullanım örnekleri.

İngilizcede 'past perfect tense' genellikle geçmişte olmuş iki olaydan birinin daha önce olduğunu belirtmek için kullanılır. Aşağıda 'past perfect' ile en çok kullanılan cümle örnekleri verilmiş, kullanım yerlerine değinilmemiştir. Konu anlatımı için linke tıklayabilirsiniz.

Past Perfect Tense - Konu Anlatımı →

Kullanım Örnekleri

・He had moved to Germany before 2010.
 › 2010'dan önce Almanya'ya taşınmıştı.

・Mia had met him before the meeting.
 › Onunla toplantıdan önce tanışmıştım.

・She hadn't seen that movie until last night.
 › Dün geceye kadar o filmi görmemişti.

・I tried to find him but he'd already left.
 › Onu bulmaya çalıştım ama çoktan gitmişti.

・It was the best book I had ever read.
 › Okuduğum en iyi kitaptı.

・I had finished her homework before she went to bed.
 › Yatmadan önce ödevimi bitirmiştim.

After she had received the package, she called to thank me.
 › Paketi aldıktan sonra teşekkür etmek için beni aradı.

・She had just started cooking when the power went out.
 › Elektrik kesildiğinde yemek pişirmeye yeni başlamıştı.

・I waited for her until she had finished the work.
 › İşi bitirene kadar onu bekledim.

・He was unhappy because he had failed the exam.
 › Sınavı geçemediği için üzgündü.

・He had intended to call, but he lost his phone.
 › Aramayı düşünüyordu ama telefonunu kaybetti.

・He asked if I had studied for the exam.
 › Sınava çalışıp çalışmadığımı sordu.

If I had seen him, I would have told him the truth.
 › Onu görseydim, ona gerçeği söylerdim.

・I could have pass the exam if I had studied harder.
 › Çok çalışsaydım sınavı geçebilirdim.

By the time they reached the cinema, the movie had already begun.
 › Sinemaya vardıklarında film çoktan başlamıştı.

・She said that if she had known earlier, she would have come to the meeting.
 › Daha önce bilseydi toplantıya geleceğini söyledi.

Olumlu Cümleler

・I wished I had told the truth.
 › Keşke doğruyu söyleseydim.

・I was glad that I had planned in advance.
 › Önceden planladığıma sevindim.

・It was the most beautiful photo I had ever seen.
 › Gördüğüm en güzel fotoğraftı.

・He called me before I had heard the news.
 › Haberi duymadan önce beni aradı.

・Before the sun rose, we had reached the summit.
 › Güneş doğmadan zirveye ulaşmıştık.

・We went out after the rain had stopped.
 › Yağmur durduktan sonra dışarı çıktık.

・After the rain had stopped, we went out.
 › Yağmur durduktan sonra dışarı çıktık.

・When I had read the book, I drank tea.
 › Kitabı okuyup çay içtim.

・She had just left when we got there.
 › Biz oraya vardığımızda o daha yeni gitmişti.

・By the time he offered me, I had found a new job.
 › Bana teklif ettiğinde yeni bir iş bulmuştum.

・He had bought a car by the time he was 20.
 › 20 yaşındayken bir araba satın almıştı.

・I couldn't leave until they had arrived.
 › Onlar gelene kadar gidemedim.

・She wished she had taken the earlier train.
 › Keşke daha önceki trene binmiş olsaydı.

・She had learned French before she moved to Paris.
 › Paris'e taşınmadan önce Fransızca öğrenmişti.

・He told me he had never been to Italy before.
 › Bana daha önce hiç İtalya'ya gitmediğini söyledi.

・He had already left when I got to his house.
 › Evine geldiğimde çoktan gitmişti.

・The interview wasn't exactly what I’d expected.
 › Mülakat tam olarak umduğum gibi olmadı.

・If I had studied harder, I would have passed the exam.
 › Eğer daha çok çalışsaydım sınavı geçebilirdim.

・Before I arrived at the party, they had already started eating.
 › Ben partiye gelmeden önce onlar çoktan yemek yemeye başlamışlardı.

・They had talked about their plans before they made any decisions.
 › Herhangi bir karar vermeden önce planları hakkında konuşmuşlardı. 

・The team had won several matches before their first defeat.
 › Takım, ilk yenilgisinden önce birçok maç kazanmıştı.

・By the time I got my driver's license, I had already saved enough money for a car.
 › Ehliyetimi aldığımda zaten bir araba için yeterince para biriktirmiştim.

Olumsuz Cümleler

・He hadn’t ever gone to France.
 › Fransa'ya hiç gitmemişti.

・He had never gone to Germany.
 › Almanya'ya hiç gitmemişti.

・I hadn't gone abroad until last week.
 › Geçen haftaya kadar yurt dışına çıkmamıştım.

・He hadn't said it would be a long trip.
 › Uzun bir yolculuk olacağını söylememişti.

・Until then, he hadn't realized his mistake.
 › O zamana kadar hatasının farkına varmamıştı.

・I hadn't visited Paris before last summer.
 › Geçen yazdan önce Paris'i ziyaret etmemiştim

・They hadn't spoken to each other since the argument.
 › Tartışmanın ardından birbirleriyle konuşmamışlardı.

・She hadn't heard the news until this morning.
 › Bu sabaha kadar haberi duymamıştı.

・They hadn't found the keys before leaving the house.
 › Evden çıkmadan önce anahtarları bulamamışlardı.

・She hadn't met her new neighbour until yesterday.
 › Düne kadar yeni komşusuyla tanışmamıştı.

・They hadn't spoken to each other since the argument.
 › Tartışmanın ardından birbirleriyle konuşmamışlardı.

・She hadn't cooked dinner before her parents arrived home.
 › Ailesi eve gelmeden önce akşam yemeği pişirmemişti.

・We hadn't repaired the car before it broke down again.
 › Tekrar bozulmadan önce arabayı tamir etmemiştik.

・They hadn't realized they were lost until it got dark.
 › Hava kararıncaya kadar kaybolduklarını fark etmemişlerdi.

・We hadn't realized the problem until it was too late.
 › Çok geç olana kadar sorunun farkına varmamıştık.

・They hadn't cleaned the house before their guests arrived.
 › Misafirleri gelmeden evi temizlememişlerdi.

・He hadn't finished reading the book by the time the library closed.
 › Kütüphane kapandığında kitabı okumayı bitirmemişti.

・I had never seen such a beautiful sunset before I went there.
 › Oraya gitmeden önce hiç bu kadar güzel bir gün batımı görmemiştim.

Soru Cümleleri

・Had they met each other before the party?
 › Partiden önce tanışmışlar mıydı?

・Where had you lived before 2010?
 › 2010'dan önce nerede yaşamıştın?

・Tom hadn’t spoken to you about it, had she?
 › Tom sana bundan bahsetmemişti, değil mi?

・Had they finished their work by the time you arrived?
 › Sen geldiğinde işlerini bitirmişler miydi?

・By the time you arrived, had the concert started?
 › Geldiğinizde konser başlamış mıydı?

・By the end of last week, had they resolved the issue?
 › Geçen haftanın sonunda sorunu çözmüşler miydi?

・Had you ever experienced such a situation before?
 › Daha önce hiç böyle bir durumla karşılaştınız mı?

・Had he ever traveled abroad before he got that job?
 › Bu işe girmeden önce hiç yurt dışına seyahat etmiş miydi?

・Had they already left when you arrived at the party?
 › Siz partiye geldiğinizde onlar çoktan gitmişler miydi?

・Had you ever visited that museum before yesterday?
 › Dünden önce o müzeyi hiç ziyaret etmiş miydin?

・Where had he lived before moving to this city?
 › Bu şehre taşınmadan önce nerede yaşıyordu?

・Why had they decided to change their plans before the trip?
 › Yolculuktan önce neden planlarını değiştirmeye karar vermişlerdi?

・Had she already found a job when she moved to the new city?
 › Yeni şehre taşındığında zaten bir iş bulmuş muydu?

・Had he been working on that project since he had joined the company?
 › Şirkete katıldığından beri o proje üzerinde mi çalışıyordu?

・Had they been studying together since they had enrolled in the course?
 › Kursa kaydolduklarından beri birlikte mi çalışıyorlardı?

Editörün Seçtikleri