Ought to ile olumlu cümleler, olumsuz cümleler, soru cümleleri ve kullanım örnekleri.
İngilizcede 'ought to' genellikle yapılması doğru, iyi ya da ahlaki bir gereklilik olan bir şeyi belirtmek için kullanılır. Günümüzde 'ought to' yerine genellikle 'should' tercih edilir. Aşağıda 'ought to' ile en çok kullanılan cümle örnekleri verilmiş, kullanım yerlerine değinilmemiştir. Konu anlatımı için linke tıklayabilirsiniz.
The kids ought to be in bed by now.
Çocuklar şimdiye kadar yatakta olmalılar.
We ought to leave early to avoid the traffic.
Trafikten kaçınmak için erken çıkmalıyız.
She ought to apologize for what she said.
Söyledikleri için özür dilemeli.
You ought to study harder if you want to pass the exam.
Sınavı geçmek istiyorsan, daha çok çalışmalısın.
She ought to tell the truth.
Doğruyu söylemeli.
You ought to listen to your parents.
Anne babanı dinlemelisin.
They ought to arrive by noon.
Öğlene kadar varmalılar.
You ought to be kind to others.
Başkalarına karşı nazik olmalısın.
He ought to visit his parents more often.
Ailesini daha sık ziyaret etmeli.
We ought to save money for the future.
Gelecek için para biriktirmeliyiz
We ought to help them with their problem.
Onlara sorunlarıyla yardım etmeliyiz.
They ought to apologize for being late.
Geç kaldıkları için özür dilemeliler.
He ought to have finished the project by now.
Proje şimdiye kadar bitmiş olmalı.
We ought to take care of the environment.
Çevreye dikkat etmeliyiz.
You ought to drink more water every day.
Her gün daha fazla su içmelisin.
She ought to rest more to recover quickly.
Çabuk iyileşmek için daha fazla dinlenmeli.
He ought to see a doctor about that cough.
O öksürük için bir doktora görünmeli.
They ought to be more careful with their spending.
Harcamalarına daha dikkatli olmalılar.
You ought to be more careful with your money.
Parana daha dikkatli olmalısın.
He ought to exercise regularly to stay healthy.
Sağlıklı kalmak için düzenli egzersiz yapmalı.
We ought to support each other in difficult times.
Zor zamanlarda birbirimizi desteklemeliyiz.
He ought to drink more water during the day.
Gün içinde daha fazla su içmeli.
He ought to complete his homework before dinner.
Yemekten önce ödevini bitirmeli.
She ought to finish her homework before going out.
Dışarı çıkmadan önce ödevini bitirmeli.
You ought to take an umbrella; it looks like rain.
Şemsiye almalısın; yağmur yağacak gibi görünüyor.
They ought to visit their grandparents more often.
Büyükannelerini daha sık ziyaret etmeliler.
You ought to practice more to improve your skills.
Becerilerini geliştirmek için daha fazla pratik yapmalısın.
You ought not to lie to your friends.
Arkadaşlarına yalan söylememelisin.
She ought not to spend all her money.
Bütün parasını harcamamalı.
They ought not to be late for the meeting.
Toplantıya geç kalmamalılar.
He ought not to ignore his health problems.
Sağlık sorunlarını göz ardı etmemeli.
We ought not to judge people so quickly.
İnsanları bu kadar hızlı yargılamamalıyız.
You ought not to drive so fast.
Bu kadar hızlı araba kullanmamalısın.
She ought not to skip her homework.
Ödevini atlamamalı.
They ought not to leave the lights on all night.
Işıkları bütün gece açık bırakmamalılar.
He ought not to trust strangers easily.
Yabancılara kolayca güvenmemeli.
We ought not to eat junk food every day.
Her gün abur cubur yememeliyiz.
You ought not to be so harsh on yourself.
Kendine bu kadar sert davranmamalısın.
She ought not to forget her responsibilities.
Sorumluluklarını unutmamalı.
They ought not to rely only on luck.
Sadece şansa güvenmemeliler.
He ought not to stay up so late.
Bu kadar geç saatlere kadar uyanık kalmamalı.
We ought not to waste so much water.
Bu kadar fazla su harcamamalıyız.
You ought not to ignore other people's opinions.
Başkalarının fikirlerini göz ardı etmemelisin.
She ought not to speak rudely to her parents.
Ebeveynlerine kaba bir şekilde konuşmamalı.
They ought not to skip their exercise routine.
Egzersiz rutinlerini atlamamalılar.
He ought not to avoid his responsibilities.
Sorumluluklarından kaçmamalı.
We ought not to take things for granted.
Her şeyi kendiliğinden olacakmış gibi kabul etmemeliyiz.
Ought she to tell the truth?
Gerçeği söylemeli mi?
Ought we to leave now?
Şimdi ayrılmalı mıyız?
Ought he to be more polite?
Daha kibar olmalı mı?
Ought I to take this job offer?
Bu iş teklifini kabul etmeli miyim?
Ought we to visit them this weekend?
Bu hafta sonu onları ziyaret etmeli miyiz?
Ought he to apologize for his mistake?
Hatası için özür dilemeli mi?
Ought we to bring anything to the party?
Partiye bir şey getirmeli miyiz?
Ought they to work harder on this project?
Bu proje üzerinde daha çok çalışmalılar mı?
Ought you to help her with her homework?
Ona ödevinde yardım etmeli misin?
Ought they to travel by car or by train?
Araba ile mi yoksa trenle mi seyahat etmeliler?
Ought we to invite them to the wedding?
Onları düğüne davet etmeli miyiz?
Ought he to see a doctor about his cough?
Öksürüğü hakkında doktora gitmeli mi?
Ought I to study more for the exam?
Sınav için daha çok çalışmalı mıyım?
Ought you to take a break and rest?
Bir ara verip dinlenmeli misin?
Ought we to try that new restaurant?
O yeni restoranı denemeli miyiz?
Ought she to be worried about the interview?
Mülakat hakkında endişelenmeli mi?
Ought they to bring their children to the event?
Çocuklarını etkinliğe getirmeliler mi?
Ought he to explain his reasons to the team?
Sebeplerini ekibe açıklamalı mı?
Ought you to speak to your boss about the issue?
Sorun hakkında patronunla konuşmalı mısın?
Ought she to ask for advice before making a decision?
Karar vermeden önce tavsiye almalı mı?