'Must have + V3' kullanımı, örnek cümleler, olumlu cümleler ve olumsuz cümleler.
İngilizcede 'must' genellikle bir gereklilikten ya da zorunluluktan bahsederken kullanılır. Aşağıda sadece 'must have + V3' kullanımı açıklanmış, ve 'must' kullanımına değinilmemiştir. 'must' un ayrıntılı konu anlatımı için linke tıklayabilirsiniz.
Geçmişte gerçekleşmiş ya da doğru olduğunu düşündüğümüz bir şeyi belirtmek için kullanılır.
・I must have forgotten to lock the door; it's open
› Kapıyı kilitlemeyi unutmuş olmalıyım; açık
・The ground is wet. It must have rained last night.
› Yer ıslak. Dün gece yağmur yağmış olmalı.
・They must have finished the project by now; the deadline was yesterday.
› Şimdiye kadar projeyi bitirmiş olmalılar; teslim tarihi dündü.
・The meeting must have started.
› Toplantı başlamış olmalı.
・They must have eaten all the pizza.
› Bütün pizzaları yemiş olmalılar.
・She must have received good news.
› İyi bir haber almış olmalı.
・They must have finished their work by now.
› Şu ana kadar işlerini bitirmiş olmalılar.
・He must have studied hard to pass the exam.
› Sınavı geçmek için çok çalışmış olmalı.
・They must have worked late to finish it on time.
› Zamanında bitirmek için geç saatlere kadar çalışmış olmalılar.
・The package must have arrived while we were out.
› Paket biz dışarıdayken gelmiş olmalı.
・They must have visited the museum during their trip.
› Gezileri sırasında müzeyi ziyaret etmiş olmalılar.
・He must have saved enough money to buy a new car.
› Yeni bir araba almaya yetecek kadar para biriktirmiş olmalı.
・They must have chosen a different route to avoid traffic.
› Trafikten kaçınmak için farklı bir rota seçmiş olmalılar.
・He must have finished his homework before going out.
› Dışarı çıkmadan önce ödevini bitirmiş olmalı.
・They must have cleaned the house before the guests arrived.
› Misafirler gelmeden evi temizlemiş olmalılar.
・He must have arrived early; his car is already parked outside.
› Erken gelmiş olmalı; arabası dışarıda park edilmiş durumda.
・She must have forgotten her phone at home; she's not answering any calls.
› Telefonunu evde unutmuş olmalı; hiçbir çağrıya cevap vermiyor.
・He must have been surprised by the news; he looked completely shocked.
› Habere şaşırmış olmalı; tamamen şok olmuş görünüyordu.