Can ile olumlu cümleler, olumsuz cümleler, soru cümleleri. Can kullanım örnekleri.
Modal verb olan 'can' -ebilmek anlamına gelir. Genellikle bir beceriden, yetenekten veya imkandan bahsederken kullanılır. Aşağıda 'can' ile en çok kullanılan cümle örnekleri verilmiş ve kullanım yerlerine değinilmemiştir. Konu anlatımı için linke tıklayabilirsiniz.
1-) beceri, yetenek, kabiliyet, imkan
• I can run very fast.
› Çok hızlı koşabilirim.
• She can speak French fluently.
› Fransızcayı akıcı bir şekilde konuşabilir.
• I can't come to the party on Friday.
› Cuma günü partiye gelemem.
• What can I do to help you with your project?
› Projenizde size yardımcı olmak için ne yapabilirim?
• The cat can climb trees easily.
› Kedi ağaçlara kolaylıkla tırmanabilir.
• A computer can store massive amounts of information.
› Bir bilgisayar çok büyük miktarda bilgiyi depolayabilir.
2-) izin
• Can I borrow your pen for a moment?
› Bir dakikalığına kalemini ödünç alabilir miyim?
• You can use my computer if you need it.
› İhtiyacın olursa bilgisayarımı kullanabilirsin.
• 'Can I ask you a question?' 'Yes, you can.'
› 'Sana bir soru sorabilir miyim?' 'Evet sorabilirsin.'
• Visitors can't take photographs in this museum.
› Ziyaretçiler bu müzede fotoğraf çekemezler.
3-) rica, öneri, teklif
• Can you pass me the salt, please?
› Bana tuzu uzatır mısın lütfen?
• Can you explain the instructions one more time?
› Talimatları bir kez daha açıklayabilir misiniz?
• Can I get you something to drink?
› Sana içeçek bir şey getiriyim mi?
• Can I help you carry those bags?
› Şu çantaları taşımana yardım edeyim mi?
• We can go for a walk if you like.
› İstersen yürüyüşe çıkabiliriz.
• You can take a break if you're feeling overwhelmed.
› Kendinizi bunalmış hissediyorsanız ara verebilirsiniz.
• Perhaps we can watch a movie tonight instead of going out.
› Belki bu akşam dışarı çıkmak yerine film izleriz.
4-) olasılık, imkansızlık
• You can't be serious!
› Ciddi olamazsın!
• He can be forgetful sometimes.
› Bazen unutkan olabiliyor.
• Opportunities can arise unexpectedly.
› Fırsatlar beklenmedik bir şekilde ortaya çıkabilir.
• Learning a new language can be difficult.
› Yeni bir dil öğrenmek zor olabilir.
• The weather can change unpredictably.
› Hava tahmin edilemeyecek şekilde değişebilir.
• What can he be doing at this hour of the night?
› Gecenin bu saatinde ne yapıyor olabilir?
• She can't be 60 years old; she looks much younger!
› 60 yaşında olamaz; çok daha genç görünüyor!
• He can't have finished all the work already; it's only been an hour.
› Bütün işi bitirmiş olamaz; sadece bir saat oldu.
• He can swim very well.
› Çok iyi yüzebilir.
• I can make tea if you like.
› İstersen çay yapabilirim.
• Bats can see in the dark.
› Yarasalar karanlıkta görebilir.
• He can be a bit stubborn at times.
› Bazen biraz inatçı olabiliyor.
• We can watch a movie if you want.
› İstersen film izleyebiliriz.
• She can speak four languages fluently.
› Dört dili akıcı bir şekilde konuşabiliyor.
• Deserts can be quite cold at night.
› Çöller geceleri oldukça soğuk olabilir.
• You can leave the party early if you need to.
› Gerekirse partiden erken ayrılabilirsiniz.
• I can lend you some money until you get paid.
› Ödemeni alana kadar biraz borç verebilirim.
• There can be challenges in starting a new job.
› Yeni bir işe başlarken zorluklar yaşanabilir.
• You can pass the exam if you work hard.
› Çok çalışırsan sınavı geçebilirsin.
• If we can meet tomorrow, we'll discuss the project.
› Yarın buluşabilirsek projeyi tartışırız.
• Students can enter the museum for free.
› Öğrenciler müzeye ücretsiz girebilir.
• Stress can impact both mental and physical health.
› Stres hem zihinsel hem de fiziksel sağlığı etkileyebilir.
• I try to spend time with my family whenever I can.
› Fırsat buldukça ailemle vakit geçirmeye çalışıyorum.
• Trees can absorb carbon dioxide and produce oxygen.
› Ağaçlar karbondioksiti emebilir ve oksijen üretebilir.
• Children can learn languages rapidly at a young age.
› Çocuklar genç yaşta dilleri hızla öğrenebilirler.
• If you can, please help me with this task.
› Eğer yapabiliyorsanız, lütfen bu görevde bana yardım edin.
• All we can do now is focus on finding a solution to the problem.
› Şu an yapabileceğimiz tek şey soruna çözüm bulmaya odaklanmak.
• I can't run fast.
› Hızlı koşamam.
• That can't be right.
› Bu doğru olamaz.
• You can’t park here.
› Buraya park edemezsin.
• I can't hear you clearly.
› Seni net olarak duyamıyorum.
• She can't swim very well.
› Çok iyi yüzemiyor.
• He can't lift that heavy box.
› O ağır kutuyu kaldıramaz.
• You can't smoke in this area.
› Bu alanda sigara içemezsiniz.
• I can't make it to the party tonight.
› Bu akşam partiye gelemeyeceğim.
• I can't attend the meeting tomorrow.
› Yarın toplantıya katılamam.
• He can’t have finished the work.
› İşi bitirmiş olamaz.
• He can't play the piano very well.
› Çok iyi piyano çalamıyor.
• I cannot solve this math problem.
› Bu matematik problemini çözemiyorum.
• I can't promise I'll finish the report today.
› Raporu bugün bitireceğime söz veremem.
• You can't always get what you want in life.
› Hayatta her zaman istediğini elde edemezsin.
• We can't afford to buy a new car right now.
› Şu anda yeni bir araba almaya gücümüz yetmez.
• Students can't use cell phones during the exam.
› Öğrenciler sınav sırasında cep telefonu kullanamazlar.
• They cannot enter the building without an access card.
› Giriş kartı olmadan binaya giremezler.
• Can she swim?
› Yüzebilir mi?
• Can you speak German?
› Almanca konuşabiliyor musun?
• Can I borrow your pen?
› Kalemini ödünç alabilir miyim?
• What can he be doing?
› Ne yapıyor olabilir?
• Can you play the guitar?
› Gitar çalabiliyor musun?
• Can he fix the car?
› Arabayı tamir edebilir mi?
• Can you call me back later?
› Beni daha sonra arayabilir misin?
• Can I leave work early today?
› Bugün işten erken çıkabilir miyim?
• Can I help you with your homework?
› Ödevinde sana yardım edeyim mi?
• Can I bring a friend to the party?
› Partiye bir arkadaşımı getirebilir miyim?
• Is there anything I can do for you?
› Senin için yapabileceğim bir şey var mı?
• Can you help me with my homework?
› Ödevimde bana yardım edebilir misin?
• Can I have some more coffee, please?
› Biraz daha kahve alabilir miyim lütfen?
• Can you suggest a good movie to watch?
› İzlenecek güzel bir film önerir misiniz?
• “Can I sit here?” “No, you can’t.”
› “Buraya oturabilir miyim?” “Hayır, oturamazsın.”
• Can you propose a solution to this problem?
› Bu soruna bir çözüm önerebilir misiniz?