Can | Bilexis Gramer
Can

İngilizcede 'can' kullanımı ve konu anlatımı.

Can Türkçeye ‘-ebilmek, -abilmek’ olarak çevirilir. Genellikle bir yeterlikten, beceriden, imkandan veya olasılıktan bahsederken kullanılır.

Yapı
  Olumlu (Özne + can + V1)
  • I can run fast.
  › Hızlı koşabilirim.
  Olumsuz (Özne + can + not + V1)
  • I can’t run fast.
  • I cannot run fast.

  › Hızlı koşamam.
  Soru (Can + özne + V1)
  • Can you run fast?
  › Hızlı koşabilir misin?
  ☞ Can’nin olumsuz hali ‘can’t, cannot’ şeklinde kullanılır, ayrı  olarak ‘can not‘ şeklinde yazılmaz.
  I can’t swim very well.
I cannot swim very well.
I can not swim very well.
› Çok iyi yüzemem.

Kullanım

Yeterlik

Doğuştan gelen bir beceriyi ya da sonradan edinilmiş bir yeteneği belirtmek için kullanılır.

・I can play the piano.
 › Piyano çalabilirim.

・He can’t run very fast.
 › Çok hızlı koşamaz.

・Owls can see in the dark.
 › Baykuşlar karanlıkta görebilir.

・Can you speak French fluently?
 › Akıcı olarak Fransızca konuşabiliyor musun?


Bir kişinin bir şeyi yapmak için imkanı, fırsatı, gücü veya yetkisi olduğunu belirtmek için kullanılır.

・A police officer can carry a gun.
 › Bir polis memuru silah taşıyabilir.

・I can’t come to the party on Friday.
 › Cuma günü partiye gelemem.

・All citizens over the age of 18 can vote.
 › 18 yaşını dolduran tüm vatandaşlar oy kullanabilir.

・You can pass the exam if you study harder.
 › Daha çok çalışırsanız sınavı geçebilirsiniz.


Bir şeyin kapasitesinden veya kabiliyetinden bahsederken kullanılır. 

・The bottle can hold up to one liter of water.
 › Şişe bir litreye kadar su alabilmektedir.

・The computer can connect to the internet wirelessly.
 › Bilgisayar kablosuz olarak internete bağlanabilir.

・The company can adapt quickly to market changes.
 › Şirket pazar değişikliklerine hızla uyum sağlayabilmektedir.

Olasılık

Genel anlamda doğru olduğu düşünülen olasılıklardan bahsederken kullanılır.

・It can be very hot here in summer.
 › Yazın burası çok sıcak olabilir.

・Learning a new language can be difficult.
 › Yeni bir dil öğrenmek zor olabilir.

・Sunsets can be breathtakingly beautiful.
 › Gün batımları nefes kesici derecede güzel olabilir.


Genellikle şüphe veya şaşkınlıkla, bir şeyin imkansız olduğunu belirtmek için 'can't' kullanılır.

・That can’t be true.
 › Bu doğru olamaz.

・You can’t be serious!
 › Ciddi olamazsın!


Geçmişle ilgili bir imkansızlığı belirtmek için 'can't have + V3' kullanılır.

・He can’t have arrived yet.
 › Henüz gelmiş olamaz.

İzin

İzin istemek, vermek ya da vermemek için kullanılır.

・Can I use your phone?
 › Telefonunu kullanabilir miyim?

・You can take my car If you want.
 › İstersen arabamı alabilirsin.

・"Can I open the window?" "Yes, you can."
 › "Pencereyi açabilir miyim?" "Evet (açabilirsin)."

・"Can I take a day off next week?" "No, you can't."
 › "Gelecek hafta bir gün izin alabilir miyim?" "Hayır, (alamazsın)."


Genel bir izni veya yasağı belirtmek için kullanılır.

・You can’t park here.
 › Buraya park edemezsin.

・Visitors can take photographs inside the museum.
 › Ziyaretçiler müze içerisinde fotoğraf çekebilir.

Rica

Birinden bir şey yapmasını isterken kullanılır.

・Can you open the door?
 › Kapıyı açar mısın?

・Can I have a cup of coffee, please?
 › Bir fincan kahve alabilir miyim, lütfen?

・Can you look after my cat when I am away?
 › Ben yokken kedime bakar mısın?

Teklif / Öneri 

Yardım teklifi yapmak veya bir öneride bulunmak için kullanılır.

・Can I help you lift the box?
 › Kutuyu kaldırmana yardım edeyim mi?

・We can eat out tonight, if you like.
 › İstersen bu akşam dışarıda yiyebiliriz.