İngilizcede 'used to, be used to, get used to' kullanımı ve konu anlatımı.
Genel anlamda 'used to' geçmişteki bir alışkanlıktan veya durumdan, 'be used to' ise şu anki bir alışkanlıktan veya durumdan bahsederken kullanılır. Used to 'yapardı, ederdi, eskiden yapardı, önceden yapardı', be used to ise 'alışkın, alışık' olarak Türkçeye çevirilir.
Olumlu | Özne + used to + infinitive (to do) |
Olumsuz | Özne + did + not + use + infinitive (to do) Özne + used + not + infinitive (to do) → formal |
Soru | Did + özne + use to + infinitive (to do) |
Geçmişteki alışkanlıklardan veya geçmişte sık olarak yapılmış ve artık yapılmayan eylemlerden bahsederken kullanılır.
・I used to play the piano.
› Her gün piyano çalardım.
・Did you use to go camping?
› Kamp yapmaya gider miydin?
・He didn't use to travel much.
› Çok fazla seyahat etmezdi.
・I used to go for a run every morning.
› Her sabah koşuya giderdim.
・He never used to cry so much.
› Hiç bu kadar ağlamazdı.
・We sometimes used to swim in the lake.
› Bazen gölde yüzerdik.
・He used to smoke, but he quit last year.
› Eskiden sigara içiyordu ama geçen yıl bıraktı.
・I used to play chess a lot, but I don't play very much now.
› Eskiden çok satranç oynardım ama artık pek oynamıyorum.
・When I was a child, I used to climb trees in the backyard.
› Çocukken arka bahçedeki ağaçlara tırmanırdım.
・Did you use to play soccer when you were in high school?
› Lisedeyken futbol oynar mıydın?
Geçmişte doğru olan ama artık geçerli olmayan durumlardan bahsederken kullanılır.
・He used to be afraid of dogs.
› Köpeklerden korkardı.
・I didn't use to like spinach.
› Ispanak sevmezdim.
・Where did you use to live?
› Nerede yaşıyordun?
・We used to be good friends.
› Eskiden iyi arkadaşlardık.
・Did she use to work as a teacher?
› Eskiden öğretmenlik mi yapıyordu?
・There used to be a statue in the park.
› Eskiden parkta bir heykel vardı.
・I used to live in London before I moved to Madrid.
› Madrid'e taşınmadan önce Londra'da yaşıyordum.
・This building used to be a museum, but now it's a theatre.
› Bu bina eskiden müzeydi ama şimdi tiyatro.
・He used to be a vegetarian, but now he eats meat occasionally.
› Eskiden vejeteryandı ama artık ara sıra et yiyor.
Olumlu | Özne + be used to + verbing (doing) veya isim |
Olumsuz | Özne + be + not + used to + verbing (doing) veya isim |
Soru | Be + özne + used to + verbing (doing) veya isim |
Şu anki bir alışkanlıktan veya şu anda doğru olan bir durumdan behsederken ‘be used to‘ kalıbı kullanılır.
・I'm used to waking up early.
› Erken kalkmaya alışkınım.
・He's not used to cold weather.
› Soğuk havaya alışkın değil.
・I’m not used to people lying to me.
› İnsanların bana yalan söylemesine alışkın değilim.
・She's used to living in a big city.
› Büyük şehirde yaşamaya alışkın.
・She's used to living on her own.
› Kendi başına yaşamaya alışkındır.
・We are used to traveling frequently.
› Sık seyahat etmeye alışkınız.
・Are you used to working with a team?
› Bir takımla çalışmaya alışık mısın?
Şu anda olan bir durumdan ya da alışkanlıktan bahsetmek için ‘be used to’ da olduğu gibi ‘get used to’, ‘become used to’ ve ‘grow used to’ kalıbları da kullanılır. Aynı anlamı ifade etmekle birlikte ‘get used to’, ‘become used to’ ve ‘grow used to’ daha çok alışma sürecinden bahsederken kullanılır. Türkçeye ‘alışır, alıştı, alışacak’ olarak tercüme edilebilir.
・I'm getting used to working here.
› Burada çalışmaya alışıyorum.
・You will become used to the cold soon.
› Yakında bu soğuğa alışırsın.
・It's hard to grow used to living here.
› Burada yaşamaya alışmak zor.
・It took him a while to get used to the new job.
› Yeni işe alışması biraz zaman aldı.
✗ ✔︎ He used to work here. › Eskiden burada çalışırdı. ✗ ✔︎ I am used to waking up early. › Erken kalkmaya alışkınım. |
★ I used to work at night. › Eskiden geceleri çalışırdım. ★ I am used to working at night. › Geceleri çalışmaya alışkınım. ★ I am getting used to working at night. › Geceleri çalışmaya alışıyorum. |