'Must' ve 'Have to'

İngilizcede 'must' ve 'have to' arasındaki fark nedir? 'Must, have to' kullanımı ve konu anlatımı.

Kullanım

'Must' ve 'have to' birbirlerine benzer anlamları ifade ederler. Genellikle bir gereklilikten ya da zorunluluktan bahsederken kullanılır.

Gereklilik

Yapılması gerekli veya zorunlu olan bir şeyi belirtmek için 'must' ve 'have to' kullanılabilir.

・We're late. We must/have to go.
 › Biz geç kaldık. Gitmeliyiz.

・I must/have to wake up early for work.
 › İşe gitmek için erken kalkmam gerekiyor.

・I must/have to attend the meeting tomorrow.
 › Yarınki toplantıya katılmam gerekiyor.


Konuşmacı bir şey yapmayı kendi gerekli görüyorsa 'must', konuşmacı başka bir kişi ya da dış bir etkenden dolayı bir şey yapmak zorunda ise 'have to' kullanılır.

・I must see the manager today. I want to discuss something.
 › Bugün müdürü görmem gerekiyor. Bir şeyi görüşmek istiyorum.

・I have to see the manager today. There's an issue with the project.
 › Bugün müdürü görmem gerekiyor. Projeyle ilgili bir sorun var.

・I must finish the project by Friday. I don't want to work at the weekend.
 › Cuma gününe kadar projeyi bitirmem gerekiyor. Hafta sonu çalışmak istemiyorum.

・I have to finish the project by Friday. The deadline has been brought forward.
 › Cuma gününe kadar projeyi bitirmem gerekiyor. Teslim tarihi öne alındı.


Yazı dilinde, bir kural ya da yasa nedeniyle zorunlu/gerekli olan bir şeyi belirtmek için 'must' kullanılır.

・Drivers must stop at a red traffic light.
 › Sürücüler kırmızı ışıta durmak zorundadır.

・Tourists must obtain a visa to enter the country.
 › Turistlerin ülkeye girebilmeleri için vize almaları gerekmektedir.

Tavsiye

Bir tavsiyede ya da öneride bulunmak için kullanılır. 'Should' a göre daha vurgulu bir anlamı ifade ederler.

・You must/have to read that book. It's really interesting.
 › O kitabı okumalısın. Gerçekten ilginç.

・You must/have to be careful while driving in the snow.
 › Karda araç kullanırken dikkatli olmalısınız.

・She must/has to listen carefully to understand the instructions.
 › Talimatları anlamak için dikkatlice dinlemelidir.

Çıkarım

Doğru olduğunu düşündüğümüz bir şeyi ya da gerçekleşeceğini umduğumuz bir olayı belirtmek için kullanılır. Bu kullanımı varsayımsal bir kesinliği, güçlü bir olasılığı, mantığa uygun bir çıkarımı ya da makul bir beklentiyi belirtebilir. 

・He must/has to be at work now.
 › Şu anda işte olmalı.

・He must/has to be excited about the news.
 › Habere heyecanlanmış olmalı.

・You must/have to be joking. That can't be true!
 › Şaka yapıyor olmalısın. Bu doğru olamaz!

・They must/have to be tired after such a long journey.
 › Bu kadar uzun bir yolculuktan sonra yorulmuş olmalılar.

Olumsuz Cümle 

'Must' ve 'have to' nun olumsuz halleri 'mustn't, don't have to' farklı anlamları ifade eder.

'Don't have to' bir kişinin bir şey yapmasına gerek olmadığını belirtir.

・You don't have to finish the project today.
 › Projeyi bugün bitirmek zorunda değilsiniz.

・You don't have to apologize. It wasn't your fault.
 › Özür dilemene gerek yok. Senin hatan değildi.

・You don't have to attend the meeting if you're busy.
 › Meşgulseniz toplantıya katılmak zorunda değilsiniz.


'Mustn't' ya bir kişinin bir şey yapmaya izni olmadığını ya da bir kişiye bir şey yapmamasını tavsiye ederken kullanılır.

・Visitors mustn't take photographs in the museum.
 › Ziyaretçiler müzede fotoğraf çekmemelidir.

・She must not forget to lock the door when leaving.
 › Çıkarken kapıyı kilitlemeyi unutmamalı.

・You mustn't park here. It's a no-parking zone.
 › Buraya park etmemelisin. Buraya park etmek yasaktır.

・You mustn't park here. It may block the entrance.
 › Buraya park etmemelisin. Girişi kapatabilir.

Geçmiş Zaman

Had to, geçmişteki bir zorunluluktan veya gereklilikten bahsederken kullanılır.

・I had to finish my report by Friday.
 › Raporumu Cuma gününe kadar bitirmem gerekiyordu.

・They had to leave before the rain started.
 › Yağmur başlamadan ayrılmak zorunda kaldılar.

・We had to wait in line for an hour to get tickets.
 › Bilet almak için bir saat kuyrukta beklemek zorunda kaldık.

・They had to cancel their trip due to bad weather.
 › Kötü hava koşulları nedeniyle gezilerini iptal etmek zorunda kaldılar.


Must have + V3
, geçmişte doğru ya da gerçekleşmiş olduğunu düşündüğümüz bir şeyden bahsederken kullanılır.

・They must have arrived home by now.
 › Şimdiye kadar eve varmış olmalılar.

・He must have finished the project last night.
 › Projeyi dün gece bitirmiş olmalı.

・They must have missed the train. They're not here yet.
 › Treni kaçırmış olmalılar. Henüz burada değiller.

Gelecek Zaman

Gelecekle ilgili bir gereklilikten  bahsederken 'will have to' veya 'going to have to' kullanılabilir. Ancak genellikle 'will have to' tercih edilir.

・I will have to buy a new phone soon.
 › Yakında yeni bir telefon almak zorunda kalacağım.

・We will have to find a solution to this problem.
 › Bu soruna bir çözüm bulmamız gerekecek.


Gelecekte yapılması, konuşma anında planlanmış olaylar için genellikle 'have to' tercih edilir.

・I have to go to the dentist tomorrow. (randevu alınmış)
 › Yarın dişçiye gitmem gerekiyor.

Have Got to

'Have to' ile 'have got to' nun anlamı aynıdır. Bir zorunluluktan, gereklilikten, tavsiyeden ya da çıkarımdan bahsederken 'have got to', 'have to' yerine kullanılabilir. Ancak, 'have got to' geçmiş ve gelecek cümle yapısında kullanılmaz. Her ne kadar 'have to' kalıbı hem Amerikan İngilizcesinde hem de İngiltere İngilizcesinde standart kullanım olsa da, 'have got to' İngiltere İngilizcesinde, konuşma dilinde sık olarak kullanılır. '(Have) got to' nun kısa hali olan 'gotta' ifadesi ise Ameikan İngilizcesinde, resmi olmayan dilde sık olarak kullanılır.

・I have to go. (Genel)
・I have got to go. (İngiltere İngilizcesi, konuşma dili)
・I've gotta go. (Amerikan İngilizcesi, resmi olmayan dil)
 › Gitmem gerek.

・We have got to clean the house today.
 › Bugün evi temizlememiz gerekiyor.

・She hasn't got to attend the meeting.
 › Toplantıya katılması gerekmiyor.

・Drivers have got to wear seat belts while driving.
 › Sürücülerin araç kullanırken emniyet kemeri takması gerekiyor.

・Have we got to discuss the potential risks associated with this plan?
 › Bu planla ilgili olası riskleri görüşmemiz gerekiyor mu?