Have To

İngilizcede 'have to' kullanımı ve konu anlatımı.

Have to, Türkçeye ‘zorunda olmak, gerekli olmak, gerekmek, -meli/malı olmak’ olarak çevirilir. Genellikle bir gereklilikten ya da bir zorunluluktan bahsederken kullanılır. 'Have to' ve 'have got to' aynı anlamı ifade eder. 'Have got to' daha çok resmi olmayan dilde kullanılır.

Yapı
  Olumlu 
  • I have to go. = I have got to go.
  • He has to go. = He has got to go.
  Olumsuz 
  • You don't have to go. = You haven't got to go.
  • He doesn't have to go. = He hasn't got to go.
  Soru 
  • Do I have to come early? = Have I got to come early?
  • Does he have to come early? = Has he got to come early?

Kullanım

Gereklilik

Bir gereklilikten veya zorunluluktan bahsederken kullanılır.

・I have to finish my homework.
 › Ödevimi bitirmem gerekiyor.

・I have to go to the dentist tomorrow.
 › Yarın dişçiye gitmem gerekiyor.

・We have to leave early to catch the train.
 › Trene yetişmek için erken çıkmamız gerekiyor.

・He has to take medication every morning.
 › Her sabah ilaç alması gerekiyor.

・Do I have to attend the meeting tomorrow?
 › Yarınki toplantıya katılmak zorunda mıyım?

・You don't have to finish the work today.
 › İşi bugün bitirmek zorunda değilsiniz.

・She doesn't have to apologize. It wasn't her fault.
 › Özür dilemesine gerek yok. Onun hatası değildi.

・They don't have to attend the meeting if they're not available.
 › Eğer müsait değillerse toplantıya katılmaları gerekmez.

Bir kural ya da yasa nedeniyle zorunlu olan bir şeyi belirtmek için kullanılabilir. Ancak yazı dilinde genellikle 'must' tercih edilir.

・I have to pay my bills by the end of the month.
 › Ay sonuna kadar faturalarını ödemeleri gerekiyor.

・Drivers have to wear seat belts while driving.
 › Sürücülerin araç kullanırken emniyet kemeri takması gerekiyor.

・Tourists have to obtain a visa before entering the country.
 › Turistlerin ülkeye girmeden önce vize almaları gerekmektedir.

Tavsiye

Bir tavsiyede veya öneride bulunmak için kullanılır. 'Should' a göre daha vurgulu bir anlamı ifade eder.

・You have to see the sunset. It's stunning.
 › Gün batımını görmelisiniz. Etkileyici.

・He has to watch that movie. It's so entertaining.
 › O filmi izlemesi gerekiyor. Çok eğlenceli.

・You have to accept the job offer. It's a great opportunity.
 › İş teklifini kabul etmelisin. Bu harika bir fırsat.

・You have to meet Sarah. She's such a wonderful person.
 › Sarah'la tanışmalısın. O harika bir insan.

Çıkarım

Doğru olduğunu düşündüğümüz bir şeyi ya da gerçekleşeceğini umduğumuz bir olayı belirtmek için kullanılır. Bu kullanımı varsayımsal bir kesinliği ya da mantığa uygun bir beklentiyi belirtir.

・There has to be some mistake.
 › Bir yanlışlık olması lazım.

・This information has to be correct. 
 › Bu bilgi doğru olmalı. 

・The answer to the question has to be in the book.
 › Sorunun cevabı kitapta olmalı.

・Tom has to know the way. He's lived in this town for years.
 › Tom yolu biliyor olmalı. Yıllardır bu kasabada yaşıyor.

Vurgu

'Admit, say, warn vb.' gibi fillerle bir ifadeyi vurgulamak için kullanılır.

・I have to warn you, this task will not be easy.
 › Seni uyarmalıyım ki bu görev kolay olmayacak.

・I have to admit, your idea is much better than mine.
 › İtiraf etmeliyim ki senin fikrin benimkinden çok daha iyi.

・It has to be said, her talent is undeniable.
 › Yeteneğinin inkar edilemez olduğunu söylemek lazım.

・His solution to the problem was clever, you have to admit.
 › Soruna getirdiği çözüm akıllıcaydı, kabul etmelisin.

Rahatsızlık

Bir rahatsızlığı belirtmek için kullanılır. Genellikle kinayeli bir anlamı ifade eder.

・He has to criticize my choices all the time!
 › Seçimlerimi sürekli eleştirmek zorunda!

・Do you have to be so stubborn about this?
 › Bu konuda bu kadar inatçı olmak zorunda mısın?

・Tom has to interrupt me when I'm speaking.
 › Ben konuşurken Tom sözümü kesmek zorunda.

Geçmiş Zaman

Geçmişteki bir bir gereklilikten, zorunluluktan ya da öneriden bahsederken 'had to' kalıbı kullanılır.

・She had to submit her report yesterday.
 › Dün raporunu teslim etmesi gerekiyordu.

・He had to go to the doctor due to his illness.
 › Rahatsızlığı nedeniyle doktora gitmek zorunda kaldı.

・Did I have to attend the meeting yesterday?
 › Dün toplantıya katılmak zorunda mıydım?

・You had to finish your homework before going out.
 › Dışarı çıkmadan önce ödevini bitirmen gerekiyordu.

・I had to take the bus because my car broke down.
 › Arabam bozulduğu için otobüse binmek zorunda kaldım.

Gelecek Zaman

Gelecekle ilgili bir gerekliliği veya zorunluluğu belirtmek için 'will have to' veya 'going to have to' kalıbı kullanılanbilir. 'Will have to' daha çok tercih edilir.

・He will have to apologize for his mistake.
 › Hatasından dolayı özür dilemek zorunda kalacak.

・She will have to finish her project by tomorrow.
 › Projesini yarına kadar bitirmesi gerekecek.

・If it rains, we will have to cancel the outdoor event.
 › Yağmur yağarsa açık hava etkinliğini iptal etmek zorunda kalacağız.

Gelecekte yapılması, konuşma anında planlanmış olaylar için genellikle 'have to' tercih edilir.

・I have to go to the dentist tomorrow. (randevu alınmış)
 › Yarın dişçiye gitmem gerekiyor.

Have Got to

'Have got to' bir zorunluluktan, gereklilikten, tavsiyeden ya da çıkarımdan bahsederken 'have to' yerine kullanılabilir. Rahatsızlık ve vurgu belirten cümlelerde, geçmiş ve gelecek zaman yapısında  kullanılmaz. Her ne kadar 'have to' kalıbı hem Amerikan İngilizcesinde hem de İngiltere İngilizcesinde standart kullanım olsa da, 'have got to' İngiltere İngilizcesinde, konuşma dilinde sık olarak kullanılır. '(Have) got to' nun kısa hali olan 'gotta' ifadesi ise Ameikan İngilizcesinde, resmi olmayan dilde sık olarak kullanılır.

・I have to go. (Genel)
・I have got to go. (İngiltere İngilizcesi, konuşma dili)
・I've gotta go. (Amerikan İngilizcesi, resmi olmayan dil)
 › Gitmem gerek.

・We have got to clean the house today.
 › Bugün evi temizlememiz gerekiyor.

・She hasn't got to attend the meeting.
 › Toplantıya katılması gerekmiyor.

・Drivers have got to wear seat belts while driving.
 › Sürücülerin araç kullanırken emniyet kemeri takması gerekiyor.

・Have we got to discuss the potential risks associated with this plan?
 › Bu planla ilgili olası riskleri görüşmemiz gerekiyor mu?