Set kelimesi her ne kadar ‘ayarlamak, kurmak vb.’ manalarına gelse de bazı edatlarla kullanıldığında özel bir anlam kazanır. Aşağıda set kelimesi ile en çok kullanılan phrasal verbs (deyimsel fiiller) sıralanmıştır. Daha fazlası için Sözlüğümüze göz atabilirsiniz.
ayırmak, ayrı tutmak
• His rhetoric sets him apart from other politicians.
› Belagatı onu diğer politikacılardan ayırıyor.
ayırmak, bir kenara koymak
• I set some money aside for a new phone.
› Yeni bir telefon için biraz para ayırdım.
1. geciktirmek, geri bırakmak
• The spending cuts have set the research back several months.
› Harcama kesintileri araştırmayı birkaç ay geciktirdi.
2. patlamak, mal olmak
• The repair set me back £500.
› Tamir bana 500 sterline patladı.
yazmak, yazıya geçirmek
• He set down his thoughts in his diary.
› Düşüncelerini günlüğüne yazdı.
başlamak, bastırmak
• Let’s go home before the rain sets in.
› Yağmur bastırmadan eve gidelim.
1. başlatmak, tetiklemek
• The incident set off a debate about animal rights.
› Olay, hayvan hakları konusunda bir tartışma başlattı.
2. ateşlemek, patlatmak
• Terrorists set off a bomb in the capital.
› Teröristler başkentte bomba patlattı.
saldırmak, saldırtmak
• He was set on by a gang.
› Bir çete tarafından saldırıya uğradı.
1. yola çıkmak
• After a two-day rest, we set out again.
› İki günlük bir dinlenmenin ardından tekrar yola çıktık.
2. amaçlamak
• He achieved what he set out to do.
› Yapmayı amaçladığı şeye ulaştı.
koyulmak, girişmek
• We set to the task of dishwashing.
› Bulaşık yıkama işine giriştik.
1. kurmak, yapmaya başlamak
• He wants to set up his own business.
› Kendi işini kurmak istiyor.
2. ayarlamak
• We’ve set up a meeting for Tuesday.
› Salı için bir toplantı ayarladık.
3. kurmak, dikmek
• Police set up a roadblock on the street.
› Polis caddeye barikat kurdu.