Run kelimesi her ne kadar koşmak manasına gelse de bazı edatlarla kullanıldığında özel bir anlam kazanır. Aşağıda run kelimesi ile en çok kullanılan phrasal verbs (deyimsel fiiller) sıralanmıştır. Daha fazlası için Sözlüğümüze göz atabilirsiniz.
rastlamak, karşılaşmak
• I ran across an old friend today.
› Bugün eski bir arkadaşa rastladım.
peşinden koşmak, kovalamak
• The cat ran after the mouse.
› Kedi farenin peşinden koştu.
saldırmak
• The burglar ran at her with a knife.
› Hırsız ona bıçakla saldırdı.
kaçmak
• He ran away from home when he was 15.
› 15 yaşındayken evden kaçtı.
1. çarpmak
• The driver deliberately ran her down.
› Sürücü ona kasten çarpttı.
2. küçümsemek, küçük görmek
• Don’t keep running yourself down.
› Kendini küçümseyip durma.
devam etmek, sürmek
• This matter has been running on for two months.
› Bu konu iki aydır devam ediyor.
bitmek, tükenmek
• The food is about to run out.
› Yemek bitmek üzere.
aşmak, geçmek
• The project ran over the proposed budget.
› Proje önerilen bütçeyi aştı.
(belirli bir miktara) ulaşmak, varmak, bulmak
• The report ran to almost 400 pages.
› Rapor neredeyse 400 sayfaya ulaştı.