'Do' ve 'make' arasındaki fark nedir? 'Do, make' kullanımı ve kullanım örnekleri.
Do ve make birbirlerine benzer anlamlara sahip iki fiildir. Çok yönlü fiiller olduğu için farklı şekillderde kullanılabilirler.
Üretmek
Üretilen, hazırlanan, oluşturulan bir şeyden bahsederken kullanılır.
table | dress | car | engine |
dinner | cake | salad | coffee |
art | movie | video | poem |
list | law | rule | copy |
paper | pasta | music | note |
・I will make a cake for the party.
› Parti için pasta yapacağım.
・The factory will make cars next month.
› Fabrika gelecek ay araba üretecek.
・She can make a dress in just a few hours.
› Sadece birkaç saat içinde bir elbise dikebiliyor.
・The government intends to make laws against pollution.
› Hükümet kirliliğe karşı yasalar çıkarmayı planlıyor.
・They plan to make a documentary about climate change.
› İklim değişikliğiyle ilgili bir belgesel yapmayı planlıyorlar.
Neden Olmak
Bir şeyin olmasına, ortaya çıkmasına neden olmak anlamında kullanılır. Genellikle yapılan bir işin sonucunda ortaya çıkan şeyi belirtir.
mistake | noise | hole | mess |
problem | trouble | issue | impression |
disturbunce | mark |
・Sometimes, even experts make mistakes.
› Bazen uzmanlar bile hata yapar.
・The children love to make noise when they play.
› Çocuklar oyun oynarken gürültü yapmayı severler.
・His speech made a strong impression on the audience.
› Konuşması dinleyiciler üzerinde güçlü bir etki oluşturdu.
・I didn't mean to make trouble; it was a misunderstanding.
› Sorun çıkarmak istemedim; bir yanlış anlaşılmaydı.
Zihin
Zihnimizle ya da dilimizle gerçekleştirdiğimiz işlerden bahsederken kullanılır.
decision | offer | estimate | assesment |
sugesstion | claim | speech | comparison |
promise | wish | threat |
announcement |
comment | point | excuse | relationship |
choice | guess |
request |
distinction |
・We need to make a decision soon.
› Yakın zamanda bir karar vermemiz gerekiyor.
・He made a suggestion to improve the project.
› Projenin iyileştirilmesi için öneride bulundu.
・I often make a wish when I see a shooting star.
› Kayan bir yıldız gördüğümde sıklıkla bir dilek tutarım.
・We need to make an assessment of the potential risks.
› Olası risklerin değerlendirmesini yapmamız gerekiyor.
・I need to make an estimate of how long the project will take.
› Projenin ne kadar süreceği konusunda bir tahmin yapmam gerekiyor.
・It's essential to make a clear distinction between right and wrong.
› Doğru ile yanlış arasında net bir ayrım yapmak önemlidir.
Diğerleri
love | improvement |
peace | friend |
war | exception |
living | payment |
fire | agreement | changes | amends |
effort | appointment |
face | gesture |
time | presentantion |
start | fire |
profit | discovery |
toast | room |
money | investment | bed | move |
call | progess |
・Investing wisely is a good way to make money.
› Akıllıca yatırım yapmak para kazanmanın iyi bir yoludur.
・Every morning, I make my bed before starting my day.
› Her sabah güne başlamadan önce yatağımı topluyorum.
・It's not always easy to make friends in a new city.
› Yeni bir şehirde arkadaş edinmek her zaman kolay değildir.
・Despite the workload, she tries to make time for her hobbies.
› İş yoğunluğuna rağmen hobilerine zaman ayırmaya çalışıyor.
・The manager decided to make an exception and extend the deadline for the project.
› Yönetici bir istisna yapmaya ve projenin son tarihini uzatmaya karar verdi.
Genel Eylem
Genel anlamda yapılan bir şeyi belirtmek kullanılır.
something | anything | nothing | favour |
good | wrong | harm | the good thing |
one's best | the bad thing |
・Can you do me a favour?
› Bana bir iyilik yapabilir misin?
・He always strives to do the good thing.
› Her zaman iyi olanı yapmaya çalışır.
・Smoking can do harm to your health.
› Sigara içmek sağlığınıza zarar verebilir.
・I'll do something special for our anniversary.
› Yıldönümümüz için özel bir şey yapacağım.
・She felt guilty after realizing she had done wrong.
› Yanlış yaptığını fark edince kendini suçlu hissetti.
Belirli Eylem
Belirli bir eylemi, işi, görevi veya aktiviteyi belirtmek için kullanılır.
work | housework | duty | job |
the dishes | the cleaning | the shopping | yoga |
task | exercise |
・I like to do yoga in the morning.
› Sabahları yoga yapmayı seviyorum.
・She always does her duty diligently.
› Görevini her zaman titizlikle yapar.
・Can you help me do the dishes tonight?
› Bu akşam bulaşıkları yıkamama yardım eder misin?
Çalışma
Okul ödevinden, akademik çalışmadan ya da bir kurstan bahsederken kullanılır.
research | experiment | interview | survey |
homework | report | course | biology |
test | math |
・I need to do my homework.
› Ödevimi yapmam gerekiyor.
・I did a biology course last year.
› Geçen yıl biyoloji dersi aldım.
・She's doing research on renewable energy sources.
› Yenilenebilir enerji kaynakları üzerine araştırmalar yapıyor.
Diğerleri
business | renovation | makeup | hair |
puzzle |
・I like to do a puzzle every Sunday to relax.
› Rahatlamak için her Pazar bulmaca çözmeyi severim.
・He's eager to do business with the new client.
› Yeni müşteriyle iş yapmaya hevesli.
・She did her makeup quickly before leaving the house.
› Evden çıkmadan önce hızlıca makyajını yaptı.