'Simple Present Tense' ve 'Present Continuous Tense'

İngilizcede 'simple present tense' ve 'present continuous tense' kullanımı, konu anlatımı.

Şu an - Genel

Konuşma anında gerçekleşen durumlardan bahsederken present continuous tense, genel durumlardan veya doğrulardan bahsederken simple present tense kullanılır.

・The sun is rising.
 › Güneş doğuyor.

・The sun rises in the east.
 › Güneş doğudan doğar.

・It's raining outside.
 › Dışarıda yağmur yağıyor.

・It rains a lot in summer.
 › Yazın çok yağmur yağar.

・He is swimming in the pool now.
 › Şu an havuzda yüzüyor.

・She swims in the pool every day.
 › Her gün havuzda yüzer.

Geçici - Kalıcı

Simple present tense kalıcı ya da uzun süreli bir durumu belirtmek için, present continuous tense ise kısa süreli veya bir süredir devam eden bir durumu belirtmek için kullanılır.

 He’s living in Germany.
  › Almanya’da yaşıyor.
  ✍︎ Kısa bir süredir veya geçici olarak Almanya’da yaşıyor.

He lives in Germany. 
 › Almanya’da yaşıyor.
  ✍︎
Uzun bir süredir veya kalıcı olarak Almanya’da yaşıyor.

He works in a bank. 
 › Bankada çalışıyor.

He's temporarily working in a hotel. 
 › Geçici olarak bir otelde çalışıyor.

He's staying with us until he finds a new apartment.
 › Yeni bir daire bulana kadar bizde kalıyor.

Değişim

Değişmeye veya gelişmeye devam eden durumlardan bahsederken present continuous tense, değişmeyen durumlardan veya genel doğrulardan bahsederken simple present tense kullanılır.

It's getting colder.
 › Hava soğuyor.

It's very cold in winter.
 › Kışın hava çok soğuktur.

Car prices are increasing day by day.
 › Araba fiyatları gün geçtikçe artıyor.
✍︎ Araba fiyatlarının gün geçtikçe arttığını, değişim belirttiği için present continuous tense kullanılmıştır.

Car prices increase by about 5% per month.
 › Araba fiyatları ayda yaklaşık %5 artıyor.
✍︎ Araba fiyatlarının aylık %5 arttığını, istatiksel bir bilgiyi (= genel doğru) belirttiği için simple present tense kullanılmıştır.

Gelecek

Present continuous tense gelecekte yapılması planlanmış bir olayı, simple present tense ise gelecekte yapılması takvime bağlanmış bir durum için kullanılır.

He’s coming next week. 
 › Gelecek hafta geliyor (= gelecek).

The school starts next week. 
 › Okul gelecek hafta başlıyor (= başlayacak). 

I'm meeting my friend tomorrow. 
 › Yarın arkadaşımla buluşuyorum (= buluşacağım). 

The train leaves at 8 pm tonight.
 › Tren bu akşam saat 20:00'de kalkıyor (= kalkacak). 

Tekrar

Simple present tense sürekli tekrar eden bir durumun genel bir doğruluğunu, present continuous tense ise sürekli tekrar eden durumun rahatsız edici veya aşırı olduğunu vurgular.

He’s always laughing. 
 › O, her zaman güler/gülüyor.
 ✍︎ Rahatsız edici veya aşırı derecede güldüğünü belirtir.

He always laughs. 
 › O, her zaman güler.
 ✍︎ Sürekli güldüğünü - kişiyi tanımlar.

It’s always raining here. 
 › Burada her zaman yağmur yağar/yağıyor.

It always rains here. 
 › Burada her zaman yağmur yağar

Anlatı

Hikaye, masal, maç, şaka anlatırlen ana ve arka arkaya gerçekleşen olaylardan bahsederken simple present tense, hikaye başladığında zaten olmaya devam eden olaylardan bahsederken present continuous tense kullanılır.

 ・John goes to the park, and sees a girl. She's wearing a red skirt...
  › John parka gider, ve bir kız görür. Kız kırmızı bir etek giyiyordur...

 ・Maria wears a red skirt, and sees a man when she looks out of the window. He's working in the garden...
  › Maria bir etek giyer ve pencereden dışarı baktığında bir adam görür. Adam bahçede çalışıyordur...
✍︎ Birinci örnekte kız zaten hikaye başlamadan kırmızı etek giymiş olduğu için present continuous tense, ikinci örnekte hikaye Maria'nın kırmızı eteği giymesiyle başladığı için simple present tense kullanılmıştır.

Stative Verbs

İngilizcede stative verbs, bir eylemi değil, bir durumu belirtmek için kullanılır. Bu fiiller genellikle zihinle, duyguyla, algıyla veya sahiplik ile ilgili bir durumdan bahsederken kullanılır. Stative verbs (durum fiilleri) genellikle süreklilik bildiren zaman kipleriyle (I'm doing, He was doing, She has been doing vb.) kullanılmazlar.

En Çok Kullanılan Stative Verbs

  Mental states: understand, know, believe, desire, doubt, remember, wish, realize, recognize, suppose, prefer
Emotional states:
love, like, dislike, hate, fear, need, want, astonish, care, envy, mind, please, surprise
Possession:
have, belong, owe, own, possess
Senses:
feel, taste, smell, see, hear, look, appear, seem
Others:
be, contain, cost, deserve, equal, exist, involve, lack, matter, perceive, promise, resemble  

Non-Progressive Kullanım

Çoğu stative verbs '-ing' eki almadığı için, bu fiillerle konuşma anındaki bir durumdan bahsederken present continuous tense (şimdiki zaman) değil, simple present tense (geniş zaman) kullanılır. Cümle içindeki kullanımına göre '-iyor' ekiyle ya da '-er' ekiyle Türkçeye çevirilebilir.

I know John.
I’m knowing John.
› John’u tanıyorum/tanırım.

 I want to drink water.
I’m wanting to drink water.
› Su içmek istiyorum.

I don't understand you.
I’m not understanding you.
› Seni anlamıyorum.

I will be there, I promise. 
I will be there, I’m promise.
› Orada olacağım, söz veriyorum.

Progressive and Non-Progressive Kullanım

İngilizcede bazı filler hem bir eylemi hem de bir durumu belirtmek için kullanılabilir. Genellikle bu fillerin eylem ve durum belirten anlamları birbirlerinden faklıdır. Durum belirten anlamı non-progressive formda (-ing eki olmadan), eylem berlirten anlamı ise progressive formda (-ing eki ile) kullanılır.

Fiil Durum Eylem
have sahip olmak yapmak, etmek
be olmak yapmak
think bir fikre sahip olmak düşünmek, tasarlamak
taste tadı olmak tadına bakmak
smell kokusu olmak koklamak
see anlamak görüşmek, buluşmak

• I have a red car. 
› Kırmızı bir arabam var.

• We're having breakfast now. 
› Şu an kahvaltı yapıyoruz.

• She is very lazy. 
› Çok tembeldir.

• She is being lazy. 
› Tembellik yapıyor.

• I think you are right.
› Bence haklısın.

• I am thinking of you.
› Seni düşünüyorum.

• The food tastes delicious.
› Yemek lezzetlidir.

• He is tasting the food.
› Yemeğin tadına bakıyor.

• The rose smells nice. 
› Gül hoş kokuyor.

• She is smelling the rose.
› Gülü kokluyor.

• I see what you mean. 
› Neyi kastettiğini anlıyorum.

• I'm seeing my friend tomorrow.
› Yarın arkadaşımla görüşeceğim.

Look&Feel

'Look' ve 'feel' kelimeleri hem simple present tense hem de present continuous tense ile kullanılabilir. Anlamları aynı olmakla birlikte present continuous tense ile kullanılırsa konuşma anı vurgulanır.

• You look awful. 
• You're looking awful. 
Berbat görünüyorsun.

• I feel sick. 
• I'm feeling sick. 
Kendimi hasta hissediyorum.