The air defence radar detected incoming threats.

Hava savunma radarı gelen tehditleri tespit etti.

The government agency launched a campaign to encourage citizens to provide information on potential security threats.

Devlet kurumu, vatandaşları potansiyel güvenlik tehditleri hakkında bilgi vermeye teşvik etmek için bir kampanya başlattı.

In the realm of cybersecurity, organizations need to keep a constant vigil against potential threats and vulnerabilities to protect sensitive data.

Our future is under threat.

Geleceğimiz tehdit altında.

The journalist received a death threat.

Gazateci ölüm tehditi aldı.

The company took measures to protect their data in the knowledge that cybersecurity threats were on the rise.

Şirket, siber güvenlik tehditlerinin arttığının bilincinde olarak verilerini korumak için önlemler aldı.

Some animal species face threat of extinction.

Bazı hayvan türleri yok olma tehdidiyle karşı karşıyadır.

There is the threat of storms today.

Bugün fırtına tehlikesi/riski var.

Smoking poses a threat to our health.

Sigara içmek sağlığımız için bir tehdit oluşturuyor.

The move represents no direct threat to Russia.

Bu hamle, Rusya için doğrudan bir tehdit oluşturmuyor.

Some plant species are under threat of extinction.

Bazı bitki türleri yok olma tehdidi altındadır.

Obesity poses a major threat to many societies.

Obezite birçok toplum için büyük bir tehdit oluşturmaktadır.

Pollution poses a significant threat to the environment.

Kirlilik çevre için önemli bir tehdit oluşturmaktadır.

Pollution levels pose a threat to people's health.

Kirlilik seviyeleri insanların sağlığı için tehdit oluşturmaktadır.

The government eliminated the threat posed by terrorism.

Hükûmet, terörizmin oluşturduğu tehdidi ortadan kaldırdı.