Time is our most valuable commodity.

Zaman en değerli sermayemizdir.

Coal is becoming a rare commodity.

Kömür nadir bir meta haline geliyor.

Cereal is the basic commodity of agriculture.

Tahıl, tarımın temel ürünüdür.

Crude oil is the country's most important commodity.

Ham petrol ülkenin en önemli emtiasıdır.

Water is a scarce commodity in some regions.

Su, bazı bölgelerde kıt bulunan bir metadır.

He spent twenty years as a commodity trader.

Yirmi yılını emtia tüccarı olarak geçirdi.

One key commodity traded throughout the region is wheat.

Bölge genelinde ticareti yapılan önemli bir emtia buğdaydır.

Steel is a basic commodity of the manufacturing economy.

Çelik, imalat ekonomisinin temel bir ürünüdür.

The agricultural sector is largely dependent upon commodity trading.

Tarım sektörü büyük ölçüde emtia ticaretine bağımlıdır.

They produce agricultural commodities for export.

İhracat için tarım ürünleri üretiyorlar.

Commodity futures trading is a basic component of the buying and selling of crops for farmers.

Emtia vadeli işlemleri, çiftçiler için mahsul alım satımının temel bir bileşenidir.

We must produce rice, flour and other basic commodities.

Pirinç, un ve diğer temel ürünleri üretmeliyiz.

Salt and sugar were valuable commodities in the past.

Tuz ve şeker geçmişte değerli mallardı.

The child sell commodities at the market to earn some income.

Çocuk biraz gelir elde etmek için pazarda mal satıyor.

They sell basic food commodities such as wheat and corn.

Buğday ve mısır gibi temel gıda ürünleri satıyorlar.