İngilizcede 'must' kullanımı, konu anlatımı ve örnek cümleler.
Must, Türkçeye ‘-meli/malı, gerekmek, gerektirmek, vb.’ olarak çevirilir. Genel olarak bir gereklilikten, zorunluluktan veya güçlü bir olasılıktan bahsetmek için kullanılır.
Yapı |
Olumlu (özne + must + V1) |
• You must go now. › Şimdi gitmelisin. |
Olumsuz (özne + must + not + V1) |
• You must not go now. • You mustn't go now. › Şimdi gitmemelisin. |
Soru (must + özne + V1) |
• Must I go now? › Şimdi gitmeli miyim? |
• I must finish my homework.
› Ödevimi bitirmeliyim.
• It’s getting dark. I really must go.
› Hava kararıyor. Gerçekten gitmeliyim.
• These flowers must be watered regularly.
› Bu çiçekler düzenli olarak sulanmalıdır.
• You must not park your car here.
› Arabanızı buraya park edemezsiniz.
• You must be at least 18 years old to vote.
› Oy kullanmak için en az 18 yaşında olmalısınız.
› Oy kullanmak için en az 18 yaşında olmanız gerekmektedir.
› Oy kullanmak için en az 18 yaşında olmak zorundasınız.
• He must be upset about the news.
› Haberlere üzülmüş olmalı.
• He must be tired after working all day.
› Bütün gün çalıştıktan sonra yorgun olmalı.
• She must have arrived home by now.
› Şimdiye kadar eve gelmiş olmalıydı.
• You must read this book.
› Bu kitabı okumalısın.
• You must save money for the future.
› Gelecek için para biriktirmelisin.
• I must say, I am quite pleased with the results.
› Sonuçlardan oldukça memnun olduğumu söylemeliyim.
• I must admit, I didn't expect to win the competition.
› İtiraf etmeliyim ki yarışmayı kazanmayı beklemiyordum.
• I must go now.
› Şimdi gitmeliyim.
• You must be joking.
› Şaka yapıyor olmalısın
• He must be at least 50.
› En az 50 yaşında olmalı.
• There must be some mistake.
› Bir yanlışlık olmalı.
• You must stop at the red light.
› Kırmızı ışıkta durmalısın.
• You must not leave the party early.
› Partiden erken ayrılmamalısın.
• We must finish the report by Monday.
› Pazartesi gününe kadar raporu bitirmeliyiz.
• You must take your medicine every day.
› İlacınızı her gün almalısınız.
• We must leave early to catch the train.
› Trene yetişmek için erken ayrılmamız gerekiyor.
• They must follow the rules of the game.
› Oyunun kurallarına uymalılar.
• There must be a better solution to this problem.
› Bu sorunun daha iyi bir çözümü olmalı.
• You must have misunderstood what I said.
› Söylediklerimi yanlış anlamış olmalısın.
• They must have spent a lot of money on the wedding.
› Düğün için çok para harcamış olmalılar.
• They must have forgotten to invite us to the party.
› Bizi partiye davet etmeyi unutmuş olmalılar.
• He must not violate the terms of the contract.
› Sözleşme şartlarını ihlal etmemelidir.
• You must admit, the view was breathtaking.
› Kabul etmelisin ki manzara nefes kesiciydi.
• I must warn you, the exam is going to be difficult.
› Sizi uyarmalıyım ki, sınav zor olacak.
• He must be running late, because he's not here yet.
› Geç kalıyor olmalı, çünkü henüz burada değil.
• They must be having a great time on their trip.
› Yolculuklarında harika zaman geçiriyor olmalılar.
• You must be really excited for your vacation.
› Tatilin için gerçekten heyecanlı olmalısın.
• We must be prepared for the worst scenario.
› En kötü senaryoya hazırlıklı olmalıyız.
• You must be careful when crossing the street.
› Karşıdan karşıya geçerken dikkatli olmalısınız.
• You must have a driver’s license to operate a vehicle.
› Araç kullanmak için ehliyet sahibi olmanız gerekmektedir.
• I must have left my wallet at the store, because I can't find it anywhere.
› Cüzdanımı mağazada unutmuş olmalıyım çünkü hiçbir yerde bulamıyorum.
• There must be a mistake on the bill, because it's too high.
› Faturada bir yanlışlık olmalı çünkü çok yüksek.
• There must be something wrong with the car, because it's making a strange noise.
› Arabada bir sorun olmalı çünkü garip bir ses çıkarıyor.